Türk denizciliği, çoğunluğu Avrupa Birliği üyesi olan 27 ülkeden oluşan Paris Liman Devleti Kontrolü Memorandumu’nun “Kara Listesi”nde iken, dönemin Denizcilik Müsteşarı Sayın Dr. İsmet Yılmaz ve ekibinin 2003 yılında başlattığı “Denizcilikte Eğitim ve De
Türk denizciliği, çoğunluğu Avrupa Birliği üyesi olan 27 ülkeden oluşan Paris Liman Devleti Kontrolü Memorandumu’nun “Kara Listesi”nde iken, dönemin Denizcilik Müsteşarı Sayın Dr. İsmet Yılmaz ve ekibinin 2003 yılında başlattığı “Denizcilikte Eğitim ve Denetim Seferberliği Projesi” kapsamında, denizcilik eğitimi almış personelin toplam içindeki oranı % 6,5 iken %25'e yükseltildi ve yoğun bir eğitim-denetim seferberliği sonucunda 2008 yılında Türkiye “Beyaz Liste”ye yükselerek, başta Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) olmak üzere, uluslararası kuruluşlar ve dünya denizcilik camiası nezdinde küresel prestij ve ticari kredibilite bakımından itibar kazandı.
Dr. İsmet Yılmaz’ın, 2011 yılından itibaren Milli Savunma Bakanlığı görevine atanmasıyla birlikte kısa sürede ortaya koyduğu “Yerli Savunma Sanayii” vizyonu çerçevesinde, savunma sanayii yatırımlarında yerli katkı oranının arttırılmasına yönelik olarak, özellikle askeri gemi inşa projeleri büyük ölçüde sivil özel sektör tersanelerine kaydırıldı.
Başka bir deyişle, NATO standartlarında kaliteli üretim yapabilen ve bunun için uygun şekilde organize olabilen Türk özel sektör tersaneleri, devletin milli savunma politikası çerçevesinde askeri gemi inşaatında uzmanlaşma yolunda ilerlemekteler.
Bu arada, Savunma Sanayii Eski Müsteşarı Sayın Murat Bayar’ın askeri projelerin özel sektör tersanelerine kaydırılmasındaki büyük katkısını da anmadan geçemeyiz.
Milli Savunma Bakanlığı / Savunma Sanayii Müsteşarlığı tarafından yürütülen askeri gemi inşa projelerini ve ürün yelpazesini şu şekilde özetleyebiliriz*:
Amfibi Gemi Grubu
- Amfibi Gemi (LST)
- Hava Yastıklı Çıkarma Aracı
- Havuzlu Çıkarma Gemisi (LPD)
- Lojistik Destek Gemisi (LDG)
- Süratli Amfibi Gemi (LCT)
Destek Gemisi Grubu
- Denizaltı Kurtarma Ana Gemisi (MOSHIP)
- Denizde İkmal Muharebe Destek Gemisi
- Kurtarma ve Yedekleme Gemisi
- Mayın Avlama Gemisi
- Sismik Araştırma Gemisi
- Yelkenli Okul Gemisi
Harp Gemisi Grubu
- Denizaltı Savunma Harbi ve Keşif Karakol Gemisi (MİLGEM) Projesi
- MİLGEM Projesi Prototip Gemi ve İkinci Gemi Ana Tahrik Sistemi Tedariki
- MİLGEM Projesi Prototip Gemi ve İkinci Gemi Dizayn Hizmetleri Platform İnşa Donatım Malzeme ve Hizmetleri Tedariki
- Sahil Güvenlik Arama Kurtarma Gemileri
- Hava Savunma Harbi Fırkateynleri (TF 2000 Projesi)
- Yeni Tip Denizaltı (AIP) Projesi
Karakol Gemileri Grubu
- 25 Tonluk Sahil Güvenlik Botu
- 600 Sınıfı Sahil Güvenlik Botu
- Acil Müdahale ve Dalış Eğitim Botu
- Sualtı Taarruz Timleri Harekatı İçin İntikal Botları (SAT Botu)
- Türk Tipi Hücumbot
- Yeni Sualtı Taarruz Timleri Harekatı İçin İntikal Botu (Yeni SAT Botu)
- Yeni Tip Karakol Botu
- Yüzer Birlikler Sistem Cihaz Donanım Modifikasyonu ve Yenileştirme Projesi
Buradan da anlaşılacağı gibi, lojistik destek gemilerinden, süratli amfibi gemilerine, havuzlu çıkarma gemilerinden, sismik araştırma gemilerine, MİLGEM projesi kapsamındaki denizaltı savunma harbi ve keşif karakol gemilerinden, sahil güvenlik botlarına kadar, son yıllarda birçok askeri gemi inşa projesine imza atıldı ve birçoğu da Türk gemi inşa özel sektörü tarafından gerçekleştirildi.
Türkiye’nin askeri amaçlı deniz araçlarına yönelik son yıllarda geliştirdiği savunma sanayii projelerinden en dikkat çekici olanı “Denizaltı Savunma Harbi ve Keşif Karakol Gemisi (MİLGEM) Projesi” ile Türk donanmasının ihtiyaç duyduğu gemilerin prototipi olan “TCG-HEYBELİADA” gemisi 2008 yılında denize indirildi ve 2011 yılından itibaren hizmete girdi. İkinci gemi olan TCG-BÜYÜKADA ise 2013 yılında Türk donanmasının hizmetine girdi. Bu projede %65 civarında yerli sanayii katılımı gerçekleştirildi ve tüm proje kapsamında 50 yerli firmaya iş imkânı sağlandı*.
***
Pendik Tersanesi Motor Fabrikası’nın Önemi
MİLGEM Projesi kapsamında, askeri gemilerde %65 civarında yerli sanayii katılımının sağlandığı ve söz konusu proje kapsamında prototip olarak üretilen TCG-HEYBELİADA ve benzer diğer gemilerde, normal seyirde diesel motorların, yüksek süratlerde ise gaz türbininin kullanılacağı biçimde dizel + gaz türbini konfigürasyonundan (CODAG) oluşan Alman menşeli MTU marka ana tahrik sistemi kullanıldığı belirtilmektedir*.
Askeri gemilerde milli tasarım ve yerli katkı oranımızın %65 gibi önemli bir seviyeye yükselmiş olması şüphesiz çok önemli bir milli başarıdır. Ancak, İstanbul’da Pendik Tersanesi Motor Fabrikası gibi muazzam bir fabrikamız varken, “Milli Gemi”mizin “kalbi” olan ana tahrik sisteminin, bir kesimin ısrarlı tercihi ile yabancı marka olmasının “Yerli Savunma Sanayii” vizyonu ile örtüşmediği kanaatimi de açıkça paylaşmak isterim. Öyle ki; askeri ve “milli” gemilerimizin ana tahrik sistemlerini, yabancı ülke ve markalardan temin etmek yerine, Pendik Tersanesi Motor Fabrikası’nda gerekli rehabilitasyon ve modernizasyon çalışmaları yapılarak yerli imkanlarla üretme noktasında gerekli bilgi, tecrübe ve işgücü kapasitesine ülke olarak sahibiz.
Aşağıdaki tabloda, Pendik Tersanesi Motor Fabrikası’nda 1981-1998 yılları arasında fiilen üretilmiş olan gemi diesel motorları ile monte edildikleri gemilere ait bilgiler yer almaktadır**:
Bu tablonun bize anlattığı gibi, Pendik Tersanesi Motor Fabrikası’nda, yani bizim ülkemizde, 1981-1998 yılları arasında en büyüğü 14.000 BHP olan 100’e yakın gemi diesel motoru zaten fiilen üretilmiştir. Bu gemilerin çoğu o dönemde Deniz Nakliyat’a yani devlete ait gemiler olup, bu gemilere monte edilen makinelerin birçoğu halen tıkır tıkır çalışmaktadır. Yani, ülkemiz, gemi diesel motoru üretimi konusunda yakın tarihinden gelen derin bilgi birikimine ve tecrübeye zaten sahip.
Buna ilaveten, gerek ticaret gemilerinde ve gerekse askeri gemilerde ekseriyetle tercih edilen yabancı marka diesel motorların tamir-bakım-onarım ve yenileme işlerini uzun yıllardan beri yapan iş gücü kaynağına ve yerli firmalara da sahibiz. Ürün sertifikasyonu konusunda milli kuruluşlarımız da mevcut.
O halde, MİLGEM ve Koster Filosu'nun Yenilenmesi gibi projelerin gündemde olduğu şu günlerde, yerli firmalardan oluşan bir tedarik zinciri ile “milli” savaş gemilerimizin ve ticaret gemilerinin diesel motorlarını Pendik Tersanesi Motor Fabrikası’nda neden kendimiz üretmeyelim?
(NOT: Devlet teşviki ile yenilenmesi düşünülen Koster Filosu'nun ana tahrik sistemi (ana ve yardımcı makineler) ile seyir ekipmanları yerli olmadığı müddetçe gelecek 30-35 yıl boyunca yedek parça ve servis konusunda dışa bağımlı olacağı ve bu durumun doğuracağı başta "cari açık" olmak üzere birçok olumsuzluk dikkatlerden kaçmamalıdır.)
***
İktisat ve Milli Güvenlik Açısından “Yerli Motor” Gerekli
Türk donanmasına ait askeri gemilerde takılı olan yabancı marka motorların periyodik bakım-tutum-onarım ve yenileme ihtiyacı için yurt dışından temin edilen parçalarının miktarı ve tutarının ne olduğu ve aynı parçaların yerli imalatçılar tarafından üretilmesi halinde tutarın ne olacağı konusunda bir kıyaslama etüd çalışması yapılmış mıdır bilemiyorum ama böyle bir çalışma yapılırsa şayet gemi diesel motoru parçalarının yerli üreticiler tarafından imal edilmesine sıcak bakmayanların geçmişten gelen alışkanlıklarının kırılması ve konunun iktisadi açıdan öneminin daha iyi anlaşılması bakımından çok faydalı olacağı kanaatindeyim.
Sadece iktisadi değil, stratejik açıdan da yarar var. Öyle ki; askeri gemilerde ekseriyetle tercih edilen yabancı marka motorlardaki Elektronik Kontrol Ünitesi (ECU) vb. gibi elektronik kontrol sistemlerinin şifre ve ayarlarının yabancı üreticilerin bilgisi ve kontrolü dâhilinde olması ihtimali bile “milli güvenlik” açısından pek olumlu bir durum olmasa gerek.
Neden Pendik Motor Fabrikası?
Motor fabrikalarının en önemli özellikleri olarak, fabrikanın temelleri ile test odalarının ve kullanılan tezgâhların temellerinin, üzerlerindeki büyük dinamik yükler karşısında deformasyona uğramayacak ve titreşimi iletmeyecek sağlamlıkta yapılmış olması gerekir.
İşte, Pendik Tersanesi Motor Fabrikası’nın 1980’li yıllarda hazırlanan temelleri, binlerce fore kazık çakılarak ve çok sağlam bir zemine oturtulmuş olup, fabrika bünyesindeki test odalarının ve büyük bor tezgâhının her birinin altında ciddi paralar harcanarak adeta apartman büyüklüğünde temeller mevcuttur.
Dolayısıyla, yeni bir fabrika kurulması düşünüldüğünde, bu büyüklükte ve sağlamlıkta temellerin yapılması için büyük miktarlarda yatırım yapılması ve amortisman payı olarak ürün maliyetine yansıtılması gerekecektir.
Pendik Tersanesi, bünyesinde muazzam bir motor fabrikasına sahip olan dünyadaki çok az sayıdaki tersaneden biridir. Ayrıca, yine fabrika bünyesinde yer alan 7.500 BHP ve 35.000 BHP kapasiteli iki adet test odası ve bor tezgâhı da, Pendik Tersanesi Motor Fabrikası’nın mutlaka değerlendirilmesi gereken muazzam ve vazgeçilmez bir "milli servet" olduğunun göstergesidir.
***
Pendik Motor Fabrikası’nın Kaderi
Pendik Tersanesi Motor Fabrikası’nın kurulmasında çok büyük emeği olan değerli meslek büyüğümüz Denizcilik Bankası E. Genel Müdürü ve Yüksek Mühendis Ali Can Bey, Gemi Mühendisleri Odası (GMO) Gemi ve Deniz Teknolojisi Dergisi’nde de yayımlanan bir yazısında Pendik Tersanesi Motor Fabrikası ile ilgili şunları söylemişti**:
“1999 depreminden bir süre sonra, depremden zarar gören Gölcük Tersanesi yerine Pendik Tersanesi, Deniz Kuvvetleri’ne devredildi. Aradan birkaç ay geçmişti ki, motor fabrikasının, tamir atölyesine dönüştürüldüğünü öğrenince inanılmaz bir şok yaşadım. Motor imalatına geçiş döneminde yaşadığım bütün sevinçlerim bir anda derin bir üzüntüye dönüştü. Anladığım kadarı ile, Pendik Tersanesi'ni devir alan ekipteki genç meslektaş kardeşlerimiz motor fabrikasını gezip görünce; "Bize motor fabrikası lazım değil, burası çok güzel tamir atölyesi olur" deyip bu kararı vermişler. Halbuki; bu güzelim fabrikayı, atölyeye çevirmek yerine, fabrikaya tersane içinde özel bir statü kazandırılarak yeni lisanslar alınarak hem Deniz Kuvvetlerine hem de Tuzla tersanelerine motor üretimine devam edilseydi, yurt dışından motor ithali büyük ölçüde azalır, büyük döviz tasarrufu sağlanabilirdi. Tamir atölyesi, tersane içinde başka bir yere az bir masrafla yapılabilirdi. Ne yazık ki, bu ideal çözüm düşünülmemiş.
Bizler makine üretmeyen bir Gemi Sanayinin, gerçek bir gemi sanayi olamayacağına inanmıştık, bizler "Motor yapabilen bir Türkiye'nin, Motor yapamayan bir Türkiye'den daha güçlü bir ülke olacağına" inanmış, bu inancımızı gerçekleştirmek için didinmiş uğraşmış ve başarmıştık. Motor fabrikasının kapatılması ile gemi sanayimiz ve Türkiye çok şey kaybetmiştir.
(1989 yılında Pendik Tersanesi Motor Fabrikası’nda üretilmiş bir gemi diesel motoru**)
Şimdi bizler de, Devrim Arabalarını yapan yaşlı mühendisler gibi ahir ömrümüzde bu güzel eserin tarihe gömülmesinin derin üzüntüsünü yaşıyoruz. İsterdik ki, başlattığımız motor imalatı daha da geliştirilsin, yerli katkı yüzde yüze yaklaşsın, yeni ilavelerle kapasitesi artırılsın, Tuzla'nın, Deniz Kuvvetlerimizin bütün ihtiyaçlarını karşılar hale gelsin, ihracat yapsın. Biz de genç kardeşlerimizin yaptıkları güzel katkılarla iftihar edelim, onları kınamak yerine onlarla gurur duyalım, ahir ömrümüzde de huzurlu ve mutlu yaşayalım.
Belki, bu anılarımız ve düşüncelerimiz genç kardeşlerimize bir heyecan kaynağı olur da yeniden Kaf Dağının arkasına dönen motor yapma hayalini gerçekleştirmek için kolları sıvarlar. Genç kardeşlerimiz bilsinler ki; Yeni bir MOTOR FABRİKASI’nın kurulduğunu göremeden gidersek gözlerimiz açık gidecek.”
Takdir; büyüklerimizin…
* Savunma Sanayii Müsteşarlığı’nın web sayfası (http://www.ssm.gov.tr), Aralık 2014.
**Yüksek Müh. Ali CAN Beyin “Pendik-Sulzer Motor Fabrikası'nın hikâyesi” başlıklı yazısından.