Ülkemizde 19. yy.’da Osmanlı Devleti döneminde petrol arama teşebbüsleri başlamıştır, II. Abdülhamid, Musul ve Bağdat illerinde tabii halde ortaya çıkan petrol kaynaklarını 1889’da kontrol altına aldırmaya çalışır.

Sondajla petrol araştırılması ilk kez 1887 yılında Alman ve İngiliz firmalarının İskenderun Körfezi’nde Çengen köyü çevresinde '10 sondaj kuyusu açmalarıyla başlamıştır. Fakat, sonuç alınamamıştır. Trakya’da Şarköy- Mürefte- Gaziköy civarında 1898’de Halil Rifat Paşa bir kuyuda 108 m derinliğe inen sondaj çalışmaları yaptırmıştır.

Kuyudan önemsiz petrol ve gazdan başka birşey bulunmamıştır.

1899'da Osmanlı Bankası ve bir Fransız firmasının da Şarköy- Mürefte çevresinde açtığı kuyulardan da olumlu bir sonuç alınamamıştır.

M.Ü. Atatürk Eğitim Fak. Coğrafya Eğitimi Anabilim dalı Öğretim Üyesi. Yrd. Doç. Dr. Sefa Sekin’in yaptığı araştırmada: Doğu Anadolu’da petrolün varlığı ile ilgili olarak Evliya Çelebi (Cilt 4, s. 160) Van Kalesi çevresindeki mağaralardan bahsederken bunlardan birinde kayadan neft yağının çıktığını yazmaktadır.

Van Defterdarı vasıtasıyla tüccarlara bu neftin satıldığından bahseder. Daha o dönemde bölge halkının petrolü bilip, alım satımını yaptığı anlaşılmaktadır.

1912’de Kürzot çevresinde 363 hektarlık petrol imtiyaz sahası Müşîr Fuad Paşa’ya verilmiştir. 1924’de bu imtiyaz bir Fransız şirketine satılmış ve 1937’de Cumhuriyet hükümeti imtiyazı feshetmiştir.

Sonuç alınamamıştır.

Cumhuriyet döneminde 1935’de Hoşköy-Mürefte civarında 6 kuyuya daha sondaj yapılmış, yine sonuç alınamamıştır.

1954 yılında Adana’nın 20 km KD'da Hocalı köyü civarındaki sondajdan da olumlu bir netice alınamamıştır.

1960’da ise Mobil, Adana’nın 30 km KB’da Bulgurdağı’nda iyi kaliteli bir petrol bulmuştur. Güneydoğu Anadolu’da 1940’da Raman dağında 1084 ml’de petrole ulaşılmıştır.

1946’da Garzan çevresinde 1510 m'de petrol bulunmuştur.

Batman

Batman

1954’de Türk Petrolleri A.O. kurulmuştur. Batman çevresinde çalışmalar sürdürülerek 800 bin ton olan petrol üretimi 1969’da 1 milyon 154 bin tona çıkmıştır.

Mobil ve Shell’in işlettiği kuyulardan da 2 milyon 439 bin ton petrol çıkarılmıştır. Türkiye’de ham petrol Üretimi (1955-1969 arası) 1955 yılında 178,596 ton iken bu rakam 1969 yılında 3,623,192 ton çıkmıştır. Buna karşılıkta 1969 yılında 3,413,000 top petrol ithal edilmiştir.

1980 yılında 2,330.000 ton petrol üretirken 10,490,000 ton petrol ithal edilirmiştir. Bu rakamlar 1990 yılında ise 3,717,000 ton petrol üretirken 20,062,000 ton petrol ithal edilmiştir.

1970’li yıllarda üretimin tüketimi karşılama yüzdesi %47,9 iken 1990’dan sonra %15’lere inmiştir. Zira geçen süre içinde ülkemizde hem otomobil sayısı artmış hem de petrol ve türevleriyle çalışan çok sayıda fabrika kurulmuştur. 1970’de 3,5 milyon ton üretim, 7,3 milyon ton tüketim bulunmaktaydı. Oysa 1994 yılında 3,8 milyon ton üretime karşılık 25,6 milyon ton tüketime ulaşılmıştır. Böylece yılda 22 milyon ton civarında petrol ithal edilmektedir. Bu rakam Türkiye’nin tüm ithal ürünleri arasında petrolü birinci sıraya oturtmaktadır.

Petrol ithalatına ayrılan kaynaklar bir tarafa konulursa dış ticaretimiz fazlalık vermektedir. Dış ticaret açığımızda petrol ithalatı önemli rol oynamaktadır. Petrol ithalatını Suudi Arabistan, Irak, Kuveyt, İran gibi Körfez Arap ülkelerinden yapmaktayız. Zira, dünya petrol rezervlerinin %67’si Ortadoğu ülkelerinde yer almaktadır. T

ürkiye Cumhuriyeti ilk petrol rafinerisini 1930 yılında Yahudi İş adama Yaşua Behar tarafından Madeni Yağlar Tasfiye Fabrikası adıyla Beykoz’da Umuryeri sahilinde kurulmuştur.

Boğaziçi rafinerisi adıyla biline bu rafineri Türkiye Romanya İş birliği ile kurulmuştur. Rafineri Romanya’dan getirilen malzeme ve işçiler ile inşa erilmiştir. Rafineri faaliyetine devam ederken Türkiye Neft Sanayi A.Ş adını almıştır. 1934 yılında bir kısım yolsuzluklar şirket hakkında soruşturma başlatılmıştır. Şirket verilen cezalar ile ekonomik sıkıntıya düşmüştür.

Türkiye’nin ihtiyacı olan rafinerinin gelişmesi beklenirken, dört yıl sonra kapatılmıştır. Rafineri yıllar sonra sökülerek Batman’a götürülmüş donanımı ve tesisatı ile 1941 yılında Raman Tecrübe Rafinerisi kurulmuştur. Bu rafinerinin günlük petrol işleme kapasitesi 3 tondu. Bu küçük rafinerinin ihtiyacı karışlayamaması üzerine 1948 yılında günlük 200 ton petrol işleme kapasitesine sahip daha büyük bir rafineri kuruldu. ( Kaynak Türkiye- Romanya İşbirliği ile kurulan Boğaziçi Rafinerisi (1930-1934) Ercan Haytaoğlu)

Bölgede petrol üretiminin devamlı artması ve yeni kuyuların üretime geçmesi neticesinde bu tesis de yetersiz kalınca 1953 yılında aynı yerde daha geniş kapasiteli ve modern bir rafineri kurulması kararlaştırıldı. Yapımı bir Amerikan şirketine ihale edildi. 1955 yılında deneme üretimine geçildi. Batman Rafinerisi bir yıl sonra tam kapasiteyle çalışmaya başladı. 1962, 1966 ve 1972 yıllarında yeni ünitelerin eklenmesiyle kapasitesi genişletildi. 1966 yılında 700,000 tonluk yıllık kapasite 1972 yılında 1,1 Milyon tona çıkarıldı. Ürettiği petrol ürünleri etrafındaki illerin ihtiyacını anca karşılıyordu. 1960 yılına kadar ülkemizin ihtiyacı olan benzin, mazot ve diğer petrol ürünleri dış ülkelerdeki petrol rafinerilerinden işlermiş olarak geliyordu.

Döviz yokluğu veya bir başka nedenle petrol ürünlerinin gecikmesi ülke içinde sıkıntılara sebebiyet veriyordu. 1958 yılında dönemin hükümeti çeşitli nedenlerle oluşan petrol krizine çara olarak ülkemizde bir petrol rafinerisi kurmak için ülkemizde petrol ürünlerinin pazarlamasını yapan yabancı şirketler ile rafineri kurulması amacıyla bir anlaşma yapar.

M.Vatan

M.Vatan

Bu anlaşma ile kurulan Mersin’de Ataş Rafinerisi 30 Nisan 1962 yılında faaliyet geçer. Ataş rafinerisi 7 Haziran 2004 tarihinde rafineri faaliyetine son verir. Sadece depolama tesisi olarak faaliyetine devam eder. O dönemde ülkemizde akaryakıt dağıtımı alanında faaliyet gösteren California Texas Oil Corp. (CALTEX) şirketi ile Kocaeli Tütünçiftlik yöresinde bir rafineri kurulması amacıyla anlaşma imzalanır.

23 Nisan 1960 tarihinde temeli atılan o dönemdeki adı İpraş olan rafineri 24 Ağustos 1961 yılında hizmete girdi.

1972 yılında Caltex şirketi tüm hisselerini TPAO sattı. Bu rafineriyi 1972 yılında Aliağa Rafinerisi 1986 yılında ise Kırıkkale Rafinerisi’nin açılması izledi.

Bugün ülkemizde 4 adet’i Tüpraş’a 1 adeti de Azerbaycan Petrol Şirketi Socar’a ait olan 5 adet rafineri bulunmaktadır.

Gaziantep (7)

Gaziantep Tankeri

Bu rafinerinin açılması ile Türkiye Petrol ürünlerinin üretiminde büyük bir aşama kaydetmiştir; TÜPRAŞ 4 adet rafinerisi ile yıllık 28,1 milyon tonluk toplam rafinaj kapasitesi ile Avrupa'nın 7. dünyanın 28. büyük petrol rafinerisi konumundadır.

1950 yılına kadar ham petrol taşımacılığı tamimiyle yabancı armatörlük firmalarına ait tankerlerle yapılıyordu. Türkiye hem ithal ettiği ham petrole ve hem de taşımayı yapan yabancı firmalara ait gemiler için talep edilen navlunlar nedeniyle daha fazla ödeme yapmak zorunda kalıyordu.

Türk ticaret filosuna ilk ham petrol tankeri Amerikan yapımı 1943’de inşa edilen 16,628 DWT’luk Kocaeli ve 1945’de inşa edilen 3,933 DWT’luk Sivas tankerleriydi. Ardından Hayri Baran Danimarka’dan satın aldığı 1936 yapımı 14,640 DWT’luk Barbaros tankeri, Haşim Mardin aldığı 1917 yapımı 13,550 DWT’luk Raman tankeri, Nâzım Kalkavan’ın Danimarka’dan satın aldığı 1927 yapımı 13,140 DWT’luk Rıza Kaptan tankeri bulunuyordu.

Türk deniz ticareti filosuna katılan dört tankerle artık yabancı bayraklı gemilerle yapılan ham petrol taşımacılığı sona ermiş oldu.

Türkiye’nin petrol ihtiyacı 1950’lerde artmaya başladı. 1950’lere kadar donanmada ve deniz ulaşımında kömürlü gemilerin, motorlu kara taşıtlarının henüz yaygınlaşmamış olduğu bu dönemde demiryollarında da dizel ve elektrikli lokomotiflerin değil kömürlü lokomotiflerin kullanılması petrolün akaryakıt olarak kullanımının artmasına engel oluyordu.

Öte yandan yakacak ve sanayide hammadde olarak da petrol çok kullanılmıyordu. 1950’lerden itibaren hem teknolojide hem de sanayileşme ve tüketim alışkanlıklarında ortaya çıkan değişim, Türkiye’nin petrol tüketimini artırdı 1956’da dönemin Mısır Cumhurbaşkanı Abdül Cemal Nasır Süveyş Kanalının millileştirme isteği karşısında İngiltere, Fransa ve İsrail savaşı nedeniyle 26 Temmuz 1956 yılında kapanan Süveyş kanalı 1957 Nisan ayında tekrar açıldı.

Tüm petrol ihtiyacını Arap ülkelerinden karşılayan Türkiye ise eldeki mevcut tankerlerin kapasitelerinin yetersizliği nedeniyle bu durumdan çok etkilenmiştir. Bu eksikliğini gidermek için ’de Japonya Yokusuka’da bulunan Uraga Tersanesinde 1956 yılında 21,364 Batman tankerini inşa ettirmiş, Nisan 1960 yılında ise Danimarka’da A/S Nakskov Skibay tersanesinde 1959 yılında inşa edilen eski adı Aisa olan 18,694 DWT’luk Garzan tankerini satın almış.

1961 yılında ise Japonya Yokusuka Uraga Tersanesinde 21,547 DWT’luk Kaptan Asım Alnıak tankeri inşa ettirilmiş. Denizcilik Ltd. Şti. 1962 yılında Fransa Dunkergue tersanesinde kızaktan Tanax denize indirilen ancak hiç kullanılmayan 50,026 DWT’luk Ata tankeri satın alınmıştır.

Ata Tankeri

Ata tankeri o dönemde Türkiye’nin değil Dünya’nın üç büyük tankerlerinden biri idi.

Üçüncü ülkeler arası limanlarda çalışmak üzere bağlantısı yapılan ilk Türk gemisi idi. Ata tankeri Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu ham petrolün sekizde biri taşıyordu o tarihte Türkiye ithal ettiği ham petrolü Türk bayraklı tankerler ile taşıtması için Ata tankeri gibi sekiz adet tankere ihtiyaç vardı.

Ata TankeriGeldiği gün yapılan tören (2)

Ata tankeri geldi

Ata tankerini Türkiye’ye Kaptan Zeki Oktar getirmişti. Ata Tankeri Kaptan Zeki Oktar özdeşleşmişti. O dönemde Ata Tankeri Ortadoğu bölgesinde en büyük tanker olması nedeniyle de her sefer dönüşünde gazetelerde haber olarak yer almıştı.

