DENİZLERİN ÖZGÜRLÜĞÜ (MARE LIBERUM) TEHLİKEDE Mİ?
Dünya okyanuslarının ve denizlerinin ticaretten enerji hatlarına kadar pek çok açıdan stratejik önemi her geçen gün artarken, “Mare Liberum” yani “Denizlerin Özgürlüğü” kavramı ciddi bir tehdit altında olabilir. Atlantik Konseyi’nde kıdemli uzman Elisabeth Braw, kaleme aldığı son makalesinde, küresel deniz düzeninin Rusya ve Çin başta olmak üzere çeşitli devletler ve devlet destekli gruplarca “sistematik” şekilde ihlal edildiğini öne sürüyor.
“Mare Liberum” Düzeninin Temelleri Sarsılıyor
Uluslararası hukukun en temel sözleşmelerinden BM Deniz Hukuku Sözleşmesi (UNCLOS) ve diğer denizcilik anlaşmaları, yüzyıllardır “barışçıl ticaret” ve “zararsız geçiş” ilkelerini güvence altına alıyordu. Ancak yazara göre, Çin’in Güney Çin Denizi’nde yapay adalar inşa ederek bölgesel hak iddia etmesi ve Rusya’nın “gölge filo” denen denetimsiz tanker ağıyla deniz ticaretini manipüle etmesi, bu küresel düzenin altını oyuyor.
Hedefte Deniz Ticareti ve Altyapı Var
Braw’nın makalesinde dikkat çekilen noktalardan biri de, Rusya ve Çin’in sadece ticari gemileri değil, aynı zamanda denizaltı kabloları ve boru hatları gibi kritik altyapıları da hedef alması. Yazara göre, bu durum özellikle enerji ve iletişim hatlarının güvenliği açısından büyük endişe kaynağı.
- Gölge filo: Rusya’ya ait ya da Rusya’yla bağlantılı olduğu iddia edilen gemilerin, uluslararası yaptırımları delmek ve izlerini kaybettirmek amacıyla sistematik olarak AIS (Otomatik Tanımlama Sistemi) sinyallerini kapattığı ya da yanıltıcı verilerle seyrüsefer yaptığı öne sürülüyor.
- Güney Çin Denizi: Çin, yapay adalar üzerinde askeri varlık göstererek komşu ülkelerin hak iddia ettiği bölgelerde fiili denetim kurmaya çalışıyor.
Dünyanın Geri Kalanı Nasıl Etkilenecek?
Yazara göre, deniz hukuku ihlallerinin sürmesi halinde meşru ticaret rotalarında güvenlik riski artacak, navlun maliyetleri yükselecek ve bazı bölgelerde “zararsız geçiş” neredeyse imkânsız hale gelebilecek. Bu da sadece bölgesel değil, küresel düzeyde ekonomik ve siyasi sonuçlar doğurabilir.
Braw, ayrıca mevcut düzenin “coğrafi kutuplaşma” riskiyle karşı karşıya kalabileceğini vurguluyor: Kurallara uyan ülkeler ve şirketlerle, kurallara uymayı reddeden aktörler arasında keskin bir ayrım oluşabilir. Bu da uluslararası denizciliğin bütünsel yapısını zedelerken, denizlerde “iki ayrı hukuksal yapı” doğma ihtimalini gündeme getiriyor.
Ne Yapılabilir?
Makalede, özgür ve güvenli deniz ulaşımının korunması için bir dizi öneri de yer alıyor. Bunlar arasında:
- Çok uluslu FONOPS (Freedom of Navigation Operations) faaliyetlerinin artırılması,
- Deniz güvenliği alanında bölgesel ve küresel iş birliğinin güçlendirilmesi,
- Teknolojik izleme kapasitesinin (uydu, AIS verileri vb.) genişletilmesi,
- Yaptırımlara uyumluluk ve deniz sigorta prosedürlerinde sıkı kontrollerin devreye sokulması gibi adımlar bulunuyor.
Yazara göre, dünya ekonomisinin büyük kısmı deniz ticaretine dayanıyor ve denizlerin hukuka uygun kullanımını korumak, hem barış hem de refah için şart. Eğer uluslararası toplum, yaptırımlar ve deniz hukuku uygulamalarına uyma konusunda ortak bir tavır sergilemezse, “Mare Liberum” idealinin geleceği ciddi bir risk altında olabilir.
Yorumlar
Kalan Karakter: