Atlantik’te Heyecan Dolu Gece: 29 Metrelik Dalgalar Gemiyi Salladı
BBC News muhabiri Ethan Gudge’un kaleminden
Atlantik Okyanusu’nun ortasında, tam da en soğuk kış günlerinde neler yaşanabileceğini hayal edebiliyor musunuz? İşte Discovery adlı araştırma gemisi ekibi, 2000 yılının Şubat ayında, “Bir gemi bu kadar sarsılabilir mi?” sorusunu bizzat tecrübe etti. Ve üstelik dalgaların boyu öyle böyle değil, on katlı bir bina yüksekliğine ulaşıyordu! BBC News’ten Ethan Gudge, bu destansı maceranın perde arkasını anlatıyor.
“O an hepimiz ‘Aman Tanrım, bu dalgalar ne kadar daha büyüyebilir?’ diye birbirimize bakıyorduk,” diyor olay anında gemide bulunan Prof. Penny Holliday.
“Sadece Beklemek Zorundaydık!”
Normalde son teknolojik cihazlarla okyanus örnekleri toplayan ekibin keyfi yerindeydi. Ta ki rüzgârın ansızın yükselmeye ve dalgaların göğe doğru uzanmaya başladığı o kritik ana kadar. Gemi kaptanı alarm verdiğinde herkesin içini müthiş bir heyecan (ve biraz da korku) kaplamıştı.
Holliday gülerek anlatıyor: “Korkmak bir lükstü! Korkuya kapılacak vaktimiz yoktu, birbirimize sarılıp beklemekten başka çaremiz de…”
Beş gün boyunca gemi neredeyse sabit bir noktada bekledi. Denizcilikte bu manevra, geminin burnunu rüzgâra ve dalgalara çevirerek dalgaların gücünü en aza indirmeyi amaçlıyor. Ama söz konusu 29 metrelik dev dalgalar olunca, gemi yine de sürekli sağa sola savruluyordu.
Dalganın Adresi: Rockall Trough
Bu olağanüstü dalgalar, İskoçya’nın batısındaki Rockall Trough bölgesinde ölçüldü. Araştırmacılara göre, dalgalar Kanada kıyılarında oluşan fırtınalarla enerji kazanıp binlerce kilometre yol kat etmişti. Belli ki Atlantik’in gücü sandığımızdan da büyük!
National Oceanography Centre’ın verilerine göre, o gün Discovery’nin kaydettiği dalga yükseklikleri açık denizlerde bugüne dek ölçülen en yüksek dalgalardan sayılıyor. Yani gemidekiler, dalga tarihine resmen adlarını yazdırmış oldu.
Geminin Tarihi: Keşiflerle Dolu
1966’da inşa edilen Discovery, adı gibi “keşif” ruhuna sahip. Daha önce de pek çok fırtınayla haşır neşir olmuş, fakat bu kadar devasa dalgalarla karşılaşmak gerçekten ender bir durum. Gemi, bu olaydan sonra ününü biraz da “dayanıklılığıyla” pekiştirdi.
“Geminin gövdesi inliyor, rüzgâr uğulduyor, dalgalar güverteyi aşındırıyordu,” diyen bir mürettebat üyesi, o geceyi şöyle özetliyor: “Tam anlamıyla nefes kesiciydi.”
Tehlikenin İçinde Bilim
Araştırma ekibi, dalga ve rüzgâr ölçümleri almayı aslında planlamıştı. Fakat bu kadar şiddetli bir fırtınayla yüzleşmek, “hayatta kalma” moduna girmelerine neden oldu. Deniz tutmasına yakalananlar, gemi içinde savrulup küçük yaralanmalar yaşayanlar… Olay, adeta bir aksiyon filmini aratmıyordu.
Fırtınanın ortasında geçen beş günün ardından, deniz yavaş yavaş sakinleşmeye başladı. Ekibin ilk işi, toparlanmak ve çalışmalarına devam etmek oldu. Topladıkları verilerse son derece değerliydi: Okyanus biliminde “canavar dalga” olarak da bilinen bu tür ekstrem durumları daha iyi anlamamızı sağladı.
Macera Bitti, Efsanesi Kaldı
Şimdi geriye dönüp bakınca, Discovery’nin o kış yaşadıkları bir efsane gibi anlatılıyor. Bilim insanlarının cesareti, geminin dayanıklılığı ve Atlantik’in acımasız, aynı zamanda büyüleyici doğası, bu hikâyeyi ölümsüzleştirdi.
“Yaşadıklarımızı unutmak imkânsız,” diyor Prof. Holliday. “Doğa insanı en çaresiz anında bile kendine hayran bırakıyor.”
Discovery ekibinin macerası, hem bilim dünyasına hem de cesaret tutkusuna ilham kaynağı olmaya devam ediyor. Kim bilir, belki bir gün siz de Atlantik’in suları üzerinde giderken, o dev dalgaların rüzgârını hissedersiniz. Umarız yanınızda sağlam bir gemi ve cesur bir ekip olsun!
Yorumlar
Kalan Karakter: