ARET HOVAGİMYAN 

02 Mayıs 1935 – 16 Nisan 2021

SU ALTINDA GEÇEN BİR ÖMÜR VE S/S YALIKÖY VAPURU

Aret Hovagimyan 2 Mayıs 1935 tarihinde İstanbul’da Varlıklı bir ailenin çocuğu olarak dünya’ya gelir. Ailesinin tek çocuğudur. Aramyan Uncuyan Ermeni İlkokul ve Ortaokulunda okuduktan sonra. 1948 yılında Saint Joseph Lisesine girer. Dedelerinden kalan Babası tarafından işletilen bir kurşun boru fabrikaları bulunmakta idi .

img558

Türkiye’de 1941-1942 yıllarında varlık vergisi konulur, özellikle de gayri Müslümlere oldukça yüksek bir vergi tahakkuk ettirilir. Bu vergiyi ödemeyenlere Erzurum Aşkale’ye gönderir orada taş kıldırılırdı. Aret Hovagimyan’nın babasına gelen bu oldukça yüksek vergiyi ödenemeyince sahip olduğu Fabrika ya devletçe el konulur. Verginin geri kalanını tahsil etmek içinde evlerine  haciz  gelir. Aret Hovagimyan Liseyi bitirdikten sonra ailesi varlık vergisi nedeniyle ekonomik olarak iyi bir durumda olmadığından Yüksek tahsil yapma olanağı bulamaz. Çok iyi bir okulda okumanın avantajını kullanarak kendinden küçük yaştaki çocuklara ders vererek hayatını kazanmaya başlar. 26 adet öğrencisi olduğundan hayatını kazanmasının yanı sırada ailesine de katkıda bulunur. İyi bir anlatma yeteneği vardı ki ders verdiği çocuklar iyi notlar alıyordu bu durumdan aileler çok mutlu oluyorlardı. Ders başına 25 TL aldığı düşünülürse o dönem için büyük bir para idi. 

img560

1959 yılında askerlik görevini yapmak için Askerlik şubesine başvurur. Ancak kontenjan dolu olduğundan bir sonraki celp dönemine kalır. O dönemde Lise tahsilini yapanlar Yedek Subay olarak askerlik yapıyorlardı.  İstanbul’da kalmanın çarelerini düşünmeye başlar öğrencilerimi bırakmak istemiyordu. Bir gün mahalleden arkadaşı Teoman Ergene’ye rastlar hal hatır sorulduktan sonra askerlik konusu gelir arkadaşı da askerliğini yapmamıştır. Arkadaşı Caddebostan Türk Balıkadamları Kulübüne üye olduğunu dalgıçlık kurslarına katıldığını, kurs sonunda alacağı bröveyle bağlı olduğu askerlik şubesine başvuracağını bu sayede askerliğini Deniz Kuvvetlerinde İstanbul Çubuklu Dalgıç Okulunda yapabilme olasılığını olduğunu söyler. Aret Hovagimyan’ıda Caddebostan Türk Balıkadamlar Kulübüne başvurmaya ikna eder. Ertesi gün Caddebostan Türk Balıkadamları Kulübüne giderek kursa kaydını yaptırır. Bir Pazar günü ilk kursunu görür. Emirgan’a giderler burada dalış yapılacaktır. Her ne kadar sahil çocuğu olsa da balıkadam elbisesi giymiş değildir. İlk dalışını yapar, önde hocaları arkada talebeler derin sularda giderler suyun içinde istakoz sepetlerini suyun altının da kendine özgü güzelliği Aret Hovagimyan’ı cezbeder. Dönüşe geçilir yavaş yavaş su yüzeyine çıkarlar Hocasına durumu sorar fena değil 40 metreye indik der. Hiç dalış yapmamış bir insanın ilk dalışta 40 metreye dalması hem sakıncalı, hem de tehlikelidir. Dalgıçlık kursuna devam ettikçe bu mesleği yapabileceğini inanan Aret Hovagimyan özgüven kazanmıştı. Ayrıca hocaları da başarılı olacağından bröveye alabileceğinden şüpheleri de yoktur. Kurs biter, Aret Hovagimyan ve arkadaşları dalgıç brövesi almaya hak kazanır. 

