ÇEŞME DENİZ SAVAŞI TURİZMDE YENİ UFUKLAR AÇACAK
İKTAD ilk etkinliğini bir panel düzenleyerek gerçekleştirdi. Konuşmacı konuk Türkiye Sualtı Arkeolojisi Vakfı Başkanı Oğuz Aydemir davetlilerin ilgiyle izlediği slayt gösterisi eşliğinde bir sunum yaptı..
İzmir Kültür ve Tarih Araştırmaları Derneği (İKTAD) tarafından Kültürpark Fuar Alanı’ndaki İzmir Sanat merkezinde düzenlenen ’18. Yüzyıl Aydınlanma Çağı’nda Çeşme Deniz Savaşı’ konulu bir panel düzenlendi. Geçtiğimiz ay 1'inci Genel Kurulu’nda İKTAD başkanlığına seçilen Bülent Şenocak, gerçekleştirdikleri bu ilk etkinliğin açılış konuşmasında, İzmir’in tarihi ile övünen ama tarihini yazamayan bir kent olduğunu ve yeteri kadar arşiv oluşturulamadığını söyledi. Şenocak, “İlk olarak dernek kimliği oluşturup İzmir ile Ege’nin kültürüne katkı koyacağız. İzmir ve çevresine dair özgün araştırmaların yapılmasını destek verecek, İzmir’in kütüphanesinin kurulmasına öncülük edeceğiz. İzmir’in zengin kültürel birikimini ortaya koyacak İzmir Kültür Envanteri’nin hazırlanmasını sağlayacağız. İzmir’in UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine girebilecek projeler üreteceğiz. Kısaca İKTAD olarak İzmir için çalışacağız" dedi.
ÇEŞME DENİZ SAVAŞI NEDENSE YOK SAYILIYORDU
Konuşmasının ardından Panelist Oğuz Aydemir’i kürsüye davet eden Bülent Şenocak, ilk etkinliklerinde 1770 Çeşme Deniz Savaşı’nı, konuyla ilgili Türkçe ve İngilizce yayınlanmış bir kitaba imza atan uzmanından dinleyeceklerini söyledi.
Salonun küçük olması nedeniyle sadece 45 davetlinin izleyebildiği panelde, slayt gösterisi eşliğinde sunum yapan Aydemir, Rusların kazandığı savaş sonrasında dönemin çariçesi II. Katerina’nın koltuğunu sağlamlaştırdığını, aslında bir Alman olmasına ve sarayda Fransızca konuşulmasına rağmen ‘Rusların Anası’ sıfatıyla anılmaya başlandığını, St. Petersburg’da Çeşme ile ilgili birçok eser yaptırdığını anlattı.
Aynı zamanda Türkiye Sualtı Arkeolojisi Vakfı (TİNA) Başkanı olan Oğuz Aydemir, 2002 yılında Çeşme’ye yerleştikten sonra beldeyle ilgili neler yapabileceğini tahlil ettiğini ve Çeşme Deniz Savaşı’na hiç itibar edilmediğinin farkına vardığını belirterek konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Oysa 18. yüzyılın en önemli olaylarından bir tanesi buydu ve Çeşme’de çok az ilgili ve bilgili insan vardı. Bizim jenerasyonumuza ve belki çocuklarımıza bu olguyu aktarabilirsek, Çeşme’nin bir şekilde ne kadar önemli olduğunu ve ön plana çıkarmamız gerektiğini anlatmış oluruz. Çünkü 18. yüzyıl çok özellikleri olan bir yüzyıldı. Tarih kitaplarında okuduğumuz 14. ve 15. yüzyıldaki o Rönesans ve Reform olgusunun bir tekrarıdır. Çok önemli düşünürler, filozoflar, edebiyatçılar, müzisyenler ortaya çıkmıştır bütün Avrupa’da. Entlightment dedikleri yeniden aydınlanmanın, insanların yeni bakış açısının, yeni düşüncenin söz konusu olduğu bir dönemdir. Bu dönem içerisinde hepimizin çok iyi bildiği 1789 Fransız İhtilali yapılmış, 1776 Amerika’nın Bağımsızlık Deklarasyonu yayınlanmıştır. Bizde de eşitlik, adalet, özgürlük ve insan hakları gibi kavramların gündeme geldiği ikinci Meşrutiyet ile Fransız İhtilali’nin de, Amerikan Bağımsızlık Deklerasyonu’nun da özünde aynı sloganlar vardır. Ama bir farkla, Osmanlı İmparatorluğu’na bu kavramlar aşağı yukarı bir yüz sene sonra gelmiştir.”
AVRUPA AYDINLANMA DÖNEMİ, ÇEŞME SAVAŞI İLE RUSYA’DA DİKKATLARDEN KAÇIRILDI
Yeniden aydınlanma döneminde Montesque gibi, Voltaire gibi Fransız Devrimi’ne düşünce itibariyle hizmet etmiş insanların yanı sıra Wolfgang Amadeus Mozart gibi bir müzisyen, Descartes gibi bir filozofun tarih sahnesinde yerlerini aldıklarını vurgulayan Aydemir, “Aslında kulaklarımıza hiç de yabancı gelmeyen bu isimler hep 18.yy’da çıkmıştır. Bu dönem için 100’e yakın isim saymak mümkün. Peki niçin Çeşme önemlidir? Çünkü bu aydınlanma döneminde kuzey komşumuz Rusya, bütün bu eşitlik, adalet, özgürlük ve insan hakları gibi aydınlanma dönemi kavramlarından uzak kalmayı başarmış, sınırlarını genişletmeyi becermiştir. aşağı yukarı soğuk savaş bitinceye kadar Türklerin üzerinde daimi bir tehdit olma olgusu Çeşme Savaşı ile başlamıştır. Yani 1770’de gemilerin batırılmasıyla başlayan Rus varlığı soğuk savaş bitinceye kadar devam etmiştir. 235 sene gibi çok uzun bir zaman söz konusu. Çeşme’de donanmanın batması çok basit bir deniz yenilgisinin ötesinde Rusların Osmanlı ve özellikle de İstanbul üzerindeki Ortodoks emelleri açısından önemliydi. Bizim ne hikmetse ‘Deli Petro’ lakabını taktığımız, aslında büyük işler başardığı için Avrupa’da ‘Peter the Great / Büyük Peter’ diye tarih kitaplarına giren Rus çarının bir vasiyeti vardı. O da Rusların sıcak sulara yani Ege ve Akdeniz’e inmesi. Deli Petro’nun torunu Çar III. Peter tahttan indirilince yerine eşi II. Katerina geçirildi. Çariçe II. Katerina Alman kökeni nedeniyle hiçbir zaman Rus halkının sempatisini ve desteğini görememiş. Deli Petro’nun sıcak sulara inilmesi vasiyetini yerine getirecek olursa büyük prim yapacağı bilinciyle hareket ediyor. Şeytani bir planla Baltık kıyısındaki Kornstadt Deniz Üssü’ndeki donanmayı İngilizlerin de desteğiyle Cebelitarık üzerinden Akdeniz’e geçiriyor. Müttefikimiz Fransızlar Osmanlı’ya haber salıyor, Rus gemileri önümüzden geçti, Korsika’ya doğru ilerliyor diye. Ama Osmanlı’dan gelen cevap şu: ‘Biz boğazları tuttuk, Karadeniz’de Rus gemileri görünmüyor’. Nitekim Ortodoks Ruslar, Mora’da Ortodoks Yunanlıları isyan ettiriyorlar ve sonrasında Çeşme açıklarına geliyorlar. Malum deniz savaşında; rüzgarın etkisiyle birbirine bağlı Osmanlı gemileri üzerine salınan barut yüklü iki gemi uzaktan atışla ateş topu dönüştürülüyor ve Osmanlı donanması yakılıyor. Kimi tarihçiye göre 9 bin, kimilerine göre ise 11 bin levent hiç savaşmadan şehit düşüyor. Deli Petro’nun vasiyetinin yerine getirilmesiyle Rusya’da yer yerinden oynuyor. II. Katerina ‘Rusların Anası’ olmayı başarıyor. 34 yıl boyunca Rusya'yı yöneten ve 18. yüzyıl Rusya'sına damgasını vurmuş bir çariçe olarak hükümranlığı süresince 510 bin km2 toprağı Rusya’ya katıyor. İşte bu yüzden Çeşme Deniz Savaşı Rusya’da açısından çok önemlidir” dedi.
TÜRK-RUS DOSTLUK PARKINI YAPIP BİR AN ÖNCE TANITIM FAALİYETİNE BAŞLAMALIYIZ
Konuşmasının son bölümünde ise şu sıralar Çeşme’de bir Türk-Rus Dostluk Parkı yapılması için çalışmalar yürütüldüğünü anlatan Oğuz Aydemir, konuyla ilgili olarak şu bilgileri verdi:
“Anzaklar her yıl dönümünde Çanakkale’ye akın ediyor. Burada yenildikleri halde. Trafalgar’da İngilizlere karşı ağır bir yenilgi alan Fransızlar bu savaşı anmakta bir mahsur görmüyor. Waterloo savaşı da ona keza. Çünkü aradan çok zaman geçmiş. İlkinin üzerinden 100 yıl, ikincisi ve üçüncüsünün üzerinden ise 200 yıl. Günümüzde birer turizm aracına dönüştürüldüler. Her yıl binlerce turist bu savaş bölgelerine gidiyor. Üç yıl sonra, 1770 Çeşme Deniz Savaşı’nın 250. yılı. Geçmişte yenilmiş de olsak, bizim de bu savaşı Çeşme turizmine önemli katkı koyan bir objeye dönüştürmemiz lazım. Bu amaçla Çeşme Deniz Savaşı’nın Rus Amirali Orlov’un 11 kuşak torunu Nikolay Orlov’u 2105 Ocak ayında Çeşme’de ağırladık. Çeşme Müzesi’ndeki Rus Koridoru’nu gezdirdiğimizde çok duygulandı ve ‘Bu sergiyi Çeşme’de yapmakla, savaşın asıl galibi siz olmuşsunuz’ dedi. O ziyaret esnasında Çeşme Belediye Başkanı Muhittin Dalgıç ile bir ‘Türk-Rus Dostluk Parkı’ iyi niyet sözleşmesi imzalandı. Sonra birkaç heykeltraşa tasarımlar yaptırıldı. Muhittin Başkan ABD’li Edward Fleming’in tasarımını beğendi. Gece ışıklandırmalı devasa bir anıt ve milyon dolarlık maliyetini Rus enerji devi Gasprom üstlencek. Yer olarak da Çeşme Karakoli Tepesi (Şu anda şehir merkezinde büyük bir bayrağın dalgalandığı tepe) ön plana çıktı. Ne yazıktır ki uçak düşürülmesi kriziyle proje donduruldu. Şimdilerde yeniden kıpırdayan ilişkiler sayesinde yer konusunda Milli Emlak ile yazışmalar sürüyor. Umarım referandum sonrasında olumlu gelişmeler olur. Çünkü kazanan Çeşmeli turizmci olacak. Her şey düşünüldüğü gibi giderse 2020 yılında, savaşın 250. yılında Rus turisti ağırlamak için otellerde yer olmayacak. Artık 2004 Atina olimpiyatlarında yapıldığı gibi otel olarak hizmet vermesi içir kruz gemisi kiralayacağız. Ruslar kendi tarihine önem vereni baş tacı eder. Her yıl binlerce Rus turisti Çeşme sokaklarında, plajlarında görmek istiyorsak bu projeyi bir an önce gerçekleştirip, PR çalışmalarını başlatmalıyız.”
Panel sonrasında İKTAD Başkanı Bülent Şenocak tarafından Oğuz Aydemir’e bir teşekkür plaketi verildi.
Türkiye Sualtı Arkeolojisi Vakfı Başkanı Oğuz Aydemir
İKTAD Başkanı Bülent Şenocak
Panel sonrasında İKTAD Başkanı Bülent Şenocak tarafından Oğuz Aydemir’e bir teşekkür plaketi verildi
Panelist Oğuz Aydemir’in sunumundan görseller
Panelist Oğuz Aydemir’in sunumundan görseller
Panelist Oğuz Aydemir’in sunumundan görseller
Panelist Oğuz Aydemir’in sunumundan görseller
Panel, Kültürpark Fuar Alanı’ndaki İzmir Sanat Merkezi’nde düzenlendi