Bu yazımda, konunun güncelliği nedeniyle daha önce Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) tarafından “Ortadoğu Analiz Aylık Uluslararası İlişkiler Dergisi”, Cilt 1, Sayı 10’da (Ekim 2009) yayımlanan “Kanal İstanbul ve Montrö Sözleşmesi” başl
Bu yazımda, konunun güncelliği nedeniyle daha önce Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) tarafından “Ortadoğu Analiz Aylık Uluslararası İlişkiler Dergisi”, Cilt 1, Sayı 10’da (Ekim 2009) yayımlanan “Kanal İstanbul ve Montrö Sözleşmesi” başlıklı makalem ile ORSAM Rapor No: 155 Black Sea International Rapor No: 32 (Mayıs 2013)’de yayımlanan “Montreux Boğazlar KonferansıTutanaklarından Tarihe Düşen Notlar ve Kanal İstanbul” başlıklı makalemden Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni içeren bölümlerin kısa bir özeti yer almaktadır.
Karadeniz’in Jeo-Politik Önemi:
Karadeniz jeopolitik olarak önemli bir bölge konumunda olup, en önemli stratejik özelliklerinden biri, zengin karbon yataklarına sahip olma dışında bölgenin kara ve deniz bağlantılarının irtibatını sağlayan konumu, özellikle Rusya ve diğer kıyıdaş ülkelerin denize çıkması için en uygun yol güzergahı olması ve Hazar Havzası ve Orta Asya petrollerinin ve doğal gazının dünyaya transfer edildiği bir geçiş yolu olan “Doğu-Batı ve Kuzey-Güney Enerji Koridoru” nun tam merkezinde yer almasıdır. Bu nedenle, Türk Boğazları gerek ticari, gerek askeri ve gerekse siyasi yönden oldukça önem arz etmektedir1.
Karadeniz, son gelişmelerle birlikte, doğudan Avrupa’nın, güneyden Rusya’nın, Batıdan Kafkasya ve Orta Asya’nın, kuzeyden de Anadolu’nun içlerine hem politik ve hem de ekonomik müdahale ihtimalinin daha çok konuşulmasına yol veren bir coğrafya haline gelmiştir. Jeostratejik ve Jeopolitik olarak önemli bir bölge konumunda olan ve “Doğu-Batı ve Kuzey-Güney Enerji Koridoru” nun tam merkezinde yer alan Karadeniz’de bir güvenlik krizi çıkması durumunda Karadeniz’e kıyıdaş ülkeleri de olumsuz yönde etkileyecektir. Montrö’nun Karadeniz’in güvenliğini sağlayan yapısının, fiilen zorlanacağını ve değiştirilmek isteneceğini beklemek gerekir. Bir “Güvenlik Koridoru“ olarak nitelendirilen Karadeniz önümüzdeki dönemlerde uluslar arası politikadaki dengeler üzerinde daha da etkili olacaktır.2
Montrö Boğazlar Sözleşmesi:
Lozan Antlaşması’nın 23.maddesi gereğince antlaşmaya ek olarak imzalanan 24 Temmuz 1923 tarihli “Lozan Boğazlar Sözleşmesi” ile barış ve savaş zamanlarında ticaret ve savaş gemilerinin ve uçakların Boğazlardan geçmesi serbest bırakılmış, Boğazların ticaret gemilerine açık olduğu ilkesi getirilmiştir. “Lozan Boğazlar Sözleşmesi” ile Boğazların her iki yakasının askerden arındırılmasına karar verildi. Boğazlardan geçişi sağlamak amacıyla başkanı Türk olan uluslararası bir kurul oluşturuldu ve bu düzenlemelerin Milletler Cemiyeti’nin güvencesi altında sürdürülmesine karar verildi. Böylece Boğazlar bölgesine Türk askerlerinin girişi yasaklandı4,5. “Lozan Boğazlar Sözleşmesi”nin temel ilkeleri Boğazlar Bölgesi’nin askersizleştirilmesi ve Boğazlar Komisyonu’nun kurulmasıdır. Lozan sözleşmesinin kusurları kısa sürede belirmeye başlamış, serbesti prensibinin devamının Türkiye için tehlikeli bir yüküm olduğu açıkça görülmeye başlanmış, ayrıca askerlikten tecrit edilen İstanbul ve Boğazlar her türlü savunmadan mahrum ve her türlü tesire açık bırakılmıştı4.
İkinci Dünya Savaşı başlangıcında Avrupa’da ortaya çıkan siyasi değişiklikler ve konjonktür, Hitlerin iktidara gelmesi ile silahsızlanma konferansının başarısızlığı Almanya’nın yeniden silahlanması, uluslararası gerginliğin artması, daha önce askersizleştirilmiş olan Ren bölgesinin işgali, Mussolini’nin güttüğü siyaset yüzünden Akdeniz’de ortaya çıkan güvensizlik, Japonya’nın Milletler Cemiyetinden çekilmesi, bütün devletler yeniden silahlanmaya başlaması ve İtalya’nın Türk sahilleri çevresindeki 12 ada ile ilgilenmeğe başlaması ile Avrupa’daki siyasi havanın gittikçe bozulduğunu gören Türk Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras, Boğazlar rejiminin değiştirilmesi için girişimlerde bulunulması gerektiği fikrinde olduğunu Başbakan İsmet İnönü’nün onayıyla Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’e anlatmış ve onayını almıştır. Buna istinaden, Türk Hükümeti, uluslararası barış ve güvenliğin korunması yolundaki güçlükleri ileri sürerek değişen dünya şartları doğrultusunda boğazların durumunun yeniden görüşülmesi için Milletler Cemiyetine müracaat ederek Lozan Antlaşması’ndaki Boğazlara ait hükümlerin değiştirilmesini istedi5.
Türkiye, 11 Nisan 1936’da hazırladığı notayı, Lozan Boğazlar Sözleşmesi’ni imzalamış olan devletlere göndermiştir. Türkiye göndermiş olduğu notada, şartların 1923’te imzalanan Lozan Sözleşmesi’nden çok farklı olduğunu anlatmış, dünyada silahlanmanın hızla artmış olduğunu belirterek, Boğazların askerden arındırılmasının Türkiye için büyük tehlikeler doğurabileceğinin altını çizmiştir.5 Türkiye Montrö Boğazlar Konferansı’nın toplanabilmesi için ustaca bir diplomasi izlemiş, dünyadaki silahlanma ve işgallerin arttığı bir dönemde isteklerini uluslararası hukuka uygun yoldan dile getirerek, ne kadar barışçıl olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir. Türkiye’nin bu olumlu davranışı diğer devletler tarafından da sempati ile karşılanmış, Türkiye’ye ilk olumlu cevap İngiltere’den gelmiş, daha sonra Sovyetler Birliği desteklemiş ve Avrupa’da kendine karşı mevcut havadan dolayı uzakta kalmış İtalya dışında, diğer Devletler Türkiye’nin bu çağrısına olumlu yanıt vermişlerdir6.
Montrö Sözleşmesi, İsviçre’nin Montreux şehrinde 20 Temmuz 1936’da Türkiye, Büyük Britanya, Fransa, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, Bulgaristan, Romanya, Yugoslavya, Yunanistan, Avustralya ve Japonya arasında imzalanmıştır. Montrö Boğazlar Sözleşmesi Konferansına katılmamış olan İtalya Boğazlar Sözleşmesi'ne 2 Mayıs 1938'de katılmıştır. Montrö Sözleşmesi 31 Temmuz 1936’da 3056 sayılı yasa ile TBMM tarafından onaylanmış ve 9 Kasım 1936’da yürürlüğe girmiştir.
Konferansın çalışmaları, Karadeniz’de sahili olan ve olmayan devletler arasında bugüne kadar gelen alışılmış menfaatlerin çatışmasıyla karşılaştı. Sovyetler Birliği daha öncesinde de olduğu gibi sahil sahibi devletlerin kendi gemilerini Boğazlardan geçmesi için tam serbesti verilmesini ve sahili olmayan devletlere ait gemilerin geçişinde mümkün olduğunca kısıtlanmasını istiyordu. Diğer yandan başta İngiltere olmak üzere Karadeniz’e kıyısı bulunmayan devletler bu deniz üzerinde mantıklı bir denge kurmaya özen göstererek, Karadeniz’e kıyısı olan devletlerden herhangi biri ile bir sorun çıkması halinde hareket serbestliğini korumaya çalışmakta idiler. Temelde birbirinin karşıtı bu iki görüş arasında kalan Türkiye’nin tezi kendi güvenliği endişesi üzerine bina edilmişti. Yani Türkiye Karadeniz’e sınırı olsun veya olmasın kendi sularından geçecek savaş gemilerinin mümkün olduğu ölçüde sınırlandırılması taraftarı idi 4,5.
Türk Boğazlarından hem ticari hem harp gemilerinin duraksız geçişi 1936 yılından beri Montrö Sözleşmesi’nin ön gördüğü şartlar çerçevesinde düzenlenmiştir. Montrö Sözleşmesi 29 Madde, dört ek ve bir protokoldan oluşmaktadır. Montrö Sözleşmesi hem ticari hem harp gemilerinin geçişini düzenleyen imzalandığı tarihten bu yana önemini ve geçerliliğini koruyan az sayıdaki çok taraflı sözleşmelerden biridir7. Montrö Sözleşmesi ile kendi toprakları ve Boğazlar üzerinde Türkiye’nin egemenliğini tamamen ortadan kaldıran Lozan Antlaşması ile kurulmuş olan “Uluslararası Boğazlar Komisyonu” ve “askerden arındırılmış bölge” kaldırılmıştır. Komisyonun bütün yetkileri Türkiye’ye bırakıldı. Boğazlar kayıtsız şartsız Türkiye Cumhuriyeti’ne bırakılacak, tahkimat yapmak hakkı tanınacaktır. Lozan Antlaşması ile askersiz duruma getirilen Boğazların her iki kıyısında Türkiye’nin asker bulundurabilmesi kabul edildi.
Montrö Boğazlar Sözleşmesin’nin Birinci Kısmında ticaret gemilerinin (Madde 2-7), İkinci Kısmında ise savaş gemilerinin geçişine ilişkin düzenlemeler (Madde 8-22) yer almaktadır.
Montrö Sözleşmesi’ni özetlersek;
-
Türk Boğazlarında ticaret gemilerine tanınan geçiş serbestisinin temel ölçüsü Montrö Sözleşmesi’nin 1. ve 2. maddelerine göre seyir ve sefer (navigasyon) serbestisidir. Barış zamanlarında ticaret gemilerinin gündüz ve gece, bayrak ve yük ne olursa olsun, Boğazlardan serbestçe geçebilmeleri kabul edildi (Madde 2).
-
Sözleşmenin 2. Maddesinde geçiş sırasında sıhhi muayene, kılavuzluk ve fener gibi hizmetler mecburi tutulmuştur. Ayrıca, bu maddede Kılavuzluk ve römorkaj ihtiyarî kalır.” hükmü yer almaktadır8.
-
Savaş gemilerinin geçişlerine ise sınırlamalar getirildi. Savaş zamanında, Türkiye savaşansa, Türkiye ile savaşta olan bir ülkeye bağlı olmayan ticaret gemileri, düşmana hiçbir biçimde yardım etmemek koşuluyla, Boğazlar’da geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) özgürlüğünden yararlanacaklardır (Madde 5).
-
Türkiye’nin kendisini pek yakın bir savaş tehlikesi tehdidi karsısında sayması durumunda, 2.madde hükümlerinin uygulanması yine de sürdürülecektir; ancak, gemilerin Boğazlar’a gündüz girmeleri ve geçisin, her seferinde, Türk makamlarınca gösterilen yoldan yapılması gerekecektir (Madde 6).
-
Denizaltı gemilerinin gündüz ve su üstünden tek başlarına geçmeleri zorunluluğu olup, Boğazlardan denizaltı geçişine sadece Karadeniz sahildar devletlerine sınırlı haklar tanınmıştır (Madde 12).
-
Savaş gemilerinin Boğazlar’dan geçmesi için, Türk Hükümetine diplomasi yoluyla bir önbildirimde bulunulması gerekecektir. Bu ön-bildirimin olağan süresi sekiz gün olacaktır; ancak, Karadeniz kıyıdaşı olmayan Devletler için bu sürenin on beş güne çıkartılması istenmeğe değer sayılmaktadır (Madde 13).
-
Uluslar arası teamül hukukunun savaş gemilere tanıdığı zararsız geçiş haklarından çok farklı olarak, 1936 Montrö Sözleşmesi yabancı bayraklı gemilerin hem Türk Boğazlarından geçişlerine hem de Karadeniz’de bulunmalarına Boğazlar’da transit geçişte bulunabilecek bütün yabancı deniz kuvvetlerinin en yüksek (tavan) toplam tonajı 15.000 tonu aşmayacaktır gibi önemli kısıtlamalar getirmiştir (Madde 14).
-
Boğazlar’da transit olarak bulunan savaş gemileri taşımakta olabilecekleri uçakları hiçbir durumda, kullanamayacaklardır (Madde 15).
-
Karadeniz kıyıdaşı olmayan Devletlerin barış zamanında bu denizde bulundurabilecekleri toplam tonaj sınırlandırılmıştır. Karadeniz’e kıyıdaşı olmayan devletlerin barış zamanında bu denizde bulundurabilecekleri toplam tonajı Sözleşme’de belirtilen şartlar dışında 30.000 tonu aşmayacaktır. Herhangi bir anda, Karadeniz’in en güçlü donanmasının (filosunun) tonajı Sözleşmenin imzalanması tarihinde bu denizde en güçlü olan donanmanın (filonun) tonajını en az 10.000 ton aşarsa, 30.000 tonluk toplam tonaj aynı ölçüde ve en çok 45.000 tona varıncaya değin arttırılacaktır (Madde 18).
-
Karadeniz’e kıyıdaş olmayan Devletlerden herhangi birinin bu denizde bulundurabileceği tonaj, yukarıda öngörülen toplam tonajların üçte ikisiyle sınırlandırılmış olacaktır. Karadeniz’de bulunmalarının amacı ne olursa olsun, kıyıdaş olmayan Devletlerin savaş gemileri bu denizde yirmi-bir günden çok kalamayacaklardır (Madde 18).
-
Savaş zamanında, Türkiye savaşan değilse, savaş gemileri 10. maddeden 18.maddeye kadar olan maddelerde belirtilen koşullarla Boğazlar’da tam bir geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) özgürlüğünden yararlanacaklardır. Bununla birlikte, savaşan herhangi bir Devletin savaş gemilerinin Boğazlar’dan geçmesi yasak olacaktır (Madde 19).
-
Türkiye savaş durumunda savaşan taraf ise savaş gemilerinin geçişi konusunda Türk Hükümeti tümüyle dilediği gibi davranabilir. Boğazları harp gemilerine kapatabilir veya Montrö hükümlerinde öngörülmüş olan Karadeniz’e kıyıdaş olmayan ülkelere getirilen tonaj sınırını tamamen kaldırabilir (Madde 20).
-
Türkiye kendisini pek yakın bir savaş tehlikesi tehdidi karşısında sayarsa Türkiye kendisini pek yakın bir savaş tehlikesi tehdidi karsısında sayarsa, Türkiye'nin, Sözleşmenin 20. maddesi hükümlerini uygulamağa hakkı olacaktır (Madde 21).
-
Montrö Sözleşmesi uçak geçişlerini de düzenlemiştir. Sivil uçakların Akdeniz ile Karadeniz arasında geçişini sağlamak amacıyla, Türk Hükümeti, Bogazlar'in yasak bölgeleri dışında, bu geçişe ayrılmış hava yollarını gösterecektir. Sivil uçaklar, Türk Hükümetine, ara sıra (tarifesiz) yapılan uçuşlar için üç gün öncesinden bir ön-bildirim ile, düzenli (tarifeli) servis uçuşları için geçiş tarihlerini belirten genel bir önbildirimde bulunarak, bu yolları kullanabileceklerdir (Madde 23).
-
Sözleşmenin 1. Maddesine sözü geçen geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) özgürlüğü ilkesinin sonsuz bir süresi olacaktır. Montrö Sözleşmesine göre Türk Boğazları uluslar arası seyrü sefere kapatılamaz (Madde28)11.
-
Montrö Sözleşmesi yürürlüğe girdiği tarihten itibaren her 5 yıllık dönemin sona ermesinde, Bağıtlı Yüksek Taraflardan her biri, Sözleşmenin bir ya da birkaç hükmünün değiştirilmesini önerme girişiminde bulunabilecektir (Madde 29).
Söz konusu Sözleşmede Bağıtlı Yüksek Taraflardan biri nedeniyle Sözleşmenin feshi durumda 28.maddeye göre Sözleşmenin 1.maddesine sözü geçen geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) özgürlüğü (liberté de passage et de navigation) ilkesinin sonsuz bir süresi olacaktır. Montrö Sözleşmesine göre Türk Boğazları uluslararası seyrüsefere kapatılamaz.
Montrö Sözleşmesi, geçiş nedeniyle ortaya çıkabilecek tüm hukuki durumları düzenlememektedir. Montrö Sözleşmesi, Türkiye’nin Boğazlar Bölgesindeki egemenlik haklarını yalnızca geçiş ve ulaştırma konusunda sınırlamaktadır. Günümüzde bu serbesti, çevre, sağlık ve can güvenliği unsurları ile bütünleşik olarak zararsız geçiş hakkı (zararsız geçiş) şeklindedir. Montrö Sözleşme’sindeki hükümlere ters düşmemek, genel uluslar arası ilkelere bağlı kalmak ve Boğazlardan geçiş hakkının özüne dokunmamak şartıyla; deniz kirlenmesinin önlenmesi, deniz trafiğinin serbestlik ilkesine zarar vermeden düzenlenmesi gibi Sözleşmede düzenlenmeyen konularda, Türkiye’nin zabıta ve yargı yetkisi ile geçişin zararsız olmasını isteme ve geçişi düzenleme yetkileri saklıdır9. Zararsız geçişe getirilen bu kısıtlamaların dünyada veya sadece Türk Boğazlarında uygulanması, Montrö Sözleşmesinde geçiş rejiminin kendine münhasır veya sui generis olduğunu göstermektedir.
Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin “Zararsız Geçiş” başlıklı 17.maddesine göre; bütün devletlerin gemileri, karasularından zararsız geçiş hakkından yararlanma hakkına sahiptir. Söz konusu Sözleşme’nin 19.maddesine göre “Geçiş, sahildar devletin barışına, düzenine veya güvenliğine zarar vermedikçe zararsızdır”. Buna göre; “Zararsız Geçiş”, kıyı devletinin güvenliğini, huzurunu, iyi yerleşik düzenini ihlal etmeyen geçiştir. Bir geminin geçiş sırasında maruz kalacağı yahut sebebiyet vereceği herhangi bir deniz kazası çevre, sağlık ve can güvenliği açısından bir tehdit oluşturduğunda geçiş “zararlı” hale dönüşür4.
“Zararsız geçiş”, geçen gemiye bir takım haklar tanımakta; bazı yükümlülükler yüklemektedir; buna karşılık olarak da, kıyı devletine bazı yükümlülükler yüklemekte ve bazı haklar tanımaktadır. Transit geçiş durumunda, geçen geminin hakları zararsız geçişe oranla genişlemekte ve yükümlülükleri daralmakta olup kıyı devletinin transit geçen gemiye karşı hak ve yükümlülüklerinin–zararsız geçişe oranla–daha dar olmasıdır5,9. Türkiye 1982 BMDH’ne taraf değilse de Türk Boğazlarını Montrö Sözleşmesi sayesinde 1982 BMDHS’nin öngördüğü transit geçiş rejiminin dışında tutabilmiştir5.
Montrö Sözleşmesi ile ticaret gemileri için aşağıda belirtilen temel hak ve yükümlülükler öngörülmüştür10.
-
Montrö Sözleşmesi’nin 2.maddesi uyarınca, duraksız geçen gemilerin, gece ve gündüz, bayrakları ve hamuleleri ne olursa olsa “tam serbest” geçiş hakkına sahip olması,
-
Gemilerin bu serbestîye karşılık fener, tahlisiye ve patente ücreti
-
(sağlık resmi) ödeme zorunluluğu.
-
Bildirimleri yerine getirme yükümlülüğü (Türk Boğazlar Tüzüğü, Madde 6; IMO Resolution A.851).
Montrö Sözleşmesinin Türkiye’ye bu hakları sadece “savaş durumunda iken” değil “pek yakın bir savaş tehdidi” altında olması durumunda da tanıması gibi bir düzenleme, uluslar arası hukukta bir istisna olarak yalnızca Türk Boğazları için “Montrö Anlaşması” ile yapılmıştır11.
Montrö Sözleşmesi sayesinde Türkiye, 1982 Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne tabii olan diğer boğaz kıyıdaş ülkelere nazaran çok daha geniş haklara sahiptir. Böylece Türkiye Montrö Sözleşmesi’nin sağladığı bu haklara dayanarak 1994’te ve daha sonra 1998’de “Türk Boğazları Tüzüğü”nü uluslar arası alanda kabul ettirebilmiştir.
Montrö Sözleşmesinin imzalanmasından sonra Türk Boğazları Uluslar arası Denizcilik Örgütü (IMO)’nün gündemine defalarca gelmiştir. Ancak, Türk Heyetinin, çok yoğun ve başarılı diplomasisi, Boğazlarda Gemi Trafik Sisteminin tesis edilmesi ve başarıyla uygulanması neticesinde Türk Boğazları konusu IMO’nun gündeminden kalkmış oldu13.
Türkiye, Boğazlar üzerindeki egemenlik haklarını, Mustafa Kemal Atatürk’ün diplomatik başarılarından biri olan Balkan komşularıyla iyi dostluk ilişkilerini perçinleyerek oluşturduğu başarılı bir Balkan Paktı ve genç Türkiye Cumhuriyeti’nin Tevfik Rüştü Aras Başkanlığında Türk Delegasyonu’nun kararlı, cesur ve dik duruşlu bir dış politikası ile kazanılmıştır. Bize Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile tekrar Boğazlardaki egemenlik haklarımızı kazandıran Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve Tevfik Rüştü Aras Başkanlığında Türk Delegasyonu’na büyük bir şükran ve minnet borçluyuz.
Montrö Tutanakları’ndan da görüleceği üzere; Montrö Konferansı’nda, Türkiye Cumhuriyeti tarafından hazırlanan Sözleşme Taslağı’nda Türkiye’nin çok haklı isteklerini ilgili devletlere en iyi şekilde anlatabilmek için üzerinde titizlikle çalışılmış, her bir kelimenin anlamı iyice düşünülmüş, tartılmış, Türkiye açısından olumsuz yaratabilecek şekilde manasının farklı yerlere çekilmesini önlemek için her aşamasının üzerinde önemle durulmuş ve Türk Heyeti tarafından oldukça başarılı bir diplomasi ile kararlı ve istikrarlı bir şekilde savunulmuştur.
Büyük Önder Atatürk Türkiye Büyük Millet Meclisinin V. Dönem 2. Yasama Yılını Açış Konuşmalarında Montrö Boğazlar Sözleşmesine değinmiş ve şöyle demiştir12:
“Türkiye'nin hakkını kabul etmekle iyi dostluk ve anlayış göstenen Montrö antlaşmasını imzalayanların aynı zamanda kritik bir görünüm taşıyan uluslar arası bu önemli dönemde, dengenin sağlanması için herkesin çabasını gerektiren genel barış konusuna da önemli katkıları oldu.
Tarihte birçok kez tartışma ve tutku nedeni olan Boğazlar, artık tam anlamı ile Türk egemenliği altında, yalnız ticaret ve dostluk ilişkilerinin ulaşım yolu haline girmiştir. Bundan böyle savaşan herhangi bir devletin savaş gemilerinin Boğazlardan geçmesi yasaktır.”
Günümüzde Türk Boğazları siyasal gelişmelere paralel olarak daha fazla önem arz etmekte, daha fazla hassasiyet kazanmaktadır. Türk Boğazları Türkiye’nin yüreği, Montrö Sözleşmesi de Türkiye, Karadeniz ve bölge ülkelerinin sürdürülebilir ticareti ve güvenliğinin can damarıdır. Montrö Boğazlar Sözleşmesi yürürlüğe girdiği tarihten bu yana geçen 78 yıllık süreçte ülkemiz, Karadeniz ve bölge güvenliğini sağlamış, bölge ve dünya barışına önemli katkıları olmuştur.
Montre Boğazlar Konferansı Tutanakları’nda Romanya Temsilcisi Dışişleri Bakanı N. TİTULESCO’nun “Ben Boğazlar’ın Türkiye’nin yüreği bile olduğunu söyleyeceğim. Şu var ki Boğazlar aynı zamanda Romanya’nın ciğerleridir.” ifadesi yer almaktadır14.
Söz konusu Tutanaklarda Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Temsilcisi M. LİTVİNOFF Boğazları “Boğazları bizim için yalnız ülkemi dış dünyaya bağlayan değil, aynı zamanda ülkenin çeşitli parçalarını da birbirlerine bağlayan bir can damarı niteliğinde olduğunu söyleyeceğim.” şeklinde ifadesi yer almaktadır14.
Montrö Konferans görüşmeleri sırasında Japonya Temsilcisi B. SATO’nun “….. dilerim ki;,Asya’nın Uzak Batısında barışın korunmasını sağlamak için yapılmış olan bu belge, yararlı etkilerini dünyanın bu bölgesinden en uzaktaki ülkelere kadar duyursun!” ve Yunanistan Temsilcisi Konferans Başkan Yardımcısı’nın N.POLİTİS “Türkiye barışsever bir ülkedir. Türkiye hem kendisi ve hem de başkaları için, böyle kalmak istemektedir” ifadelerine vurgu yapılarak, Montrö Sözleşmesi’ni korunması ve buna ilişkin stratejiler geliştirilmesinın zaruridir.
Türkiye Montrö Sözleşmesi’nin imzalandığı 1936 yılından beri Boğazlardaki uluslar arası deniz trafiğini hiç aksatmamış, emniyetli ve güvenli geçiş için “Türk Boğazları Deniz Trafik Düzeni Tüzüğü”nü yürürlüğe sokmuş, Boğazlarda Gemi Trafik Sistemi, Otomatik Tanımlama Sistemi gibi deniz trafiğini izlemeye yönelik modern seyir emniyeti ve güvenliği sistemleri tesis etmiş, serbest geçiş ilkesi çerçevesinde Montrö Anlaşması’ndan doğan yükümlülüklerini layıkıyla yerine getirmiştir ve getirmektedir.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------
Kaynaklar:
-
Kanbolat, Hasan (Nisan 2006), “Karadeniz’in Değişen Jeopolitiği”, Stratejik Analiz, No. 72, s. 24-36.
-
Kanbolat, Hasan, (2007) “Türkiye, Karadeniz’de Yeni Ufuklara Yelken Acmak İstiyor”, Avrasya Dosyası, Cilt 13, No. 1, s. 75-80.
-
Koçer, Gökhan, “Karadeniz’in Jeopolitiği ve Güvenliği: Türkiye Perspektifi”, Uluslararası Deniz Hukuku’nda Kıyı Devletinin Gemilere El Koyma Yetkisinin Sınırları Sempozyumu, Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) Kitapları, No:2, ORSAM Karadeniz Kitapları No:1, s. 2-33, Trabzon, 24-25 Mart 2011.
-
Erkaya, Güven, “Türk Boğazları”, http://www.denizce.com/guvenerkaya002.asp
-
Aslı Nur Sencer, Tevfik Rüştü Aras Dönemi Olaylarla Türk Dış Politikası, Yıldız Teknik Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Atatürk İlkeleri ve İnkilap Tarihi A.B.D, s. 95-104, İstanbul, 2006.
-
Gönlübol, Mehmet; Sar Cem (1997) “Atatürk ve Türkiye’nin Dış Politikası (1919-1938)”, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, s. 106, Ankara.
-
T.C. Dışişleri Bakanlığı Araştırma ve Siyaset Planlama Genel Müdürlüğü, “Türkiye Dış Politikasında 50 Yıl Montrö ve Savaş Öncesi Yılları (1935-1939)”, Ankara, s. 109-130.
-
İnan, Yüksel, “The Current Regime of Te Turkish Straits”, Journal of International Affairs, Volume VI, No. 1, Dışişleri Bakanlığı, SAM, http://www. sam.gov.tr/perceptions/Volume6/March-May2001/inan06.PDF;
-
Toluner, Sevin, “Milletlerarası Hukuk Dersleri Devletin Yetkisi (Yer ve Kişiler Bakımından Çevresi ve Niteliği”, s.165, İstanbul, 1996.
-
Akten, Necmettin, (2005) “Türk Boğazlarında Seyir Rejimi”, Mersin Deniz Ticareti Dergisi, Sayı 154, s. 4-7, Mersin
-
Ece, Nur Jale; Akten Necmettin; Oral, Nilüfer; Kanbolat Hasan “75 Yılında Montrö Boğazlar Sözleşmesi Karadeniz’in Değişen Jeopolitiği Çerçevesinde Türk Boğazları (The 75thAnniversary of Montreaux Convention Regarding The regime Of Turkish Straits)” Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM), Rapor No: 51, s. 8-10, Ankara, Mayıs 2011.
-
Atatürk’ün Türkiye Büyük Millet Meclisinin V. Dönem 2. Yasama Yılını Açış Konuşmaları, http://www.tbmm.gov.tr/tarihce/ataturk_konusma/5d2yy.htm
-
İstikbal, C. “IMO’da Türk Boğazı Tartışmalar”, 03.01.2010, http://www.denizhaber.com/index.php?sayfa=yazar&id=5&yazi_id=100465 (Yazarımızın 04.04.20104 tarihli sitemizde yayınlanan yazısını, güncelliği nedeniyle yeniden yayınlıyoruz)