Hayatı pahasına kazandığı balık adam brövesi ile 1959 yılın Ekim ayında askerlik şubesine müracaat eder. Böylece Deniz Kuvvetleri Komutanlığı 15.Dönem yedek subay devresine kaydı yapılır. Temel eğitimleri Yassıada’da olur. Oldukça kalabalık bir dönemdir. Bu dönemde Gemi İnşa Mühendisleri, Yüksek Denizcilik okulu mezunu kaptan ve Baş makinistler ile aralarında Aret Hovagimyan’da bulunduğu 11 Balıkadam vardır. Bu dönemin en renkli kişileri ise müzisyen Erkut Taçkın ile 2.Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün damadı Metin Toker’dir. 

img559

Temel Eğitimleri bittikten sonra dalgıç brövesi olan 11 kişi doğrudan Çubuklu Dalgıç Okuluna gönderilir. Kurslara başladıkları dönem kış mevsimi olduğu için denizde eğitim almak çok zordu. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’ndan gelen emirle önce ikinci sınıf dalgıç kursu verilir. 2.sınıf dalgıç kursu boyunca kursa katılan dalgıçlara tamamen yabancı olan ekipmanlarla dalış yapacaklardı. Önce kursa katılanlara ekipmanları tanıtırlar 1-Tabanı kurşun köseleden ayakkabı 2-Baştan (Yakadan) giyilen yekpare dalgıç elbisesi (Naylon kumaşkarışımı su geçirmez)  3- Göğüslük (Metal Bakırdan), 4- Metal, bakırdan lombozlu başlık, 5- Kurşun ağırlık,   6-Yün takım (İçe giyilen) Bu dalgıç ekipmanlarının ağırlığı 84 kilo Giyinme esnasında dalgıç başlığı göğüslüğe takılıp somunlar vira edildikten sonra dalış başlayana kadar öndeki lombozdan irtibat sağlanır. Dalgıç kıyafetine alışmaları içinde önce karada yürütülür dalgıçlar elbiseye iyice alıştıkları zamanda eğitimlerine özel havuzlarda devam ederlerdi. Birkaç haftalık eğitimden sonra denizde dalışlar yapmaya başlarlar İstanbul Boğazının çeşitli kıyılarında dalış yaparlar mevsim kış olmasına rağmen yün takımla giyilen dalgıç elbisesi su geçirmediğinden dalgıçların üşümeleri söz konusu değildir. 2.sınıf dalgıç kıyafeti ağır olduğundan dalgıçlar deniz dibinde yürüyebilirler. Bir engeli aşmak isterlerse de tahliye vanasını kısıp elbise içerisindeki hava miktarını artırarak kendisini hafifleterek engeli aşarlardı. Dalgıç kendisini hafifletmek için dalgıç kıyafetinin içindeki havayı kontrol altında tutması gerekir. Yoksa balon gibi şişer yüzeye adiden çıkma tehlikesi yaşar ki buda çok tehlikelidir. Bu dönemde dalgıç brövesi olan bu 11 kişi dalgıç ve balıkadam olarak yetiştirilen ilk ve son yedek subaylardır. 

Çubuklu Dalgıç okulunda okurken bir gün marşlarla uyanırlar, 27 Mayıs ihtilali olmuştur. Sokağa çıkma yasağı olduğu için o gün okuldan çıkmalarına izin verilmez sokağa çıkma yasağı nedeni ile de mutfak personeli işe gelemediği içinde yemek çıkmaz aç kalırlar ne yapalım diyerek kara kara düşünürlerken o günlerde okulun önünde yakalanan köpek balığını görürler ve köpek balığını yemeğe karar verirler. Köpek balığını bir ağaca asarlar derisini soyarlar çıkan löp etleri dilimlerler kızartırlar bütün okulu ağır bir balık kokusu salar Mutfakta buldukları soğanlarla birlikte yerler. Bir gün sonra Okul komutanına köpek balığının akıbetini anlatmakta zorlansalar da komutanın anlayış göstermesi ile olay tatlıya bağlanır. 

