Zirvede yalnız bir insan. Etrafında ondan bir şey kopartmaya çalışanlar çok. Ama ne var ki içlerinde hiç gerçek dost yok.Yüzyılın belki de en büyük müzik ve dans yeteneği Michael Jackson'un yaldızlı, ihtişamlı ancak bir o kadar da acıklı yaşamının özeti b
Zirvede yalnız bir insan. Etrafında ondan bir şey kopartmaya çalışanlar çok. Ama ne var ki içlerinde hiç gerçek dost yok.
Yüzyılın belki de en büyük müzik ve dans yeteneği Michael Jackson'un yaldızlı, ihtişamlı ancak bir o kadar da acıklı yaşamının özeti bu.
***
Okuldan mezun olduğumda, DB Deniz Nakliyatı Gemilerinde çalışmaya başladım, Güverte Zabiti olarak.
İlk görev aldığım gemi Gaziantep tankeriydi. 9 ay kadar tankercilik yaptıktan sonra, yine aynı şirkete ait Burdur gemisinde görev aldım.
Burdur Gemisi ile New Orleans'a arpa yüklemeye gittik. İlk kez ABD'ye gidişim.
Gemimiz Miami sahillerinden Key West'e doğru Gulf Stream akıntısının etkisiyle 20 knots hıza kadar çıktıktan sonra Meksika Körfezinde hızı kesildi.
Mississipi Nehri ağzına gelince de nefesi iyice kesildi. Ancak nehirden yukarı çıkıp New Orleans şehrinin orta yerinde demir atmayı başardık.
Limandan sörveyörler gemi ambarlarını kontrole geldiler, bizim ambar kapaklarının altında pas görmüşler, bu gemiye yük yüklemeyiz dediler.
- Ne yapacağız?
- Bu ambar kapaklarının altını pırıl pırıl yapacaksınız, yoksa size yük yok.
O zamanlar Amerika limanlarına gitmek ikinci kaptanların korkulu rüyası. Adamlar öyle bir stabilite hesabı istiyorlar ki, Arşimet gelse altından kalkamaz.
Geminin limandan kalkışından başlıyarak yolun yarısında, haftasında, varış limanında trim ne olacak, draft ne olacak GM ne olacak hesap istiyorlar.
Ben de 3. kaptanım diye seviniyorum. Nasılsa ben yapmayacağım.
Süvari bey geldi:
- Hesapları sen yapacaksın..
- Efendim, 2. kaptan..
- Sen yapacaksın dedim o kadar.
Hiç yapmamışım. Evet okulda öğrettiler ama, bu gerçek hayat. O zamanlar öyle bilgisayarlar, otomatik hesaplar vesaire yok. Geminin stabilite planlarını cetveli alıp tek tek hesap yapıp sonuç çıkartacaksın.
Bu GM hesabı öyle bir şey ki; 10 kişi yapsın aynı yüklerle aynı hesabı, 10'u da farklı sonuç çıkarır. Tabii bizim hesabı kontrol edenler de ayrı bir hesap çıkaracak ve biz çuvallayacağız.
Gerçi bu hesap zor olduğundan bunu karada yapan bürolar türemiş. Veriyorsun parayı GM hesabını yapıp getiriyorlar. Ama tabii bize bunu yapamadık büroya verdik demek yakışmaz.
Neyse, yaptık hesabı beybabaya verdik. Eğrisi doğrusuna gelmiş olacak, bizim hesap kabul olundu.
Gemi ambar kapağı temizliği için 1 hafta daha New Orleans'ta kalacak. Hesabı yaptık ya, bize de şehre çıkıp bütün hafta dolaşmak için izin çıktı.
Methini duyduğumuz French Quarter'ın tadını çıkarmak için 1 haftamız var demekti bu.
****
French Quarter'da bir hafta geçirdik.
Hatırladığım caz müziğinin yapıldığı barlar, cannlı dans gösterilerinin yapıldığı diskolar, sokakta dans ederek yürüyen siyahi gençler... Müzik mağazalarında en çok Cyndi Lauper'in "Time After Time"ı çalıyor.
Billie Jean şarkısı daha yeni çıkmış ama bomba gibi patlamış. Sokaklarda siyahi gençler bu şarkıyı söylüyorlar.
New Orleans'ın ünlü French Quarter'ında dolaşırken barlardan sokağa dağılan ritmik melodi hala kulaklarımda...
Billie Jean is not my lover...
She's just a girl who claims that I am the one.
But the kid is not my son!
She says I am the one, but the kid is not my son...
***
İnsan zamanı ve kendini bu kadar hızlı nasıl harcayabilir?
Bu kadar büyük bir yetenek, düşünsel dünyası bu kadar zengin ve duyarlı bir insan, kendisini korumayı nasıl beceremez?
Yoksa yaşamın gerçeğini -herkesten farklı olarak- duygusal zekasıyla kavrayabilen gerçek sanatçıların zaafı mıdır bu?
-Hep başkaları için yaşamak, ama bunu yaparken kendisini korumayı aklına getirememek.
Bir başka Michael Jackson gerçeği de bu olmalı.
Yaşamı Billie Jean'in onu kandırması gibi mi geçti, yoksa kandırılmayı o kendisi bilerek mi istedi?
Mother always told me be careful of who you love
And be careful of what you do cause the lie becomes the truth...
Yalan gerçek olabilir. Belki de bu şarkıda geleceğini görmüştü. Çocuklara duyduğu sevgiden dolayı çocuk tacizcisi olarak mahkemelerde geçirdiği 5 yıl onu yıktı.
-But the kid is not my son!
Kimin umurunda!
Onu yakından tanıyan gazeteci Ian Halperin şöyle yazmış:
"Araştırmalarıma başlamadan önce Jackson'un suçlu olduğuna kendimi inandırmıştım. Ama araştırmalarımın sonucunda anladım ki suçsuzdu.
Jackson'un bir çocuğu taciz etmiş olduğuna dair tek bir kanıta rastlamadım.
Ama ulaştığım önemli kanıtların hepsi, onu suçlayanların tamamının değilse de büyük çoğunluğunun, sahtekar olduklarını ve bütün bu kötülükleri para için yaptıklarını gösteriyordu."
Ondan bir şey kopartmak için yapılan suçlamalar... Ne demişti ona annesi?
-Be careful of what you do cause the lie becomes the truth... (Yaptıklarına dikkat et çünkü yalan gerçek olur)
Çamur at izi kalsın.
Duyarlı ve farklı insanların, insanları seven, insanlık için bir şeyler yapmak isteyen insanların yaşamlarına bakın hep benzer şeyler görürsünüz. Michael Jackson da istisna olamamış.
***
Michael Jackson hiç şüphesiz dünyada süregiden kötülüklerden acı duyuyordu.
Afrika'da acı çeken çocuklar için ağladığını; Londra'da sokakta kimsesiz çocuklara yardım ettiğini söylüyorlar.
Belli ki dünyanın en masum varlıkları olan çocukları çok seviyordu.
Ama adını çocuk tacizcisine çıkarmışlardı büyükler. İnsanlığın acımasız çarkı onu öğütüyordu.
O şarkılarıyla cevap veriyordu bunlara.
***
Televizyonda seyrettiğim bir görüntü kalmış aklımda;
Spiker soruyor Michael Jackson'a;
-Öldüğünüzde nasıl bir tabutla gömülmek isterdiniz?
Duraklıyor Michael Jackson. Kırılgan, ürkek bir sesle cevap veriyor:
- I dont wan't to be buried. I want to live forever. (Ben gömülmek istemiyorum. Sonsuza kadar yaşamak istiyorum.)
***
Belki de istediği oldu Michael Jackson'un. Çünkü sonsuza dek yaşamak ancak güzel eserler bırakmakla olur. Bunu da yaptı Michael Jackson.
Ama dünyada sonsuza dek yaşamak yok. O yaşam da ancak ebediyette, yani ölerek mümkün. Ona da ulaştı.
Diliyoruz ki umduğunu bulmuştur.
***
Michael Jackson insanlara bir şeyler anlatmak istiyordu. Bence onun "They don't care about us" adlı eseri günümüzde toplumların geçirdikleri cinneti çok iyi anlatır.
Onun kendimce yapmaya çalıştığım Türkçe çevirisini aşağıya alıyorum.
İnsanlığın; Dünyada herşeyin fani olduğunu; bu dünya yaşamında iftira atmanın, başkalarının hakkını yemenin ebedi dünyada mutlaka bir bedeli olacağını anlamasını diliyorum.
They Don't Care About Us.... | Umurlarında Değiliz... |
Dazlak kafa, ölü kafa Bütün söylemek istediğim şu: Hakla beni, nefret et Ne oldu benim hayatıma söyle Dazlak kafa, ölü kafa
Kardeşini deliğe tık. Söyleyin ne oldu benim haklarım? Bıktım artık rezaletlerin kurbanı olmaktan Dazlak kafa, ölü kafa Yaşamdaki bazı şeyleri asla görmek istemezler, Bütün söylemek istediğim şu: |
Skin head, dead head All i wanna say is that Beat me, hate me Tell me what has become of my life Skin head, dead head Tell me what has become of my rights Your proclamation promised me free liberty, now Skin head, dead head |