Kılavuzluk ve Römorkörcülükte manipülasyon mevsimi  açıldı

Yunan Liman İşçileri ve Denizciler  Grevde Yunan Liman İşçileri ve Denizciler Grevde

618 Sayılı Limanlar Kanununda değişiklikler içeren kanun tasarısının yasalaşması ile birlikte, Türkiye’de kılavuzluk ve römorkörcülük hizmetlerinde yeni bir dönem açılıyor. 

Yeni dönem bir ilk olacak. Çünkü bugüne kadar İdare’nin hizmeti vermeye yönelik koyduğu kriterlere göre uygun bulduğu özel teşkilatları yetkilendirmesi şeklinde yürüyen sistemde ilk kez kamu yararına ve deniz emniyetine yönelik hizmetler olan kılavuzluk ve römorkörcülük hizmetleri, kamu payını en çok artıran teşkilatlara "ihale ile" verilecek. 

Bu noktada sıkıntılı bir süreç işlemeye başlıyor. Deniz emniyeti ile sürdürülebilirlik ve ticari kaygıları dengelemekle görevli olan denizcilik idaresi, zor bir görevle karşı karşıya bulunuyor. 

Bir yanda deniz emniyetine yönelik kamu yararına hizmetler olduğu 618 Sayılı Limanlar Kanunu ile de tescil edilmiş olan kılavuzluk ve römorkörcülük hizmetleri ve bu hizmetlerin sürekli, düzenli ve sürdürülebilir bir şekilde verilmesine yönelik olan ihtiyaç var. Diğer yanda da kamu payını en yüksek veren teşkilata hizmetlerin verilmesini öngören 618 sayılı Kanun’a eklenen değişiklikler yer alıyor. İdare, burada kamu yararını gözeterek en uygun dengeyi bulmak durumunda.

Aslında ne oldu?

Denizhaber.com un ulaştığı kaynaklar aslında meclisteki muhalefet ve özellikle CHP milletvekillerinin yanıltıldığı ve yanlış yönlendirildiğini söyleyerek;

“Milletvekillerine kamu yararı yanlış anlatıldı. Bu hizmetlerin deniz emniyetine yönelik hizmetler olduğu anlatılmadı. Manipülatif etki yaratıldı. Bu hizmetler, kamu yararına verilen hizmetlerdir. 2018 yılında ve 2020 yılında yapılan yetkilendirmelerde İdare kamu yararını gözeterek bu işi en iyi yapılabilecek yetkin teşkilatlara görev vermeye çalıştı. Ancak bazı menfaat kaybına uğrayanlar sistemin altını oymak için elinden geleni yapmaya başladılar. Bu teşkilatlar yargı denetlemesinden bir sonuç alamadılar ve açtıkları davaları kaybettiler. Bu aradaki dönemde kimi medyada bazı kalemlerle hep İdare’yi etkilemeye ve emniyetten taviz verdirmeye uğraştılar. Şimdi de aynı senaryo gündemde. Şeffaf  ihalelere temel sağlayacak ancak sürdürülebilirliği ve deniz emniyetini gözeten bir Yönetmelik yapması beklenen İdare’yi etkileyerek deniz emniyeti kalesini düşürmeye ve hazırlanacak Yönetmeliklerde çok kolay kriterler koydurarak istedikleri hizmete kolayca talip olma yolunun kolaylaştırılmasını sağlamaya çalışıyorlar” şeklinde görüş bildirdiler. 

Amaç deniz emniyeti kalesini düşürmek mi? 

Aynı çevreler, 618 sayılı Kanun’da yapılan değişiklikler sonrası çıkarılacak Yönetmelikte deniz emniyetine ilişkin kriterler gevşek tutmasını, bölgesel ehliyet, teşkilat tecrübesi ve emniyet sicili gibi konulması muhtemel kriterleri koymaktan imtina etmesini sağlamak için, yine  aynı kalemlerle İdare’yi sözde baskı altına almaya çalışıyorlar. 

Öte yandan, bir diğer hedefin de ülkenin en büyük özel kılavuzluk teşkilatı olan ANKAŞ’ı yıpratarak İzmit Körfezinde yeniden ihaleye girme sürecinde şansını azaltmak olduğu konuşuluyor.

Teknik ve emniyet odaklı bir hizmet olan kılavuzluk ve römorkörcülük hizmetlerinin düzenlenecek şeffaf ihalede emniyet ve sürdürülebilirlik kriterleri ve ülkenin bu alandaki kazanımları (Mevcut teşkilatların bilgi birikimi, ramak kala deneyimleri, kurumsal hafızaları gibi) korunarak kamu yararına yapılmasını sağlayacak şekilde sonuçlanması konusunda görevlerini yapmaya çalışan  Denizcilik idaresinde görevli bürokratları zor bir dönem bekliyor.  

Kaynak: Deniz Haber