Haliç Tersanesi, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’un fethinden hemen sonra 11 Aralık 1455 tarihinde inşasına başlanır.17 yüzyılın başlarına kadar Yüzyıl’ın başlarına kadar ahşap tekneler ve kadırga tipi gemilerin yapılmasına devam edilmiştir. Ve 1648 yılın

Haliç Tersanesi, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’un fethinden hemen sonra 11 Aralık 1455 tarihinde inşasına başlanır.17 yüzyılın başlarına kadar Yüzyıl’ın başlarına kadar ahşap tekneler ve kadırga tipi gemilerin yapılmasına devam edilmiştir. Ve 1648 yılında Uzun çarşı esnafının desteği ile ilk kalyonun omurgası kızağa konmuş ve kalyonun adına "Uzun çarşı" denmiştir. III Ahmet döneminde (1703-1730) Haliç Tersanesi'nde ilk olarak üç ambarlı tipinde savaş gemilerinin yapılmasına başlanmış ve 6 Ekim 1718'de bitirilen ilk üç ambarlı tipindeki gemi törenle ve dualar arasında denize indirilmiştir.

XI. Yüzyıl'da gemi tiplerinin değişmesi ve boylarının büyümesi nedeniyle kızaklarda gemi yapımı uzun zamana gerek göstermiş, bu nedenle gemi yapımlarını hızlandırmak için büyük bir taş havuzun yapılması gereği duyulmuştur. Bu havuz 118 m. boyunda, 20.12 m. genişliğinde ve 13.50 m. derinliğinde idi Haliç Tersanesi'nde yapılan büyük taş havuz yapımında harç kullanılmamıştır. Taşlar birbirine geçerek kenetlenecek şekilde kesilerek işlenmiş, böylece havuzun yıllar boyu bozulmadan hizmet vermesi sağlanmıştır. Yapıma, I Mahmut döneminde (1730-1754) Kasımpaşa kapısında başlanmıştır. Havuz III Selim döneminde 1788'de bitirilmiştir. Tersanede bu yıllarda, 118 toplu "Mesudiye" kalyonu (1798), 62 toplu "Selimiye" kalyonu (1895), 82 toplu "Bedi-i Nusrat", 76 toplu "Arslan-ı Bahri", 76 toplu "Asar-ı Nusret", 72 toplu "Bahr-i Zafer", 50 toplu "Mesken-i Gazi" yine 50 toplu "Nümayun-ı Zafer" gibi gemiler yapılarak donanmaya katılmışlardır.

II Mahmut döneminde, 1825 yılında ikinci bir havuzun daha yapımı gerekmiş, bu ikincisinin Kasımpaşa Deresi ile Azapkapı arasında olması uygun görülmüştü. İkinci havuz, 16 metre genişliğinde, 85 metre uzunluğunda ve 10 metre 30 santim, derinliğinde olacak biçimde yapılmıştır. II Mahmut da (1802-1839) tersaneye büyük önem vermiştir. Bu yıllarda tezgâhlarda demirden su maçunaları yapılmaya başlanmıştır. 2 numaralı havuza onun zamanında başlanmış, 1825'te sona erdirilmiştir. Bu dönemde, Haliç Tersanesi'nde 64 toplu "Nusratiye" (1835), "Tevfikiye" (1836), "Şadiye" (1836), 64 toplu "Pir-i Şevket" (1837) denize indirilmiştir. 1837'de Amerikalı mühendis F. Rhodes'in gelmesi ile ilk buharlı gemilerin yapımına başlanmıştır.

 Abdülmecit zamanında da (1839-1861) yeni bir havuza gerek görülmüş, bu üçüncüsünün ikinci havuz ile Azapkapı arasındaki alanda yapılması kararlaştırılarak işe başlanmış, Padişahın ölümü ve daha başka olaylar üzerine çalışmalar yarıda kalmış, sonra Abdülaziz döneminde (1869-1876) 1869'da havuz yapımı bitirilmiştir.

 

Böylelikle, bugünkü Haliç Tersanesi'nin faaliyet alanı meydana gelmiş olmaktadır. Havuzlar boyutları yönünden gereksinime cevap verememiş ve 1875'te birinci havuz yenilenerek uzunluğu 153 metreye, genişliği 16 metreye, derinliği de 9 metre 56 santime çıkartılmıştır.


Gemilerin havuzlanması ve havuzun kurutulması için, Ferit Halit Paşa tarafından meydana getirilen tulumbalar, sonraları buhar makineleri ile ve bugün elektrik makineleri ile yapılmaktadır.

Cumhuriyet'in kurulmasından sonra, deniz ticaret filosunu geliştirip güçlenmesi ile Haliç Tersanesi 1928 yılında Türkiye Seyr-i Sefain İdaresi Genel Müdürü (Bu günkü Türkiye Denizcilik İşletmeleri) Sadullah Güney’in girişimleri ile Haliç Tersanesi Türkiye Seyr-i Sefain İdaresi verilmiştir. Seyr-i Sefain İdaresi tersaneye baştan aşağıya yenileyerek modernleştir için çalışmalar yapmıştır, Bu çalışmalara 1 Temmuz 1933 günü kurulan Fabrika ve Havuzlar Müdürlüğü döneminde de devam edilmiş, kuru havuzlar yeniden onarılarak elden geçirilirken, tersanedeki tezgâhlar da yenilenmiştir. Gemi onarımı ile birlikte, yeni gemi yapımına hız verilmiştir.

1952 yılında kurulan Denizcilik Bankası TAO. Gemi yapımına büyük bir önem ve hız vererek "Kendi gemini kendin yap" sloganından hareketle, kendi kendini idame ettirecek duruma gelmiş ve böylece hem büyük ölçüde döviz tasarrufu sağlanmış, hem kalifiye işçi yetiştirmiş oldu. Mevcut üçkuru havuzun dışında, 70 ve 80 metre boyunda, s/4.000 dwt tonluk saç tekneler yapabilecek kızaklar kuruldu. Ayrıca, tersanenin saç ve tekne endazehane, makine atölyesi marangozhane, elektrik atölyesi boya ve diğer yardımcı atölyeler ile en iyi şekilde bir dökümhane kurularak tersane çağdaş duruma getirilmiştir. Bu Tersanede 300 aşkın Deniz vasıtası inşa edilmiştir. Bu deniz vasıtalarının birçoğu İstanbul’lulara hizmet etmektedir. Ayrıca bu gemiler halen bu tersanede bakım ve onarımları yapılmaktadır. Haliç Tersanesi 1984 yılında Türkiye Denizcilik Kurumuna. 1985 yılında Türkiye Gemi Sanayi A.Ş ‘ne 2002 yılında Gemi Sanayi’nin Türkiye Denizcilik İşletmeleri A.Ş ile birleşmesinden sonra Türkiye Denizcilik İşletmelerine 2005 yılı içinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi İstanbul Deniz Otobüslerine Bağlanmıştır, 2005 yılı sonrasında bu tersanede Kasımpaşa, Sütlüce ve Hasköy Motorbotları inşa edilmiştir. Tersanenin İDO’ya bağlanmasından sonra İDO Genel Müdürü Ahmet Paksoy bu tersaneyi gelecek nesillere taşımak ve geçmişte bu tersanede yaşananları bu günkü ve gelecek kuşaklara anlatmak amacıyla aktiviteler düzenlemiştir. Bu aktivitelerde en önemlisi Fotoğraf sanatçısı Nihal Gündüz’ün İstanbul Büyükşehir Belediyesi İstanbul Deniz Otobüsleri’nin desteğiyle hazırladığı, 50 çok özel fotoğraftan oluşan Haliç Tersanesi temalı fotoğraf sergisi, 10 Temmuz 2010 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş tarafından açıldı. Sergi, birçok özelliği bakımından ilkleri bünyesinde taşımaktadır.  1.Sergi alanı 70 bin m2. 2. Bir tersanede açılan ilk sergi 3.Sergi ziyaret saatleri hafta içi 17.00 – 20.30 sonu 10.00-17.00 arası olması. 4. Yaş sınırlandırılması olması 11 yaş altı çocuklar emniyet açısından sergiyi gezememesi. 5. Sergi Alanına gezmek için baret takma mecburiyeti Dünyada böyle bir resim sergisi açıldı mı? Açılmadı mı? Bilmiyorum. Öyle zannediyorum ki bu Türkiye de İlk açılan sergidir Bu sergi ve diğer çalışmalarından dolayı Genel Müdür Ahmet Paksoy’u kutluyorum.  Sayın Paksoy öyle ilklere adım attı ki takip etmekte yoruluyorum. Bunlardan bir tanesi geçenlerde kaybettiğimiz ressam Ömer Uluç’un resim sergisini İstanbul-9 vapurunda açması bu serginin bir özelliği İstanbul-9 çeşitli İskelelerde durarak sergiyi ziyaretçilerin ayağıma götürmesidir ki bu da ilktir. İstanbul-9 gemisinden de bahsetmek gerekilirse sayın Paksoy bu gemide yaptığı değer artırıcı çalışma sonunda hem geminin çalışma ömrünü uzatmış hem de İstanbul’lulara rahat bir yolculuk yapmalarını sağlamış bu gemileri Prof Dr Aykut Barka, Ahmet Hulusi Yıldırım Barış Manço ve isimlerini sayamadığım bir çok gemi takip etmiştir. özellikle yeni inşa ettirdiği  güzel İstanbul’umuzun ilçe isimlerini taşıyan gemiler ile seyahat etmek ise ayrı bir zevk sanki 9 çitte kürekli padişah kayığında seyahat ediyorsunuz denizle iç içe İstanbul’un panoramik manzarasını seyrederek.   Sayın Paksoy’un benim beğendiğim hizmetlerinden bir tanesi de iskelelerde yaptığı yenileme çalışmalarıdır. Kendi döneminde yapılan iskelelerin mimarisi Osmanlı İmparatorluğunun son dönemi Cumhuriyetin ilk Dönemi mimarlarından Mimar Kemalettin ile Vedat Tek’in inşa ettiği binalara benzemektedir. Bu eserleri o kadar beğenirim ki ne zaman Sirkeciye gitsem 4.Vakıf Hanı ile Sirkecide ki eski Telgraf Nazırlığı binası günümüzdeki Posta haneyi vapurla her gün önünden geçtiğim Haydarpaşa İskelesini seyretmekten büyük keyif alırım aldığım bu keyfi anlatmam için kelimeler yetersiz kalır.  Mübala etmiyorum saatlerce durur binaları santim santim incelerim her baktığım zamanda aynı keyfi alırım yeni yapılan iskeleleri de incelemeden de aynı keyfi alıyorum. Betonun sert sevimsiz hali yerine ahşabın sıcak görüntüsü insanın içini ısıtıyor inanın bu yeni iskeleler İstanbul’un güzelliğini güzellik katıyor. Çalışmalarında başarılar diliyorum Sayın Ahmet Paksoy…