Uzaktan Kumanda ile Çalışma ve Denizcilik
Türkiye’nin Suriye ve Libya’daki en etkili silahlarından biri şüphesiz silahlı insansız hava araçları (SİHA’lar) olmuştur. ABD ve Batılı müttefiklerimizin ülkemizden esirgedikleri bu geleceğin en etkili silahlarını hem de en iyilerini ülkemizde üretmeye muvaffak olmuş durumdayız. Allah emeği geçenlerden razı olsun…
Hiçbir asker kaybı riskine girmeden düşmanların en hassas tesislerine ölümcül darbeler vuran bu uzaktan kumanda teknolojisi; şimdi bir virüs sayesinde daha da çok kullanılmaya başlandı. Korona virüsü belli ki insanlık tarihinin köşe taşlarından birisi olacak. Nasıl mı?
Salgın hastalık tedbirleri nedeniyle eğitimler durmadı. Fakat evlerden internet ve televizyonlar aracılığı ile yapılmaya başlandı. Keza bazı işyerleri kapalı tutulduğu veya çok az insanla çalıştırıldığı halde faaliyetler belirli bir hızla devam ediyor. Toplantılar online olarak evlerden yapılabiliyor ve işyerlerine gitmeye gerek kalmadan çalışmalar internetin bulunduğu mekanlardan rahatlıkla yapılabiliyor.
Her geçen gün yapay zeka ile donatılmış makinelerin sayısı artıyor. Üstelik birbirleri ile iletişime geçerek insanların müdahalesini en aza indirecek şekilde tasarlanıp çalıştırılabiliyor. Savaşlarda sıklıkla karşılaştığımız insansız hava araçları teknolojisi, sivil hayatta da karşımıza çıkmaya başladı. Örneğin İstanbul da insan olmadan hareket eden metro ağları uzun zamandan beri kullanılmaya devam ediyor.
Ülkelerin insansız denizaltı üretim çalışmaları ise çok gizli bir şekilde devam ediyor. Geleceğin belki de en etkili savaş araçları bunlar olacak. Keza insansız tanklar ve güdümlü mermilerdeki gelişmeler korkunç derecede hızlı bir şekilde artarak devam ediyor.
Yıllarca askerlik yaptığım için ister istemez bu konudaki çalışmalar dikkatimi çekiyor. Fakat daha önemlisi; öncelikle silahlı kuvvetlerin ihtiyaçları için üretilen bu akıllı araçlar, sanayi ve ticarette nasıl kullanılacak? İşte biraz da buna kafa yormak gerekiyor.
Bugün sivil hayatta çok sık kullanılan uçak, gemi, radar, sonar hatta nükleer enerji ve daha birçok araç ilk olarak savaşlarda kullanıldı. Savaş sona erdikten sonra geliştirilen bu teknolojiler, sivil hayatın vazgeçilmez birer parçası oldular. Düşünün bir kere savaş uçakları olmadan sivil jet uçakları yapılabilir miydi? Veya havaalanlarında uçakların sevk ve idaresinde kullanılan radar ve telsiz cihazları geliştirilmeseydi, bu seviyeye gelebilir miydik?
İşte bir salgın hastalıkla yapılan mücadele ve savaş sonrasında ekonomik ve sosyal hayatta çok büyük değişimlerin baş göstereceğini düşünebiliyoruz. Daha önce hayal deyip üzerinde durulmayan fikirler, şimdilerde tatbik safhasına girmeye başladı bile. Öyle ki çalışma hayatında bunun karşılığı çok büyük ölçekte görülecektir.
Şirketlerin evden çalışmaya alıştıktan sonra tekrar eski usule bir daha geri dönmeleri biraz zor görünüyor. Şöyle izah etmeye çalışalım. Eskiden yüzlerce insanın çalıştığı işyerlerinde muazzam bir insan trafiği meydana geliyordu. İnsanlar sabahın erken saatlerinde yollara düşüyor günün belirli saatlerinde öğlen yemeği ihtiyacı için mesaiye ara veriliyordu.
Fakat uzaktan kumandalı çalışma şeklinde yıllardan beri uygulanan bu sistemler büyük bir değişikliğe uğramış olacaktır. Sekreterler, odacılar, yemekhaneler, güvenlik elemanları, temizlikçilere kısaca yardımcı hizmet elemanlarına artık bu kadar ihtiyaç kalmayacak. Sayıca çok oldukları için yüksek masraflara yol açan bu işleri, çalışanlar kendi evlerinden bizzat karşılamak durumunda kalacaklardır.
Uzaktan çalışma yaygınlaştıkça mesai saatlerinde görülen trafik sıkışıklıkları da ortadan kalkacaktır. Üstelik haftada beş gün ve sekiz saat olarak uygulanan çalışma saatleri, haftanın yedi gününe ve 24 saatine dahi yayılma imkanı olacak.
Fabrikalarda işçiler yerine akıllı makineler ve robotlar da bu mesai biçimine alışacaklar. Elbette bu yöntemle üretim çok daha fazla artarak her geçen gün artan dünya nüfusunun ihtiyaçlarını karşılamaya çalışacak.
Bununla birlikte bazı işler zorunlu olarak insanlar tarafından yapılacak. Örneğin annelik. Dünyanın en kutsal mesleği olan annelik mesleği, ruhsuz ve kişiliksiz robotların eline verilemez. Bunun yanı sıra bazı mesleklerinde de otomasyon nedeni ile çalışan sayısı azalsa da; tamamen sona ermesi mümkün değildir.
Otomasyon, yapay zeka ve uzaktan kumanda teknolojilerinin gelişmesi benim mesleğim olan denizcilikte de değişimlere yol açacak ve açmıştır. Biraz da bundan bahsetmeye çalışalım:
Aslında insansız gemiler ve araçlar halen üretilip kullanılmaktadır. Örneğin Rotterdam gibi çok büyük limanlarda akıllı cihazlar, insansız bir biçimde gemilere yükleme ve boşaltma yapabiliyor. Fakat insansız gemilerin seri üretimleri ve çalışması için biraz daha zamana ihtiyaç var. En azından halen deneme ve test çalışmaları yapılan bu gemilerin dünya genelinde kullanılması öyle pek çabuk olmayacaktır.
Geleceğin akıllı insansız gemilerini kullanacak kaptanlar, bu işi yaparken uzaktan kumanda ederek yönlendirecekler. Bu arada gemide bir de bilgisayarlardan meydana gelmiş “sanal kaptan” bulunacak. Gemiler ise çok uzaklarda bulunan “sanal kaptan köşkünden” kumanda edilecek…
“Marlow Navigation” adlı bir özel şirketin gerçekleştirdiği bir Panel’de, bu yıl yani 2020’de bu gemilerin denizlere açılması planlanıyordu. İnsansız akıllı yük gemisini piyasaya sürmeye hazırlanan “Rolls Royce” firması, denizcilik dünyasındaki olumsuz gelişmeler yüzünden bu konudaki tasarımlarını tam olarak gerçekleştiremedi. Fakat ciddi ilerlemeler de sağlanmış oldu.
Yıllar önce “Blue Ocean” adlı araştırma ekibi tarafından geliştirilen ve kaptanların gemileri sanal bir kaptan köşkünden kumanda edebilecekleri sistemi anlatan bir belgesel film gösterilmiş bu teknolojide gelinen en son nokta gözler önüne serilmişti. Şimdi bu hayali uygulamaya çalışıyorlar.
Firma tarafından geliştirilmekte olan bu insansız yük gemisinde, sadece yapay zekalı bilgisayarlar ve bildiğimiz denizcilik donanımları mevcut olacaktır. Bu yüzden gemilerde kamaralar, kaptan köşkü, cankurtaran botu hatta güverte bile yoktur. Böylece gemide yük taşımak için daha fazla alan açılmış oluyor.
Jules Verne’nin romanındaki Nautilus denizaltısı gibi su üstüne çıkmış bir balinayı andıran tasarıma sahip bu gemiler, çevre dostu motorları sayesinde de oldukça sessiz bir şekilde hareket edecektir. Tüm bunları mümkün kılmak için de gemilere bilgisayar tarafından kontrol edilen pek çok farklı sensor yerleştirilmiş durumdadır. Bilgisayar ile emniyetli hareket için kameralar, kızılötesi sistemler, mikrofonlar, radar, lidar, sonar ve GPS‘ten ve daha nice yeni teknolojilerden yararlanılmaktadır.
Bu gemilerin üretimi ve işletmesi ekonomik yönden uygun bir maliyetle yapıldığı takdirde çok fazla sayıda benzerlerini görme imkânına sahip olacağız. Peki, kaptanlık mesleği ölecek ve benim gibi insanlar işsiz mi kalacak?
Hayır. Gemilerde çalışan insanlar yerine bilgisayar başında gemileri kontrol eden kaptanlar ve mühendisler bulunacak. Fakat bu denizciler, fırtınanın içinde değil evlerinde veya uygun şartların bulunduğu işyerlerinde çalışacaklar. Vardiya sistemi devam edecek. Telsizle yapılacak görüşmeler ve günlük raporlarla bildirilmesi gereken değerler bu kaptanlar tarafından yapılacak.
Bu yeni sistemde 10 kişinin yaptığı bir işi artık tek bir kişi yapabilir hale gelmektedir. Elbette sonuç olarak işletme maliyetleri önemli miktarda düşük olacaktır.
20 Yıl önce “makinisti olmayan trenler olacak” deseler, şaşırırdık ama şimdi bu durum bizlere normal geliyor. Aynı şekilde “insansız deniz araçları ile de geliştirilen projeler hayata geçirilecek” dediğimiz zaman; bunu hayali ve ütopik bulanlar çıkacaktır. Fakat teknoloji öylesine hızlı değişiyor ki bu durumu dar düşünceli insanların anlaması biraz zordur.
Elektronik seyir araçları her geçen gün artarak denizciliğin zorunlulukları arasında yer almaktadır. Örneğin Elektronik seyir haritaları (ENC) ve Elektronik seyir görüntüleme panellerinin (ECDIS) belirli bir tonajın üzerindeki yolcu gemileri ve tankerlerde kullanılması mecburi hale getirilmiştir. Belirli tonajın üstündeki yük gemilerinde ise 1 Temmuz 2018 tarihinden itibaren zorunlu olmuştu.
Ayrıca denizcilik eğitim kurumlarında “Elektronik Seyir” dersleri mecburi hale getirilmiştir. Daha önce İstanbul Üniversitesi Deniz Ulaştırma İşletme Mühendisliği bölümünde bu dersin hocalığını yaptığım için dikkatimi daha çok çeken bu yeni teknoloji; yeni bir yüzyılın da habercisidir.
Teknolojinin hızına bir türlü yetişilemiyor. Bugün kullandığımız teknolojinin yerini neyin alacağını şimdiden bilemesek de tahminlerde bulunabiliyoruz. Belki bu konuda çalışan bilim adamları çok ilginç keşiflerde bulunacaklardır. Örneğin; enerjinin gemiye verdiği hareket üzerinde büyük verim kayıplarının yaşandığı pervane yerini alacak yeni bir tasarımlar üzerinde çalışılmaktadır.
Bu yeni çalışma ilişkilerinde yeni meslek alanlarının doğması beklenmektedir. Örneğin sadece denizcilikte değil belki her alanda “siber güvenlik” konusunda çok daha fazla çalışanları göreceğiz. Milyonlarca dolar değerindeki gemilerde bile hala eski yazılımlar kullanılmakta olduğu için geleceğin en önemli mesleklerinden birisi olarak bu sektörü sayabiliriz.
Siber güvenlik denildiğinde sadece uzaktan kumanda edilen cihazlar ve gemi sistemleri akla gelmemelidir. Halihazırda insanlarla birlikte kullanılan cihazlarda da bu risk bulunmaktadır. Siber emniyetten kasıt “emniyet riskidir”. Yani makinelerin istenmeyen şahısların eline geçmesi ve kontrol edilmesidir.
Bu konuda yapılan bir araştırmada bir grup insana “Hiç siber saldırıya maruz kaldınız mı?” sorusunu yöneltildiğinde; cevap verenlerin yüzde 21’i ‘Evet’ derken, yüzde 57’si ‘Hayır’ ve yüzde ‘22’si de bilgilerinin olmadığını söylemiştir.
İşte öyle bir zamana yaklaşıyoruz ki çalışma ilişkilerinden tutun da sosyal ve siyasi yaşama kadar birçok değişikliğin gerçekleşmesi imkânsız değil sadece zaman meselesi olmuştur. Bu konuda geleceği öngörmek adına 2015 yılında hazırlamış olduğum “Kapitalizm sonrası Dönem; Malikiyet ve Serbestiyet Devri” gibi çalışmalara çok daha fazla ihtiyaç vardır, vesselam…