MEİS ADASI VE DOĞU EGE ADALARI’NIN

SİLAHSIZLANDIRILMIŞ STATÜSÜ

Ali KURUMAHMUT

Danıştay Emekli Üyesi

Deniz Hukukçusu – Araştırmacı Yazar

Doğu Akdeniz'de en uzun kıyı şeridine sahip bir kıta ülkesi olan Türkiye'nin doğal uzantısı üzerinde ve kıyıya yakın bölgelerde çok sayıda ada, adacık ve kayalık yer almaktadır. Kaş/Antalya bölgesinde ve kıyının hemen karşısında Anadolu kıyısına mesafesi 1.950 metre olan Meis Adası bu nitelikte olup müstakil adalardan biridir.

24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Barış Andlaşması’nın 15’inci maddesi ile Ege Denizi’nin güneydoğusundaki Menteşe Adaları bölgesinde yer alan ismen sayılan 13 ada[1] ve tabi adacıkları (dependent islets) ile Doğu Akdeniz’deki Meis Adası İtalya’ya verilmiştir[2]. Bu adalar için Lozan’da askersizleştirme veya silahsızlandırma hükmü veya şartı yoktur. Görsel ve yazılı medyada bu konu yanlış ifade edilmektedir. Silahsızlandırma şartı ve silahsızlandırılmış statü 10 Şubat 1947 tarihli Paris İtalyan Barış Andlaşması’nda vardır. Andlaşmanın 14’üncü maddesinin birinci fıkrası ile Menteşe Adaları bölgesinde yer alan ve Lozan Barış Andlaşması ile İtalya’ya devredilmiş olan yukarıda bahse konu 13 ada ve Meis Adası ile bunlara bitişik adacıklar (adjacent islets) İtalya’dan alınıp Yunanistan’a verilmiştir. Paris Barış Andlaşması’nın 14’üncü maddesinin ikinci fıkrası ve anılan Andlaşmanın Ek XIII, D paragrafı ile bu adaların silahsızlandırılmaları ve öyle kalmaları hükme bağlanmıştır. Şu kadar ki bir kişi tarafından taşınabilen ve kullanılabilen silahlarla donatılmış, sayı itibariyle iç görevleri yapmakla sınırlandırılmış, iç güvenlik personeli ve bunların eğitimleri silahsızlandırma kapsamı dışında tutulmuştur. Adaların limanlarında, iç sularında ve karasularında herhangi bir şekilde savaş gemisi bulundurulması yasaklanmıştır.

Türkiye 1947 tarihli Andlaşmaya taraf olmamakla beraber, Andlaşmadaki silahsızlandırma, Türkiye’nin güvenliği göz önünde bulundurularak kabul edilmiştir. Bu noktadan hareketle, Türkiye, silahsızlandırma hükmünün ihlalini her zaman ileri sürebilir. Değerli Hocam Prof. Dr. Sevin Toluner’in ifadeleriyle Türkiye’nin yararına kabul edilmiş bir hükümden hukuken korunmuş bir menfaati vardır.

Menteşe Adaları dışında kalan Doğu Ege Adaları’nın (Boğazönü Adaları ve Saruhan Adaları) bugünkü hukukî statüsünü düzenleyen temel belge, Lozan Barış Andlaşması’nın 12’nci maddesi ile bu maddenin ayrılmaz bir parçası olan Altı Büyük Devlet kararıdır[3]. Buna göre ismen sayılan adalar (Semadirek, Limni, Midilli, Sakız, Sisam ve Ahikerya) ile 13 Şubat 1914 tarihinde Yunan işgali altında olan adalar (Taşoz, Bozbaba ve İpsara) üzerindeki Yunan egemenliği, bahse konu adaların tahkim edilmemeleri ve askeri amaçlarla kullanılmamaları şartıyla Türkiye tarafından kabul edilmiştir. Lozan’ın 12’nci maddesindeki statü Yunanistan’a bir ülkesel egemenlik sınırlaması getirirken, Türkiye’ye egemenliğin devri karşılığında kazanılmış bir hak sağlamaktadır.

Lozan Barış Andlaşması’nın 12’nci maddesine göre Yunanistan’a bırakılan bu adalardan Midilli, Sakız, Sisam ve Ahikerya’nın askeri statüsünü, anılan Andlaşmanın 13’üncü maddesi ayrıca düzenlemektedir. Buna göre; mezkûr adalarda hiçbir deniz üssü, hiçbir istihkam tesis ve inşa edilmeyecektir. İç güvenlik mülahazasıyla sınırlı sayıda polis ve jandarma kuvveti gayri askerî statünün dışında tutulmuştur.

Sonuç olarak, Balkan Harbi’nden beri Yunan işgali altında olan ve Taşoz’dan Ahikerya’ya kadar Türkiye sahillerini kuzeyden güneye bir dizi halinde kapatan toplam 9 ada[4] tahkim edilmemeleri ve askeri amaçlarla kullanılmamaları taahhüdü ve şartı ile Yunanistan’a devredilmiştir.

 

[1] Bu adalar şunlardır: İstanbulya, Rodos, Herke, Kerpe, Kaşot, İleki, İncirli, Kelemez, Leryoz, Batnoz, Lipso, Sömbeki ve İstanköy.

[2] Trablusgarp Harbi’nde Osmanlı Devleti’ni barışa zorlamak ve harbin hedefine kısa sürede ulaşmak amacıyla İtalya, Menteşe Adaları bölgesinde toplam 16 adayı işgal etmiştir. Bu adalardan 13’ü hiçbir zaman yürürlüğe girmemiş ve ölü doğmuş bir andlaşma olan Sevr’in 122, Lozan’ın 15 ve Paris Andlaşması’nın 14’üncü maddelerinde ismen sayılarak egemenlik devrine konu olmuşlardır. 18 Ekim 1912’de imzalanan Uşi Barış Andlaşması ile İtalya, işgal ettiği adalardaki fiili duruma son vermeyi ve adaları egemen devlet olan Türkiye’ye iade etmeyi taahhüt etmiş, ancak bu durumu Trablusgarp ve Bingazi’deki bütün Osmanlı askerî kuvvetleri ile sivil memurlarının geri çekilmesi şartına bağlamıştı. Trablusgarp ve Bingazi’deki Osmanlı kuvvetleri ile sivil memurlarının geri çekilmesine rağmen İtalyan işgali, Balkan Harbi ve müteakiben meydana gelen siyasî ve askerî gelişmeler bahane edilerek Lozan Barış Andlaşması’na kadar devam etmiştir.

[3] Balkan Harbi sırasında Yunanistan Osmanlı egemenliğinde bulunan Taşoz, Semadirek, Gökçeada, Limni, Bozcaada, Bozbaba, Midilli, Sakız, İpsara, Sisam ve Ahikerya adalarını işgal etmiştir. Müttefik Balkan Devletleri ile Osmanlı Devleti arasında 30 Mayıs 1913’te imzalanan Londra Andlaşması ile Girit dışında kalan Ege Denizi’ndeki tüm Osmanlı adalarının geleceği konusunda karar verme yetkisi Altı Büyük Devlet olan Almanya, Avusturya-Macaristan, Fransa, İngiltere, İtalya ve Rusya’ya bırakılmıştır. Bu durum Osmanlı Devleti ile Yunanistan arasında 14 Kasım 1913’te Atina’da imzalanan Barış Andlaşması ile de taahhüt edilmiştir. Altı Büyük Devlet, 13 Şubat 1914’te Yunanistan’a ve 14 Şubat 1914’te Osmanlı Devleti’ne tebliğ ettikleri kararları ile; Osmanlı Devleti’ne geri verilmesi gereken Gökçeada, Bozcaada ve Meis dışında kalan ve 13 Şubat 1914’te Yunan işgali altında bulunan bütün Ege Denizi adalarının silahsızlandırılmış olmaları şartıyla Yunanistan’a verilmesini kararlaştırmıştır. Osmanlı Devleti’nin 15 Şubat 1914’te kabul etmeyeceğini ilân ettiği bu karar, Lozan Barış Andlaşması’nın 12’nci maddesi ile kabul edilene kadar bağlayıcı güce sahip olamamıştır.

[4] Taşoz, Semadirek, Limni, Bozbaba, Midilli, Sakız, İpsara, Sisam ve Ahikerya.