Kurs başarı ile bitirildikten sonra Heybeliada’da Diplomalarını alırlar ve yedek subaylığa hak kazanırlar.  Aret Hovagimyan bir şok yaşar İhtilalden sonra çıkan bir kanunla yedek subayların görev yerleri kura ile belirlenecektir. Kura sonucu Gölcük Üs komutanlığı çıkar burada Deniz Orduevi Müdür Yardımcısı olarak atanır. Bilahare de üs komutanı’na mesleğimle ilgili bir yere atanırsam Deniz Kuvvetlerine daha faydalı olacağını söyler bunun üzerine de Derince’ye atanır. Buradan her hafta sonu İstanbul’a gider öğrencilerine ders verir  

1961 yılın Mayıs ayında askerlik görevi sona erer ve Terhis olur. Arkadaşları Teoman Ergene ve Metin Sütuna ile buluşurlar konuşma esnasında o zamana kadar su altı hizmetlerinin adresi olarak Galat köprüsünün altında ki kahve bilinirdi. Su altı hizmetlerinin daha profesyonel şekilde yapılabilmesi için bir şirket kurulması günün koşulları çerçevesinde cazip olacağını arkadaşlarına anlatır bu fikir onlarında hoşuna gider 29 Eylül 1961 tarihin de şirketlerini kurarlar şirketin adı ortaklarının adlarının ilk iki hafilerinden oluşur. Metin’in ME si Teoman’ın TE’si Arat’in AR’ ı yanyana gelince şirketin adı METEAR olur.

1962 yılında İstanbul Ayvansaray ’da 8,15 m boyunda 2,35 metre eninde karpuz kıç olarak adlandırılan ahşap bir tekne yaptırırlar. Teknenin yapımı bitince Lister marka hava soğutmalı dizel bir makine ile Teknos marka çift kafa kompresörü konulur. Kompresöre hava tankı ve hava filtrelerin bağlantısı yapılarak nargile sistemi kurulur.  Çok güzel bir dalış teknesi olmuştur. Ancak günümüzde ki gibi denize yönelik projeler olmadığı içinde iş arayışlarına girerler. Sonunda ortakları ile birlikte süngercilik yapmaya karar verirler tekneyi bir gemiye yükleyip Bodrum’a gönderirler. Tekneleri ile süngercilik yapamayacaklarını anlarlar makinasız hizmet dışı fok isimli bir 10 tonluk bir çektirmeyi kiralarlar. Kısa süren sünger avcılığında sonra 90 kilo sünger toplarlar. Bu süngerlerin satışından elde ettikleri gelir bankadan aldıkları kredinin ödenmesine ancak yeter. Süngercilik onları tatmin etmez, zor iştir süngercilik tası tarağı toplarlar İstanbul’a dönerler. İstanbul’a dönüşleri ile birlikte asıl uzmanlık alanları olan su altı teknik hizmetlerine yoğunlaşırlar.

Karadeniz’de Eşek adası civarında 1500 ton dökme mısır taşıyan yabancı bayraklı Atos isimli bir gemi batar gemi 20 metre derinliktedir. Yapılan anlaşmada İçindeki yükün boşaltılması, çıkan mısırların kurutulması ve kurutulun mısırların bir başka gemiye teslim edilmesi gerekmektedir. Atlas marka bir kompresör alınır, kompresörle Airlift teşkilatı kurup batan gemideki mısırları boşaltmayı amaçlarlar. Airlift sığ olmayan sularda deniz dibinden kum, çamur ya da tanecikli malzemelerin emilmesi için kullanılan bir sistemdir. Batan gemideki mısırların tahliyesi için 100 ton taşıma kapasiteli ağaç motor kiralanır. Bazı kişiler bu sistemin bu işte kullanılamayacağı hususunda görüş bildirmesine rağmen METEAR şirketi bunu denemeye karar veriler. Airlift teşkilatı kurulur sistem çalışmaya başlar başlamaz,  Airlift borusunun deşarj azından suyla beraber mısırda akmaya başlar. Mısır taneleri ahşap motorun ambarlarını hızla doldurur. Kullandıkları bu sistemle Türkiye’de bir ilki gerçekleştirmişlerdi buda şirketin piyasada daha çok tanınması sebep olmuştur. 

Şirketin Gazal ve Kartal Römorkörü adı ile iki adet deniz vasıtası olmuştur. Bu deniz vasıtaları tarihimizde önemli görevler üslenmişlerdir. 

GAZAL: 1910'da Capelle ald Ysel'de H. Vuijk & Zonen tezgâhlarında römorkör olarak inşa edildi. 182 gros tonluk olup teknesi çelik saçtandı. Uzunluğu: 30,1 metre, genişliği: 6,7 metre, su kesimi: 3,1 metre idi. G.T. Gray yapımı bir adet 2 silindirli compound buhar makinesi vardı; 12 mil hız yapıyordu. 1912'ye kadar İstanbul sularında R.A. Grech adına İngiliz bayrağı altında ve Underwriter adıyla çalıştı. 1912 yılında Osmanlı hükümeti tarafından alındı. 1921'de Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetine geçti, 1923 yılı Aralık ayında da Seyr-i Sefain İdare­si'ne devredildi. 1967 yılında Metear şirketince satın alındı. Gazal İstanbul’dan kaçarak Milli Mücadele emrine girerek Rusya’dan silah taşımanın yanında Karadeniz’de Rusya’dan silah taşıyan gemi ve motorlara koruyuculuk yaptı.  07 Ekim 1922 tarihinde Yunanlı Armatör ait Urania gemisini esir aldı. Samsun adı verilen gemi silah taşıma işlerinde kullanıldı. Savaş sonrası Samsun gemisi Türkiye Seyr-i Sefain İdaresine verildi.  01 Ocak 1939 tarihinde Ereğli’de battı. Metear şirketince satın alınan Gazal Römorkörü Kum taşımak amacıyla gemi haline getirildi 28 Ocak 1968 tarihinde çıkan bir fırtınada Marmara Denizinde battı.  

KARTAL: 1911 yılında Hollanda ‘da saç tekne olarak inşa edildi81 grostonluk eni: 22,90 metre eni:5,10 metre su kesimi: 2,50 metre 1 adet İskoç buhar kazanı 220 beygir gücünde kömürle çalışan tripil motoru vardı. Hızı 8,5 mildir. 1974 yılında Metear şirketine satıldı. 2000’li yılların başlarında tekne artık kullanılamaz hale gelince Tuzla Aydınlı Koyu’da Holiday İnn Otelinin önüne demirlendi. Kartal Römorkörü 2016 yılında aralarında Tümamiral (E) Cem Gürdeniz, Kaptan Levent Akson, Arif Ertik, Gökhan Karakaş. İbrahim Benli ve Tansel Timur’un bulunduğu kişilerce yapılan titiz bir çalışma sonucunda, 13 Kasım 1918 tarihinde Trenle İstanbul’a Mustafa Kemal Paşa İstanbul’u işgal eden 55 parça savaş gemisinin geçişini bekledikten sonra Haydarpaşa İskelesinden Karaköy rıhtımına giderken Sarayburnu ile Dolmabahçe sarayı önüne demirleyen 55 adet savaş gemilerinin arasından geçerken gözyaşlarını tutamayarak ağlayan yaveri Cevat Abbas’a  “ Ağlama Çocuk geldikleri gibi gidecekler “ sözünü söylediği deniz vasıtası olduğu anlaşılır. Müze gemi olarak kullanılmak üzere Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Pendik Tersanesinde restore edilmektedir.  

