Gerçekten anıtı dikilecek insanlardır denizciler.Denizi, teraslardan ve meyhanelerden sadece seyredilen bir manzara olarak değil, bir yaşam kaynağı olarak değerlendirdikleri için.300 metre boyunda dev tankerler, koskocaman yük gemileri, birbirinden güzel
Gerçekten anıtı dikilecek insanlardır denizciler.
Denizi, teraslardan ve meyhanelerden sadece seyredilen bir manzara olarak değil, bir yaşam kaynağı olarak değerlendirdikleri için.
300 metre boyunda dev tankerler, koskocaman yük gemileri, birbirinden güzel yolcu gemileri
limanlardan kalkarken, limanlara girerken ne kadar muhteşemdir.
Belli yazılı kuralları olmamasına rağmen denizciler, asırlardır süregelen gelenekler çerçevesinde ve bir disiplin, bir düzen içinde demir atarlar, demir alırlar, “alesta vardiya” diyerek göreve çağrılırlar, “Allah selamet versin” diyerek vardiya teslim ederler.
Okyanuslar, okyanuslara boğazlarla açılan iç denizler, körfezler, kıtalar, adalar, yarımadalar ve gözü kara denizciler.
Kanımca, insanlığın taş devrinden uzay devrine geçişinde, denizcilerin çok büyük katkısı olmuştur. Tıpkı bilimciler gibi.
Bütün bunlar nereden aklıma geldi ?
Bu hafta Kabotaj ve Denizcilik Bayramını kutluyoruz. Yani, Lozan’da elde edilen “kabotaj hakkı”na ilişkin 1926 tarihli yasanın yürürlüğe giriş yıldönümünü.
Bayram ve deniz yan yana gelince duygusallaşmamak bunların yanına bir de kabotaj eklediğinizde üzülmemek mümkün değil.
1537 tarihinde deniz ticareti konusunda Avrupalılara verilen imtiyazların giderek genişletilmesi ve arttırılması ile TÜRKİYE'nin deniz ticareti yapma özgürlük ve egemenliği yok edilmişti. İstiklal Savaşımızın denizlerdeki sonucu olarak yabancıların egemenliğine son verildi ve Türk vatandaşlarına Türk denizlerindeki hayat sahalarını uluslar arası hukuk ölçüleri ile yasal güvence altına alındı.
Türk vatandaşlarına özgür iradeleri ile iş ve ticaret yapma hak ve güvencesini oluşturan: 29/Nisan/1926 tarih ve 815 numaralı “Türkiye deniz sahillerinde deniz taşımacılığı ve Türk limanları ile karasuları dahilinde iş ve ticaret yapma yetki ve hakkı kanunu” / Kabotaj Kanunu'nu yapan ve yürürlüğe koyarak yabancı imtiyaz ve kapitülasyonlarına son veren, bu sayede Türk vatandaşına ekonomik özgürlük imkanı sağlayan Atalarımıza sonsuz saygı ve şükran sunmaktayız.
Türkiye karasuları ve ekonomik deniz alanı 400,000 km2'den büyüktür. Bunun anlamı Türkiye topraklarının yarıdan daha fazlası olan deniz toprağına ve suyuna sahip olduğumuzdur.
Kabotaj Kanunu; Türkiye deniz toprakları ve suyundan oluşan servetin tapusudur.Bu yasaya sahip çıkmak ve onu koruyup geliştirmek, milli servetimizin korunması, geliştirilmesi ve insanımızın yararlandırılması anlamına gelir. Buradan duyurmak isterim ki, denizlerimizin çok az kimse tarafından bilinebilen imkan ve zenginliklerinin keşfi, işletimi ve geliştirilmesi ile, Türk vatandaşlarından bir milyon aileye iş ve aş imkanı sağlanabilecektir. Bu az bir şey midir?
Avrupa Birliği’ne tam üyelik için çabalayanlar bunun denizciliği nasıl etkileyeceğinin hesabını umarım yapmışlardır. Örneğin Türk limanları arasında yolcu ve yük taşıyacak olan yabancı bandıralı gemilerle rekabet edebilecek gücü kendimizde bulabilecek miyiz? Ya da en azından rekabet edebilmek için gerekli olacak düzenlemeleri yaptık mı?
Denizci ülkelerle rekabet edebilmemiz için filoyu büyütüp yenileme, gemi inşa sanayinde kaliteyi artırma, eğitimi denizcilik üniversitesi boyutuna vardırma ve her türlü konuda ciddi denetim kurma bakımından almamız gereken yol ortada.
Bu tür bayram ortamlarında hamasi laflar yerine asıl düşünülmesi gerekenler bunlardır.