O AĞAÇ

Merhaba, gün olmuyor ki moralimizi bozan haberlere uyanmayalım. Biraz içimizi ferahlatan, tebessüm ettiren bir yazı okumaya ne dersiniz? Konumuzun öznesi “o ağaç”

https://lh5.googleusercontent.com/o3ahw0Aee3ezRWY__-L8SbucA82o8Uy-l-Psx_8BevxNOIJyzSSnLeMMLdJd8RiO_SLliU6gEJopyUfXJy_HhJxc8JfMO1O1jyFW3VMLdohBm5M8f7AhHFLJNtE_wG64up86q6A

Taşına toprağına aşık olduğum, değil Türkiye’nin, dünyanın en güzel okulu, benim okulumun (Yüksek Denizcilik Okulu) ağacı.

Şimdi hikâyemize başlayabiliriz:

24.11.2016

Merhaba Süvari Bey, Ben Dilara, 21 yaşında stajının son iki ayında olan bir güverte stajyeriyim. Kitabınızı lise yıllarımda (Ortaköy Denizcilik Lisesi mezunuyum) temin etmiş, büyük bir hata ile okuyamadan arkadaşıma vermiştim. Kendisinden bir daha haber alamadım. Üzerinden 6 sene geçtikten sonra tam ihtiyacımın olduğu zamanda kitabınıza tekrar rastladım. Zabitliğime az bir zaman kaldığından dolayı sanırım işin ciddiyetini daha da iyi anlıyorum. Zabit olmak icin yeterli miyim diye düşünüyordum. Sizin kitabınız ile tekrar karşılaşınca kendimi şanslı hissettim. Okulda veya stajyer iken öğrenemediğimiz birçok bilgiyi burada buldum. İmkân bulduğum her an kitabınızı okuyorum.

https://lh3.googleusercontent.com/RnyjFT2vX0b5WT2rChTikBYka46Xc2Nz8tVxALaT-Ykv_mY6CHV92uuW_bim9X6Ux3YmLSwA75hS1DfBbdWu9y6wypUO5_9Y6V9H_CRAGfbIHfaodsYMT7pq_XX94dtVeO577ts

O gün okuduğum bölümlerde anlattığınız konuları eski ders notlarım ile karşılaştırarak zabitlik sınavıma da hazırlanıyorum. Bu maili atmamın sebebi size minnet borcum olduğunu hissetmem. Yaşadığınız anıları, tecrübelerinizi bizlerle paylaştığınız için teşekkür ederim. Unutmadan benim gözümde bana birçok şey öğrettiğiniz icin sizin de Öğretmenler Gününüzü kutlarım.

Allah selamet versin.

Dilara

25.11.2016 Aliağa - Cagliari

Sevgili Dilara,

"Fortune, favet, fortubus" Latince bu özdeyişin manası “şans, cesaretli olanlarındır”. Dilara da o cesareti gösterip beybabasına ilk mail'ini göndermiş. Kutlaman ve tebriklerin için teşekkür ederim. Bundan sonra devam edip etmemek senin elinde. Bana yazma cesareti gösteren yüzlerce yavrumun hiç birini cevapsız bırakmadım. Yalnız ne var ki 3-5 mektuptan sonra nefesleri tükenip yazacak bir şey bulamıyorlar ve bu tatlı iletişim sönüp gidiyor. Yerine başka Dilara'lar geliyor. Anlattığımda herkesin gıpta edeceği bir serüvenin içinde "Paradise island" adlı gemimi sürmekteyim. Hiç konu sıkıntısı çekmem, 49 yılın anılarını anlat anlat bitmez. Hepimizin o anılardan alacakları dersler var. Bu kitabı yazmamdaki neden önsözünde var, ama Türk denizciliği adına arzum ve isteğim neydi dersen; Benimle temasa geçen yavrularımdan sağlam 50 kişi olursa bunlar stajyerliğinden itibaren başından geçen olayları olduğunca resimleyerek benimle paylaşırsa, bu kitapların her sene serilerini çıkartırız diye düşünmüştüm. Ama, koskoca dağ, fare doğurdu sevgili Dilara. Bırak yazmayı, okuma alışkanlığı bile yok toplumumuzda. Sana bir şey söyleyeyim de şaşkınlığın tavan yapsın. Kendi gemimde bile okuyan yok. 9 senedir Akdeniz içinde sefer yaptığım Arkas gemileri ayda bir Ambarlı'ya uğramakta. Hani bir kitap alalım, hazır yazarı da kaptanımız, ona imzalatalım!! Öyle bir düşünce, arzu yok ki yok. Biz de kalkmış kitabın serilerini nasıl çıkarırız diye hayal kuruyoruz? Hadi diyelim siz talebe halinizle ve gençliğinizin verdiği üşengeçlikle bu yolda eksikleriniz var, peki koskoca hocalarınızı hangi kefeye koyalım? Ellerini, kollarını açmış bilgilerini paylaşmaya hazır bir kaptan var, niye bir tanenizin bile aklına gelmez benimle iletişim kurmak. Bir gün, evraklarımı almak için Fındıklı'ya gitmiştim. 2 saat sonra gelin dediler. Nasıl geçireceğiz öğlen vakti bu 2 saati. Atladım taksiye doğru okuluma, yani senin okuluna.. Taşına toprağına aşık olduğum dünyanın en güzel okulunda bulduğum birkaç tane yavruma, okulumun duvarlarında güncel Reina & Ankara kazasının analizini yaptım. Muhtemelen sen de o sıralarda okulda olman lazım. Belki tanıdıkların vardır içinde.