Aret Hovagimyan ve ortakları Alçı taşı yüklü Gezgin isimli çektirmenin Çıkartılması, İstanbul Ortaköy’de bulunan Büyük Mecidiye camisi rıhtımının inşaatı, İzmit körfezi Dilburnu bölgesinde bulunan batık Heybetnüma (Eski İsmi Agatocle) gemisin bakır olan yükünün çıkarılması, Zonguldak Kozlu açıklarında 90 ton demir, 120 ton çimento yükü ile batan ve 64 metre derinlikte bulunan motorda bulunan 90 ton demirin çıkarılması, İstanbul Kumkapı açıklarında batan ve 27 metre derinlikte bulunan Bulgaristan Bayraklı Primorsko gemisinin çıkarılması, Sapanca gölü içerisine su borusu döşenmesi, Sinop Akliman mevkiinde batan 2500 DWT’luk Toros I tankerinin kurtarılmasında, İstanbul Yenikapı açıklarında batan ve 27 metre derinlikte bulunan Oruç Reis Tankerinin kurtarılması, Çanakkale Kumkale civarında karaya oturan M/V Frozen Saılor’ın kurtarılması, Bozcaada Mermer Burnu bölgesinde karaya oturan canlı Hayvan gemisi Rabunion I kurtarılması, Rahmi Koç Müzesi’ne ait Tuzla Aydınlı koyunda yarı batık durumda olan 68 Güzelhisar vapurunun kurtarılması, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na ait Marmaris Aksaz deniz üssü rıhtım inşaatının yapılması ve buna benzer kurtarma ve deniz inşaatlarında görev almıştır. Bu işleri arasında da 1969 yılında kütük yüklü Karadeniz Kefken açıklarında fırtına nedeniyle karaya oturan S/S Yalıköy gemisini hikâyesi ise bir başkadır. 

Yalıköy Vapuru 1918 yılında Belçika’da Hasselt Erven Aller tersanesinde bir Hollanda firması için yük gemisi olarak inşa edildi. İlk adı GRONINGEN oldu. 460 gros, 206 net 525 DWT’luktu. Boyu:45,71 metre eni.7,63 metre su çekimi 3,44 metre idi Hollanda Roterdam Macchf Delfshaven yapımı 300 IHP gücünde ana makinası vandı.1924 bir Belçika firmasına 1926 yılında bir Hollanda firmasına satıldı adı değişmedi. 1930 yılında bir Alman firmasına satıldı adı HANS CARL oldu. 1933 yılında M Tahsin Cerrahoğlu tarafından satın alınınca adı YALIKÖY oldu. 1959 yılında Mehmet ve Kazım Kaptanoğlu firmasına satıldı adı değişmedi. Ana makine kıç tarafa alındı ve Deutz yapımı 500 BHP gücünde dizel ana makine konuldu.  1969 yılında Karadeniz Kefken civarında fırtına nedeniyle karaya oturan Yalıköy gemisinin sahibi Kazım Kaptanoğlu Aret Hovagimyan’ı arayarak geminin bulunduğu yerden çıkarılmasını talep eder. Gemi sancak tarafından kıyıya yaslanmış, baş tarafı ise Ereğli’ye bakar bir vaziyette bulunuyordu. Her iki ambar ağzı açık yarıya kadar su seviyesini altında bulunuyordu gemini durumunu inceden inceye inceledikten sonra armatör ile geminin kurtarılması amacıyla bir anlaşma imzalanır. 

