Karada ve denizde olmak üzere sahip olduğu 45 marina ile yat bağlama kapasitesi 14 bin 500'e ulaşan Türkiye, Akdeniz bölgesindeki yat turizminin sadece %1'ini elinde bulundurmaktadır. Buna karşın 227 bin yat bağlama kapasitesi ile Fransa %15'ine, 109 bin
Karada ve denizde olmak üzere sahip olduğu 45 marina ile yat bağlama kapasitesi 14 bin 500'e ulaşan Türkiye, Akdeniz bölgesindeki yat turizminin sadece %1'ini elinde bulundurmaktadır. Buna karşın 227 bin yat bağlama kapasitesi ile Fransa %15'ine, 109 bin bağlama ile İspanya %20'sine, 128 bin kapasite ile İtalya %25'ine sahip olmanın avantajlarını çok iyi değerlendirmektedir.
Son yıllarda yat turizminde önemli ataklar yapan Hırvatistan ise yat bağlama kapasitesini 50 marina ile 16 bine çıkarmayı başarmıştır. Bu veriler doğrultusunda değerlendirme yaptığımızda ortaya büyük rakamlar çıkmaktadır. Diğer bir söyleyişle ifade edecek olursak, Akdeniz havzasında yat bağlama kapasitesinin 500 bine ulaştığını söyleyebiliriz. Buna rağmen Akdeniz çanağında halen 240 bin yat bağlama kapasitesi eksikliği bulunmaktadır. Türkiye bu açığı çok görmeli ve önemli bir ekonomik girdi olarak değerlendirmelidir. Ülkemizdeki yerli 65 bin yatın varlığını göz önüne alırsak bu konuda ne kadar eksik kaldığımızı çok daha iyi anlarız. Ne yazıktır ki marina ve bağlama yerleri yapmaya çok uygun 8333 km kıyı şeridine sahip olan ülkemiz, bu ülkeler arasında marina fakiridir. Türkiye'nin halen mevcut olan 14 bin 500 yat bağlama kapasitesi ile bu pastadan ne kadar az, hatta yok denecek kadar pay aldığının farkına varabiliriz.
Yılda 4 milyar dolarlık gelir yaratan bu sektörde yatırımlara hız vermek durumundayız. Bunun için öncelikli olarak marina yapımında karşılaşılan gereksiz ve caydırıcı bürokratik engelleri ortadan kaldırmalı veya azaltmalıyız. Yatırımcıyı özendirici kararlar almalıyız. Büyükçekmece belediyesinin hazırlamış olduğu marina projesi 10 yıl bürokratik engellerle uğraşmışken, Zeytinburnu'nda yapılması planlanan marina proje aşamasında takılı kalmıştır. Pendik'te yapılması istenen marinada uzun yıllar kaderiyle baş başa bırakıldıktan sonra yaşam bulabilmiştir. Silivri'de ise yapımı projeden öteye geçemeyen marinanın akıbeti halen belirsizliğini korumaktadır.
Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından Mart 2012 tarihinde basına yapılan açıklamada İzmir'deki marina sayısının yeni yapılacak marinalar ile birlikte 24'e çıkarılacağı ifade edilmişti. Buna karşı geçen iki yıl içinde yapılması planlanan Karşıyaka, Bayraklı, İnciraltı, Urla ve Şakran yat limanları ile ilgili her hangi bir gelişme söz konusu olmamıştır. Bu projeler gerçekleşecek olursa İzmir'in yat bağlama kapasitesi 2 binden 8 bine ulaşacaktır.
İstanbul, İzmir, Kuşadası ve Bodrum gibi daha bir çok turizm bölgelerimizde yat bağlama sorunu giderek büyümektedir. Bu eksiklik ise yat turizmini çok olumsuz etkilemektedir. İstanbul'daki Kalamış, Fenerbahçe ve Ataköy marinaları ile yeni açılan Marintürk marina ihtiyaca karşılık verememektedir.
Siyasi stratejilerin ve politik taktiklerin arasında bürokrasinin askısına asılı kalmış marinalara yönelik projeler ve yat turizmine ilişkin planlamalar ne yazık ki gelinen bu aşamada gerçek hedefleri yansıtmaktan çok uzak bir görünüm sergilemektedir. Bilgi ve teknoloji üretemeyen toplumlarda oluşan yeterli gelişememe sendromu, denizcilik sektörümüzün bütün kollarında kendini derinden hissettirmektedir.
Eğer marinaların yapılmasına yönelik projelerin işleyişi bu tempoda gidecek olursa, 2023 yılı için hedeflenen 10 milyar dolarlık gelir hayalden öteye gidemez.