https://lh5.googleusercontent.com/n58B0nZA4Wi-7yWcBaLF5gKjtZRKAmL915P9t56bUhURPnd3BbVJzBvKNEErFZZzkTuUvxxWiiQNO-903ZRRp0lkLC8Ae5fld_dT791weGdTglq980QA9UtkXGUesohujFwgL7s

Kitabı okuyup da bana yazma cesareti gösterenleri ben ısınıp ısınıp da patlayan, beyaz papatyalar gibi açan mısır tanelerine benzetirim. Patlamayanlar koruk olanlar. Buradan yola çıkarak belki çoğalırsak ilerde bu yavrularımı "Corn brothers & sisters" fun kulübünde toplayıp bir araya getirebiliriz. Ne olacak? Hayat bir eğlence, mısır tanesi bile olsak eğlenecek bir şeyler buluruz bu hayatın içinde. Benimle yazışan yavrularıma mektuplarına başlarken sol üst köşesine numara koymayı ihmal etmemelerini öğütlerim. İletişimi devam ettirirsen sen müteakip mektubuna (2) koyarsın. Eğer sen kitabı yutacak kadar belleğine işlersen göğsünü gere gere vardiyanı tutarsın. Heyecanlanacak birisi varsa o da sen değil süvarindir. Kitabı yutup sefere çıkan yavrularım amirlerinden o kadar çok olumlu eleştiri alıyorlar ki? Bunları bana yazdıklarında keyfim gıcır üstü oluyor.. Hadi bakalım inşallah senden de böyle güzel gururlandırıcı anılar bekliyoruz. Şu anda hangi okuldasın? Hangi gemide stajını yapmaktasın? Ne zaman zabit ehliyetini alacaksın? Neyse, yazmasan da önemli değil. 1 numaralı mısır Cem abinin adı kitapta teşekkür bölümünde geçmişti. İlk mektubunu orada yayınlamıştık. 9 senede gidip gelen mektup sayısı kaç biliyor musun? 481. Ben, kolay kolay kimsenin erişemeyeceği mutluluk katmanları üzerinde dolaşmaktayım. Varsa, o nirvana denen yere ulaştım.

Allah yolunu açık etsin (tabii bahtını da)..

Beybaban

                                                                                                                                                                                                        8.12.2016

Merhaba Süvari Bey,

https://lh5.googleusercontent.com/B8n77erYFkHFji-wnr9qu3rQWOL8mQ3n2blio4rYC6PD8K1Gg_n40XZimT2Z6xm60Sz_HfylnP31EM8T8sTZIeMZFxKCckWUjn2ZM_EX8ME94Duk-ThOPR-kr69jAC61j6r7g20

Mail’inizi gördüğümde büyük bir sevinç yaşadım. Özellikle attığınız fotoğraflar beni çok sevindirdi. Orada, ağacın yanında olan kişi benim. Sizde bu fotoğrafların hala bulunması ve arşivinizden çıkarmanız beni çok şaşırttı. Hemen oradaki arkadaşlarıma yazdım ve fotoğrafları paylaştım. Kim bilir belki onlar da bir gün o cesareti gösterip size yazarlar. Kendimi size biraz anlatmak isterim.

Ben İstanbul’dan 21 yıllık Dilara. Liseyi Ortaköy Denizcilik Lisesin de okudum. Oranın ardından Galatasaray Üniversitesinde ‘Deniz Ulaştırma ve İşletme’ bölümünü bitirdim. Şu anda İstanbul Deniz Otobüsleri şirketinde stajımı yapmaktayım. Diğer mail’imde belirttiğim gibi stajımın son aylarındayım. Stajda aslında ne kadar eksik bilgilerimiz varmış onu fark ettim. Hâlbuki okuldan çıktığımızda bize bütün bilgileri vermişler edası ile mezun olduk. Eksiklerimi sizin kitabınız ile doldurmaya çalışıyorum. Emin olun Süvari Bey 6 sene boyunca okuduğum bilgileri sizin küçücük bir anınız ile öğreniyorum. Bu mektubun sonuna gelirken sizden küçük bir ricam olacak. Bizleri bilgilerinizden, anılarınızdan eksik bırakmayın. Ben ve arkadaşlarım ikinci kitabınızı sabırsızlıkla bekliyoruz.

Kendinize çok iyi bakın. Ellerinizden öperim…

Dilara

                                                                                                                                                                                            11.12.2016 Gemlik - Aliağa

Sevgili Dilara;

İlk önce dün akşam patlatılan bombada şehit olan onlarca vatandaşımız için ulusça başımız sağ olsun. Sizin jenerasyonunuza denk gelen memleketimizdeki bitmek tükenmek bilmeyen çok kötü olaylarla gençliğiniz yaşamadan geçti. O taşına toprağına aşık olduğum senin de okuduğun okulda bizim zamanımızda çay partileri düzenlenirdi. Bildiğin semaverde pişen çay değildi çay partisi. Kızlı erkekli, danslı, canlı müzikli partiydi ve 2 haftada bir bu parti yapılırdı. Müziği okul talebelerinden kurulu orkestra çalardı. Hatta o zamanlar pek meşhur olmayan Seyyal Taner de orkestranın solistiydi. Selam olsun o günlere, keşke gelmez olsaydık bu günlere!! Bana ilk mektubunu yazarken herhalde o gün denizin kenarında okulumuzun duvarlarında bir şeyler öğretmeye çalışan kaptanın aynı kişi olduğunu bilmiyordun di mi? Senin için sürprizin ötesinde bir şey olmuştur o anın resimlerine yıllar sonra kavuşmak.

Sen 21 yıllık Dilara'ysın ya, peki ben neyim? Ben de 21 yıllığım. Kiminle konuşursam hemen onun yaşına inmem gibi bir özelliğim var. Ama karşımdaki de 49 yıllık bir tecrübenin sahibi oluyor. Yani bu alışverişten her ikimiz de kazançlı çıkıyoruz. Bana kim ne kadar, kaç sayfa yazarsa ben de o kadar sayfa cevaplıyorum. Yavrularımın çoğu yazacak bir şey bulamamaktan şikâyet ediyorlar. Demek siz hiç yaşamıyorsunuz be evladım. 

Kararlı, sadık, mesleğini seven denizcilerden 50 tane toplayabilseydim biz her sene birlikte "Viya böyle" lerin serilerini çıkartırdık dedim ya. Alaka olmayınca bana da yeni kitap çıkarma hevesi gelmiyor. Yeni, güneş görmemiş halkalara sadece benimle iletişimi devam ettiren yavrularım sahip oluyor. Umarım sen de eline geçen bu fırsatı kaçırmazsın. Mevlit kandilini kutlarım.

Selamlar, sevgiler..

Beybaban

Son yıllarda bir trend yakaladım. Hanımla yaptığım konuşmaların içinde şayet bir cümle veya kelime bir şarkıyı anımsatıyorsa hemen ikimiz birden o şarkıyı söylemeye başlıyoruz.

Neydi anahtar sözcüğümüz? “O ağaç”

o zaman söyleyelim hep beraber Yusuf Nalkesen’in hicaz şarkısını. İçinizden bile söyleseniz ben sizi duyarım.

O ağacın altını şimdi anıyor musun?  

O güzel günler için, bilmem yanıyor musun?