Avrupa Birliği Komisyonu tarafından, 7 Haziran 2006 tarihinde “Birlik için bir Denizcilik Politikasına Doğru: Okyanuslar ve Denizler için Bir Avrupa Vizyonu” başlığı altında bir “Yeşil Kitap” yayımlanmıştır. Söz konusu metin, Arthur C. Clarke’a atfedilen “Dünyamız okyanuslarla kaplıyken onu yeryüzü diye adlandırmak hiç de doğru değil” şeklindeki ifadeyle başlayarak aşağıdaki bölümlerden oluşmaktadır:
- Giriş
- Denizciliğin sürdürülebilir kalkınmasında AB’nin liderliğini sürdürmek
- Yeşil Kitap (Green Paper) Nedir?
Yeşil Kitap (Green Paper) Nedir?
Yeşil Kitaplar, Avrupa Birliği Komisyonu tarafından, belirli bir konuya ilişkin olarak AB ülkeleri düzeyinde tartışma ortamı yaratmak amacıyla hazırlanan temel metinlerdir. Bu dokümanlar sayesinde tüm paydaşların görüşleri alınarak konu olgunlaştırılır. Söz konusu danışma sürecinin tamamlanmasını müteakip, Birliğin faaliyetlerini yönlendirmeyi amaçlayan “Beyaz Kitap” ortaya çıkabilmektedir. Bu çerçevede, Yeşil Kitap, Avrupa Birliği Komisyonu’nun “niyet beyanı” niteliğini taşıyan; mevcut politikalar bakımından bağlayıcı niteliği bulunmayan ancak “Beyaz Kitap” hâline dönüşmesi durumunda yaptırım gücü kazanabilen bir belge olarak değerlendirilmektedir. Bununla birlikte, gelecekteki politikaların şekillendirilmesinde temel dayanak teşkil ettiği için Yeşil Kitap süreci oldukça önemli addedilmektedir.
- Rekabetçi bir denizcilik endüstrisi
- Deniz kaynaklarının sürdürülebilir kullanımı için deniz çevresinin önemi
- Bilgi ve teknolojide en önde olmaya devam etmek
- Değişen koşullara göre yenilenmek
- Avrupa’nın deniz ticareti becerilerini geliştirmek ve sürdürülebilir denizcilik istihdamını genişletmek
- Mevzuat altyapısı
- Branşlaşmak
- Sahil bölgelerinde yaşam kalitesini en üst düzeye çıkarmak
- Sahil bölgelerinin yaşamak ve çalışmak için cazibe merkezi olmalarını arttırarak sürdürmek
- Kıyısal risklere uyum sağlamak
- Kıyısal turizmi geliştirmek
- Sahil/Deniz arabirimini yönetmek
- Okyanuslarla ilişkilerimizi yönetecek araçları ortaya koymak
- Çoğul etkinliklere veri sağlanması
- Büyüyen denizcilik ekonomisi için uzamsal planlama
- Sahil bölgeleri için azami mali desteğin sağlanması
- Denizcilik İdaresi
- AB içerisinde politika üretme
- Hükümetlerin açık denizlerdeki etkinlikleri
- Küresel etkinlikler için uluslararası kurallar
- Coğrafi gerçekleri hesaba katabilmek
- Avrupa’nın denizcilik mirasına sahip çıkmak ve Avrupa’nın denizcilik kimliğini yeniden doğrulamak
- Konunun irdelenmesi-Danışma süreci
Yeşil Kitabın Genel İncelemesi
Yeşil Kitap hazırlanıp yayımlanmasına kadar olan dönemde; AB bünyesinde deniz taşımacılığı, endüstri, sahil bölgeleri, açık deniz enerji faaliyetleri, balıkçılık alanları, deniz çevresinin korunması, sosyo-ekonomik uyum ve benzeri diğer konulara ilişkin politikalar birbirinden bağımsız şekilde oluşturulmaktaydı. Ancak bu politikaların birbirini destekleyecek bir biçimde nasıl entegre edileceğine dair kapsamlı bir çalışma yürütülmemişti. Bu durum karşısında, AB’nin okyanuslara ilişkin gelecek yönelimini belirlemek ve okyanusları birbirleriyle etkileşim hâlinde bulunan organik bir bütün olarak ele alarak yeni bir denizcilik politikası oluşturmak ihtiyacı doğmuştur. Dolayısıyla Yeşil Kitap, AB’nin gelecekteki denizcilik politikalarını şekillendirmek üzere bir tartışma platformu sunmayı amaçlamaktadır.
1. Giriş Bölümü
Giriş kısmında, denizcilik politikalarının Lizbon Stratejisi çerçevesinde şekillenmesi gerektiği özellikle vurgulanmakta; AB’nin gayrisafi yurt içi hâsılasının yaklaşık %40’ının denizcilik bölgelerinden elde edildiğine işaret edilmektedir. Ayrıca, AB vatandaşlarının denizlerin ve okyanusların önemine dair farkındalık düzeylerinin düşük olduğuna dikkat çekilmektedir. Örneğin, su döngüsünün (yağmur ve karın okyanuslardan kaynaklandığı) bilincine varılmadığı; vatandaşların iklim değişikliği konusunda endişe duymasına rağmen okyanusların iklim düzenleyici işlevlerinin yeterince kavranmadığı ifade edilmektedir.
2. Denizciliğin Sürdürülebilir Kalkınmasında AB’nin Liderliğini Sürdürmek
Bu bölümde, denizcilik ekonomisinin büyüklüğü, ekonomik önemi ile rekabet gücünün kaynakları ele alınmaktadır. Bunu takiben, ekonomik sektörler ile hukuksal altyapı arasındaki ilişkiler incelenmektedir.
Deniz taşımacılığı ve limanlar, uluslararası ticaretin temel unsurudur. AB dış ticaretinin %90’ı, iç ticaretinin ise %40’ı denizyolu aracılığıyla sağlanmaktadır. Dünya toplam filo tonajının %40’ına sahip olan AB ülkeleri, küresel denizcilik sektöründe tartışılmaz bir liderliğe sahiptir. AB limanları, yılda 350 milyon yolcu ve 3,5 milyar ton yük işlem hacmine ulaşmaktadır.
Bu bölümde, denizcilik sektöründe küresel rekabet gücünün artması ve çeşitlilik gereksinimi vurgulanmakta; araştırma ve yenilik odaklı programların düzenlenmesi gerektiği belirtilerek üye ülkelerin faaliyetlerini AB düzeyinde daha fazla eşgüdüm içinde yürütmeleri önerilmektedir.
Aynı zamanda, AB üyesi ülkelerdeki limanlarda ve ilgili hizmet sektöründe yaklaşık 350 bin kişi çalıştığı, yıllık 20 milyar Euro tutarında katma değer yaratıldığı bilgisi sunulmaktadır. Gemi inşa ve yan sanayi gibi alanlarda denizcilik sektörünün önemi vurgulanmakta; sigortacılık, bankacılık, brokerlik, klas kuruluşları ve danışmanlık gibi destek hizmetlerinde de Avrupa’nın mevcut lider konumunu muhafaza etmesi gerektiği belirtilmektedir.
Bu bölüm, AB’nin denizcilik istihdam politikalarını da tartışmaya açmaktadır. AB ülkelerinde denizde çalışmak isteyenlerin sayısının azalmakta olduğu ve bu eğilimin tersine çevrilmesi gerektiği ifade edilmektedir. Denizcilik mesleğinin cazibesini artırma, mesleki kalitenin yükseltilmesi gibi unsurların önemine değinilerek, özellikle gemi zabitleri alanındaki istihdam açığının bazı üye devletleri daha fazla etkilediği vurgulanmaktadır. Denizcilik endüstrisinin rekabet gücünün üst düzeyde tutulabilmesi ve deniz güvenliğinin sağlanması amacıyla, iyi eğitimli ve deneyimli mürettebatın istihdam edilmesi zorunlu görülmektedir. Liman devleti denetimleri, klas kuruluşları, kılavuz kaptanlık hizmetleri ve gemi makineleri işletme mühendisliği gibi sektörlerin, deniz tecrübesi bulunan zabit ve mürettebata ihtiyaç duyduğu ifade edilmektedir.
AB ülkelerine ait gemilerde üçüncü dünya ülkelerinden gelen personelin istihdam edilmesinin altında yatan sebeplere de değinilmektedir. Mesleğin sosyal ve ailevi nedenlerle kısıtlayıcı olması, statüsünün çok yüksek görülmemesi, rekabet baskısının işverenleri daha düşük ücretle çalışmaya razı gemi adamlarını tercih etmeye yöneltmesi ve ücret seviyelerinin Avrupalı çalışanlar açısından yetersiz kalması bu sebepler arasında gösterilmektedir.
Aynı bölüm, denizcilik eğitimi ve stajının, sektörün farklı kollarında istihdam olanağı sağlayacak biçimde en üst kalitede gerçekleştirilmesinin önemini de vurgulamaktadır. Zabitan için ulusal yeterliliklerin karşılıklı tanınması ve bu hususta mevcut yasal engellerin kaldırılması büyük önem taşımaktadır. Üye Devletlerde verilen Gemiadamları Yeterlik Belgeleri’nin karşılıklı tanınmasına yönelik yönerge yürürlüğe girdiğinde, kalan engeller de bertaraf edilmiş olacaktır. Birlik fonlarının, iş kaybı ve yeniden yapılanma dönemleri dâhil mesleki uyum ve tekrar eğitim süreçlerinde de kullanılması önerilmektedir. Ayrıca, gemi taşımacılığı ve ilgili sektörlerle gemi inşası ve deniz mühendisliği eğitim müfredatlarının gözden geçirilmesi ve gençlerin denizcilik mesleğine ilgisini artırmak amacıyla sektör imajının güçlendirilmesi gerektiğinin altı çizilmektedir.
3. Sahil Bölgelerinde Yaşam Kalitesini En Üst Düzeye Çıkarmak
Bu kısım, sahil bölgelerinin denizcilik açısından taşıdığı özel öneme işaret etmektedir. Sağlıklı deniz çevresinin, bu bölgelerdeki nüfusun ve yaşam kalitesinin artışında ne denli önemli olduğu vurgulanmaktadır. Sahil bölgelerine ve burada yaşayan topluluklara yönelik tehditler değerlendirilmekte, bu tehditlerin nasıl fırsata dönüştürülebileceği araştırılmaktadır. Ayrıca deniz turizminin yerel ekonomilerdeki kilit rolü açıklanarak, bu alanda sürdürülebilirliği sağlayacak yöntemler tartışılmaktadır. Denizcilik faaliyetlerinin kara tabanlı sektörlerle iç içe geçmiş niteliği de ele alınmakta, bu karmaşık ilişkilerin nasıl yönetilebileceği üzerinde durulmaktadır.
Bu bölümde ayrıca, gemiler kaynaklı deniz kirliliği, insan ve mal kaçakçılığı ile terörizm gibi deniz kaynaklı riskler sıralanmakta; bunların Avrupa’nın çıkarlarını tehdit ettiği belirtilerek liman devleti kontrolü, gemi trafik yönetimi ve gözetim faaliyetlerinin artırılmasının gerekliliği üzerinde durulmaktadır. Üye ülkeler arasındaki mevzuat uyumunun güçlendirilmesi ve ISPS Kodu gibi uluslararası düzenlemelerin etkin uygulanmasıyla bu risklerin azaltılabileceği ifade edilmektedir. AB sularının yüzey, hava ve uydu aracılığıyla izlenmesi ve gemi izleme sistemlerinin geliştirilmesi için önemli bütçeler ayrılması gerektiğinin altı çizilmektedir. Ayrıca uluslararası işbirliğinin önemine değinilerek 11 Eylül saldırıları sonrası ABD ile geliştirilen Konteyner Güvenliği Girişimi örnek gösterilmekte ve bu uygulamanın yoğun deniz trafiğine sahip diğer ülkelerde de yaygınlaştırılabileceği vurgulanmaktadır.
4. Okyanuslarla İlişkilerimizi Yönetecek Araçları Ortaya Koymak
Bu kısım, okyanus ve denizlerin sürdürülebilir yönetimini geliştirmeye yönelik bir dizi araca odaklanmaktadır. Hem denizler hem de insan faaliyetleri hakkındaki veri tipleri incelenerek, AB sularına giren, çıkan veya bu sularda faaliyet gösteren gemilere dair veriler için kapsamlı bir AB veri ağının kurulması gerektiği ileri sürülmektedir. Mevcut veri ağlarının entegrasyonu ve geliştirilmesi de önerilmektedir.
Devamında, kıyısal bölgelerin çeşitli AB politikaları çerçevesinde mali olarak desteklenebildiği belirtilmekte, bu konuda en büyük kaynağın Uyum Politikası olduğuna işaret edilmektedir. Avrupa Bölgesel Kalkınma Fonu (ERDF) ve Avrupa Sosyal Fonu (ESF) gibi yapısal fonlarla Uyum Fonu’nun, bölgesel farklılıkların giderilmesi amacıyla kullanıldığı; kıyısal bölgelerin yatırım, yaşam ve çalışma koşullarını iyileştirmek suretiyle iş çevreleri için cazibe merkezi hâline getirilebileceği ifade edilmektedir.
5. Denizcilik İdaresi
Teknolojik ilerlemeler, özellikle de denizlerin izlenmesi ve gözetimi konusundaki gelişmeler, veri hizmetlerini entegre etme imkânını her zamankinden daha ulaşılabilir kılmaktadır. Denizde hukukun tesisini sağlamanın en etkili yolu, üye devletlerdeki sınırlı ve pahalı kaynakların koordineli kullanılmasından geçmektedir.
Bu bölüm, bütünleşmiş bir denizcilik politikası geliştirilmesinin sonuçlarını daha detaylı ele almakta ve bu politikanın oluşturulmasına ilişkin ilkesel kuralları ortaya koymaktadır. Denizcilik idaresi, sektörel politikalar arasındaki koordinasyon alanında bölgesel politikalardan edinilen deneyimlerden ve başarılı işbirliği uygulamalarından yararlanmalı; bütün paydaşlar arasındaki işbirliği ve eşgüdüm imkânlarını güçlendirmelidir.
Uluslararası alanda ise, okyanusların birbirine bağlı olması ve kural koyma süreçlerinin genellikle küresel ölçekte ele alınması sebebiyle, denizcilik politikalarının dış boyutunun da bulunması gerektiği savunulmaktadır. İklim değişikliği, gemi taşımacılığı, deniz çevresi ve su ürünleri kaynaklarının korunması gibi konuların uluslararası mevzuatla düzenlenmesi en uygun yöntem olarak gösterilmektedir. AB, yeni fikirler ortaya koyduğunda, bunları uluslararası denizcilik camiasıyla paylaşma; yeni uluslararası kuralların gerekli olduğunu öngördüğünde bunların geliştirilmesi sürecine katılma ve destek sağlama sorumluluğunu üstlenmektedir. Ancak uluslararası düzenleme sağlanamadığı takdirde, AB kendi sorumluluğu altında ve Antlaşma hükümleri çerçevesinde gerekli tedbirleri alma yoluna gidecektir. Üçüncü ülkelerin idari veya kurumsal kapasite eksikliği nedeniyle uluslararası standartları uygulayamaması halinde ise, AB dış politika araçlarıyla bu devletleri teşvik etmeyi öngörmektedir. Öte yandan, Avrupa’nın coğrafi bakımdan farklı özelliklere sahip olması nedeniyle, uygulanacak politikaların bölgesel gerçekliklere göre uyarlanması gerektiği de önemle vurgulanmaktadır.
6. Avrupa’nın Denizcilik Mirasına Sahip Çıkmak ve Avrupa’nın Denizcilik Kimliğini Yeniden Doğrulamak
Bu bölümde, denizcilik mirasına ilişkin çalışmaların diğer sektörlerle nasıl bütünleşik biçimde teşvik edileceği ve okyanusların yaşamımızdaki rolüne dair ortak bir bilincin oluşturulmasında eğitimin nasıl katkı sunabileceği tartışılmaktadır. Bu yaklaşım, denizcilik mesleğinin itibarını yükselterek ilgili sektörlerin verimliliğini artırmaya da hizmet edebilir.
7. Konunun İrdelenmesi-Danışma Süreci
Komisyonun, konuyla ilgisi bulunan tüm tarafları dinleyerek fikir topladığı danışma sürecinin 2007 yılı sonuna dek devam edeceği ifade edilmektedir. Bu sürenin sonunda Komisyon, elde edilen sonuçları Konsey ve Parlamento ile paylaşarak, hangi önlemlerin alınması gerektiği hususunda öneriler sunacaktır.
AB’nin Gelecekteki Denizcilik Politikaları Hakkında Yeşil Kitap’ın Türk Denizciliği Açısından Değerlendirilmesi
Avrupa Birliği Komisyonu tarafından hazırlanarak 2007 yılı sonuna kadar tartışmaya açık tutulan Yeşil Kitap, Avrupa Birliği’ne uyum süreci içerisindeki ülkemiz açısından da önem arz etmektedir.
Denizcilik politikalarına yönelik bir AB çerçeve belgesi daha önce mevcut bulunmamaktaydı. İlgili süreç sonunda, bu Yeşil Kitap büyük olasılıkla denizcilik politikalarını içeren bir “Beyaz Kitap” hâline getirilecektir.
Romanya ve Bulgaristan’ın AB üyeliğiyle birlikte AB’nin kıyılarının Karadeniz’e kadar uzanacağına dikkat çekilmektedir. Bu gelişme, AB’nin Karadeniz ile gelecekteki denizcilik politikalarında yakından ilgileneceği anlamını taşımaktadır. Bahse konu ilgi, özellikle aşağıdaki hususlarda kendini gösterecektir:
- Karadeniz’de güvenlik ve asayiş
- Karadeniz’in deniz çevresi ve canlılarının korunması, türlerin muhafaza edilmesi
- Karadeniz’in tek çıkış kapısı konumundaki Türk Boğazları’nın emniyetli ve güvenli geçiş özelliğinin sürdürülebilirliği
- Karadeniz’de gemi trafiğinin gözetim ve izleme faaliyetleri (GALILEO gibi uydudan küresel konumlama sistemleri, gemi trafik sistemleri ve uzun menzilli AIS dâhil)
- Kıyısal refahın artırılması ve turizmin geliştirilmesi
Karadeniz’in bir AB kıyısı haline gelmesi, kaçınılmaz olarak siyasî ve askerî boyutlar da içerebilecektir. Türkiye, 1997 yılından bu yana Türk Boğazları’na ilişkin olarak Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) nezdinde yürütülen görüşmelerde, deniz güvenliğinin teknik esaslar çerçevesinde ele alınmasını, siyasi ve ticari düşüncelerin bu sürece dâhil edilmemesini temel politika olarak benimsemiştir. Ülkemiz, Gemi Trafik Hizmetleri’ni kurarak bu alanda önemli yatırımlar yapmıştır.
Yeşil Kitap’ın deniz çevresinin korunmasına yönelik vurgusu kapsamında, balast suyu yönetimi programlarının AB desteğiyle geliştirilmesinin Karadeniz için önem taşıdığı belirtilmelidir. Gemi balast sularıyla taşınan istilacı canlıların Karadeniz ve Marmara Denizi’ndeki ekolojik denge ve balıkçılık faaliyetleri üzerindeki olumsuz etkisi, bilimsel çalışmalarda ortaya konmuştur. Bu çerçevede limanlarda ve gemilerde düzenli balast suyu örneklemesi yapılarak risk değerlendirmesi gerçekleştirilmesi gerektiği, ilgili AB fonlarından destek alınabilecek hususlardandır.
Yeşil Kitap’ta denizde çalışacak işgücünün AB genelinde azalmakta olduğuna vurgu yapılması, Türkiye açısından bir fırsat anlamına da gelebilir. Denizcilik eğitim kurumlarımızda nitelikli personel yetiştirilerek AB ülkelerinde istihdam olanağı sağlanması, ülke ekonomisine katkı sunabilir.
Ayrıca, zabitlerin yeterlik belgelerinin üye ülkeler arasında tanınması sürecinin Türkiye için de önem taşıdığı, uyum çalışmaları çerçevesinde millî yeterlik belgelerinin AB normlarına uygun hâle getirildiği görülmektedir. Denizcilik mesleğinin itibarı ve cazibesinin artırılması amacıyla ülkemizde de farkındalık kampanyalarına ihtiyaç duyulduğu açıktır. Bu kapsamda, kültürel ve eğitim odaklı projeler geliştirilmesi, AB düzeyinde düzenlenecek festivaller, yarışmalar ve ödül programları gibi girişimlerde aktif rol alınması, üç tarafı denizlerle çevrili ülkemize ayrı bir değer katacaktır.
Öte yandan, AB’nin denizlerde gerçek zamanlı veri ağı kurma girişimi çerçevesinde, Türk Boğazları Bölgesi’nde faaliyette olan Gemi Trafik Hizmetleri’nin de bu bütünleşik sisteme dâhil edilme ihtimali değerlendirilmeli ve ülkemizin menfaatleri doğrultusunda bir tutum belirlenmelidir.
Türk Boğazları’nın emniyeti açısından, kılavuzluk ve römorkörcülük hizmetlerinin önemi büyüktür. 1995 tarihli 827 sayılı IMO Kararı ile, Türk Boğazlarından geçen gemilerin kılavuz kaptan almaları “şiddetle tavsiye” edilmektedir. Karadeniz kıyısına sahip AB ülkelerinin de güvenlik perspektifinden bu uygulamayı desteklemeleri beklenmeli; AB üyesi gemilerin kılavuz kaptan kullanması hususu teşvik edilmelidir.
Balıkçılıkla ilgili olarak Yeşil Kitap, AB ülkelerinde artan balık talebinin balık çiftliklerinden karşılanacağı, bu çiftliklerin sahil bölgelerine ve diğer deniz canlılarına zarar vermeden nasıl sürdürülebilir kılınabileceği konusunu da tartışmaya açmıştır. Öneri olarak “açık deniz kafes balıkçılığı” kavramı öne sürülmektedir. Ülkemizde de benzer çalışmaların yapılması, sahil bölgelerinin koruma-kullanma dengesini sağlamak bakımından önemlidir.
Deniz ve sahil turizminin ekonomik değerine yer verilerek, bu alanın “AB’deki en büyük denizle ilişkili endüstri” olduğu belirtilmektedir. Turizm sektörü, AB düzeyinde yılda 72 milyar Euro’luk bir hacme ulaşmaktadır. Bu kapsamda Yeşil Kitap, şu iki temel soruyu ortaya koymaktadır:
- Kıyısal turizm ile ilgili ürün ve hizmetlerde yenilikleri etkin bir biçimde nasıl destekleyebiliriz?
- Sahil bölgeleri ve adalarda sürdürülebilir turizm kalkınmasını teşvik etmek amacıyla AB düzeyinde hangi tedbirler alınmalıdır?