Ata tankeri uzun yılları Akdeniz’den ve İran Körfezi’nden Ümit burnundan dolaşarak İzmit’teki Tüpraş rafinerisine ham petrol taşıdı. Bir müddet BP Londra’ya kiraya verilen Ata tankeri yirmi yaşına geldiğinde 1982 yılında Kaptan Yüksel Akçam ile son yolculuğuna çıkarak İzmir Aliağa söküm tesislerine gitti.

Süveyş Kanalı 1967 yılında 6 gün süren Arap İsrail savaşı sonrasında kapatıldı 1975 yılında tekrar açıldı. Bu dönemde kanal’dan geçecek gemi tonajı 60,000 DWT’du.

Bu nedenle eldeki mevcut gemiler belirlenen tonaj nedeniyle Süveyş kanalından geçemedikleri içinde Arap ülkeleri ve İran’da petrol nakliyatı için Ümit burnunu dolaşmak mecburiyetinde kalmaları daha büyük süper tanker diye adlandırılan tankerlerin inşasını gündeme getirdi.

Batman

Kırıkkale

Türkiye 1967 yılında Danimarka’da 1964 yılında inşa edilen Berge Racine adı ile kızaktan inen 63880 DWT’luk tanker satın alınarak Germik adı ile filosuna kattı. Ancak satın alınan Kaptan Asım Alnıak ve Batman tankerleri petrol taşımaya elverişli olmadığı için çoğunlukla Amerika Birleşik Devletleri’nden buğday ithalatında kullanıldı. Bu dönemde Şiddetle tankerlere ihtiyaç duyuyordu. 1972 yılında Japonya’da 5,935 DWT’luk Raman, 1973 yılında Japonya’dan 87,864 DWT’luk Rauf Bey ve 5,971 DWT’luk Adıyaman, 1974 yılında 146,232 DWT’luk Gaziantep 1976 yılında ise 30,290 DWT’luk Amiral Fahri Ergin ve Amiral Mehmet Ali Ülgen tankerleri inşa ettirildi.

Gaziantep Tankeri (1)

Bunların içerisinde 146,232 DWT’luk Gaziantep Tankeri o tarihlerde Türkiye’nin en büyük ilk süper tankeri idi. Bu özelliğini 1982 yılına kadar da muhafaza etti.

Gaziantep Tankerini teslim alan personel.

Gaziantep, 1995 yılına kadar Türkiye’nin ihtiyacı olan aldığı ham petrolü Basra körfezi ’den Ümit Burnunu dolaşarak İzmit’teki Tüpraş ve Aliağa rafinelerine durmaksızın taşımıştır.

Aliağa Rafinerisi

Aliağa rafinerisi

1995 yılı Beşiktaş Denizcilik ve Taşıma San. Ve Tic. A.Ş satıldı. Adı Bülent Kalkavan oldu. 2000 yılına kadar Libya ve Cezayir’den aldığı ham petrolü Aliağa rafinerisine getirdi. 1974 yılından 2000 yılına kadar Basra Körfezi ve Akdeniz’den Aliağa ve İzmit Tüpraş rafinerisine durmadan ham petrol taşıdı. Yoruldu her geminin sonun gibi onunda sonu gemi sökücülerinin ellerinde ham madde olmak üzere söküldü.

Gaziantep Tankeri'ni teslim alan Kaptan Mümtaz Diker ve Baş Mühendi. Nurettin Mükan

Gaziantep Tankeri'ni teslim alan Kaptan Mümtaz Diker ve Baş Mühendis  Nurettin Mükan

Gaziantep Tankeri inşa edildiği 1974 yılında Japonya’dan Türkiye’ye Kaptan Mümtaz Diker tarafından getirildi. Gaziantep Tankeri ‘nin Türkiye’ye gelişi sırasında Baş Mühendis olarakta Nurettin Mükan üçüncü mühendis olarakta ünlü kalp cerrahımız Prof. Dr Bingür Sönmez’in ağabeyi Bilgin Sönmez’de görev yapmıştı.

22 Eylül 1980 tarihinde başlayan İran – Irak savaşı nedeniyle Basra Körfez’i savaş alanına dönmüştü. Basra Körfezi içinde yer alan ülkelerin Dünya Petrol Rezervlerin deki payı S. Arabistan %25, Irak %9,8, B. A. Emirlikleri %9,7 Kuveyt %9,5 İran %8,7 olmak üzere toplam %63,40’dır.

Türkiye ihtiyacı olan ham petrolü bu ülkelerden karşılıyordu. Türkiye’nin elinde süper tanker olarak bir tek Gaziantep tankeri bulunduğundan ithal ettiği ham petrol taşınmasında büyük sıkıntılar yaşanıyordu.

İzmit Rafinerisi İpraş

İzmit rafinerisi

Rafineriler yeterli ham petrol gelmediği içinde Benzin, Mazot ve Likit gaz üretiminde azalma nedeniyle ülke içinde krizlere sebebiyet veriyordu.

Türkiye ham petrol nakliyesi için şiddetle süper tankerlere ihtiyaç duyuyordu. Bu yıllarda süper tanker alınması amacıyla özel sektöre teşvik verildi. Bu teşvikten yararlanan Um Denizcilik.1981 yılında 1970 yılında Fransa ‘da Chant.Neval de Ciotat La Ciotat Tersanesinde ilk adı Bloıs olan 239,703 DWT’luk Tankeri satın aldı.

Tankere Zafer M adı verildi.

Um Denizcilik Zafer M tankerinden sonra Avar, Büyük Timur, Burak, Göktürk Büyük Hun ve Büyük Selçuklu, Cerrahoğluları Umumi Nakliyat Vapurculuk ve Tic. A.Ş. firması ait M Vatan ve M Ceyhan süper tankerlerinin alımları izledi.

22 Eylül 1980 yılında başlayan İran-Irak savaşı 20 Ağustos 1988 tarihine kadar sürdü. Bu süper tankerlerde görev yapan personel İran ve Irak devletinin attığı karşılıklı füzelerin ateş topuna döndürdüğü Basra körfezinden Türkiye’nin ihtiyacı olan ham petrolü canları pahasına Türkiye’ye getirmişlerdir.

Bu dönemde Irak İran’ın ham petrol sevkiyatının engellemek için İran’dan ham petrol alan gemileri deniz hedefi olarak seçti. İran’da Irak’ın bu hareketine misilleme yapınca ‘da Körfez Savaşı tanker savaşına döndü. Bu tanker savaşında Türkiye’ye ait beş adet süper tankerimiz vurulmuştur.

Körfez sularında saldırıya uğrayan ilk Türk gemisi Zihni Denizciliğe ait Sema G tankeri oldu iki Türk denizci hayatını kaybetti.

Gemilerin bayraklarına bakılmaksızın hedef seçildiği Körfez Savaşı 1984 yılında tırmanma göstermiş 3 Haziran 1984 Um Denizciliğe ait Büyük Hun tankeri Irak jetleri tarafından bombalandı. Exocet füzesinden isabet alan Büyük Hun tankeri Makine Vardiya Zabiti Fedai Karabulut, Elektrik Zabiti Reha Yüret, yağcı Orhan Özler yaşamını yitirmiştir.

Irak jetleri 1 Mayıs 1984 tarihinde Um Denizciliğe ait Burak M tankerine Exocet füzesi ile saldırdı füze hedefi şaşırınca tanker yara almadan kurtuldu.

Irak, İran’ın ham petrol sevkiyatını durdurmak amacıyla Fransız yapımı Süper Etendard jetlerinin fırlattığı Exocet füzeleri ile 9 Temmuz 1985 tarihinde Um Denizciliğe ait Büyük Selçuklu tankerinden sonra Türkiye’nin ikinci büyük tankeri olana Cerrahoğluları Umumi Nakliyat Vapurculuk ve Tic. A.Ş. firması’na M.Vatan tankerini vurdu.

Çıkan yangın neticesinde 33 kişilik gemi personeli kurtarma botları ile tankeri terk ettiler. Tanker tam kapasite ila petrol yüklü idi olayda mürettebattan ölen veya yaralanan olmadı. Yangın neticesinde hurda haline gelen tanker 10 Mayıs 1986 tarihinde Tayvan’da Kaohsiung’a çekildi.

23 Ocak 1987 tarihinde söküldü. 4 gün sonra 13 Temmuz 1985 tarihinde yine aynı denizcilik firmasına ait olan M.Ceyhan tankeri Irak Fransız yapımı Süper Etendard jetlerinin fırlattığı Exocet füzeler ile vuruldu. Gemi de yangın çıkması üzerine gemide bulunan 38 personel filikalarla gemiyi terk etmişlerdir.

Yangın neticesinde hurdaya dönen gemi aynı yıl içerisinde sökülmek üzere satılmıştır.