Dünya denizciliğinin evrensel konjonktör içindeki yerini, toplumsal değişimlerdeki etkilerini ve ekonomiye olan rasyonel katkılarını, alt kültürü oturmuş sektörün bilim ve teknoloji ile olan ilişkileri belirler. Deniz kültürünün tarih süresince o
Dünya denizciliğinin evrensel konjonktör içindeki yerini, toplumsal değişimlerdeki etkilerini ve ekonomiye olan rasyonel katkılarını, alt kültürü oturmuş sektörün bilim ve teknoloji ile olan ilişkileri belirler. Deniz kültürünün tarih süresince oluşturduğu tortulardaki bilgi birikimi ve toplumun benliğine işlenmiş olan deniz sevgisi olgusu o ülkeyi denizcilik alanında her zaman zirveye taşıyacaktır.Çağdaş Dünya bilincinin belirlediği değerlerin etkisi altında kalarak gelişimini sürdüren denizcilik sektörünün uluslar arası atakları da hiç şüphesiz Evrensel boyutlarda olacaktır. Ama Batılı uluslar ne yazık ki denizciliğin sevgi, dostluk ve insanlık gibi duygularla harmanlanmış misyonunu kendi çıkarları söz konusu olduğunda hiç acımadan ezebilmektedirler. Batılı ülkeler politik çıkarları uğruna, gelişmekte ve yayılmakta olan kültürel birikimlerimizin sektör üzerindeki olumlu etkilerini baltalamak isterler. Yükselmekte olan deniz-sanayi üretimini ve yatırımlarını kontrol altında tutabilmek için her türlü siyasi ve ekonomik baskıyı acımsızca uygulayarak gerçek yüzlerini hiç çekinmeden sergilerler. Uluslar arası sömürü politikalarını küreselleşme maskesi altında büyük bir zevk ile uygularlar. Bugün Türkiye’nin denizcilik sektörünün içinde bulunduğu durgunluk, dağınıklık, gelecek kaygısı ve yatırım korkusunun en belirgin nedeni, böylesine etkili küresel krizlere karşı sektörün sağlam bir ekonomik alt yapıya sahip olmayışı ve uygulanan yanlış politikalardır. Bilim- bilgi-teknoloji akışındaki aksaklıklar ve bunların uygulamadaki eksiklikleri ile düşünce yoksulluğunun neden olduğu kusurlar da sektörü ekonomik krizlere karşı çok kırılgan yapmaktadır. Böylesine dirençsiz bir sektörün sahip olduğu kara ve deniz kaynaklı yatırımları Batılı ülkelerin ve özellikle de çok uluslu şirketlerin iştahını kabartır. Bunlara sahip olabilmek ve sömürmek lobiler oluşturmaya başlarlar ve bunda da çok başarılı olurlar.
Gerçek anlamıyla düşünülen evrensel boyutlardaki denizcilik anlayışında uluslar arası saydamlık ilkesi, dürüst ilişkilerde belirleyici rol oynamalıdır. Bu anlayış kapsamında denizcilik sektörümüzün bilim-teknolojide yenilikçi akımlara uyum yeteneği, alt yapı yatırımlarının uzun vadeli düşünülerek yapılması ve hızlandırılması, öz sermayenin akılcı, bilinçli ve üretime dönük kullanılması, dış baskılara karşı ulusal denizcilik birlikteliği içinde hareket edilmesi gibi konuların önemi ortaya çıkmaktadır. Ayrıca deniz sevgisinin toplumun geniş bir bölümüne kazandırılması için özendirici ve teşvik edici eğitim programlarına yer verilmelidir. Okyanuslar, karanlığın en uç noktasında bize en yakın olan ışığın başlangıcıdır. Sahip oldukları karşılıksız sevgi onlara evrensel özgürlüğün sarsılmaz gücünü kazandırmıştır. Bu nedenle bağımsızlıktan uzak totaliter ve otoriter yönetim heveslisi ülkelerde denizcilik sektörünün hiç bir alanında çağdaş-bilimsel-teknolojik gelişim söz konusu olamaz.
Çünkü denizcilik sevgi, insanlık, dostluk, yardımlaşma, paylaşma, emek ve dayanışma gibi sosyal unsurların harmanlandığı ufkun sonsuzluğundaki bir parıltıdır.