Yukarıda ki konu malumunuz günlerdir kamuoyunun gündeminde.

İşin bilimsel yanına ilişkin olarak değil çünkü haddim değil ama uyarıcı ve farkındalık yaratma anlamında aşağıda ki kısa bilgileri girizgah olarak paylaşmak isterim.

Türk Tabipler Birliğinin sayfasında Şarbon, hastalığın bulaştığı hayvanlarla ya da hastalıklı hayvan ürünleri ile temas sonucu insanlara bulaşan hayvansal - zoonotik bir enfeksiyon hastalığıdır diye tanımlanmış.

Ek olarak hadisenin tehlikesine işaret etmesi açısından altını çiziyim ; şarbon un biyolojik silah olarak kullanılmaya çalışıldığı konusunda askeri çalışmalar olduğu biliniyor. Sır değil.

Ayrıca şarbon un salgın hastalık olarak yayılmaya başladığında o bölgede ölüm yüzdesi 80% i geçebiliyormuş. İşin şakası yok yani.

Son olarak da AFAD sitesinden aldığım bilgiyi paylaşayım ; Hastalığa yol açan B.Anthracis mikrobunun en önemli özelliği zorlu fiziksel ve kimyasal çevre koşullara son derece dayanıklı “spor” denilen yapılar oluşturmasıdır. Bakterinin kendisi yüksek ısıda kolayca öldüğü halde, bu sporlar zorlu koşullarda on yıllarca hayatta kalabilmektedir.

Yani bir kere şarbon bakterisi ülke sınırları içine icabet ettiği zaman bunu çocuklarımıza utanacağımız bir miras olarak bırakabiliriz. Ne zaman nerede tekrar bakteriyel bir salgına dönüşeceğini bilemeyeceğimiz bu hastalık köşesinde uygun zamanını bekliyor olacak.

Şarbon ile bilgilenmek isteyenlerin çok basit araştırmalarla yüzlerce bilgiye ulaşacağı muhakkak.

Şimdi gelelim şarbon mikrobu taşıdığı iddia edilen ve İstanbul´dan kalkıp Çeşme önüne demirleyen Rahmeh adlı gemiye.

Öncelikle söyleyeyim gemiyle ilgili hatırı sayılır çelişkili bilgiler var. Hala yazılı basında geminin içinde şarbonlu büyükbaş hayvan tutulduğu yazılıyor. Bakanlık ise gemi yükünü 20 Ağustosta tahliye etti diyor. Bakanlığın açıklaması bu yönde. Liman Başkanlığından da teyit edilebilir bu bilgi o zaman.

Görünen o ki doğru bilgilere dayanmayan tartışma ve gürültüler içinde işin aslını ıskalıyoruz gene. Doğru sorular sormayıp doğru analiz yapamıyor her zaman ki gibi toz duman içinde hadiseyi sulandırıyor içinden çıkılmaz hale getiriyoruz.

Benim aklıma gelen sorular aşağıda olup bu sorulara ilişkin belge ve bilgiler bütün hayvan taşıyan gemilerden denizci kanaatime göre istenmelidir. Başkaca soru eklemek isteyen dostlarımız yazının altındaki yorumlar bölümüne yazabilir.

1- GEMİLERE YÜKLENEN HAYVANLARIN HASTALIK TAŞIMADIĞINI YÜKLEME LİMANINDA HANGİ OTORİTELER TESPİT EDİYOR, ONAYLIYOR VE BUNU HANGİ PROSÜDÜRE GÖRE YAPIYORLAR.?

2- GEMİYE YÜKLENECEK HAYVAN SAYISI NEYE GÖRE BELİRLENİYOR. HAYVANLARIN HATIRI SAYILIR KISMI DENİZ SEYAHATİ ESNASINDA YETERSİZ BESLENME VE SUSUZLUKTAN DOLAYI ÖLÜYOR VE GEREKLİ TEMİZLİK YAPILMAZSA, ÖLEN HAYVANLAR ZAMANLICA BULUNDUĞU YERDEN ALINMAZSA HASTALIK ORTAMI OLUŞUYOR .( KONUYLA İLGİLİ VİDEOLARI VİCDAN SAHİBİ İNSAN ZOR SEYREDER.)

3- GEMİNİN KALKIŞ LİMANINDA SEFER İÇİN YETERLİ SU VE HAYVAN YEMİ STOĞUNU KİM DENETLİYOR ? BU KONUDA BİR BELGE VAR MI?

4- YUKARIDA SÖZÜNÜ ETTİĞİM UYGULAMALAR ÜLKELERE GÖRE FARKLILIK ARZ EDİYOR MU ? EDİYORSA HANGİ ÜLKELER BU KONUDA DAHA TİTİZ VE CİDDİ ÇALIŞMALAR YAPIYOR KURALLARA RİAYET EDİYOR HANGİ ÜLKELER DAHA ESNEK ? BU KONUDA BİR BİLGİ TABANI VAR MI ?

5- TÜRKİYEYE İTHAL EDİLEN HAYVANLARIN YÜKLEMESİ SIRASINDA DEVLET / İLGİLİ BAKANLIK MASRAFLARI İTHALATÇI ŞİRKET TARAFINDAN KARŞILANMAK ÜZERE KENDİ SAĞLIK MÜFETTİŞİNİ O ÜLKEYE BİR SURVEYÖR İLE İŞBİRLİĞİ YAPMAK ÜZERE YOLLAMAYI DÜŞÜNÜR MÜ ?

6- BU GEMİYE (M/V RAHMEH) YÜKLENEN HAYVAN SAYISI VE TAHLİYE EDİLEN HAYVAN SAYISI ARASINDA Kİ FARK NEDİR ? GEMİDE TAHLİYE EDİLMESİNE İZİN VERİLMEYEN HAYVAN KALMIŞ MIDIR ?

7- GEMİ JURNALİNE GÖRE ÖLEN HAYVANLAR HANGİ KOORDİNATLARDA ÖLMÜŞ VE BUNLARA NE YAPILMIŞTIR ? TÜRK OTORİTELERİ TARAFINDAN BU NOKTAYLA İLGİLİ BELGE VE BİLGİ İSTENMİŞ MİDİR ?

8- TÜRK KARA SULARINDA DENİZE HAYVAN ÖLÜSÜ ATILDIĞI TESPİT EDİLMİŞ MİDİR? EDİLDİYSE MUTLAKA CEZA KESİLMİŞTİR. CEZANIN MİKTARI NEDİR?

9- GEMİ TAHLİYE LİMANINA GELDİĞİNDE NE GİBİ KONTROLLER YAPILIYOR ? BU KONTROLLER NE KADAR SÜRÜYOR? GEMİYE TAHLİYE İZNİ HANGİ BELGE VE BİLGİLER ONAYLANDIKTAN SONRA VERİLİYOR.

10- TAHLİYE EDİLEN HAYVANLAR NEREDE BARINDIRILIYOR VE KESİM SONRASI HANGİ ŞİRKETLER BU HAYVANLARI TÜKETİCİYE ARZ EDİYOR? BU ŞİRKETLER HAYVANCILIK KONUSUNDA DEVLET TARAFINDAN BELGELENDİRİLMİŞ EHİL ŞİRKETLER Mİ? YOKSA İSTEYEN HERKES HAYVAN İTHAL EDİP SATIYOR MU ?

11- SATIŞ AŞAMASINDA ETLERİN AMBALAJLARINA İTHAL HAYVAN (ÜLKE BELİRTİLEREK) OLDUĞUNU BELİRTEN ETEKETLER KONUYOR MU ? YA DA SATILAN YERLERDE İTHAL HAYVAN OLDUĞUNU BELİRTEN BİLGİLERİ İÇEREN NOTLAR VAR MI ?

12- BU HADİSE İLE İLGİLİ GEMİNİ P&I KURULUŞU İLE TEMASA GEÇİLMİŞ MİDİR ? GEMİNİN P&I SİGORTACISI KİMDİR?

13- RAHMEH ADLI GEMİ İSTANBUL KALKIŞINDAN SONRA KAÇ GÜNLÜK SEYİR SONUNDA ÇEŞMEYE DEMİRLEMİŞTİR.? İSTANBUL ÇEŞME ARASI YAKLAŞIK 275-300 DENİZ MİLİDİR. BU GEMİNİN 12 MİL BİLE YAPSA 1 GÜNDE ÇEŞMEYE VARMASI LAZIM..EĞER 2-3 YA DA DAHA FAZLA GÜN DOLAŞIP GELİP ÇEŞMEYE DEMİRLEDİYSE BUNUN NEDENLERİ AÇIKLANMALIDIR. BU BİLGİ KAMUOYU İLE PAYLAŞILMALI. ARIZA YAPTI GELDİ DEMİRLEDİ DENİRSE O GEMİNİN CEBELİTARIK A GİTTİĞİNİ DÜŞÜNEREK SÖYLÜYORUM 2-3 GÜN DE İTALYA KIYILARINA VARACAĞANI BİLMEMİZ LAZIM. DOLAYISIYLA SORU ŞU ; NEDEN TÜRKİYE ?

Biz kendi idarecilerimize inanmak durumundayız. Ben inanıyorum. Hiç bir vatan evladı ülkesine şarbon hastalığını bilerek sokmaz. Bunu tartışmak bile abes. Yalnız otoriteler şeffaf ve net her türlü bilgiyi kamuoyu ile paylaşıp karanlık ,kasıtlı, kötü niyetli söylentilerin önünü kesmelidir.

Şarbon hastalığı sadece bizi değil doğacak çocuklarımızı da tehdit eden askeri saldırılarda bile kullanılan ve kullanılması düşünülen hayvansal bakteriyel bir beladır. Demokratik , çağdaş, hukuk devletinde hayvan taşımacılığı yapan gemilere hangi yasa ,kural ve konvansiyon şartları uygulanıyorsa bizim ülkemizde de aynıları uygulanıp hatta ek tedbirler de alınıp halkımız gerektiğinde bilgilendirilmelidir. Yoksa benzeri hadiselerde bilgi kirliliği şarbon gibi yayılıp halkta panik havası estirmeye başlayacaktır. Bu da hayvancılığa bağlı iş yapan dolaylı dolaysız her sektörü etkilediği gibi bilişim çağında çığ gibi yayılan yanlış haberler halkın otoriteye olan güvenini azaltacaktır.

Bir şey daha ; bu ve benzeri konularda Denizcilik ile ilgili Sivil Toplum Kuruluşlarının sessizliği bana ufka konuşmadan bakan adam portresini hatırlatıyor.

Daha önce ki yazımda da belirtmiştim bir daha söyleyeyim ; Türk Kara Suları çöplük değildir. Böyle düşünen harici ve dahili bedbahtlara bunun bedelinin ağır olacağını göstermek zamanı gelmedi mi Allah aşkına.

Bundan önceki yazıma konu olan Aliağa´da kasıtlı olarak denize Fuel Oil basan Harrier gemisinin personeli hakkında da bir şey söylemek isterim; kaçmış olsalar da sorumlu personel hakkında mutlaka tutuklama kararı çıkartılıp uluslararası kuruluşlara gerekli bildirimlerde bulunulmalı. Bu suç duyurusu olarak kabul ediliyorsa ben suç duyurusunda bulunuyorum. Ülkem adına ,balıkların adına , midyelerin , ahtapotların , yosunların, mercanların adına, denizlerde hakkı olan yaşayan ve doğacak olan bütün insanlar adına davacıyım.

Denize ve eko sisteme acımayanlara acınmamalı. Çünkü bu bir insanlık suçudur.