Deniz taşımacılığına ilişkin hazırlanan projelerin sorunsuz yaşama geçirilmesi için yeterli finans kaynakları kadar, bilginin doğru kullanılmasının, gözlem ve analizlerin rasyonel bir zeminde bilimsel veriler doğrultusunda yapılmasının da o kadar çok önem
Deniz taşımacılığına ilişkin hazırlanan projelerin sorunsuz yaşama geçirilmesi için yeterli finans kaynakları kadar, bilginin doğru kullanılmasının, gözlem ve analizlerin rasyonel bir zeminde bilimsel veriler doğrultusunda yapılmasının da o kadar çok önemli olduğunu bilmek durumundayız.Denizcilik alanında bilgi ve teknoloji üretmeyen toplumlarda yaygın olan ve sektörde motivasyonu zedeleyen geri kalmışlık sendromundan kurtulmayı başarmalıyız. Denizcilikde özgür düşünen, üreten, sorgulayan ve araştıran bir formasyona sahip olabilmek için tarihi yanılgıları bir kenara iterek içinde bulunduğumuz yüzyılın gerçekleriyle yüzleşme cesaretini göstermeliyiz. Teknik ve sosyal oluşum kodlarını sahip olduğu kültürde barındıran denizciliğin özündeki normlarda rasyonel ve işlevsel bir anlayışın varlığı söz konusudur. Onun iç dinamizminde var olan yaratıcı güç, içinde bulunduğu toplumu ayrıcalıklı kılmış ve evrenselliğe taşımıştır. Bu nedenle içsel ve dışsal teknik oluşumların çağdaş versiyonlardaki biçimlendirilmesine yönelik bütün girişimler ve yapılanmalar uluslar arası denizciliğin ön gördüğü sosyal ve ekonomik normlara uygun olmalıdır. Bu bağlamda hazırlanacak bütün projelerin ufku açık tutulmalıdır.
İhtiyaç duyulan bütün gereksinimler, ekonomik ve teknolojik kaynaklar, uluslar arası ilişkiler ve yatırımlara yönelik her türlü girişimler dönemler bazında değerlendirilerek projelendirilmelidir. Bununla birlikte yeni teknolojik gelişmeler dikkatle izlenmeli ve mevcut tesis, araç ve gereçlerin rehabilitasyonu ve modernizasyonuna yönelik çalışmalara hız verilmelidir. Denizcilik sektörünün her alanında hazırlanan kalkınma projelerinin bütün aşamalarında çevre ve insan faktörünün önemi sürekli vurgulanmalı ve bunların vazgeçilmezliği devamlı olarak gündemdeki yerini korumalıdır. Enerjinin ekonomik ve doğru kullanılmasının çevrenin temiz kalmasındaki rolü elbetteki yok sayılamaz. Çevre ve insan değerleri yorumlanırken sektördeki yenilikler geleceğin teknolojisi ile realize edilmeli ve ahlaki değerler korunarak gündemdeki yerini almalıdır. Her şeyden daha da önemlisi denizcilik sektörümüzün kalkınmasını istemeyen bütün iç ve dış politik baskılara karşı birlik ve beraberlik içinde olabilmeyi başarmalıyız.
Deniz taşımacılığı ulaştırma sektöründe alt unsur olarak değerlendirildiği sürece hazırlanacak olan hiç bir proje amacına ulaşamayacaktır. Sekizinci beş yıllık kalkınma planında belirtilen Ulaştırma ana planına ilişkin yük taşımacılığı esaslarına sadık kalınmamıştır. Bunun sonucunda yurt içi yük taşımacılığında 2000 yılında yüzde 90 olan kara yollarının payı, 2005 yılında yüzde 91,5 seviyelerine yükselmiştir. Deniz yolu ile yapılan kabotaj yük taşımacılığının zaten çok az olan payı 2005 yılında yüzde 2,8 lere kadar gerilemiştir.
Gelişmiş ülkeler temel ulaştırma politikalarında deniz yolunu tercih ederken her nedendir bilinmez ama Türkiye, daha riskli ve daha pahalı olan aynı zamanda daha çok yatırım, bakım, onarım ve iş gücü gerektiren kara yolunu benimsemektedir.
Deniz taşımacılığında etkin, istikrarlı ve geleceğe yönelik kalkınma planlamalarının yapılabilmesi için öncelikli olarak Türkiye'nin postmodern politikalardan uzak durması gerekir.