Yazımın konusu bölgemizde yaşanan savaş hali ve gelinen nokta. Mevcut durumu da tek bir kelime ile tarif edersek Aşure en doğru kelime olur herhalde! Osmanlı İmparatorluğunun dağılması süreci ile Ortadoğu coğrafyasında petrolün de varlığı ile suların d
Yazımın konusu bölgemizde yaşanan savaş hali ve gelinen nokta. Mevcut durumu da tek bir kelime ile tarif edersek Aşure en doğru kelime olur herhalde!
Osmanlı İmparatorluğunun dağılması süreci ile Ortadoğu coğrafyasında petrolün de varlığı ile suların durulmadığı malum.
Son otuz yıllık Yakın tarihe gelir isek Lübnan iç savaşı, Irak-İran harbi, Irak'ın Kuveyt’i işgali, Körfez savaşı, Arap baharı ile kuzey Afrika ve Ortadoğu’da yaşanan süreçler, Yemen iç savaşı ve en son Suriye'de çıkan iç savaş ile ortaya kaotik bir tablo çıkmaktadır. Yıllardır dinmeyen Filistin-İsrail meselesi de her daim gündemde ve görülebilir bir gelecekte de çözülmesi zor.
Bu resmi 80’li yıllarda yurt dışında okurken bir siyasal bilgiler hocamız ifade etmişti ancak o zaman çok idrak edememiştim! Şöyle ki otuz yıl geçse de Ortadoğu da savaş halinin bitmeyeceğini ve Kürt meselesini, dört ülkenin toprağından bir Kürt devletinin kurulması senaryosunu, o tarihte Kürt meselesi diye bir konu gündemde yoktu, ifade etmişti.
Bu söylenenlerin bire bir tecelli etmesi büyük bir tesadüf olmasa gerek.
Ancak, dikkatinizi çekmek istediğim konu geçmiş olaylarda genelde iki taraf arasında gerçekleşen ve bir tarafın üstün gelmesi ile neticelenen harp durumları var iken şu anda yaşanan hadiseler öyle kompleks bir hale geldi ki hem bir yandan proxy war denilen vekalet savaşları yürütülürken diğer taraftan vekalet savaşı yürüten taraflar da oyunun içine girerek içinden çıkılması imkansız bir yolda ilerlenilmekte bu arada birileri iktidar, siyasi çıkar ve menfaat peşinde koşarken kabak sivil halkın başında patlamaktadır. Irak’ı ABD'nin demokrasi getiriyorum ve toplu ölüme yol açan silahları var diyerek işgali sonucu altı yüz binin üzerinde sivil yaşamını yitirdi, Irak fiilen Sünni, Şii ve Kürt bölgesi olarak parçalandı sonra da bu denkleme ISIL girdi. Sonuç, ölen öldüğüyle kaldı ve Irak istikrarsızlaştı. ABD gibi çok sayıda Think Tank kuruluşu ve her konuda uzmanlaşmış elemanı olan bir ülkenin Ortadoğu'da yıllarca otokrasi ile yönetilmiş ülkelere batı tipi demokrasinin kolay kolay gelmeyeceğini bilmemesi ne kadar gerçekçi bir düşüncedir.
İşin daha kompleksi Suriye'de gerçekleşti ve şu anda Suriye'de o kadar çok taraf var ki saymakla bitmez.
ABD için de durum aşağısı sakal yukarısı bıyık haline gelmiştir kimi destekleyeceği açısından!.
Bölgedeki savaşlar Suriye'de yaşananlar kadar çok tarafın olduğu, vekalet savaşlarının yürütüldüğü daha sonra da vekalet savaşı yürütenlerin oyuna kendilerinin de girdiği bir durumun bugüne kadar olmaması Türkiye açısından çok önemlidir.
Bir tarafta ABD ve ortak hareket ettiği Batılı ülkeler diğer tarafta Rusya, İran ve Çin ile destek verdikleri Suriye rejimi. Rusya Akdeniz’deki varlığını sürdürmek için işin içine dahil olmuş durumda diğer taraftan da Rusya ve eski CIS coğrafyasında ciddi bir Müslüman nüfus olduğundan geçmişte Çeçenistan'da yaşadığı gibi bir durumu kendi evinin içinde görmek istemez!
Bütün bu olayların yaşandığı coğrafyaya sınırı olan Türkiye ise son yaşanan uçak olayı ile kendini olayların daha çok içinde buldu. Kanaatimce Türkiye başından beri bu olaylara mesafe koyup güvenli alan olarak kendisini konumlandırmalıydı ancak ve maalesef konulara çok müdahil olduk. Bu durum sonucu ister istemez olayların daha çok içine çekiliyoruz. Yıllardır gördüğüm Ortadoğu politikalarına dalıp da iyi gün yüzü görmüş bir bölge ülkesi ben bilmiyorum.
ABD gibi sınırı olmayan dünyanın bir ucunda olan ülkenin durumu ile yanı başınızda 1000km yakın sınırımız olan bir coğrafya içinde bu işlerin yürütülmesi yaz ile kış gibi farklı.
Kaldı ki Türkiye açısından ilişkilerimizin çok da parlak olmadığı İran, Ermenistan ve Yunanistan gibi ülkelerin de etrafımızda var olduğu düşünülürse çok dikkatli ve kuyumcu hassasiyeti ile planlanmış Ülke çıkarlarını da gözeterek icra edilen bir süreç yürütülmesi zorunlu.
Üyesi olduğumuz NATO, ABD ve AB ülkeleri de son yaşanan olayda konu Türkiye ile Rusya arasında diyerek işin içinden sıyrıldılar ki bu durum NATO ittifakının ruhuna da aykırı. Ancak yaşananlar da ortada. Türkün Türk’ten başka dostu olmadığı ve sadece menfaat dostluğu ortada iken Türkiye askeri güç olarak caydırıcılığını en üst noktaya taşımak için ne gerekiyorsa ivedilikle yapmalı bunun için de karar süreçlerini yıllara yaymadan hızlandırmalı.
Diğer taraftan enerji bağımlılığında yumurtaları farklı sepetlere kısa sürede yayacak tedbirler almalı ki dünyada bizimki kadar tek bir kaynağa bu kadar bağımlı başka ülke yok ve hepsinden önemlisi akıllı strateji ve diplomasiyi öne çıkararak yumuşak güç olmalı.
Aksi halinde Türkiye için gidişat bölgede ateşin yanı başında olması hasebiyle bu ateşi kendi üzerine de sıçratabilir. Bu durum batıda ve doğuda, kuzeyde ve güneyde çok sayıda ülkeyi de memnun eder.
Zaten istenen de Türkiye’nin bölünmesi bunun için de sonu buralara gidecek toplara efelenip kafa çıkarmamamız ve çok dikkatli olmamız lazım.
Dolayısıyla da bu hususlar ciddi Think Tank işi ve kendimizi bu ateşten nasıl koruruz noktasında ciddi strateji oluşturmak şart. Bunun için geçmişte yapılan uygulamaları ve sonuçlarını da iyi analiz etmek lazım...
Konuyu çok daha uzatmadan demem o ki bu aşure bizim mideyi bozar bir daha da iflah etmez onun için mümkün mertebe etrafından dolaşıp kendimizden uzak tutmakta fayda var!..