Yeşilada Feribotu
Bu kardeşimiz YDO’ dan mezunlarımız arasında sesi, müziği ve gitarı ile hatırlanmaktadır. Bazı zamanlar bilhassa Balık günlerinde güzel sesi ve gitarı ile bizleri mest etmekte idi. YDO-İTÜ Denizcilik Fakültesi’nden müzikle meşgul olan pek fazla mezunumuz olmamıştır.1963 yılında YDO 2. sınıfında okurken Kara Harp Okulundan gelen arkadaşların önerileri ve rahmetli Spor hocamız Ruhi Sarıalp’in yardımları ile bir orkestra kurulmuştu. Hatta bu orkestranın dışarıdan gelen genç bayan solisti Seyyal Taner idi. Ben o zaman okulun kültür kolu başkan yardımcısı idim. Yaptığımız ilk etkinliklerde yeni kurulan orkestramız 15 günde bir okuldaki çaylarımızda ve kardeş okullarda çalmaktaydı. Birkaç ay Harbiye’deki Radyo evinde her hafta Perşembe günleri 1700-1715 arasında o zamanki popüler müzikleri çalmışlardı. Bu yazdıklarım 1962-1966 tarihlerine ait tespitlerimdir. Hatırladığım kadarıyla müzikle meşgul olan müzisyenlerden; 1963 yılı Güverte mezunu Oktay Dikmen, 1959 Makine mezunu Kanat Gür orkestrada uzun zaman gitar çalmıştı.
Araştırdığımızda amatörce çok miktarda müzik yapan mezunlarımız vardı. Müzisyen mezunlarımız arasında şu anda en popüler olan Kaptan Atilla Günsür’dür. Okuldan mezun olduğundan beri yolcu gemilerinde zabitlik ve Kaptan olarak görev yapmıştır. Çalıştığı yolcu gemilerinde zaman zaman salonlarda konserler vermiş ve yolcular tarafından aranan kaptan olmuştu. İşte bu kardeşimle uzun çalıştığım Yeşilada Feribotundaki anılarımızdan bahsedelim.
1976 kış sezonu Mersin’den İstinye Tersanesine tamire gelen Yeşilada Feribotuna üçüncü kaptan olarak atanmıştım. Tamir sonunda Mersin’e gittik. Mersin Magosa seferlerine başlamıştık. Yeşilada Feribotu Mersin şehri ile özdeşleşmişti. Mersin İstanbul’a uzak olduğundan Rotasyon usulü Kaptan, Baş Mühendis ve diğer zabitan değişimli çalışmaktaydı. O tarihte ben bu hattı sevdiğim için gemide biraz uzun zaman çalıştım. Zaman zaman Zabitler kendi aralarında anlaşarak İstanbul’a idari izine çıkabiliyorduk. Bu Feribotta uzun süre çalışan 2.Kaptanlardan Okan Kurc ve Rahmetle andığım genç yaşta aramızdan ayrılan Çetin Oğuz Teoman ağabeylerimizle güzel günler geçirmekteydik. Atilla Günsür 4.cü Kaptan ve ben 3.Kaptan idim. Gemi, gündüzleri limanda gecede seyir yaptığımız için Mersin ve Magosa limanında bayağı boş zamanlarımız olmaktaydı. Bazı Zabitler ve personel Mersin halkı ve ileri gelenlerle arkadaşlıkları olmaktaydı. Ben kısa sürede doktorlarla, esnafla ve bazı mülki amirlerle arkadaşlıklarımı arttırmıştım. Doktorlarla ilişkim, bir tahlil sonunda Dr. Ali Yılmaz ile tanışmak vesile oldu. Sefer dönüşü şehre çıkışımda Poliklinik durumundaki Dr. Ali’nin muayenehanesine uğramakla, Devlet Hastanesinin Cerrahı Dr. Sedat Tütüncü, Rizeli Kulak Burun Boğazcı Dr. Yusuf Ağabey, Nisaiye Mütehassısı Dr. Sabri Duran gibi güzide doktorlarla birlikte olmaktan çok mutlu olmaktaydım. Bu arkadaşlıklar ilerledikçe ailece birliktelik başladı. Bazı tarihlerde gemi doktorunun olmadığı zamanlar işletmenin onayı alınarak arkadaşımız doktor ve ailesini seferlere götürmekteydik. Bu şekilde gemi doktor kadrosuzluğuna bir çare olmaktaydı.
Bir seferinde geminin 3’cü Makinistinin sorununu halletmiştik. Bu arkadaşımızın kulağına bir kakalak kaçmış olduğundan ona rahatsızlık vermekteydi. Ayrıca Karadenizli oluşundan dolayı burnunda eğrilik ve kemik alınması gerekliliği sebebiyle kendisi de Karadenizli olan Dr. Yusuf Bey ile görüştüm. Kendisi memnuniyetle ameliyatını yapacağını bildirdi. Müsait olduğumuz bir gün Dr. Yusuf’ beyin muayenesinde buluştuk. Arkadaşım Tevrat’ı muayene etti ve hemen ilk önce kulağındaki kakalağı çıkardı. Kakalak kulak içine girmiş ve geri dönemediği için orada kalmıştı. Arkadaşım rahatlamıştı. Burnundaki kemikleri Devlet Hastanesinde ameliyatla almıştı. Bazı hafta sonları da beni Mezitli sahillerine yakın doktorlar sitelerindeki evlerine davet etmişlerdi.
Mersin esnafı ile çok iyi diyalogumuz vardı. Yeşilada Feribotunun Magosa seferi yapması Mersin’e canlılık getirmekteydi. Dondurmacı Halil’in pastanesi ve ürünlerinin kalitesi Kıbrıs ve bölgede nam yapmıştı. Bilhassa cezerye ve dondurması aranmaktaydı. Dondurmacı Halil geminin her gelişinde gemiyi ziyaret ettiğinde cezerye hediyesi ile geldiğinden artık personel statüsünde olmuştu. Bir seferinde geminin Latakya seferinde onu da orada akrabalarını görmesi için götürdükten sonra bizlerle daha çok ilgilenmeye başlamıştı. İş yerine ailece gittiğimiz her seferinde bizlerden para almamaktaydı. Bundan rahatsız olduğumuzu söylediğimizde; “sizler bizim her zaman misafirimizsiniz” demekteydiler. Bu bölge insanlarının misafir ağırlama anlayışları bambaşka idi.
Feribottaki hayatımız çok hareketli geçmekteydi. Gemi ekibi arasındaki arkadaşlık çok güzeldi. Gemi kadrosunda Kaptanlar ve Baş Mühendisler sık sık değişmekteydi. Diğer zabit ve personel zaman zaman idari izin yaptıklarından uzun çalışmaktaydılar. Bilhassa yaz aylarında dışarısı çok sıcak olduğundan sefer dönüşü gündüz dışarı çıkmamaktaydık. Müsait olan gemi garajında çok iddialı voleybol ve futbol maçları yapmaktaydık. Bu maçlar ekseriye makine güverte arasında yapılmaktaydı ve karşılığında yemek bahisleri vardı. Maçlar tamamlandığında mağlup ekip dışarıdan bahiste kararlaştırdığımız malzemeleri alır ve gemi aşçısına güzel bir sofra hazırlatarak güzel bir gece geçirirdik. Bu ziyafetler hemen hemen geminin seferi olmadığı Pazar günleri olmaktaydı. Gemide işleri aksatmadan yürütmeye çalışmaktaydık. Mersin ve Magosa limanlarında gemiye alınan araçlar garajda çok dikkatli şekilde yüklemeye itina ederdik. Bu hatta çalıştığımız sürece bu bölgede zaman zaman ani fırtınalar olmasına rağmen önemli olaylar olmamıştı. Garaj iki katına da itinalı yüklenen araçların emniyete alınmasına Atilla Kaptan ile daima nezaret etmekteydik. Seyirler gece olduğundan bilet kontrollerini Atilla Kaptan ile sorunsuz yapmaktaydık. Daha doğrusu abi kardeş dayanışması sayesinde çok güzel günler geçirmiştik. Yaz mevsiminde de Atilla ile ailelerimizi de Mersine getirtip Magosa’daki Otellerde beraber tatil yapmışlardı.
Mersin’de olduğu gibi Magosa limanında da bir takım arkadaşlıklarımız olmuştu. Aynı okulda okumuş Kıbrıs’lı arkadaşlarımız olduğu gibi Magosa, Lefkoşa eşrafından çok dost edinmiştik. O tarihlerde Magosa limanında Pilot ve denizcilik kuruluşunda çalışan arkadaşlarımız vardı. Sınıf arkadaşlarımdan Kaptan Yusuf Bayram limanda Pilot, Kaptan Ergün Fadıl Liman Başkanı, küçük sınıftan Kaptan Enver Cahit (Gv’69) liman pilotu idiler. Ailesi Kıbrıs’ta yaşayan sınıf arkadaşım Kaptan Böğürtlen Zorlu gemilerde çalıştığı için izin zamanlarında geldiğinde, diğer arkadaşlarla boş zamanlarda onlarla buluşur eski günlerimizi yad edip güzel zaman geçirmekteydik. Bu arkadaşlarım sayesinde de Magosa’da birçok arkadaşım olmuştu. Bunların başında Magosa’da Marketi bulunan Hasan Sait, annesi Vesile teyzeye her gelişimizde uğradığımdan artık akraba gibi olmuştuk. Vesile teyze yaşlı ve çok sevimli bir ihtiyardı. Markette gün boyunca kasada durmaktaydı. Benden bazı ihtiyaçlarını Mersin’den getirmemi istemekte ve bende legal olanları getirmeye çalışmaktaydım. Bu insanlar gönlü bol dediğimiz misafirperverdiler. Bazı günler Feribot gelmeden Hasan Sait arabalarından biri olan küçük Citroen arabalarını benim gezmem için limanda arkadaşım Ergun Kaptana teslim etmekteydi. Onun sayesinde İngiliz trafik kurallarına alışmamı sağlamıştı. Magosa’ya gelen arkadaş, tanıdık ve ailemizi bu vesile ile bütün Kuzey Kıbrıs’ı gezdirmekteydim. Ayrıca, o tarihte Y.D.O da Güverte bölümü talebesinin babası Hasan amca ve ailesiyle yakınlaştık. Bu ailenin Magosa’da mağazaları ve butikleri vardı. Bu ailede bizleri zaman zaman yemeğe davet eder ve Kıbrıs’ın meşhur yiyeceklerinden ikram ederlerdi. Hasan amcanın eşinin yaptığı şeftali köftesi ( bir nevi köfte) ve hellim peyniri ızgarasını kalabalık bir ortamda zevkle yerdik.
Magosa’da bulunan meşhur Soli, Mimoza ve bazı kumarhane otel yöneticilerini tanımıştım. Soli Otelinin ikinci müdürü sınıf arkadaşım Kaptan Böğürtlen Zorlu’nun kardeşi idi. Soli’nin yanında bulunan Mimoza oteli 3 yıldızlı, küçük fakat çok mütevazı bir oteldi. Çocukların okul tatilleri başladığı yaz aylarında ilk tatilimizi Mimoza Otelinde geçirirdik. Ben geminin Magosa limanına yanaştığı günler 08.00 den 20.00 ye kadar onlarla beraber kalmaktaydım. Ailemin bu otellerde emniyette olduklarına emindim. Çünkü beni çok iyi tanımışlar ve arkadaşlarımın koruması altındaydılar. Soli’de kış sezonunda rezervasyon yaptığımızda da otele ait Bongol House’larda kalmaktaydık. Bu evlerin hepsi havuza bakmaktaydı. Evlerde mutfak olduğundan yemekleri kendimiz yapmaktaydık. Yalnız kira ücreti ödemekteydik. Çocuklar bu evlerden çok memnun idiler. Hasan Sait’ten aldığım araba ile bütün Kuzey Kıbrıs’ı gezmekteydik. Adanın en uç noktasında bulunan Güzelyurt bölgenin en yeşil, suyu olan ve verimli bölgesi olması sebebiyle muz, narenciye, sebze bahçeleri vardı. Çok şirin bir bölge olduğu gibi, burada yaşayan Türkler adanın en güler yüzlü insanları idi. Dönüş sırasında, Omorfo körfezinin adanın en önemli ihraç madeni olan Pirit maden ocağının İngilizlerin işletmesi sırasında verimliliğini yitirmiş, daha doğrusu kaymağını yedikten sonra terk edilmiş dolum tesislerini gezmiştik. Pirit (bakır tozu)Basit bir konveyör yardımı ile sahilden bir dar uzun iskele yardımıyla gemilere yüklenmişti. Adanın en mühim ihraç mallarından keçiboynuzu (Harrub), narenciye, meşhur patatesi başta gelmekteydi. Kuzey Kıbrıs’ta bol miktarda bulunan keçiboynuzu çok kaliteli olduğundan talebi fazla idi. Bir başka anımız ise ailece Sant Hlaryon kalesine çıkıp kuzeye baktığımızda Türkiye’nin Toros dağlarını görebiliyorduk. Bu dağlarda Rumlar tarafından yapılan sığınakları gezdiğimizde Mehmetçiğin nasıl bir fedakarlık yapmış olduklarını çocuklarım Burak ve Derya’ya anlatmıştım. Girne yolu üzerinde bulunan bazı köyleri gezmiştik. Girne’ye birkaç defa ziyaretimiz olmuştu. Her gelişimizde Girne’ye çok yakın olan 1974 Kıbrıs harekatının ilk başlandığı yer olan, sonradan Karaoğlan Koyu olarak anılan bölgeyi çocuklarıma gezdirdim. Türk ordusunun bu adaya çıkarken ne zorluklar çekmiş olduklarını ilerde hatırlamaları için onların anlayacağı dille anlatmıştım. Bu dar ve küçük koya çıkarma yapmanın ne zor olduğunu gözlerimizle görmüştük. Buraya bir anıt yapılmıştı ve çok ziyaretçisi olmaktaydı.
Magosa limanında gemi personeline çuvallarla narenciye hediye edilmekteydi. 1974 barış hareketinden sonra Magosa sahillerindeki narenciye bahçelerinin çoğu kurumaya başlamıştı. Rumlardan kalma su çeken yel değirmenleri yer altı sularının tuzlu olması sebebiyle çalıştırılmamaktaydı. Sulanamayan bahçeler kurumaktaydı. O tarihlerde yine de bahçelerde portakal ve greyfurt vardı. Bizlerde canımız çektikçe bahçelerden portakal toplayıp gemiye getirmekteydik. Herkes su yerine sıkma portakal, greyfurt karışımını içmekteydi. Bütün Ada halkının geçimi, Türkiye’den gelen bavul Turizmi yapan kişilerden ve Anavatanın yolladığı paralardandı.
Yukarıda sizlere; Yeşilada Feribotunda 1976 yılındaki personelin mutlu yaşamları ile arkadaşlık ve dayanışma örneklerinden anekdotlar aktarmaya çalıştım. Mersin –Magosa arasında Zabit olarak 2 sene içinde birlikte en uzun çalıştığım Kaptan Atilla Günsür idi. Bu anılarımı onun için kaleme aldım. Bu kardeşimizin son günlerde desteğe ihtiyacı olacaktır. Bu sebeple kendisine geçmiş olsun diyerek her zaman senin yanında olacağımızı bilmeni isterim. Ufkun ve şansın açık olsun güler yüzlü kardeşim.
Kpt. İlhan ÖZYURT (YDO 66)