Bazı inanışlar vardır ki bunların izlerine her türlü efsane, hikaye ve masalda rastlar, okuduklarınız her defasında aynı durumu teyit ettiğinden inanmasanız da kafanız karışır. Bunlardan birisi de ne yazık ki kadınların erkeklerin başına bela olsun diye y
Bazı inanışlar vardır ki bunların izlerine her türlü efsane, hikaye ve masalda rastlar, okuduklarınız her defasında aynı durumu teyit ettiğinden inanmasanız da kafanız karışır. Bunlardan birisi de ne yazık ki kadınların erkeklerin başına bela olsun diye yaratıldığı konusudur.
Doğuran, hayat veren, aile içi her türlü işten, çocuğun terbiyesinden, okulundan sorumlu olan ve bu görevleri yerine getirmek için dört bir yana koşturmak zorunda olan kadının sunduğu tüm nimet ve hayatı kolaylaştırıcı unsurlara gözler kapatılır da erkeğin başına bela olmak üzere yaratıldıklarına inanmak tercih edilir.
İnkar edilip itiraz edilse de tarihi dedikodular bunu doğrulamakla kalmaz zihnimize itinayla işlenmesi için bin türlü söylence ile desteklenir. Bunlardan birisi de Yunan mitolojisine göre dünyadaki ilk kadın olan Pandora’ya ait. Bu muhteşem ve bir o kadar da tehlikeli hatunun yaratılmasına dair de ilginç bir miti dilerseniz hep beraber şöyle bir gözden geçirelim. Ancak bu arada okuduklarımızdan fazlaca etkilenmemek için ellerimizi vicdanımıza koymayı da unutmayalım.
Tanrılar tanrısı Zeus bir gün insanoğluna kızar ve onu cezalandırmaya karar verir. Kızmış dediysem sebepsiz değildir elbette. Suçları Prometheus’a yandaşlık ederek Olimpos dağındaki ateşi çalmaya teşebbüstür. Haklı veya haksızlardı konumuz bu olmadığından bir kenara bırakarak efsanemize geri dönelim. Sinirden gözü dönen Zeus aklını yoklayarak bulabildiği ne kadar kötülük varsa hepsini bir tek varlıkta ‘Kadın’da toplamaya ve onu da erkeğin başına bela etmeye karar verir. Diğer tanrı ve tanrıçalar da sırayla yaratılan bu yeni varlığa çeşitli yetenekler bahşedeceklerdir.
Aşk, kin, kıskançlık, şefkat, yetenek, kötülük, anaçlık ve iyilikle mayalanmış bu karmaşık ve anlaşılması mümkün olmayan yaratığın adı ise ‘Pandora’ olacaktır ki zaten bu isim de ‘Bütün tanrıların armağanı’ anlamına gelmektedir.
Yeterince büyük bir bela yarattığına ikna olan Zeus son olarak eline bir de kutu vererek (ki bu kutu her nedense bana çeyiz sandığını hatırlatmaktadır) onu yeryüzüne gönderir. Merakını daha fazla kamçılamak için de kutuyu kesinlikle açmamasını tembihler. Bahse konu kutunun içinde ise dünya üzerinde yer almayan ne kadar kötülük var ise hepsi mevcuttur. Ancak Pandora bu! Kutu eline verildiği anda zaten merakı uyanmıştır. Hele bir de Zeus ona ‘Kutuyu sakın açma’ deyince kutuyu açmak için neredeyse elleri karıncalanmaktadır. Tahmin edeceğiniz üzere Pandora yeryüzüne varır varmaz fazlaca uzatıp ara vermeden kutuyu hemen açacak ve içinde yer alan kötülükleri yeryüzüne salıverecektir. Ondan sonradır ki dünya hiçbir zaman eski düzenine geri dönememiş gün geçtikçe de kötüye doğru yol almaya devam etmiştir.
Bu böyle oldu mu olmadı hiç bilemesem de deneyimlerime ve gördüklerime dayanarak bir kadın olarak buna inanmam mümkün değildir. Öte yandan herkes istediğine inanmakta özgürdür. Kişi özgürlüğüne müdahale söz konusu olamayacağına göre bize düşen hikayeyi anlatıp bir kenara çekilmek olacaktır. Sizse okuyup karar verecek olan koltuğunda oturmaktasınız. Ah… Unutmadan: kararınızı vermeden evvel hayatınızı şöyle bir gözden geçirmenizi öneririm. Sizce kadınlar bela mıdır?
Sevgiyle kalın.
Bu yazı Marine&Commerce dergisinin Eylül 2009 sayısında yayımlanmıştır.