Ülke sorunları içinden çıkılmaz karmaşık hale geldiğinde işsizlik toplumu yoksullaştıran en can alıcı sonuç olarak ortaya çıkar.
Maalesef bizde ki hal ve vaziyet de şu anda budur. Bu durum bizatihi ülkeyi yönetenler tarafından da seslendirilmekte iş adamlarından istihdamı arttırmak işsizliği azaltmak için öz veride bulunmaları istenmektedir. İş adamlarımız da bu konuda iyi niyetli açıklamalar yapıp yardımcı olacaklarını belirtmektedirler. Herkesin bildiği üzere istihdam oranı yüksekliği ülkenin kalkınmışlığı ile paralellik arz eder. İstihdam oranı ne kadar yüksekse o ülke de o kadar gelişmiş demektir . Dolayısıyla çalışmalar, dilekler, iyi niyetli açıklamalar da hep bu amaca yöneliktir.
Peki istihdam dediğimiz şey nedir ? Bir insanı bir işte bir görevde kullanma , çalıştırma , iş alanı açma bu kelimenin sadece sözlük anlamıdır.
İstihdam kelimesinin aktif hayattaki gerçeğine baktığımızda ise ; iş gücünün ekonomiye katkısı ve iş gücünün devamlılığı gerçeğini görürüz. Yani istihdam edilen kimse ekonomik kalkınmanın bir parçası haline gelip sürekli dönen kalkınma çarkının işe yarar bir dişlisi olması gerekir ki istihdamı anlamlı kılan bir değer haline gelsin. Yoksa istihdamı çok kolay yaratırsınız. Tüm iş dallarında ödenen ücretleri yarıya indirin yarın ülkede işsizlik biter. Ama ekonominin en fazla değer üreten gelişmeye katkı sağlayan alanlarında nitelikli eleman bulamaz hale gelirsiniz. Bu da milli geliri arttıran katma değeri düşürecektir. Çünkü istihdamın özü değer ürettiğin işte çalışmayı içerir. Değer üretirsen yeni yatırımlar için artı değer ortaya çıkar bu da yeni iş alanlarını ve beraberinde refahı zenginleşmeyi getirir. Yani işsizliği azaltmak istihdamı ekonominin gerçeklerine uygun yapmak ile sıkı sıkıya bağlı terazinin biri aşağıda diğeri yukarıda iki kefesi gibidir.
Bugün bazı ülkelerin yapmaya çalıştığı gibi ithalatı kısmak , ya da devlet kadrolarına ihtiyaç olmadığı halde memur ya da işçi alımında bulunmak veya özel sektörün çok iş gücü ile az üretim yapması istihdam yaratmak değildir. İstihdam ettiğiniz her kişi artı değer üreterek ekonomiyi zenginleştirmelidir. Optimum hatta az iş gücü ile çok üretimdir istihdamın sürekliliğini sağlayan. Aksi istihdam yaratma adına bir işi dozer, kamyon , makinalar yerine kazma kürekle yapmaya benzer.
Ortak aklın da kabul ettiği üzere istihdama giden yollar çağın gerçekleri ile örtüşen ülkenin ihtiyaçlarına cevap veren meslek sahibi insanlar yetiştiren eğitim ve öğretim taşları ile döşenmelidir. Türkiye genç bir nüfusa sahip. Ülkemizin yakın ve orta gelecekte ihtiyacı olacak iş gücüne göre eğitim ve öğretim programlarının düzenlenmesi , lise ve fakültelerde ki müfredatın buna göre yapılandırılması ülkemizin hem kendi bölgesinde hem de Avrupa da güçlü bir ülke haline gelmesi açısından elzemdir. Hızla yaşlanan dolayısıyla nitelikli iş gücüne fazlasıyla yakın gelecekte ihtiyacı olacak olan Batı Avrupa ülkelerinin bu ihtiyacına Türkiye genç ve yetişmiş nüfusu ile cevap verebilir. Dolayısı ile bugün her türlü zorluklar ile karşılaştığımız Avrupa kapıları ihtiyaç duyulan ülke haline gelen Türkiye ye sonuna kadar açılacak Türkiye aranan ülke haline gelecektir. Tabii eğer eğitimde reform düzeyinde atılımlarda bulunabilirsek. