ÇÖL DENİZLERİN BALIKLARI Balık ve diğer su ürünleri yönünden yeterli doğal kaynaklara ve coğrafyaya sahip olan Türkiye, Avrupa Birliğine tam üyelik sürecinde özellikle Kopenhag kriterlerine uyum çerçevesinde göstermiş olduğu eksiklikler ve kendi hazırl
ÇÖL DENİZLERİN BALIKLARI
Balık ve diğer su ürünleri yönünden yeterli doğal kaynaklara ve coğrafyaya sahip olan Türkiye, Avrupa Birliğine tam üyelik sürecinde özellikle Kopenhag kriterlerine uyum çerçevesinde göstermiş olduğu eksiklikler ve kendi hazırlamış olduğu ulusal programları uygulamada sergilediği yetersizlikler nedeniyle avcılık yoluyla elde edilen su ürünlerinin kontrolünü ve denetimlerini başarılı bir şekilde gerçekleştirememiştir. Uygulanan kısa vadeli ve gerçek amaca hizmet etmeyen popülizt politikalar ve siyasi çıkarlar uğruna yapılan yanlış yatırımlar ve uygulamalar nedeniyle su ürünlerinin üretiminde hiç bir yönüyle istikrar sağlanamadığı gibi var olan stokların kontrolünde ve korunmasında da etkili ve caydırıcı olunamamıştır.
Avcılık yoluyla üretimin en çok gerçekleştiği Akdeniz ve Karadeniz’de ne acı bir gerçektir ki stokların önemli bir bölümü bilinçsizce yapılan avlanmalar sonrası ya tamamen tüketilmiş veya risk aşamasına getirilmiştir. Geri kalan su ürünleri ise aynı duyarsızlık ve ilgisizlik nedeniyle yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bırakılmıştır. Bu yok oluş sürecini başlatan en önemli nedenlerin başında yasa dışı avlanma yöntemlerinin yeterince denetlenmemesi, mevcut yasalarda belirtilen ve uyulması kesinlikle zorunlu olan av yasağının sürekli ihlal edilmesi ve avlanması yasak olan türlere karşı etkili bir mekanizmanın olmayışı ve avlanma kotası olan türlerin denetimlerinin yetersizliği gelmektedir.
Sonuçta bütün sorunların kaynağı ihmalkarlık, adam sendecilik, duyarsızlık ve ihlallere karşı yeterli yaptırımların olmayışı veya yasaların uygulanmayışıdır. Hızla artan Dünya nüfusuna karşılık okyanuslardaki, denizlerdeki ve diğer su kaynaklarındaki canlı türlerinin stoklarında ve cinslerinde görünen azalma, beslenme sorununun bu halkasındaki boyutunun ne denli önemli olduğunun bir göstergesi olarak her zaman karşımıza çıkacaktır. Dünya genelinde ister karada olsun isterse de denizde, doğadaki var olan bütün canlıların her biri beslenme zincirinin birer halkasını oluşturur. İnsanoğlu eliyle kirletilen denizlerdeki canlıların %35 i ve mercan kayalıklarının da % 60 ı yok olma tehlikesi ile karşı karşıyadır.
Dünya’da hızla gelişen bütün bu tehditler karşısında Türkiye, denizlerinin ve su ürünleri stoklarının korunmasına ilişkin olarak yeni reformlara imza atarak ve bu anlamda aldığı bütün kararları hiç bir ödün vermeden uygulayarak etkin olduğunu hem ulusal hem de uluslar arası zeminde göstermelidir. Ayrıca uluslar arası dayatmacı politikaların çıkarlarına hizmet etmeyen bir anlayışın çizgisinde kendi plan ve projelerini hazırlamalı ve en kısa süre içinde stratejisini belirlemelidir. Su ürünleri üretiminin yatırım, finans, pazarlama, eğitim, kalite, uzmanlaşmış personel, AR-GE gibi konularda evrensel boyutlarda düşünemez ve gelişmeler bazında çağdaş ilkeleri benimseyemezsek, sektörde istikrarı sağlayamaz ve güven ortamını oluşturamayız. İşte bu gerçeklerin doğrultusunda su ürünlerimizin geleceğine ilişkin olarak yapılması gerekenler konusunda kararlı olamazsak eğer, Türkiye’yi üç tarafı çölleşen denizlerle kaplı bir ülke olmaktan hiç bir güç kurtaramaz.
Ş.Ünal BENLİALPER Kaptan – Denizci Yazar