Covid-19 kısıtlamaları nedeniyle denizde sözleşme sürelerini aşarak çalışan ve gemilerinde mahsur kalan denizcilerin sayısının mevcut 200.000 düzeyinden yükselerek krizin Eylül 2020'de zirve yaptığı 400.000 denizci seviyesine geri dönebileceğine dair endişelerin başlamasıyla, BM, ILO ve IMO tarafından kapsamlı bir insan hakları kontrol listesi uygulaması başlatıldı.
BM, ILO ve IMO ortak girişimi!
BM Küresel İlkeler Sözleşmesi, BM İnsan Hakları Ofisi, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) tarafından ortak bir girişimi kapsamında yayınlanan İnsan Hakları Durum Tespiti Aracı, denizcilerin fiziksel ve zihinsel sağlık, aile yaşamına erişim ve hareket özgürlüğü gibi haklarının korunmasını sağlamayı amaçlamakta.
BM ajansları, ILO Denizcilik Çalışma Sözleşmesi (MLC) tarafından belirlenen, gemide 11 aylık maksimum hizmet süresinin ötesinde çalışan denizcilerin raporlarından duydukları endişeyi dile getirirerek; ''Denizcilerin zihinsel ve fiziksel refahı bir öncelik olmalıdır.'' açıklaması yaptılar.
''Mürettebat değişikliği yok''
Ayrıca BM, uluslararası ticaret alanında faaliyet gösteren bazı şirketlerin, navlun sözleşmelerinde 'mürettebat değişikliği yok' hükümlerini talep ederek, mürettebat değişikliği yapılması gereken durumlarda ise gemi kiralamaktan kaçındıkları yönündeki haberlerden endişe duyduklarını ifade ettiler.
BM ajansları tarafından yapılan açıklamada, "BM İş Hayatı ve İnsan Hakları Rehber İlkeleri (UNGP'ler) kapsamında, denizcilik endüstrisi ile uğraşan şirketlerin denizcilerin insan haklarına saygı gösterme konusunda ayrı bir sorumlulukları var." ifadeleri kullanıldı.
Yeni düzenlenen insan hakları uygulamasının, kargo sahipleri, gemi kiralayıcıları ve deniz taşımacılığı şirketlerine, devam eden Covid-19 krizinden olumsuz etkilenen denizciler için insan hakları ihlallerini belirlemek, önlemek ve hafifletmek için tedarik zincirlerinde insan hakları durum tespiti yapmaları için rehberlik ve bir kontrol listesi sağlamayı amaçlıyor.
Krizlere karşı direnç oluşturulmalı!
BM Küresel İlkeler Sözleşmesi İcra Direktörü ve CEO'su Sanda Ojiambo; “Denizciler muazzam fakat buna rağmen fark edilmeyen zorluk ve ıstıraba katlanmaya devam ederken, Covid-19 salgınının etkisi küresel tedarik zincirlerinin kırılganlığını vurguladı. Küresel ticaret mallarının %80'inden fazlasının taşımacılığı denizcilik endüstrisi tarafından sağlanmaktadır ve bu nedenle gelecekteki krizlere karşı direnç oluşturulmalıdır. Bu noktada denizcilerin zihinsel ve fiziksel refahı bir öncelik olmalıdır. Bu uygulama, denizcilik sektöründeki insan hakları ihlallerinin nasıl ele alınacağına dair farkındalık oluşturmak adına önemli bir adımdır.'' ifadelerini kullandı.
Denizcilerin haklarının korunmasını sağlamak herkesin görevidir!
IMO genel sekreteri Kitack Lim; “Denizciler, küresel tedarik zincirinin kalbindedir. Ancak seyahat konusundaki Covid-19 kısıtlamalarının insafına kalıyorlar. Bu, yüz binlerce denizcinin ülkelerine geri gönderilmelerinin reddedilmesine, mürettebat değişikliği ve kıyı izni yasaklarına, nihayetinde de sözleşmelerinin çok ötesinde gemilerde çalışmaya zorlanmalarına yol açıyor. Denizcilerin haklarının korunmasını sağlamak, tedarik ve lojistik zincirinin tamamında denizcilikle uğraşan herkesin görevidir. Bu uygulama, kargo sahipleri, gemi kiralayıcıları ve deniz taşımacılığı şirketleri için denizcilerin insan haklarını göz önünde bulundurmaları ve ilk sıraya konulmalarını sağlamaları için pratik bir yaklaşım sağlayan önemli bir adımdır." dedi.
BM çağrısı, Uluslararası Taşımacılık İşçileri Federasyonu da (ITF) dahil tüm sendikalar tarafından memnuniyetle karşılandı.
ITF genel sekreteri Stephen Cotton; “Çok uzun süredir, denizcilik alanında faaliyet gösteren küresel markalar için insan hakları açısından kör bir nokta vardı. Günümüz dünyasında sorumlu şirketler, kendilerinin veya tedarik zincirlerindeki ortaklarının insan haklarını nasıl ihlal ediyor olabileceğini anlamak istiyor. İşte bu nedenle, mürettebat değişikliği krizinin ortasında, bu uygulamayı başlatmak için daha uygun bir zaman olamazdı.” dedi.
Cotton, tedarik zincirlerinde insan haklarını korumanın şirketlerin sosyal bir sorumluluğu olduğunu ve onlar için giderek daha fazla yasal bir gereklilik olduğunu ekledi.
BM Küresel İlkeler Sözleşmesi, aracı çevrimiçi olarak kullanıma sundu ve ilgili 8.000'den fazla işletmeye dağıtıyor.