Ermenileri Türk toplumundan koparmayı hedefleyen, yalanlarla dolu, kötü niyetli politikaların, propagandaların ürünü olan sözde Ermeni soykırımı iddialarının cevaplanmasına katkı sağlamak için 7 Mart 1920´de Mustafa Kemal Atatürk’ün, İstanbul’daki İtilaf
Ermenileri Türk toplumundan koparmayı hedefleyen, yalanlarla dolu, kötü niyetli politikaların, propagandaların ürünü olan sözde Ermeni soykırımı iddialarının cevaplanmasına katkı sağlamak için 7 Mart 1920´de Mustafa Kemal Atatürk’ün, İstanbul’daki İtilaf Kuvvetleri delegeleri araclığıyla Amiral Bristol’a gönderdiği "telgraf"ı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Büyük Atatürk, dava arkadaşları ile birlikte Anadolu topraklarını düşman işgalinden arındırıp yerine tam bağımsız Türk devletini kurabilme uğraşı verdiği o çetin dönemde, uzun yıllar dost olarak yaşadığımız Ermeni halkı için uydurulan yalanları cevaplamak maksadıyla şu hususları kaleme alıyor:
"Mondros Mütarekesi’nin imzasından beri, kesin barışın yapılmasını bekleyen milletimiz, ülkenin elde kalan kısımlarının, çeşitli bahanelerle İtilaf Devletleri tarafından işgalini görmekle acı duymaktadır.
Bu durumun, barış konferansının haktanır kararı ile değiştirileceğini umut ediyorduk. Fakat kendi çıkarları için olumsuz akımlar yaratmayı iş edinenler ´Anadolu’da yeniden 20 bin Ermeni’nin öldürüldüğü´ şeklinde çok ilginç ve kesinlikle gerçek dışı haberler uydurdu.
Bütün Anadolu’da, İtilaf Devletleri’nin ve Amerikan hükümetinin iyi haber alma kaynakları bulunduğu için bu haberlere inanmayacağını ummuştuk.
Fakat bugün, önemli yabancıların da bu yalan haberlere inandıklarını ve ülkemiz bakımından hayati bir mesele saydığımız barış anlaşmasının geri bırakılacağını üzüntü ile görüyoruz.
Maraş, Urfa ve dolaylarındaki çarpışmalar sırasında Türklerden, Fransızlardan ve Fransız askeri arasında bulunan Ermenilerden kayıplar verildiği herkesçe bilinmektedir.
Ancak bu, Ermeni kıyımı değil, dışarıdan getirilen ve silahlandırılan Ermeni askerlerinin İslam halkına hırsla saldırıları sonucu, yerli halkın coşarak karşı koymaya başlaması ile meydana gelen çatışmanın tabii sonucudur.
Şunu da eklemek gerekir ki, işgal kuvvetlerine komuta eden kişiler, Ermenileri silahlandırarak görevlendirmese ve yerli halka adalet ve eşitlikle davranılsaydı, birçok insanın kaybını doğuran üzüntü verici çarpışmalar olmayacaktı.
Bu uydurma Ermeni kıyımı meselesinin de milletlerarası bir yüce kurul eli ile yerinde incelenmesi ve tüm dünyayı aldatmak için yaratılan bu kin ve hırs ürünü propagandaların niteliği hakkında, uygarlık ve insanlık dünyasının bir kere daha aydınlatılması ve bu suretle haksızlığa uğramış Türk milletinin, iğrenç ve alçakça bir suçlamadan arındırılması için, İtilaf Devletleri ve Amerika hükümetine, bir kere daha başvuruyoruz.”
Yabancı devletlerle birlik olmak suretiyle Türk milletiyle mücadeleyi hâlâ sürdüren bir kısım Ermeniler, Batı´nın desteğini alabilmek için kendilerini "ezilen bir toplum" olarak göstermeye ve "Anadolu üzerindeki egemenlik haklarını Türklerin gasp ettiği" iddiasını dile getirmeyi sürdürmektedirler.
Bu yalanlarla gerek dünya milletlerinin, gerekse Ermeni kardeşlerimizin kafalarının karıştırılmasının engellenmesi için bilgi kirliliği oluşturulmasının karşısında bilgi düzeyi konuya uygun bilim adamlarımızın çalışmalarına aralıksız devam etmesi gerekmektedir...