SeaNews Dergisi Sanmar Denizcilik Yönetim Kurulu Başkan Vekili Sayın Ali Gürün ile özel röportaj gerçekleştirdi. Türk denizciliğini ürettiği römorkörlerle tüm dünyaya tanıtan Sanmar’ın dünü ve bugününü konuştuğumuz röportajımızı sizlerle paylaşıypruz.
- SeaNews: Sayın Ali Gürün, sizi daha yakından tanımak isteriz. Bize kendinizden bahseder misiniz?
- Ali Gürün: Ben 1971 yılında İstanbul’da doğdum. Evimiz tren yolunun hemen yanındaydı ve çocuk yaşlarımda trenlerin mekaniğinin ilgimi çektiğini hatırlıyorum. Trenlere olan bu ilgim neticesinde o zamanki aklımla “tren mühendisi” olmanın hayalini kuruyordum. Ancak bu ilgim gemilerle tanışıncaya dek sürdü. Biraz daha büyüyünce babamla beraber sefere çıkıp gemileri ve makine dairesindeki o hareketi görünce kesin olarak “gemi mühendisi” olmaya karar vermiştim. En erken hatıralarımdan bir tanesi olarak, babam denizci olduğu ve sefere gittiği için evde durmak istemediğimi ve sefere gitmek istediğimi hatırlıyorum. Sesimi dinletecek yaşa geldiğim andan itibaren ise babamla birlikte gemilerle çıkmaya başladım ve makine daireleri benim için daima çok keyifli bir ortam oldu.
“Küçük yaştan itibaren babamla gemilere çıkmaya başladım’’
İlk hedeflerimden biri ve sınavla girilen okullardan bir tanesi olan, eski adıyla Kadıköy Maarif Koleji, bugünkü adıyla Kadıköy Anadolu Lisesine girmeye hak kazandım. Orada Türkçe dersinde özgeçmiş yazma konusunu işlerken bile hazırladığım metinde İTÜ Makine Mühendisliğini bitirdiğimi yazmıştım, orta birde veya ikide üniversitemi ve bölümümü seçmiştim. Bu motivasyonun da etkisiyle özgeçmişimde yazdığım gibi de oldu. Lisenin son yılları aynı zamanda SANMAR’ın ilk römorkörünün inşa edilmeye başlandığı yıllardı… 1988’de römorkör makinelerinin ve ekipmanlarının montaj kılavuzlarını Türkçe ’ye çevirme konusunda babama yardım ettiğimi hatırlıyorum. Bu süreç içerisinde mekaniğe olan müthiş bir ilgim vardı. Sonrasında önce gemilerde sonra ise SANMAR’daki römorkörlerde çok mutlu bir iş yaşamı geçirdim.
“Türkiye’de verilebilecek en iyi teknik eğitimlerden birini aldım’’
Aslında okulu bitirir bitirmez master yapmaya karar verdim. Bu da mühendislik konusunda olmalıydı. Tam o sırada Denizcilik Yüksek Okulu İTÜ’ ye bağlanarak İTÜ Denizcilik Fakültesi olmuştu. Dolayısıyla yüksek lisans dersleri alma imkânı doğmuştu. İTÜ Denizcilik Fakültesinde, Gemi Makineleri İşletme Mühendisliği konusunda ilk yüksek lisansı yapanlardanım. Daha sonra fark derslerini verip uzak yol vardiya mühendisi ehliyetimi de aldım. O zamanlar Dekanımız Prof. Dr. Osman Kâmil Sağ, tez hocam ise -Allah rahmet eylesin- bende çok emeği olan rahmetli Prof. Dr. Ahmet Bayülken idi. Tezimi 1995 yılında ‘Çanakkale Boğazı’ndaki gemi geçişlerinde römorkör manevraları’ konusunda yaptım.
Makine mühendisliği üzerine gemi mühendisliğinin yüksek lisansını yaptığınız zaman yüksek gemi makineleri işletme mühendisi olunuyor. Yine yüksek lisans dolayısıyla da olsa, İTÜ Denizcilik Fakültesinden de mezun olmuş oldum. Bu süreç içinde benim en çok faydalandığım husus ise hem Makine Fakültesinden hem Gemi İnşa Fakültesinden hem de Denizcilik Fakültesinden istediğim dersleri almama hocalarımın müsaade etmesi oldu. Esasında bugünkü Amerikan üniversite sisteminin bir benzeri gerçekleşti. Zaten üniversitelere kendi konumla ilgili olan derslere daha fazla önem veriyordum. Üniversite ikinci sınıftaki makine projem römorkör çekme vinciydi. Bitirme tezim Pnomatik kontrol sistemleri, master tezim ise Çanakkale Boğazı’ndaki römorkör manevraları ve eskort römorkörleri hakkında idi. Üzerinden 30 sene geçmiş, tezim hala internette mevcuttur. Dolayısıyla Türkiye’de verilebilecek en iyi teknik eğitimlerden birini aldım ve üniversitede okurken de SANMAR’da çalışmaya başladım. Şu anda 30 senedir SANMAR’da çalışıyorum.
- SANMAR’ın ilk yılları hakkında neler söyleyebilirsiniz?
- İlk dönemlerde SANMAR küçük ama dinamik bir firma idi. Şirketimiz gemi tamirinden uzaklaşıp römorkör hizmetlerine eğildiği yıllarda artık Karaköy- Kalafat Yerindeki atölyemizden çıkmış, Kadıköy’e gelmiştik. Atölyemizde işe gittiğimizde çocuktuk, Kadıköy’de ise ailesine yardım eden gençler idik. Biz, rahmetli eniştem Gökçen Seven, babam Orhan Gürün ve kuzenim Cem Seven ile 100 metrekareden daha büyük olmayan iş hanında bulunan bir ofisteydik. BOTAŞ’a ait römorkörlerin işletmesini yapıyorduk. Aynı zamanda yeni inşa römorkörlere de teknik danışmanlık yapıyorduk. Cem Bey ve ben ikinci römorkörümüzün inşasının bittiği yıllarda katıldık ve İngilizce ile Fransızca dillerindeki hakimiyetimiz, teknik ve idari bilgimiz ile büyüklerimizin tecrübesini birleştirerek işleri ilerlettik. Şirketimizin kurucuları birinci kuşaktır. Biz ise kendimizi ikinci kuşak değil de bir buçukuncu kuşak olarak görüyoruz. 45 senelik şirketimizin tarihinde iki kuzen ve ortak olarak 30 senedir emek veriyoruz.
“Başarılı olmak için doğru kararlar almak ve ısrarla çok çalışmak gerekiyor”
- Gençliğiniz nasıl geçti?
- Ahlakı ve çalışkanlığını örnek aldığım babam Orhan Gürün ve öğrencilik yıllarım dahil bende çok emeği olan annem Çimen Gürün’ün olduğu evden, 24 yaşımdayken ayrıldım. İTÜ’den arkadaşım Saniye Gürün ile evlenerek kendi evimize geçtik. 25 yaşımdayken İpek’in babasıydım. Zaten İTÜ Makina Mühendisliği Bölümü derslerinin ağırlığı ile meşhurdu, hafta içi okula gidiyor, Cumartesi işe geçiyor, sadece Pazar gününü kendimize ayırabiliyorduk. Erken evlenme kararımızın ana sebebi vakit darlığı idi. Evlendikten sonra uzun yıllar yoğun iş tempom devam etti. O yıllarda hiç doğru dürüst tatil yapmadık, kendimize hiç vakit ayıramadık. Saniye Hanım, o yıllarda hem mesleğini yapmaya çalışıp hem de kızlarımızla ilgilendi. Daha sonraki yıllarda ise yoğunluk bu sefer yurtdışı seyahatler ve yabancı misafirlerle geçirilen uzun mesai saatleri tersane saatlerine eklendi ve yoğun tempo devam etti. Eşim, sağolsun sabırla destek oldu bana bu yoğun zamanlarda. Bugün, ne çocuklarımızın, ne de yeni nesil gençlerin öyle bir tempoda çalışmayı kabulleneceklerini düşünmüyorum. Şimdi anlıyorum ki, başarılı olmak için doğru kararlar almak ve ısrarla çok çalışmak gerekiyor.
“Robert Allan’ın Kanada dışında inşa edilen ilk römorkörlerini inşa ettik”
Biz girdikten sonra SANMAR’a inşa ettiğimiz römorkör ile hemen yeniliklere başladık. Sanmar III, baş pervanesi, CP tahrik sistemi ve tork kontrol sistemi özellikler barındırıyordu. Daha sonra inşası başlayan SANMAR IV ile Robert Allan Ltd.’nin Kanada dışında inşa edilen ilk römorkör dizaynı oldu.
- Robert Allan ile yollarınız nasıl kesişti?
-Birçok yabancı sektör dergilerini takip ediyorduk. Bir dergide gördüğümüz küçük ama güçlü römorkörler Gökçen Bey’in ilgisini çekmişti. Pratik, basit, yüksek manevra kabiliyetine sahip ve az sayıda personelle çalışabiliyorlardı. Dizayner ile yazıştık dizaynları hakkında. Benzer yıllarda ben de Robert Allan ile master tezim konusunda destek almak için temastaydım. Bu diyaloglar yıllarca sürecek olan bir iş ortaklığı ve arkadaşlığa evirildi.
Master yaptığım dönemde derslerden çıkıp işe gidiyordum. O yıllarda haftada 7 gün günde 10-12 saat çalışıyorduk. Yıllarca bu düzende çalıştım. Çok çalışkan babalarla beraber çalıştığımız için böyle bir disiplin edinmiştik. Şimdiki aklımla bu konuda kantarın topuzunu biraz fazla kaçırdığımı düşünüyorum. Bir gün uyandım ve 2 tane kocaman genç kızımın olduğunu ve onların çocukluğu ile ilgili çok az anı biriktirdiğimi fark ettim. Beni büyüleyen bir tutkuydu işim, şikâyetim yok ancak dengeyi biraz yanlış kurmuşum. İnanılmaz bir tempo, müthiş bir takım çalışmasıydı yaptığımız.
Konumuza dönecek olursak, Robert Allan’a öğrenci olduğumu söyleyerek, tezimle ilgili bir yardım istemiştim. O zamanlar şimdiki kadar meşhur değildi. Bana çok yardımcı oldu. İlk diyaloğum tez danışmanlığı konusundaki bilgilerle ilgili başlamıştı. Daha sonra da bu diyaloğu da hatırlatarak dizayna ihtiyacımız olduğunu ancak maddi gücümüzün sınırlı olduğunu belirterek eski bir projesini uygun bir fiyata istedik. O proje Türkiye ve dünyanın en başarılı römorkör serisinden biri oldu. SANMAR Serisi adını vermiştik. Daha sonra üretim hakkını verdiğimiz için başka bir firmada başka bir ad altında da üretildi. Biz o seriden 35 adet kadar ürettik. En enteresan kısımlarından biri ise SANMAR IV, V ve VI römorkörlerinin, Kanada dışında inşa edilen ilk Robert Allan dizaynı römorkörler olmasıdır. Onlar ayrıca benim inşasından tamamen sorumlu olduğum ilk römorkörlerdi. Hala Tuzla’da GİSAŞ IV, V ve VI ismi altında çalışıyorlar. Sanmar IV ve V 1995 Aralık sonunda sertifikalandırıldı. Diğeri de 96 yılında. 15 sene ömür biçmiştik o zamanlarda ancak 25 yaşını geçtiler. Daha sonra bu römorkörleri enteresan bir şekilde yurt dışına satabilme ihtimalini fark ettik ve gerekli çalışmalara başladık. Cem Bey ile üniversite yıllarında İngiltere gezimizde bir broker ile görüşüp ondan edindiğimiz bilgiler doğrultusunda bu konuda ticaret yapabileceğimizi farketmiştik.Aynı gezide ve hemen arkasından diğer gezilerde yurtdışındaki diğer römorkör firmalarını gezerek römorkör hizmetlerini inceledik. Dışarıda çok daha modern tekneler inşa ediliyordu. Bugün dünyanın en modern römorkör filosu Türkiye’de, ancak o yıllarda mukayese edilemeyecek kadar gerideydik.
- Römorkör inşa konusunda Türkiye’nin dünyadaki konumu nedir?
-O zamanlar biz taş devrindeydik onlar ise modern çağdaydı. Bugün onlar hala modern çağdalar ancak Türkiye uzay çağına çıktı. Daha önemlisi ise Türk römorkör operatörleri. Şu anda dünyanın hiçbir yerinde, sayın okurların yakından tanıdığı iki tane Türk römorkör üreticisi ve işletmecisi olan şirketlerin filolarının yaş grubunda, seviyesinde ve teknolojisinde bir filo yok. Römorkör inşa milletlerinde bir numara istisnasız açık ara Türkiye’dir.
“Onlar hala modern çağdalar ancak Türkiye uzay çağına çıktı’’
Şu anda aktif olarak tersanemizde 72 tane römorkör inşa ediliyor aynı anda çeşitli aşamalarda. Şu anda beraber sahaya çıksak, gezsek, 25 tane farklı inşa seviyesinde römorkörün üzerine fiziksel olarak çıkabiliriz. Toplam inşa edilen römorkör sayımız 300’ü bulmak üzere. Tüm özel projeler Türkiye’ye gelmeye başladı.
- Römorkör inşasının Türkiye’de bu noktaya gelmesindeki en büyük sebep nedir?
- Bu noktaya gelmesinin sebeplerinden bir tanesi lider römorkör inşa firmalarının pozitif rekabetidir. Türkiye’nin önde gelen 2 römorkör inşa firmasının ciddi şekilde daha iyi yapma, daha çok yapma, daha hızlı yapma, daha yüksek teknolojili ve daha prestijli yapma konusunda uzun senelerdir süregelen bir rekabeti var. Bu nedenle seviye sürekli yukarı çıktı. Römorkör hizmet gelirlerinin bizler tarafından tersane yatırımlarına çevrilmesi de çok önem arz eden bir nokta. Şu anda Altınova ve Tuzla’da 10’a yakın tersanemiz özellikle yüksek teknolojili gemi inşa ve ihraç etmekte. İnanılmaz özel projeler yapılıyor, dünyanın sayılı tersaneleri arasındalar. Lakin, önemli bir üyesi SANMAR olan Türk römorkör üreticilerinin isim ve prestiji, uluslararası bilinirlik seviyesi, marketin spesifik olmasında dolayı öne çıkıyor. Spesiyalist olduğumuz için bir marka değerine dönüştük. Gemi dendiğinde akla spesifik bir tersane gelmez ancak römorkör dendiğinde aklınıza belirli majör römorkör üretici firmalar gelmektedir.
Dolayısıyla römorkör firmalarının sadece römorkör inşa etmesinden dolayı dünya marka değerleri farklı bir noktaya geldi. Sebeplerinden biri römorkör hizmetlerindeki gelirlerin ve yatırımların tersane yatırımlarına dönüştürülmesi, tersane yatırımlarından çıkan yeni römorkörlerin de tekrar filoya gelmesidir. Dolayısıyla yatırım yapıyoruz, üretiyoruz, ürettiğimiz tekneleri filomuza katıyoruz. Sonra onları satıp yerine yenilerini yaptığınız için çok hızlı bir öğrenme süreci gerçekleşiyor.
“Römorkör tasarımı ve inşası tıpkı bir sanat eseri gibidir’’
Sn. Kapt. Cahit İstikbal de çok iyi bilir, yapılan römorkörün çekme kancasının konumu veya köprü üstünün vizibilitesi veya altında kalan sabit yalpalığın kısmının boyutu, büyüklüğü ve konumu aynı bir sanat eseri gibi farklı tepkiler vermesine neden oluyor römorkörün. Sadece bu bile defalarca denenip, mükemmelliğe yaklaştıran binlerce detaydan biridir. Çok iyi bir ürün var, o çok iyi ürünü mükemmel ürün haline getirebiliyor. Her seferinde bir şeyler deneyip yaptığınız değişikleri yenileyerek, sürekli üretilen ürünlerde doğru kalite kontrol ile bir süre sonra elde edilen kalite seviyesi, sıfırdan yapılan ürünlere göre her zaman daha iyi olmaktadır.
Tabii römorkör hizmetlerinin Türkiye’de verilmiş olması, yabancı potansiyel müşterileri gelip Türkiye’de hem bu inşa edilen gemileri operasyonda görmeleri hem de ikinci el alabilmeleri imkanı da ciddi avantaj sağlıyor.
- İnşa sürecine getirdiğiniz yenilikler var mı?
- Benim bir diğer tutkum olan otomobillerin üretimi ve özellikle Henry Ford’a olan hayranlığımın bu sürece olan etkisi büyüktür. Dünyada ilk seri otomobil üretimi başlatan kişi 1920 yılların başında Henry Ford’ dur. Üretim bandını ilk uygulayan kişidir. Biz bu band sisteminin çok benzerini römorkör inşasında uyguladık. Dolayısıyla raylı sistemler sayesinde tersanede insanlar değil tekneler ilerliyor. Tekneler 500 ton kadar ağırlıklarda oldukları için arabalar gibi hızlı bir sistem söz konusu değil tabii ki. Ancak 4 veya 5 ayrı lokasyonda 4-5 ay aralıklarla gerçekleşen bir hareket mevcut.
- Tasarımı da kendi içinizde yapmayı hiç düşündünüz mü?
- Her şeyi kendimiz yapalım diye bir yaklaşımımız yok. Dünyanın herhangi bir yerinde, hangi ürünü alırsanız alın genellikle ürünün tamamı sadece o bölgede yapılmıyor. 10 sene evvelki örnektir; bir Norveç’li müşterimiz Pendik-Yalova feribotlarının önünden geçerken; “Bak, bu gemi benim evimin önündeki tersanede inşa edildi. Ama ben Türkiye’den römorkör almaya geldim.’’ dedi. Biz Pendik-Yalova arasında seyreden yüksek süratli alüminyum feribotları o konunun uzmanı olan Norveçlilerden alırken, onlar Norveç’te çalıştıracakları römorkörler için Türkiye’ye geldiler. Burada konu aslında ürünün doğru olması. Bugün bir Fransız malı gemi ana makinesinin enjektörleri ve krank şaftı Almanya’dandır, bloğu Orta Avrupa’da dökülüp işlenmiştir. Çeşitli parçalar çeşitli ülkelerden tedarik edilir. Bir Alman otomobilinin birçok parçası Türk malıdır. Bazı parçaları Çin’den bazıları Mısır’dan gelebilir. Dolayısıyla doğru ürünün, aynı iyi bir yemek pişirmek gibidir, doğru ve iyi malzemelerin birleştirilmesi ve iyi bir şef tarafından hazırlanması önemlidir.
“Az ile yetinmek çok iyi bir fikir değil’’
Türkiye’nin yan sanayisinin önemi bizler için büyüktür ve yurt içindeki tedarikçilerimizin bize fazla alternatif ekipman üretmeleri ve bizim bunları kullanmamız ülkemiz için önemlidir. Bunun artırılması konusunda destekçiyiz. Ancak, doğru ürün ve doğru hizmetlerde iyisini alabilecekken daha azı ile yetinmek çok iyi bir fikir değil görüşündeyiz. Kanadalı dizayn ekibi bizimle beraber, bu konunun ileri seviyede uzmanı olduk. Zaten dünyanın her tarafına dizaynı onlar veriyor. İstisnasız bir numara. Bu kadar iyi bir takım arkadaşınız var iken niye değiştiresiniz ki?
“Robert Allan’ın başarısında Türk römorkör üreticilerinin yeri büyüktür’’
Fakat burada bir noktanın daha altını çizmek isterim. Robert Allan’ın o kadar başarılı olmasının en büyük sebeplerinden biri de yine Türk römorkör üreticileridir. 30 senedir, bu işi takip ettiğimiz yıllar içinde dünyada şimdiye kadar aşağı yukarı 2.000 tane modern römorkör yapıldıysa bunun 500 tanesi Türkiye’de yapılmıştır. Bugün yılda aşağı yukarı dünyada 100 tane römorkör yapılıyorsa bunun 65’i Türkiye’de yapılıyor. Bunun yarısından fazlasını ise SANMAR yapıyor. Bu yıl SANMAR tersanelerinden 30’a yakın römorkör teslim edilecek. Dolayısıyla bizlerin de bu tasarımları çok iyi üretmesi, o tasarımların tanınırlığını arttırdı.
- SANMAR olarak kaç noktada römorkör inşası gerçekleştiriyorsunuz?
- Enteresandır, römorkör üreticisi olmamıza rağmen kendi tersanemizi almamızın üzerinden sadece 12 yıl geçti. Öncesinde Tuzla’da başka tersanelerde yer kiralayıp römorkör inşası yaparken, 2010’lu yılların başında bu römorkörleri inşa ettiğimiz yerin teknolojisi, çevreciliği ve çalışanların konforu ile iş güvenliği için yaratılması gereken şartların da önemini fark ederek önce Sanmar Tuzla Tersanesini aldık. Tamamen yeni baştan, hiç olmayan bir konsept şeklinde tamamladık. Hemen arkasından genel merkezimizi taşıdığımız bu binayı bitirdik. Bunun tamamlanmasından sonra Tuzla Organize Sanayi Bölgesi’nde denize kıyısı olmadığı için adı tersane olarak geçmeyen, SANMAR Çelik Üretim Merkezimizi kurduk. Hemen arkasından Altınova’daki tersanemizin önce birinci sonra ikinci fazını tamamladık ve son olarak bu yıl Tuzla’da yan tersaneyi de satın aldık. Yani şu anda 3’ü tersane olmak üzere 4 ayrı lokasyonda inşa devam ediyor. 2014 yılında da ikinci tersanemiz ile birlikte yurt dışındaki ismimizi de Sanmar’dan Sanmar Shipyards’a çevirdik.
- Römorkörlerde LNG hakkında ne düşünüyorsunuz? Yakın geleceğin römorkörleri LNG mi kullanacak? Ayrıca elektrikli römorkörler dünyada tercih ediliyor mu?
- Soruyu cevaplamadan önce belirtmek isterim ki 2012-13 yıllarında Norveç ‘e teslim ettiğimiz römorkörler dünyanın ilk LNG’li römorkörleridir. Ayrıca şu an Kanada’ya inşa ettiğimiz toplam 5 römorkörden 2 tanesi LNG’li römorkörler. Çok yüksek teknolojili ve çok karmaşık römorkörlerdir bunlar. 40 metre boyunda 100 ton çekme gücünde. Aynı Kanadalı firmada da şu ana kadar teslim ettiğimiz 6 tane römorkörümüz var. Aslında bizim 30 yıl evvel Robert Allan ile tanışmamızı sağlayan, resimlerini gördüğümüz römorkörlerin sahibi de aynı firmaydı. Biz onlara bu işlerin nasıl olduğunu öğrenmeye ziyarete gitmiştik. Şimdi ise biz onlara römorkör satıyoruz.
Soruya gelecek olursak, LNG’li römorkörler çok büyük ve çok pahalı oluyor. Ancak LNG üretimi olan ülkelerde LNG terminallerinde tercih ediliyorlar. Düşük bütçeli küçük limanlarda daha az tercih ediliyor. LNG geleneksel yakıta göre daha temiz olsa da en temizi yine elektrikli römorkörlerdir. Bunun için de şarj üniteleri ve ciddi miktarda deniz tipi akü kapasiteleri gerekiyor. Şu anda 7 tane elektrikli römorkör inşa ediyoruz ve bunların 6’sı satıldı. Aşağı yukarı önümüzdeki seneki teslimlerimizin 4’te 1’i elektrikli römorkörler olacak. Dolayısıyla elektrikli römorkörlerde daha ciddi bir gelecek görüyoruz.
Römorkörlerin çevrecilik seviyesi onun içindeki gücü üreten ekipmanlarının bulunabilirliğine bağlı. Ayrıca römorkörlerin teknolojisi yine bu rekabetten dolayı regülasyonların çok ilerisinde. Dünya regülasyonlarının çok daha ilerisinde teknolojide römorkörler üretiliyor. Regülasyonu bekleyip ona uyarsak geç kalırız. Biz regülasyonun ilerisindeki römorkörleri inşa ederek müşterilerimizi de ön plana çıkartıyoruz. LNG tankının boyutundan da dolayı, römorkörlerin fiziksel boyutunun küçük olmasına müsaade etmiyor. Bu nedenle küçük liman römorkörlerinde LNG kullanılma ihtimali düşük. Elektrikli römorkörlerle ilgili bir potansiyel pazar bekliyoruz. Dediğim gibi; 7 tane şu anda inşa ediliyor. 6 tanesinin müşterisi var. 7’ncisi ise kendi filomuzda çalışacak. Buna ek olarak hidrojen, amonyum ve metanol ile çalışan projeler üzerinde çalışıyoruz. Yaptığımız, özellikle elektrikli römorkörler için de ileride hidrojenli fuel cellerin sağladığı elektrik enerjisiyle tahrik olabilmeleri için ön hazırlık yapıyoruz.
“Hidrojen, amonyum ve metanol ile çalışan projeler üzerinde çalışıyoruz’’
Yine Svitzer firmasının istediği ‘ TRAnsverse Tug’ dediğimiz; pervaneleri sancak iskele yerine biri baş biri de kıç tarafta olan özel bir römorkör projesi var. O römorkörde özellikle Avrupa’daki dar kanallarda geminin yanına yanaşıp yan bağlayarak manevra yapabilme kapasitesini arttırdığını düşünüyoruz. İnşa ettiğimiz dünyanın ilk uzaktan kumandalı römorkörü de sorunsuz çalışıyor, çok verimli. Dünyanın ilk insansız otonom, uzaktan kumandalı bu römorkör içinde personel olmadan çalışabilse de, içerisinde güvenlik nedeniyle personel bulunduruluyor.
“Gelecekte insansız otonom römorkörlerin kullanılacağını düşünüyorum’’
Gelecekte bazı bölgelerde insansız otonom römorkörlerin kullanılacağını düşünüyorum. Ben özellikle daha az sayıda personel müdahalesi gereken, çok daha az personelle idare edilen ve birçok sürecin otomatik gittiği ama içinde insanların olduğu otonom gemilere doğru evrileceğini düşünüyorum.
- Türkiye’nin, bu yüksek teknolojilerin hakim olacağı gelecekteki konumu hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Yüksek teknolojinin geliştirilmesi ile beraber yüksek teknoloji gemilerin üretim üssü de Türkiye oldu. Hem römorkörler konusunda hem de balık çiftliği gemileri, feribotlar, LNG’li gemiler, offshore gemiler, soğutucu gemiler ve buzkıran özellikli hibrid yolcu gemileri konusunda Türkiye dünyanın inşa üssü olmuş durumda. Türkiye’nin uzak doğu ile rekabeti gemi inşa konusunda zor olsa da yüksek teknolojide Türkiye çok daha önde. Diğer yandan ülkemizde çok başarılı yat inşa tersanelerimiz var. Büyük gemiler yerine yüksek değerli gemilerin ve yatların yapılması şu anki altyapıya daha uygun. Bu tip gemilerde ülke olarak güzel sonuçlar alıyoruz. Bunu gelenekselleştirip, gelecekte üretilecek yüksek teknolojili deniz araçları için de Türkiye’nin lider konumunu korumalıyız.
- İş hayatınızda karşılaştığınız zorluklar nelerdir?
- Hayatımız zorlukları aşma üzerine kuruludur, istisnasız tüm başarı hikayeleri zorlukları aşarak yazılıyor. Özellikle büyük bir sorundan veya zorluktan bahsedemem. Ancak ülkemizin ihracatını arttırmakla ilgili bir görev ve sorumluluğun altında olduğumuzu düşünüyoruz ve bu bizi daha da çok kamçılıyor. İhracatın öneminin tüm ülke tarafından fark edilmiş olmasının mutluluğunu yaşıyoruz. Bu nedenle insana, teknolojiye ve tersaneye yatırımlarımızı daha da artırıyoruz dolayısı ile istihdam ve büyümemiz artıyor.
- SANMAR filosu hakkında bilgilendirme yapabilir misiniz?
- Bizim filomuzun içindeki en yaşlı römorkör 5 yaşında. Şu anda filomuzda 23 tane römorkör var. Bu 23 tane römorkörün 22 adedi 2019 yapımı ya da daha genç. Yani yaş ortalamamız 2. Sadece şu anda inşa edilenlerin arasında bu sene filomuza 5 tane yeni römorkör katılacak. Filomuzdan 5 tane römorkörü ise ikinci el olarak satacağız, bu şekilde ihracat gelirimiz de artacak, filomuz da gençleşecek.
Bu şekilde her sene filomuzun 5’te birini yenileyerek daha yeni teknolojilerle donatıyoruz. 2019 yılında römorkör ve kılavuzluk hizmetlerinde yapılan en son düzenlemeden bu yana 22 tane römorkörümüzü yeniledik. Dolayısıyla her yeni römorkörde daha fazla güç daha fazla teknolojiye sahip olduk. Filomuzu daha fazla yangın söndürme kapasitesi olan, daha güçlü, daha yüksek manevra kabiliyetinde, daha güvenli römorkörler ile yeniledik. Bu yenileme süreci ile liman hizmetlerinde kullanılan römorkörlerinin yenilerinin inşası da tekrar ülkemizde istihdam yaratıyor. Bunun gerçekten birçok sektöre göre birden fazla kez katma değer yaratan bir özelliği var. Yani kendimiz üretiyoruz, kendimiz çalıştırıyoruz ve hem eskileri hem de yenileri ihraç ediyoruz. İhraç ettiğimiz o römorkör yerine tekrar yeni bir römorkör inşasına başlıyoruz. Bundan dolayı Türkiye’nin römorkör yaş ortalaması ve römorkör güçleri başarılı noktalara geliyor.
- Gelecek hayalleriniz arasında askeri alanlardaki projelerde yer almak var mı?
- Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü’ne teslim ettiğimiz 2 tane 90 ton çekme kuvveti olan römorkörler şu ana kadar bizim ürettiğimiz 300 adet römorkör içinde en güçlüleri. 25 sene evvel master tezinde ne kadar güçte olması gerektiğini çalıştığım römorkör dizaynının çok daha güçlü ve moderninin şu anda teze konu olan Boğaz’da escort hizmeti vermesi ve bunların bizlerce inşa edilmesi kadar beni gururlandıran başka bir şey yok. En güçlü römorkörümüzü Kıyı Emniyetimize vermek bizi memnun ediyor. Biz römorkör ve özel maksatlı gemi inşasında uzmanız. Şu anda dünyada kime sorarsanız sorun bir numaralı römorkör üreticisi Türkiye olarak biliniyor. Bu tartışılamaz bir gerçek. Bunu korumak, sürdürmek ve kesinleştirmek önemli. Askeri projelerin içinde römorkör ve benzeri ekipmanlar olursa ülkemize hizmet açısından teklif etmekten memnuniyet duyarız.
- Son yıllarda şirkette yapılan yenilikler hakkında ne anlatabilirsiniz?
- Son 3 sene içerisinde dışarıdan çok gözükmeyen konulara konsantre olduk. Çalışmalarımız özellikle dijitalize olmak üzerine gerçekleşti. 3 sene evvel başladık bu sürece. Eski yıllara hiç benzemeyen bir noktaya geldik. Daha öncesinde de biz ERP sistemlerini kullanıyorduk. Ancak şu anda bütün şirketimizin süreçleri SAP adlı, özel olarak şirketimize uygun hale geliştirilen bir program üzerinden yürütülüyor. Muhasebe, finans, mali işler, üretim, stok, planlama da dahil olmak üzere her şey şu anda dijital. Covid-19 salgını başladığı zaman bu ofis neredeyse tamamen boşaltıldı ve herkes evlerinden çalıştı. Çünkü bütün sistem bir bilgisayar programı üzerinden yürütülüyor. Biz bu süreçte farkında olmadan Covid-19 şartlarına uyum sağlayacak şekilde dijitalleşmişiz. İnsan kaynaklarında, mali işlerde ve iç organizasyonda ileri seviyede kurumsal değişiklikler yaptık.
“İnsana ve teknolojiye çok ciddi yatırımlar yapıyoruz’’
Kurumsal alt yapıyı tamamen sistematik olarak yönetilebilir hale getirdik. Çalışanlarımızın insan kaynaklarımızdaki pozisyonları, görevleri, sorumlulukları, eğitimler, bütçe ve bunlara ek olarak bu canlı bütçeleme yapmamıza imkân veren bir bilgisayar programını şirketimize entegre ettik. Bu programla da canlı bütçeleme ve gelecek nakit akışı hesaplama sistemini kurduk. Bir yıl sonraki mali tablolarımızı bile dijital olarak görebiliyoruz. Satın alma ve proje yönetimi o kadar sistematik oldu ki, tamamen bilgisayar üzerinden onaylarla ve matematiksel olarak takip edilebilir bir hale geldi. Son zamanlarda yaptığımız en büyük değişim bu dijital değişimdi. Genelde şirketler 3. jenerasyondan fazla devam etmiyorlar. Biz bu şirkette insana ve teknolojiye, şirketin tamamen ve daha kolay yönetilebilir hale getirecek şekilde yönetimsel anlamda çok ciddi yatırımlar yaparak gelecekte de genç, dinamik ve yönetilebilir hale getirmeye çalışıyoruz.
- Sosyal alanlardaki çalışmalarınız hakkında neler anlatabilirsiniz?
- Bir süre sonra tabii ki çeşitli sosyal sorumluluklar almak gerekiyor. TURMEPA’da yönetim kurulundayım. Orada özellikle kurucu Başkanımız Rahmi Koç ile yönetim kurulu tecrübesine sahip olmak müthiş bir şey. Bildiğiniz üzere orada Şadan Kaptanoğlu Başkanımız. Aynı zamanda Piri Reis Üniversitesi Mütevelli Heyeti’ndeyim. Bu heyete başkanımız Tamer Kıran’ın daveti ile girdim. Orada bulunmaktan çok keyif alıyorum. İnanılmaz verimli çalışan, çok güzel ve çok keyifli bir mütevelli heyetimiz var.
Diğer yandan İngiltere merkezli Shipowners’ P&I Club’ta yönetim kurulu üyeliğim ile de ciddi büyük boyuttaki uluslararası kurumsal firmalardaki yönetim tecrübesini ediniyorum. Bu sayede hem sektörümüze hem şirketimize hem de ülkemize faydalı olmaya çalışıyorum.
- Hobilerinizden bahseder misiniz?
- Hobilerim arasında modern klasik otomobilleri takip etmek büyük yer kaplıyor. Aynı zamanda küçük bir koleksiyon olmak üzere başlamış bir yolculuğum var. Küçüklüğümden beri otomobilleri çok severim. 80’li 90’lı yıllardaki otomobillere bayılırım. Küçüklüğümde duvarımda resmi olan otomobillerin gerçeklerinin restorasyonu ile ilgileniyorum.
İkinci bir hobim ise Amerikan Pop-Art baskılar. Özellikle 60’ların başından 90’lara kadar ki süreçte ortaya çıkan modern sanatı son 10 senedir çok yakından takip ediyorum. Benim için çok özel bir hobi. Baskı eserler çok sayıda sunulduğu için yağlıboya eserlere göre çok daha uygun fiyatlı ve eford edilebilir.
- Çocuklarınızın mesleğinize ilgisi ne durumda? Gelecekte SANMAR’da çalışmayı düşünüyorlar mı?
- Kızlarım çok iyi eğitimler aldılar. Büyük kızım İpek, İngiltere’de University College London (UCL)’de işletme mühendisliği lisans eğitimini tamamlayıp, London School of Economics (LSE)’de Bilişim Sistemleri Yönetimi konusunda master yaptı. Şu anda Londra’da yabancı bir şirkette çalışıyor. Küçük kızım İnci ise İngiltere’de Sevenoaks Highschool’da lise eğitimini tamamlayıp Amerika’da Upenn Üniversitesi Wharton okulunda İşletme ve Ekonomi eğitimi alıyor. Her ikisinin de yurt dışındaki hedeflerini tamamladıklarında, yani işlerini bulup, çalışıp, pozisyon ve maaşta terfi alarak başarılarını kanıtladıklarından sonra SANMAR’da işe başvurularının değerlendirileceği kanaatindeyim.
- SeaNews Dergisi’ni nasıl buluyorsunuz?
- Hem duruşunuzu hem derginizi hem de Cahit Kaptan’ın görüşlerini önemsiyor ve beğeniyorum. Derginizin konseptini ve iki dilde yayınlanmasını faydalı buluyorum.
- Sayın Ali Gürün, çok teşekkür ederiz.