M/V MAMIK KEMAL

 30.10.2017 

“Arap yarımadasında islâmiyet’den önce yaşanan dönem veya dönemlere “Cahiliye dönemi” adı verilir. Denizciliğimizin önemli bir bölümüne damgasını vuran, Hamit Naci Beyin okulunun kuruluşunun (1909), denizcilik okulumuzun kuruluş tarihi olduğunu zanneden bizlerin de böyle bir cahiliye dönemi vardır. Bu yazımda cahiliye dönemimizi, bu arada yaşadığım ve beni derinden etkileyen bir olayı da belirtmek istiyorum”. 

           F. Küçükşahin (Mk.51) 

Özetlemek gerekirse; denizcilik eğitim ve öğretiminin başlangıç tarihi 1884 yılıdır. Padişah 2’nci Abdülhamit Han’ın iradesi ile kurulan Leylî Tüccar Kaptan Mektebi isimli devlet okulunun 21 yıl sonra kapatılmasına karar verilmiş ve son mezunlarını da 1908 senesinde verdikten sonra kapatılmıştır. 1909 yılında Kolağası Hamit Naci Bey tarafından, Millî Ticaret-i Bahriye Kaptan ve Çarkçı Mektebi adıyla özel bir okul kurulmuş ve bu okul 1928 yılında Ticaret-i Bahriye Mektebi Alîsi adıyla İktisat Vekâletine bağlanarak, 1930/1931 ders yılında yatılı okul şekline dönüştürülmüştür. 1934 yılında bir yönetmelik ile okulun adı “Yüksek Deniz Ticaret Mektebi” olarak değiştirilmiş ve yüksek kısmının süresi 3 yıla çıkarılmıştır. Yüksek Deniz Ticaret Mektebi 1939 yılında kurulan Münakalât Vekâletine (Ulaştırma Bakanlığı) bağlanmıştır. 1946 yılında 4915 sayılı yasa ile adı Yüksek Denizcilik Okulu’na dönüştürülmüştür. 1981 yılında 205 sayılı yasa ile YDO, Denizcilik Yüksek Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanlığı adı altında Dz. K. Komutanlığına bağlanmıştır. Denizcilik Yüksek Okulu 1988 yılının son günü İstanbul Teknik Üniversitesine yüksek okul olarak bağlanmış ve Temmuz/1992’de de TBMM kararı ile yine İTÜ’ye bağlı “Denizcilik Fakültesine” dönüştürül-müştür. 

1959 yılı gelip çattığında, elân “Cahiliye Dönemini” yaşadığımız, daha doğrusu geçmi-şimizi, köklerimizi doğru dürüst bilemediğimiz için, büyük bir sevinç ve heyecanla 50’nci yıl kutlamaları çalışmalarına başlandı. O tarihte okul müdürü Millî Eğitim Bakanlığı Meslekî Teknik Öğretim Genel Müdürü ve Talim Terbiye Kurulu Üyesi olan M. Nurettin Boyman’dı. Hükümet çevreleri tarafından iyi tanınan M. Nurettin Boyman kutlama merasimine Cumhur-başkanı TBMM başkanı ve Bakanları da davet etmişti.  

1959 yılı 1 Temmuz Kabotaj Bayramı büyük bir neşe içinde kutlandı ve ardından gör-kemli bir diploma töreni yaşandı. Bu yıl, başka bir yönden de son derece önemli bir yıldı. Çünkü Yüksek Denizcilik Okulu’nun kuruluşunun 50’nci yılı idi.  Bu yıl gerçekten Kolağası Hamit Naci Beyin 1909 yılında Azapkapı’da kurduğu özel okulun ellinci yılıydı. O tarihte bizler Okulumuzun gerçek kuruluş tarihini maalesef bilmiyorduk ve bildiğimiz ellinci yılın görkemli bir şekilde kutlanmasına çalışıyorduk. Haziran ayının sonlarına doğru, bir gün Müdürümüz Nurettin Bey beni çağırarak Kandilli Rasathanesine gitmemi, oradan Temmuz aylarında yağmur yağmamış bir gün olup olmadığını öğrenmemi istedi. Resmî bir yazı ile birlikte rasathaneye gittim, yetkililer hemen ilgilendiler ve bana İstanbul’da 60 yıl boyunca yağmur yağmayan bir gün verdiler: 9 Temmuz. Yetkililer, istenirse eski Türkçe kayıtlara da bakabileceklerini söylediler. Buna gerek görmedim, okula döndüm, yazıyı müdür beye ilettim ve okulun kuruluşunun 50’nci yılının 9 Temmuzda yapılacağı ve gerekli çalışmaların hemen başlatılması emrini tebellüğ ettim. Müthiş bir çalışma başlamıştı. Törene Cumhurbaşkanı, tüm bakanlar ve Büyük Millet Meclisi Başkanı da davet edilmiş ve tüm Devlet Erkânının törene katılacakları öğrenilmişti. Bu arada 1948 yılı mezunlarından Semih Ağabey (Sn. Semih Pakalın Mk’48), ellinci yıl için bir pul tasarımı da yapmıştı. Pullar PTT tarafından 9 Temmuz tarihini bekliyordu. 

Ertesi gün 9 Temmuz 1959…Sözde 1909 yılında kurulan okulumuzun ellinci yılı…Bir gün öncesinden hazırlıklar  tamamlandı, her şey gözden geçirildi, spor gösterilerinin çalışmaları sona erdirildi, her şey mükemmeldi ve ben o gün nöbetçi idim. 8 Temmuz gecesi geç saatlere kadar tekrar tekrar her şeyi gözden geçirdim, hiçbir şey gözümden kaçmamalıydı. Gece geç saatlerde, yatakhane binasındaki odama çıkıp yattım, çok zor uyumuşum. Sabaha karşı acı acı bağıran bir karga sesi ile uyandım, saatime baktın 05.00 suları idi. Birden içime bir korku düştü. Çünkü oda penceresinin camına iri yağmur damlaları düşmeye başlamıştı. Çocukluğumdan beri yağmur damlalarının evin kaplamasına ve camlarına çarptıkları zaman çıkardıkları sesi çok severdim. Ama bu seferki daha öncekilere hiç benzemiyordu. Yataktan çıkarak hızla giyindim ve çılgınlar gibi okulun bahçesine indim. Yağmur müthiş bir sağanak halinde devam ediyordu ve güneşlik olarak hazırlanmış branda tenteler yağmur suları ile dolmuştu. Kısa bir süre sonra nöbetçi müdür yardımcısı ve müdür bey de bahçeye indiler. Yapılacak hiçbir şey yoktu, tüm duamız yağmurun bu hızla devam etmemesi ve kesilmesi içindi. Ancak dualarımız sonuçsuz kaldı, Ulu Yaratan sesimizi hiç duymadı, yağmur aynı hızla ve kısa duraklamalarla akşam hava kararıncaya kadar devam etti. Öğle saatlerinde Cumhurbaşkanı M. Celâl Bayar, TBMM Başkanı Refik Koraltan ve Başbakan Adnan Menderes dışında bakanların tümü okulumuza geldiler. Yağmur nedeniyle onları gerektiği gibi ağırlayamadık, ama elimizden geleni de yapmaya gayret ettik. 1959 yılından bu yıla (2017) kadar  9 Temmuzların hiç birinde yağmur yağmaması şaşırtıcı değil mi? 

O gün yaşanan önemli olaylardan biri, Ortaköy’deki okulumuzun öğretmenler odası olarak isimlendirilen büyük toplantı salonunda, öğretmenler ile Ulaştırma Bakanı arasında yaşandı. Ulaştırma Bakanı Sn. Muzaffer Kurbanoğlu kısa bir konuşma yaptı ve Okulumuzun sorunları nelerdir, bana aktarırsanız çözümü için gayret göstereceğim dedi. Okul yetkilileri, Bakana, öğrencilerin deniz hayatına uyumlarını sağlayacak bir okul gemisi bulunmadığından söz edip bu konuda yardım istediler. Bakan, özel kalem müdürüne not alınız beyefendi dedi. Bu sırada Cemalettin Hoca (M. Cemalettin Yavaşça) söz isteyerek: 

  :- Sayın Bakan uzun bir süreden beri YDO’da deniz ticaret hukuku hocalığı yapmaktayım, bu süre içinde birkaç bakan, çok sayıda müsteşar yardımcısı ve müsteşar ile bu konularda görüşmem mümkün oldu. Eksik olmasın yöneticilerimiz hep yaz beyefendi dediler, özel kalem müdürleri de not aldı, aldı ama olumlu bir sonuç alınamadı dedi. Bakan gülerek cebinden küçük bir not defteri çıkardı, ben de not alıyorum sayın hocam dedi ve bir şeyler yazdı. 

Aradan sanıyorum üç gün kadar bir süre geçmişti, benim yine nöbetçi olduğum bir gündü. Dahiliye şefliği odasında otururken saat 17.30 sularında telefon çaldı, açtım, Ankara arıyordu. Ankara’daki kişi Bakan beyin bir yetkili ile konuşmak istediğini söylüyordu. Nöbetçi olduğumu söyledim, Sayın Bakan Müdür beye erişemediğini, bu nedenle benim arandığımı söyledi ve ilâve etti: Japonya’da yapılmakta olan gemilerimizden bir tanesi (M/V Namık Kemal) 4 milyon TL gibi bir fark verilerek okul gemisi hüviyetine getirilmek üzere anlaşma yapılmıştır. Bunun en kısa zamanda okul müdürü ve okul öğretmenlerine duyurul-masını istiyorum dedi. Derhal müdür lojmanını aradım, temizlikçiden başka kimse yoktu ve o da evdekilerin dışarı çıktıklarını söyledi. Ardından Cemalettin Hocayı (M. Cemalettin Yavaşça) arayarak kendisine müjdeyi verdim. Bu sevindirici olay, ellinci yıl münasebetiyle uğradığımız moral bozukluğunun bir nebze olsun düzeltilmesine yardımcı olmuştu. 

Japonya’da yapılan M/V Namık Kemal okul gemisi hüviyetindeydi. 50 öğrencilik yatakhane, yemekhane ve her türlü araç gerece sahip dershanesi bulunan bir gemiydi. Ülkemize geldiği günden itibaren yanıncaya dek, özellikle yaz aylarında okulumuz öğrencilerine hizmet etmişti. Sahibi olan DB Deniz Nakliyatı ile yapılan bir anlaşma gereğince, Namık Kemal yaz aylarında öğretmen nitelikli kaptan, başmühendis ve zabitleri ile YDO emrinde olmakta ve güverte veya makine öğrencilerini alarak yaklaşık iki aylık kontinant seferine çıkmaktaydı. 35 Makine öğrencisi ile bu pratik eğitimlerden birine katıldığım için söylemeliyim ki, M/V Namık Kemal öğrencilerimize büyük katkılarda bulunmuş, onların yaşamları ve mesleklerinde olumlu izler bırakmış bir ticaret gemisiydi. Yangın bu güzel eğitim gemisinin sonu oldu ve ne yazık ki, birileri tarafından yük hacmini çoğaltmak gibi parlak! bir fikirle,  okul gemisi özellikleri ortadan kaldırılarak basit bir şilebe dönüştürüldü.