Tarih boyunca dinî, ahlâkî ve hukuki sistemler, ekonomik ilişkilerdeki adaletsizliği ve güç dengesizliğini önlemek amacıyla çeşitli kavramlar ve kurallar geliştirmiştir. Bu kuralların başında gelen kavramlardan biri, İslam hukukunda faiz (riba) olarak tanımlanan ve haksız kazanca yol açan ilişkilere getirilen yasaktır. Modern hukukta ise benzer bir işlevi “gabin” (aşırı yararlanma) kurumu üstlenir.
İslam hukukunda faiz yasağı, sadece paradan para kazanmayı değil, aynı zamanda muhtaç kişinin zayıflığından faydalanılarak kurulan sömürü ilişkilerini de hedef alır. Modern hukukta yer alan gabin kurumu da bir sözleşmede taraflar arasındaki ekonomik denge bozukluğunu ve zayıf olanın durumundan yararlanılmasını engellemek amacıyla geliştirilmiş olup Türk Borçlar Kanunu’nun 28. maddesinde düzenlenmiştir. Bu makalede, hem dinler tarihindeki faiz yasağı hem de modern hukuk sistemlerindeki gabin (aşırı yararlanma) kavramının ortak noktaları ve farklılıkları ele alınacak; çeşitli örneklerle her iki düzenlemenin adalet ve toplumsal dengeyi korumadaki rolü değerlendirilecektir. Özellikle vurgulanmak istenen, tüm dinlerde yasaklanan “usury” (aşırı faiz) veya “faiz” kavramının aslında bugün “gabin” diye adlandırdığımız aşırı yararlanma ile büyük ölçüde benzer bir mantığa oturduğudur. Öte yandan, günümüzde profesyonel bankaların uyguladığı, birçok hukuk düzeninde yasal çerçeveye oturtulan “kredi faizi”, dinlerde yasaklanan “sömürücü faiz” ile aynı kategoride değerlendirilmemelidir.
1. DİNLER TARİHİ VE HUKUK ÖNCESİ DÖNEMDE FAİZ (USURY) YASAĞI
1.1. Antik Dünyada Faiz Anlayışı
Faiz yasağı, yalnızca İslam dünyasında değil, İslam öncesi pek çok toplum ve gelenekte de karşımıza çıkar. Antik Mezopotamya’da hazırlanan Hammurabi Kanunları’nda borç ilişkilerinde faiz oranına sınırlamalar getirilmiştir. Bu sınırlamalar, özellikle tarımsal borçlarda çiftçilerin ağır faiz yükleriyle sömürülmesini engelleme amacını taşımaktaydı.
Antik Yunan’da ve Roma’da başlangıçta faiz alma belirli oranlarla serbest olsa da, zamanla toplumda büyük adaletsizliklere yol açan yüksek faiz uygulamaları yasaklanmaya veya kısıtlanmaya başlamıştır. Örneğin Roma Hukuku’nda “Lex Genucia” (MÖ 340) yüksek faiz oranlarını sınırlamış, bunu ihlal edenler çeşitli yaptırımlarla karşılaşmıştır. Yine de faiz tamamen ortadan kaldırılamamış, zaman içinde oran ve uygulama bakımından farklı düzenlemeler yapılmıştır.
1.2. Yahudilik ve Hıristiyanlıkta Faiz Yasağı
Yahudilik: Tevrat’ta yer alan hükümler, Yahudilerin kendi din kardeşlerinden faiz almasını yasaklarken, yabancılardan faiz alınmasına ise izin verir. Burada amaç, Yahudi toplumunun kendi içinde zayıfları koruması ve dayanışmayı artırmasıdır. Ancak yabancılarla yapılan ticari ilişkilerde “faiz” daha esnek bir çerçevede değerlendirilmiştir.
Hıristiyanlık: Hıristiyanlığın ilk dönemlerinde de faiz almak büyük bir günah olarak görülmüştür. Orta Çağ boyunca Katolik Kilisesi, “usury” (faizcilik) faaliyetlerine karşı sert tutum sergilemiştir. Zaman içinde, özellikle Rönesans ve Reform hareketleriyle birlikte ekonomik faaliyetlerin genişlemesi, faiz yasağının daha esnek yorumlanmasına yol açmıştır. Yine de, Hıristiyanlığın temel ahlaki yaklaşımında yoksulların sömürülmesine karşı güçlü bir itiraz vardır.
1.3. Örf ve Adet Hukukunda Faiz
Faiz yasağı, genellikle yazılı hukuktan ziyade örf ve adet hukukunda da kendine yer bulmuştur. Tarıma dayalı topluluklarda, toplumsal barış ve dayanışma için düşük veya sıfır faizle borç vermek, dini ve ahlâkî bir yükümlülük olarak görülmüştür. Bu bağlamda, aşırı faiz talep eden kişiler “fırsatçı” veya “sömürücü” addedilerek topluluktan dışlanma riskiyle karşı karşıya kalmıştır.
Tüm bu geleneksel anlayışlar, faiz yasağının ardında yatan ahlâkî ve toplumsal gerekçelerin evrensel olduğunu gösterir. Faiz yasağına yönelik bu yaklaşımın temel gayesi, ekonomik güçlük içindeki bireyleri korumak ve toplumdaki dayanışmayı canlı tutmaktır.
2. İSLAM HUKUKUNDA FAİZ (RİBA) YASAĞI
2.1. Kur’an ve Sünnette Riba Kavramı
İslam hukukunda faiz (riba), Kur’an-ı Kerim’de açıkça yasaklanmıştır. Faiz yasağına ilişkin en belirgin ayetler, Bakara, Âl-i İmrân ve Nisa surelerinde yer alır. Bu ayetlerde, faizin sadece matematiksel veya teknik bir “oran” sorunundan öte, zayıfın sömürülmesine yol açan, adaletsiz ve merhametsiz bir yaklaşım olduğu vurgulanır. Alacaklı ile borçlu arasındaki güç dengesizliğini kötüye kullanmak, “Allah ve Resulüne savaş açmakla” eş tutulacak kadar ağır bir fiil olarak değerlendirilir.
2.2. Faiz Yasağının Gerekçesi
Faiz yasağının arkasında yatan temel gerekçe, toplumsal adaleti ve merhameti korumaktır. Kişinin acil nakit ihtiyacı, hastalık, iflas veya savaş gibi olağanüstü durumlar, onu çaresiz bırakarak borç almaya mecbur kılabilir. Böyle bir durumda borç vererek yüksek oranda kazanç talep etmek, İslam ahlâkına göre “sömürü” olarak görülür.
Bununla birlikte, İslam ekonomisinde her türlü kâr ya da fazlalık yasaklanmış değildir. Karşılıklı rızaya dayalı, emeğin ve riskin paylaşıldığı meşru ticaret kazançları meşru kabul edilir. Yasaklanan husus, herhangi bir emek veya risk üstlenmeden, salt “ihtiyaç” üzerinden sağlanan haksız kazançtır.
3. MODERN HUKUKTA GABİN (AŞIRI YARARLANMA)
3.1. Kavramın Tanımı
Modern hukuk sistemlerinde, taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinde ekonomik denge ve adalet arayışında “gabin” önemli bir hukuki araçtır. Türk Borçlar Kanunu’nun 28. maddesine göre:
“Bir sözleşmede, karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık varsa ve bu oransızlık, taraflardan birinin zor durumda kalmasından, tecrübesizliğinden veya düşüncesizliğinden faydalanarak sağlanmışsa, mağdur taraf sözleşmenin iptalini isteyebilir.”
Bu hüküm, adil olmayan sözleşme ilişkilerini geçersiz kılma veya düzeltme imkânı tanır. Gabin, sadece bir edimin diğerine göre yüksek veya düşük oluşuyla sınırlı değildir. Aynı zamanda sözleşmenin kurulması anında zayıf konumda olan tarafın zor durum, tecrübesizlik veya düşüncesizliğinden yararlanarak “ölçüsüz” bir dengesizliğin yaratılmasını ifade eder.
3.2. Gabinin Koşulları
-
Edimler Arasında Açık Bir Dengesizlik: Sözleşmedeki iki edim arasındaki değer farkı, sıradan piyasa koşullarının ötesinde, “kabul edilemeyecek kadar” yüksek olmalıdır.
-
Zayıf Durumdan Yararlanma: Oransızlığın kaynağı, karşı tarafın zor durumundan, tecrübesizliğinden veya dikkatsizliğinden faydalanma olmalıdır.
-
İptal veya Uyarlama: Gabine maruz kalan taraf, sözleşmenin iptalini veya hakkaniyete uygun şekilde uyarlanmasını talep edebilir.
Bu yönüyle gabin, sömürüye dayalı kazanç ilişkilerinin önlenmesi için modern hukukta kullanılan temel araçlardan biridir.
4. FAİZ VE GABİN ARASINDAKİ BAĞLANTI
4.1. Temel Benzerlikler ve Farklar
Benzerlik: Hem faiz (riba) yasağı hem de gabin, zayıf konumdaki bir bireyin sömürülmesine karşı çıkar. İki düzenleme de güçsüzün yanındadır ve toplumsal adaleti korumayı hedefler.
Fark: Faiz, özellikle “borcun vadesiyle birlikte artan miktar” üzerinden bir kazanç elde etmeyi yasaklarken; gabin, sözleşmenin kurulduğu anda, karşılıklı edimler arasındaki dengesizliğe odaklanır.
Yine de pratik hayatta, yüksek faizli bir borç ilişkisinde de gabin hükümleri uygulanabileceği gibi, çok farklı şekillerde kurulmuş sözleşmelerde de “aşırı yararlanma” söz konusu olabilir.
4.2. Muhtaç Durumdan Faydalanma ve Aşırı Faiz Örnekleri
1- Acil nakit ihtiyacı olan bir kişiye, piyasanın çok üstünde bir faizle borç vermek
2- Bankaların yasal düzenlemelerle belirlenen faiz oranlarının üzerinde, kayıt dışı “tefecilik” faaliyeti yürütmesi
3- Zor durumdaki bir şirketin, başka seçeneği yokken “fahiş” kredi sözleşmesine mecbur bırakılması
Bu örnekler, hem İslam hukukundaki faiz yasağının hem de modern hukuktaki gabin hükümlerinin hedef aldığı haksızlıklardır.
Özetle, faiz yasağının özünde yatan “haksız kazanç ve sömürü” yaklaşımı, modern hukukta “aşırı yararlanma” (gabin) olarak kendini gösterir.
5. DİNLERDE YASAKLANAN “FAİZ” İLE GÜNÜMÜZ PROFESYONEL BANKACILIK FAİZİ ARASINDAKİ FARK
Günümüzde faizin tamamen yasaklanıp yasaklanmaması hususu, dinî yorum ve ekonomik sistemlere göre farklılık gösterir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta, dinlerde yasaklanan faizin büyük ölçüde “gabin” niteliği taşıyan haksız ve sömürücü kazanç ilişkisine işaret ettiğidir.
Sömürücü Faiz (Usury): Muhtaç durumdaki kişinin çaresizliğini fırsat bilerek, piyasanın çok üzerinde oranda veya karşı tarafın borcunu ödeyemeyeceğini bile bile borç verip, ipotek veya diğer teminatlar yoluyla onu zarara uğratmak.
Profesyonel Bankacılık Faizi: Günümüz bankacılık sisteminde faiz oranları, belli yasal çerçeveler ve piyasa koşullarıyla belirlenir. Bankalar, mevduat sahiplerinden topladıkları fonları, yine yasal şartlar altında kredi olarak dağıtırlar. Bu ilişkide, genelde sözleşme serbestisi, rekabet ve devlet denetimleri gözetildiği için “gabin” boyutunda bir sömürü söz konusu olmayabilir.
Bu yüzden, dinî metinlerde yasaklanan ve “faiz” olarak geçen uygulamanın, doğrudan bugünkü bankacılık sektöründeki faiz ile birebir özdeş olduğu söylenemez. Tarihsel ve bağlamsal olarak bakıldığında, ortada yoksulu koruma ve aşırı yararlanmayı önleme gayesi vardır. Bugünün kurumsal ve denetimli bankacılık faaliyetlerinde “olağan oranlar” kapsamında alınan faizin, dinlerde sakınılan “sömürücü faiz” (usury) ile eşdeğer olmadığına işaret eden birçok görüş mevcuttur.
6. SONUÇ
Faiz yasağı, tarih öncesi dönemlerden itibaren farklı dinî ve hukukî geleneklerde karşımıza çıkan, toplumsal adaleti tesis etmeyi amaçlayan evrensel bir kavramdır. İslam hukukunda “faiz” (riba) yasağı, haksız ve sömürüye dayalı kazanç ilişkilerini engellemeyi hedefler. Modern hukukta ise benzer ilişkiler “gabin” (aşırı yararlanma) kavramıyla düzenlenir ve haksız sözleşme koşulları geçersiz kılınarak mağduriyet önlenmeye çalışılır.
Tarihî süreç incelendiğinde, Yahudilik, Hıristiyanlık ve diğer geleneklerde de faiz veya usury yasağının temelinde aynı etik ve toplumsal kaygının yattığı görülür. Bu geleneklerde de asıl hedef, zayıfın korunması ve toplumda dayanışmanın sağlanmasıdır.
Öte yandan, günümüzde profesyonel bankacılık sistemindeki “faiz” ile dinî metinlerde yasaklanan “faiz” (usury) arasında önemli farklar bulunmaktadır. Bugünkü anlamıyla yasal çerçevede uygulanan faiz, çoğu zaman tarafların rızasına, piyasa rekabetine ve devlet denetimlerine tabidir. Bu da onu, esasen “aşırı yararlanma” veya “gabin” niteliğinde olan, muhtacın çaresizliğini sömürmeye yönelik tarihsel faiz uygulamalarından ayrıştırır.
Neticede, tüm dinlerde yasaklanan “faiz” veya “usury”nin özünde, bugün gabin (aşırı yararlanma) diye tanımladığımız sömürücü davranışın engellenmesi amacı vardır denilebilir. Modern hukuk sistemlerinin büyük çoğunluğunda, bu bakış açısı gabin hükümleriyle somutlaşır. Dolayısıyla, dinî metinlerdeki faiz yasağının ana fikri olan “sömürüye ve zayıfın istismarına engel olma” gayesi, günümüzde “gabin” kavramında karşılığını bulur. Ancak profesyonel bankacılık faizi, yasaların ve piyasanın belirlediği makul oranlara dayandığında, dinlerde sözü edilen sömürücü faiz uygulamalarından farklı bir işleve sahip olduğu söylenebilir.
Yorumlar
Kalan Karakter: