Ne yazık ki, halkımızın yetişme şekli, değer yargıları, davranış biçimi, anlayışı tepki vermeye pek elverişli değil. Özetle “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” anlayışı ile yetiştirilen bir toplumdan fazla duyarlılık beklememek gerekir.Üstelik toplum sist
Ne yazık ki, halkımızın yetişme şekli, değer yargıları, davranış biçimi, anlayışı tepki vermeye pek elverişli değil.
Özetle “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” anlayışı ile yetiştirilen bir toplumdan fazla duyarlılık beklememek gerekir.
Üstelik toplum sistematik biçimde duyarsızlaştırılırken “sürüden ayrılanı kurt kapar” anlayışının yerleşmesi yadsınamaz.
Toplumumuzdan ayrı düşünemeyeceğimiz sektörümüzde de konu ile ilgili örneklere rastlamak mümkün.
Mesela, İTÜ Denizcilik Fakültesinde görev yapan Doç. Dr. Deha Er’e karşı yürütülen karalama kampanyası karşısında camianın tepkisizliği örnek olarak gösterilebilir.
Önce şunu açıklığa kavuşturalım:
Deha Er sadece başarılı bir öğretmen ve bilim adamı değil, o aynı zamanda toplumsal bilinçle donanmış, her adımını bu bilinçle atan, idealleri olan, aydınlık bir Türkiye’ye inanan ve bunun için mücadele eden, yurt sevgisini neredeyse aşırılığa dönüştüren, bu ülkenin geleceğinden kendini sorumlu hisseden bir aydın insandır.
Bence Deha Er’in pusulası toplumsal bilinç, rotası da akademik duyarlılıktır…
Bunlara eklenmesi gereken ise insan sevgisi ve ülke sevgisidir…
Heyecanla takip ettiğim evrensel bir akademisyendir O.
Onun camiamızda bıraktığı iz, akademisyen çevrelerinde oluşturduğu renkli atmosfer ve ilgi, bulunduğu yerin tamamen, tartışmasız ve kesinlikle hak edilmiş olduğunun da kanıtlarıdır. Bu kolay elde edilemez.
Toplumumuz, kişilikli, dobra dobra konuşan, kendine göre kuralları olan, başı dik, ödün vermeyen, yalakalıktan hoşlanmayan kişileri pek sevmez.
Bu yapıdaki kişiler, bir şekilde tasfiye edilir, geri planlara itilir.
Tanımlamaya çalıştığımız yapıdaki kişiler, toplumu duyarsızlaştırmaya, toplumu gütmeye, kendilerine toplumda yer açmaya çalışan kişi, örgüt ve güçler tarafından tehlikeli bulunurlar.
Tehlikeli görünen kişiler de ya etik ve dürüst olmayan yollarla ortadan kaldırılır ya da bu yapıdaki kişilerin toplumda etkili konumlara gelmesi engellenir.
Gelecek hesabımızda yeri olmayan, çıkarımıza hizmet etmeyen kişilerden bir şekilde kurtulmak, galiba genel davranış kurallarımızdandır.
Yıllardır yazılan, anlatılmaya çalışılan doğruları bir kez daha yineleyelim.
Duyarsızlıkla, aymazlıkla, ödün vererek, başkalarının merhametine, acımasına sığınarak, kişi olarak da toplum olarak da bir yere varılamaz.
Günü kurtarma anlayışı belki de en yanlış davranış biçimidir.
Günü kurtarırken çoğu kez geleceğin mezarı da kazılır.
Oysa şimdi empati, duygudaşlık zamanıdır.”Yalnız değilsin’i” paylaşma zamanıdır. Dayanışma zamanıdır. Mücadele zamanıdır.
Deha Er’e takınılan tavır ve onun bu tavır karşısındaki duruşu çok önemlidir.
İstikbal vadeden bir değerimiz, camianın dikkatlerini Fakülte’deki yönetime, uygulamalarına çekiyor!
Herkesi, dernekleri, odaları, vakıfları bir başka açıdan okulumuza bakmaya çağırıyor!
Daha ne yapsın…