Yazılı tarihte, kılavuzluğu konu eden en eski kaynak M.Ö. 1700 yıllarında Babil'de yazılmış olan Hammurabi Kanunları'dır. Bu kayıtlarda kılavuz kaptanlardan bahsedildiği görülmektedir. Hammurabi Kanunları'nda konu edilecek kadar önemli bulunduğuna göre, k
Yazılı tarihte, kılavuzluğu konu eden en eski kaynak M.Ö. 1700 yıllarında Babil'de yazılmış olan Hammurabi Kanunları'dır. Bu kayıtlarda kılavuz kaptanlardan bahsedildiği görülmektedir. Hammurabi Kanunları'nda konu edilecek kadar önemli bulunduğuna göre, kılavuzluk o dönemde de deniz-insan ilişkisinde temel gereksinimlerden biriydi. İstanbul Boğazı'nda çok eskide beri kılavuzluk hizmetleri bir şekilde yapılmakta idi. Yol gösterme işini ilk kez Boğaz'da düzenli olarak yapanı Cenevizlilerin yaptığı bilinmektedir. Cenevizler Boğaz'ın iki yanına inşa ettikle hisar ve kalelerle, geçiş yapan gemilere yol gösterdikleri gibi, güzergâhı iyi bildiklerinden, zaman zaman ticaret gemilerine kılavuzluk da yapmışlardır.
Osmanlı İmparatorluğu dönemi de, Boğaz'da sistemli bir biçimde kılavuzluk hizmeti verilmiyordu. Ancak bazı şahısların bu işi yaptığı biliniyor.
Süleyman Nutki Bey; (Bu kişi, İstanbul Teknik Üniversitesi Gemi İnşaiye Kürsüsü Başkanlığı da yapan Ord. Prof. Ata Nutku Bey'in babasıdır.) Denizcilikle ilgili çevrelerin bile adını pek duymadıkları bu çalışkan, azimli ve fedakâr kaptanın kılavuzluk tarihinde çok önemli bir yeri vardır. Bunu da yine kendisinin yazmış olduğu "İstanbul Limanıyla Boğazlarda ve Marmara Havzası'nda Kılavuzluk ve Römorkör Teşkilatı Safatına ait SİYAH KİTAP" isimli çalışmasından anlıyoruz. Süleyman Nutki Bey donanmadan emekli bir kaptandır. Kitabın basım yeri "Matbaai Bahriye", tarihi ise (1336)1920'dir. .
Kılavuzluk konusunda, elimizde bulunan en iyi kaynak bu kitaptır. Süleyman Nutki, kitabın başlangıcında, ünlü bir denizci sözünü nak1ediyor "Deniz eksik tanımaz." Kaptanımız devamla; denizde ihmal edilen en küçük tedbirin bile bir zaman Sonra denizcilerin önüne devasa girdaplar olarak çıkabileceğini, can ve mal güvenliğini tehdit edebileceğini belirtiyor. Kılavuzluğun önemini vurguladığı ilerleyen sayfalarda, bir de çarpıcı örnek veriyor ve diyor ki: "Mesela; kılavuzsuz olarak köprülerden (Haliç'deki köprüler kaydediliyor) girmekte ısrar eden bir kaptan Galata Köprüsü'nü parçalasa ve meydana gelen hasarın bedelini ödese bile, köprünün tamiri müddetince koca İstanbul şehri ahalisinin iktisatına vurulan darbeyi kim tazmin edebilecektir? Diye soruyor. "Sonra" diyor kaptan,"yine kılavuzsuz olarak İstanbul Limanına gi-ren bir gemi içinde iki-üç bin yolcu taşıyan Şehir Hatları vapurlarından birine çarpıp devrilmesine yol açarsa?""Meydana gelebilecek bütün bu zararların sorumluluğu esas olarak kime aittir?" diye soran Süleyman Nutki, cevabını da kendisi veriyor: Hükümet-i mahalliye. Ve sonuca geliyor; bu denli önemli bir alan ihmal edilmeye gelmez. Mal, can ve kıyı emniyetinizi sağlayacak olan devletten başkası değildir ve devlet kılavuzluk hizmetlerini bizzat yürütmelidir. Kaptanımız bu takdimden sonra yıllar öncesine dönüyor ve bize tarihi aktarmaya başlıyor. Yıl 1308 (1892). İstanbul Boğazı'nda o yıllarda Cenevizli, Maltalı ve Rum bir kısım denizci özel kılavuzluk hizmeti yapmaktadır. Yaşlı bir Rum kaptan, kurmuş olduğu bir şirket hesabına, hazineye yapacağı yıllık belirli bir ödenek karşılığı kılavuzluk imtiyazını almak için Bahriye Nezareti'ne başvurur.
Dönemin Bahriye Nazırı Hasan Hüsnü Paşa dilekçeyi inceleyecek bir komisyon oluşturur. Süleyman Nutki Bey Bahriye'de kaptandır ve bu komisyon içinde görevlendirilen şahıslardan biridir. Mesele incelenir ve oldukça önemli olduğu sonucuna varılır. Hazırlanan rapor Nezaret'e iletilir ve yıllar geçer... Hiçbir girişimde bulunulmaz. Ta ki 1908 yılına kadar. O yıl Meşrutiyet ilan edilmiştir. Yeni yönetim ileriyi görebilen, girişimci ve işbilir kişilerden oluşmuştur. 19l4'te yeni bir komisyon kurulur ve kılavuzluk dosyası yeniden ele alınır. Kurulan bu ikinci komisyonda da Süleyman Nutki görevlidir. Geçen yıllar içinde kaptanımız yaptığı araştırmalarda kılavuzluk konusunun önemini daha fazla kavramış ve yaptığı hesaplar sonucunda bu girişimin hazineye oldukça yüklü oranda gelir sağlayacağı kanaatine ulaşmıştır. Komisyon mükemmel bir nizamname hazırlayıp yetkililere sunar. Bu arada Kaptan Nutki Bey 1910 yılında emekli olur ama bu işteki bilgisinden ötürü göreve çağrılır. İşte tam bu sırada 1. Dünya Savaşı patlak verir ve her şey allak bullak olur. İmparatorluk içindeki denizlerde görevli tüm özel ve tüzel kişilikler Bahriye Nezareti'ne bağlanır. Kılavuzluk işini yürütmek üzere önerilen Osmanlı Seyr-i Sefain İdaresi de bütün savaş yıllarında ülkenin savunulması için görev alır. Tabii yapılacak bütün yenilikler ertelenir.
Süleyman Nutki Bey savaş yıllarında da bu işin peşini bırakmaz. 1917 yılında Bahriye Nazırı’na bir telgraf çekerek kılavuzluk kurumunun bir an önce oluşturulmasının önemini belirtir. Kaptanın gönderdiği telgraf ve yazdığı dilekçeyle Nezaret ilgilenir ve bu konuda girişimde bulunacağını kendisine iletmiştir. O yıllarda müttefikiniz olan Almanlardan bir deniz binbaşısı İstanbul Boğazı'nda kılavuzluk hizmeti yaptırarak bu işten gelir sağlamaktadır. Bahriye Nezare-ti'nde kılavuzluk teşkilatının kurulması gerektiği yolundaki emir Topal İsmail Paşa'ya iletilir, fakat Paşa'nın yukarıda bahsi geçen Alman Binbaşı Kohen'le ilişkisinden ötürü bu girişim yanda kalır. Emekli kaptanımız yapmış olduğu başvuruyu takip ederken hiç de hoş olmayan davranışlarla karşı karşıya kalır. Belirttiğine göre kendisine kötü davranılır.
Kılavuzluk teşkilatının kurulma öyküsü savaşın bitip mütareke yıllarının başlamasıyla devam eder. Bahriye Nezareti'nde, Süleyman Nutki'nin de övgüyle söz ettiği Hüseyin Rauf (Or-bay) Bey bulunmaktadır. Kaptanımız 1918 yılında hemen yeni bir atak yaparak Rauf Bey’e durumu anlatan bir mektup yazar Rauf Bey de bunun üzerine Osmanlı Seyr-i Sefain İdaresi'ne bir yazı yazarak zaman geçirilmeksizin bir kılavuzluk teşkilatının oluşturulması. Gerektiğini bildirir. Osmanlı Seyr-i Sefain İdaresi Genel Müdürü Mümtaz Bey, kaptanımızı idareye çağırarak bu görevi bizzat yürütmesini ister ve ona küçük bir oda verir. Bir masa ve iki sandalyenin zor sığdığı bu küçük oda, işte bütün bir kılavuzluk teşkilatının ilk resmi yeridir.
Bir yığın badireden sonra Süleyman Nutki Bey nihayet amacına ulaşır. Tam 28 yıl uğraştıktan sonra 1920 yılında teşkilat işlemeye başlamıştır. Ancak bu kurumun yasallaşması Cumhuriyet'in ilanından sonra, 13 Ocak 1924 günü Türkiye Seyr-i Sefain İdaresi'ne verilen Kılavuzluk ve Römorkörcülük ve Cer-i Sefain Hakkında İmtiyazın Suret-i Tatbikine Ait Talimatname ile Türkiye Seyr-i Sefain idaresi bünyesinde Kılavuzluk ve Römorkörcülük Müdüriyeti adında özel bir şube kuruldu. Kılavuzluk ve Römorkörcülük Müdürlük seviyesinde bulunurken 1939 yılından sonra şeflik olarak faaliyetini sürdürdü.
İstanbul ve Çanakkale Boğazlarında genellikle Rumların kılavuz kaptanlık yaptığı bilinmektedir. Bunların kimler olduğuna dair bir bilgiye rastlanmamıştır. Seyr-i Sefain İdaresine bağlı Kılavuzluk ve Römorkörcülük Müdüriyetinin kurulup işlerlik kazanması ile İstanbul ve Çanakkale Boğazında kılavuz kaptanlık yapmak üzere şirket bünyesine yeni kaptanlar alınır bu kaptanlar kendi bünyesinden olduğu gibi Deniz Harp Okulu mezunu olup emekli olan deniz subayları ve ameli olarak kaptanlık yapan kişilerden oluşmaktadır. Kılavuz Kaptanlık yapmak üzere kurum içerisinde ilk müracaat eden kişi Mehmet Ataullah Köprülüdür.
MEHMET ATAULLAH KÖPRÜLÜ: 1893 YILINDA İstanbul’da doğdu Baba Adı Übeydullahahrar Anne Adı: Hayriye’dir.17 Ağustos 1914 yılında o zamanki adı ile Ticareti Bahriye Kaptan ve Çarkçı Mektebi’nden mezun olmuştur. Mezuniyetinden sonra zabit namzedi olarak askere alındı askerliği sırasında 10.Kolordunun Samsun’a nakledilmesi için kullanılan Mithatpaşa Vapuru’nun 24 Teşrinisani (Ekim) 1330 (1914) tarihinde Ruslar tarafından batırılmasından sonra esir düşerek Sibirya’da 6,5 yıl süren esaret hayatından sonra 26 Temmuz 1336 (1920) tarihinde İtalyan bandıralı Semiramis vapuru ile İstanbul’a dönerek Seyr- i Sefain idaresinde köprü ihtiyat kaptanı olarak göreve başlar 20 Kasım 1923 tarihinde Kılavuz Kaptan olarak göreve başlan bu görevini 1954 yılına kadar sürdürür. Bu özelliği dolayısı ile MEHMET ATAULLAH KÖPRÜLÜ Kılavuzluk ve Römorkörcülüğün tekel olarak Seyr-i Sefain idaresine verilmesinden sonra resmi olarak göreve başlayan ilk kılavuz kaptandır. Uzun yıllar İstanbul, Çanakkale ve İzmir’de Kılavuz Kaptanlık ile Baş Kılavuz Kaptanlık yaptı. 19.09.1954 tarihinde emekli oldu.
HÜSNÜ EDEN: 31 Temmuz 1312 (1896) tarihinde İstanbul’da doğdu Baba Adı Vasıf Anne Adı Zeliha’dır. İstanbul Yüksek Ticaret Mektebinde okurken 1. Dünya savaşının başlaması ve ilan edilen seferberlik nedeniyle tahsilini yarım bırakarak cepheye koşmuş savaş bitiminde kaptanlık yapmaya başlamış 1931 yılında o zamanki adı Türkiye Seyr-i Sefain İdaresi’ne girerek kılavuz Kaptan olarak göreve başlamış bu görevini 1943 yılına kadar sürdürmüştür.
Bir soruşturma neticesinde verdiği ifadelenin bir paragrafında aynen söyle diyor. - 1940 senesinin birinci kanun (Ocak) içerisinde Silivri de karaya gidip 250 kişinin boğulduğu faciada hiçbir arkadaşım yelkenli Sefain kılavuzluğuna cesaret edemedikleri halde biltefrik meslekimdeki liyakatime itimatla gönderilmiştim. Bu geminin battığı esnada ve gecenin müthiş lodos fırtınası ve karanlığı devam anında yalnız bir fanila ile karaya çıkarak sahile çıktım hemen Silivri ye giderek vakadan hükümeti mahalliyeyi haberdarla 100 kişinin bilfiil kurtarılmasına çalıştığım tekmil Silivri kaza memur ve halkının şahadetiyle sabittir ve bundan dolayı müdriyeti umumiyemiz 50 lira ikramiye vermek suretiyle taltifte bulunmuştur.
13 Birinci kanun (Ocak) 1940 Cuma tarihli Cumhuriyet Gazetesinde çıkan haberde; Bulgar Hükümetinin aldığı bir karar ile Bulgar Hudutları haricine çıkacak Yahudilerden 380 kişilik bir cemaat Uruguay bayrağını taşıyan bir yelkenliyi kiralayarak Varna’dan Filistin’e müteveccihen yola çıkmışlardır. Bu yelkenli ve motorlu ahşap tekne evvelki gün limanımıza gelmiş, burada kumanya ve su aldıktan sonra gemiye kılavuz kaptan olarak Hüsnü Eden’i ve Sahil Sıhhiye İdaresinden bir sıhhiye memuru verilmiş, motor limanımızdan ayrılmıştır. Bulgaristanlı Musevileri hamil tekne limanımızdan ayrıldıktan sonra denize tahammül edemediğinden sabaha karşı Silivri’ye sığınmış ve bir müddet sonra oradan hareket etmiştir. Yeniçiflik mevkiinde bulunan kazıklar üzerine düşerek parçalanmıştır. Bu kaza neticesinde çocuk kadın ve erkek olarak 380 kişi denize dökülmüştür. Kazayı evvele yüzerek karaya çıkan ve Silivri’ye gelen kılavuz Hüsnü Eden haber vermiştir. İfadesi yer almıştır. Bu kazadan Kılavuz Kaptan Hüsnü Eden’nin büyük fedakârlığı sayesinde 120 kişi’nin hayatı kurtulmuştur.
13 Birinci kanun (Ocak) 1940 Cuma tarihli Yeni Sabah Gazetesinde benzer haber çıkmıştır. Konu ile ilgili olarak devam eden günlerde de haberler çıkmıştır.
Bu insanlardan başka kılavuzluk camiasının en popüler isimlerinden biriside adı Fenerbahçe kulübü ide özdeşleşmiş bir dönem başkanlığını yapmış. Değerli bir spor adamımız Mehmet Sait Selahattin Cihanoğlu
MEHMET SAİT SELAHATTİN CİHANOĞLU 10 Nisan 1311 (1895) tarihinde İstanbul’da doğdu Baba Adı: Hüseyin Selahattin Anne Adı: Sazüver’dir. İdadi (Lise) mezunudur. 20.Kasım 1928 tarihinden 16 Haziran 1938 tarihine kadar Yüksek Denizcilik Mektebi Beden Terbiyesi Muallimi olarak görev yapmış 15 Şubat 1938 tarihinden 16 Haziran 1944 tarihine kadar önce Denizbank daha sonrada Devlet Denizyolları İşletmesi’nde İhtisas Mevki olan Kılavuzluk ve Romorkörcülük Servis Şefliğinde Şef olarak görev yapmıştır. 16 Haziran 1944 tarihinde İnhisarlar (Tekel) Genel Müdürlüğü’nde bir başka göreve atanmıştır.1932-1933 yıllarında Fenerbahçe Spor Kulübünün Başkanlığı’nı yapmıştır. Başkanlığı sırasında Fenerbahçe Kulübüne ilk yabancı antrenörünü getiren kişidir.
Türk Boğazlarında ve limanlarında gecelerini gündüzlerine katıp gemilerin emniyet içerisinde geçişlerini sağlayan gemilerin limanlara güven içerisinde yanaşıp kalkmasını temin eden bu boğazların ve limanlarımızın koruyucu meleklerine yaşamları boyunca başarılar dilerim. Bu uğurda hayatını kaybeden, geçmişte kılavuz kaptanlık yapan bu aramızda olmayan tüm kılavuz kaptanları da rahmet ve minnetle anıyorum