Bu konular, Türkiye açısından da değerlendirilmesi gereken hususlardır.
Bunlara ek olarak Yeşil Kitap, ülkemizin de yanıtlaması ve üzerinde çalışması gereken aşağıdaki soruları ortaya çıkarmaktadır:
- Limanların sürdürülebilir kalkınmasını AB en iyi nasıl destekleyebilir?
- AB sularında mevcut ve gelecekte kurulacak gemi izleme sistemlerinin ortak bir ağda birleştirilmesi gerekli midir? Eğer öyleyse, hangi veriler kullanılacak, bu sistemler nasıl entegre edilecek ve sunulan hizmetlerden kimler yararlanacaktır?
- Denizcilik idaresine ilişkin iyi uygulama örneklerinin paylaşılacağı bir yıllık konferans düzenlenmeli midir?
- Deniz güvenliğini artırmak için risk değerlendirme yöntemleri nasıl daha etkin kullanılabilir?
- Denizcilik sektöründeki bilgi birikiminin katma değerli ürün ve mesleklere dönüştürülmesi en iyi nasıl sağlanabilir?
- Avrupalıların bazı denizcilik mesleklerine katılımındaki gerileme hangi yöntemlerle tersine çevrilebilir ve mesleklerin cazibesi nasıl yükseltilebilir?
- Daha güçlü rekabet gücü elde etmek amacıyla uygun çalışma koşulları, daha iyi ücret ve yüksek güvenlik standartları nasıl bir araya getirilebilir?
- Eğitim, staj ve belgelendirmede kalitenin yüksek düzeyde tutulması nasıl güvence altına alınabilir?
- AB’nin deniz güvenliği mevzuatında, standartlar korunarak nasıl basitleştirme yapılabilir?
- Standart altı bayraklar konusunda AB daha fazlasını nasıl yapmalıdır? AB bayraklarının kullanımını teşvik için hangi yöntemler uygulanmalıdır?
- İhtiyari bir AB sicili kurulması gündeme gelmeli midir? Böyle bir sicilin oluşturulması için gerekli teşvik ve koşullar nelerdir?
- Sahil bölgelerinin su baskını ve erozyon risklerine karşı korunması için hangi adımlar atılmalıdır?
- Doğal afetlere müdahalede işbirliği nasıl güçlendirilebilir?
- Sahillerimizin ve kıyısal sularımızın asayişini sağlamak için hangi ek gözetim yöntemleri kullanılabilir?
Söz konusu hususların yanıtlanması, Türkiye açısından önem arz etmektedir. AB Komisyonu bu konularda üye ve aday ülkelerin görüşlerini talep edebilir veya Türkiye kendiliğinden bu sorulara ilişkin bir rapor sunmayı seçebilir. Bu doğrultuda, ilgili kurum ve uzmanların bir araya gelerek ülkemiz menfaatleri doğrultusunda öneriler geliştirmesi yerinde olacaktır.
Sonuç olarak, Yeşil Kitap’ın;
- Denizciliği özendirme,
- Denizcilik eğitimini geliştirme,
- Deniz güvenliği ve emniyetini artırma,
- Deniz kültürünü yaygınlaştırma ve deniz mirasına sahip çıkma,
- Denizcilik faaliyetlerini mali olarak destekleme
konularını gündeme getiren geniş kapsamlı bir tartışma süreci başlattığı görülmektedir. Ülkemizde de söz konusu hususlara ilişkin çok paydaşlı bir toplantı düzenlenmesinde ve Yeşil Kitap ile açılan tartışma sorularına yanıt oluşturmak üzere uzmanlardan oluşan bir komisyon kurulmasında yarar bulunmaktadır.
NOT: Bu metin, yazar tarafından Türkiye Denizcilik İşletmeleri A.Ş. için hazırlanmış rapordan alınarak uyarlanmıştır.
Yorumlar
Kalan Karakter: