Mavi Vatan, açık deniz yelkencilerini bekliyor
Yazılarımı takip edenler sürekli vurguladığım aşağıdaki düşüncelerimi hatırlayacaktır:
Birincisi: Hiçbir ulus denizci doğmaz. Denizci yapılır. Onları denizci yapacak olan devlettir. O nedenle önce devlet denizci olmalıdır.
İkincisi: Kullanmadığınız ve gitmediğiniz deniz alanları sizin değildir. Aynen ana vatanda olduğu gibi Mavi Vatan da sahiplenilmeli ve kullanılmalıdır.
MAVİ VATAN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ESASTIR
Bir okurumun bana yazdığı şu satırlara katılmamak mümkün mü? “Mavi Vatan kavramı, Misak-ı Millîden sonra geliştirdiğimiz devrim niteliğinde bir kavramdır. Mavi Vatan, Atatürkümüzün devrimcilik ilkesinin doğal sonucu olarak, 21. yüzyılda vatan kavramını yeniden tanımlayışımızdır. Bundan sonra Mavi Vatan’ı çocuklarımıza, gençlerimize öğretmek görevimiz olmalıdır. Çünkü yeni nesiller, vatanın sınırlarının denizde başladığını öğrenecek, denizciliğe ilgi duyacak ve bundan sonra umarım denizcilik Türk’ün milli ülküsü olarak gelişmeye devam edecektir. Mavi Vatan sınırları içerisinde vatan bir bütündür, bölünemez.”
MAVİ VATAN VE DENİZCİLİK FAALİYETLERİ
Mavi Vatan sınırlarımız, 27 Kasım 2019 tarihinde Libya ile yapılan mutabakat muhtırası ile güney batı sınırında mühürlenmiştir. Bu sahanın her karışında donanma varlığı ile birlikte her türlü denizcilik gücü faaliyetinin gösterilmesi esas olmalıdır. Özellikle sismik/sondaj faaliyetleri ile balıkçılık ve deniz bilimleri faaliyetleri varlığımızın ispatıdır. Rüzgar çiftlikleri, suni adalar, boru hatları, balık çiftlikleri, deniz dibi çiftlikleri gibi uygulamalar bu sahaları sahiplenme ve vatan saymanın göstergeleridir. Sürekli olmalıdırlar.
AÇIK DENİZ YELKENCİLİĞİ
Bu faaliyetlere çok önemli bir faaliyet alanı olan “açık deniz yelkenciliğini” de ekleyelim. Deniz Kuvvetlerimiz tarafından ilki 1967 tarihinde Türk Donanma Cemiyeti Akdeniz Kupası adı altında başlatılan bugünün Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kupası Açık Deniz Yat yarışlarının 2019 yazında 49’uncusu yapıldı. Her ne kadar bu yarışın adı açık deniz yarışı olsa da parkuru kısa. Son yarışta İstanbul - Sığacık parkuru yaklaşık 295 deniz miliydi. Bu mesafe, Türk Deniz Kuvvetleri’nin önderliğindeki denizcilik gücümüzün deniz sporları arenasındaki bugün olması gereken yerini yansıtmıyor. Mustafa İhsan Denizaşan, Sadun Boro ve Erden Eruç başta olmak üzere okyanus ve denizlere meydan okuyan nesillere tanıklık ve sahiplik eden Türk amatör yelkenli yat ve açık deniz denizciliği artık daha uzağa, daha zora ve daha prestijli yarışlara yelken açmalıdır. Neden bizim bir Hobart, Fastnet benzeri dünya çapında ses getirecek zorlu bir parkurumuz yok? Yelkencilerimiz doğadan çok, birbirlerine karşı hırs ve egolarını zorladıkları kısa parkurlu yarışların enerjisini açık denizin zorlu koşullarına yansıtma zamanı gelmedi mi?
DENİZCİLİĞİMİZİN SINIRLARI ZORLANMALIDIR
Mavi Vatan doktrini, mavi vatana her alanda sahip çıkmayı gerekli kılar. Mustafa Kemal 1 Kasım 1937 Türkiye Büyük Millet Meclisi II. Dönem açılışında ne diyordu: “Denizciliği, Türkün büyük ülküsü olarak düşünmeli ve onu az zamanda başarmalıyız... Denizcilik sadece ulaştırma işi değil, iktisadi iş olarak anlaşılacak ve tersaneler, gemiler, limanlar ve iskeleler inşa edilecek, deniz sporları kulüpleri kurulacak ve korunup geliştirilecektir. Çünkü: toprakların üç bir yanı deniz olan bir ulusun sınırını, halkının kudret ve yeteneğinin hududu çizer.’’ Evet bu sınırı zorlamalıyız. Kendimize güvenerek, bilime, erdeme, disipline ve çalışmaya sığınarak sınırları zorlamalıyız. Türk yelkenli yatçısı artık turistik tatta, kısa parkurlu yaz yarışlarından Türk insanının dayanma, zorluklara tahammül ve toparlanma yeteneğini açığa çıkaracak uzun süreli ve soluklu yarışlara geçmelidir.
İSTANBUL-KKTC/KARPAS PARKURU
Bunun ilk aşaması şüphesiz Deniz Kuvvetleri Kupası Açık Deniz Yat Yarışını Doğu Akdeniz’e uzatmaktan ve yarışı durmaksızın (non stop) yapmaktan geçer. Yeni Deniz Mecmuası'nın 1 Aralık 2019'da yayınlanan 16. sayısında yelkenci gazeteci Serdar Bapoğlu “Var mısınız açık denize? Var mısınız Akdeniz’e?” başlıklı yazısında bu durumu şöyle özetlemiş: “Türkiye’deki en uzun rotalı ve tek açık deniz yarışımız Deniz Kuvvetleri Kupası... Ama onun da ne kadar ‘açık deniz’ olduğu tartışılır. Zira daha çok bir kıyılara yakın rotası nedeniyle bir ‘saçak altı’ yarışıdır. İyi de, Türkiye’de neden gerçek anlamda bir açık deniz yarışı düzenlenmez? Düzenlemek bir yana, galiba buna önce ‘fikren’ yaklaşmamız gerek. Belki de bizi bu ‘fikre’ Deniz Kuvvetleri Kupası yaklaştırabilir.’’ Bapoğlu, İstanbul - Karpas (KKTC) arasında bir parkur düşünmüş. Bunu 3 parçaya bölmüş. İstanbul-Foça (265 mil); Foça-Marmaris (255 mil) ve Marmaris- Karpas (445 mil). Toplamda 965 deniz mili. Ben bu aşamada bir adım ileri gidiyorum ve diyorum ki etaplar olmasın. İstanbul’dan start verilsin ve yarış Karpas’ta sona ersin. Bu yarışın Ege ve Doğu Akdeniz’i kapsaması gerek 1964’den bu yana Ege ve Doğu Akdeniz’i kendi evi bilen Cumhuriyet Donanmasına, gerekse son yıllarda Doğu Akdeniz’de kesintisiz şekilde sismik araştırmalar yapan sismik ve sondaj gemilerimizle balıkçılarımıza, “Türk amatör denizcileri sizlerin yanında; Mavi Vatan bekçiliğinde bizler de sizlerle beraberiz” mesajı verecektir.
DEVLETE ÇAĞRIMIZDIR
Yarışın lojistiği için devletin desteği mutlaka sağlanmalıdır. İki tekne katılsa bile bir ilk mutlaka başarılmalıdır. Yunanistan’ın yakıt parası almaya dahi gücü yetmeyen Yunan Açık Deniz Yat Yarış Kulübü'ne 14-20 Haziran 2020 tarihleri arasında düzenlenecek Ege 600 (Mil) açık deniz yarışında Denizcilik ve Adalar Bakanlığı; Turizm ile Kültür ve Spor Bakanlıkları ile Attica Valiliği sponsorluk sağlıyor. İlk kez yapılacak bu yarışı sadece Ege sularında icra ediyorlar. Devlet yanlarında. Buradan Türkiye Açık Deniz Yat Kulübü ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na ve ilgili bakanlıklara yani devlete sesleniyorum. Tarihi 50. Yıl Kupası'nda yat yelkencilerimizi Ege dışına çıkarın. Ana Vatan’ın rüzgarını, Mavi Vatan üzerinden Yavru Vatan'a taşıyın. Bu Türkler artık çok oluyor dedirtin. Yaratacağı siyasi etki büyük olacaktır.