Kurtarma işi için gerekli tüm malzemeleri şirketlerine ait Gürada motoruna yükleyerek kurtarma işinde çalışacak personel ve dalgıçlarla birlikte geminin bulunduğu Kefken’e giderler. Öncelikle geminin taşıdığı yük olan ve ambar ağzının kapatılmasına engel teşkil eden kütükler temizlenir. Geminin fırtına sırasında etrafa saçılmış saç ambar kapakları çıkarılır ve tekrar kullanılmaz üzere gereken tamirat yapılır. Düşünceleri ambar kapaklarını kapatıp suyu tahliye ederek gemiyi yüzdürmektir. Yapılan sualtı kontrollerinde gemide gözle görülür bir yara ve yırtık bulunmadığı görülür. Her iki ambar ağzı kapanmış brandaları çekilmiş suyu pompalamak için hazırlıklar tamamlanmıştır. Gürada motoru geminin iskelesine aborda olur ve tulumbalar çalışınca sular boşalmaya başlar, yaklaşık iki üç saat sonra gemi bulunduğu yerden yavaş yavaş çıkmaya başlar. Yüzecek gibi görünürken ufukta kara bulutlar görünmeye başlar. Yirmi dakika sonra beklenmedik bir fırtına çıkar. Bu arada geminin bordasına aborda olan Gürada motoru fırtına nedeniyle geminin iskele tarafına devamlı çarparak tehlikeli bir durum arz ediyordu.  Geminin yanından ayrılması pek kolay olmaz. Sonunda çeşitli manevralarla gemiden ayrılmayı başarırlar. Bu arada kıçta bulunan halat pervaneye sarılır Dalgıç Apdi can havli ile suya atlayıp şafta sarılı halatı keser böylece motorun ana makinasını çalıştırmayı başarılar geminin yanından hızla uzaklaşırlar Dalgıç Apdi’yi denizden alamazlar Dalgıç Apdi karaya çıkar zar zor karadan yürüyerek Kefken Sahil Kurtarma istasyonuna sığınır. Gürada motoru da dalgalarla boğuşarak Kefken adasına sığınır. 

Fırtına bir hafta sürer bu arada Gürada motorunda oluşan hasarlar tamir edilir. Tabi bu arada geminin durumu merak konusudur. Fırtına yavaş yavaş diner ve tekrar gemiye gidilir ambar brandaları lime lime olmuş, dalgalar ambar kapaklarının bozmuştur. Mataforalarda asılı bulunan filikaları dalgalar alıp götürmüş. Durumu geminin armatörü Kazım Kaptanoğlu’na bildirilir Kefken’e geleli 58 gün olmuştur. Çalışmalara tekrar başlarlar geminin ambarları kapatılmış ertesi gün gemiye yüzdürmeyi hedeflerler geminin sahibi armatör Kazım Kaptanoğlu’na haber verirler. Kazım Kaptanoğlu ertesi gün Kefken’e gelir gemini kuru tarafı olan baş ambarının üstüne durur haydi çocuklar başlayın der. Motopomplar çalışır sular boşalmaya başlar gemi iki saat sonra gemi olduğu yerden su üstüne çıkmaya başlar kaderin garip bir cilvesi olarak yaşadıkları ve canlarını zor kurtardıkları fırtınaya tekrar yakalanırlar, ortalık toz duman olur geminin armatörü Kazım Kaptanoğlu ayağı kayar ve denize düşer zorda olsa denizden alırlar ve Kefken adasına doğru giderler tekneden hayli uzaklaştıktan sonra geminin armatörü Kazım Kaptanoğlu gemiye bakıp “ BU GEMİNİN SOFRASI KALKMIŞ SİZ BANA MAKİNAYI ALIN” der. Gemide 550 beygirlik dizel makina bulunuyordu hava düzeldikten sonra geminin makinasını yerinden çıkarıp alırlar. Armatör Kazım Kaptanoğlu az da olsa emeklerinin karşılığını verir. Gemiye ilk gittikleri zaman Kefken yolundaki buğday tarlasındaki buğdaylar yeni yeni yeşermeye başlarken Kefken ’den dönerken Buğday tarlalarında buğdaylar altın sarısı olmuş hasat olmaya başlanmıştı. 

Türkiye’de sualtı sektörünün öncülerinden olan bu alanda ülkeye büyük hizmetler veren Aret Hovagimyan’ı rahmet ve minnetle anıyoruz .

img567

img565

img564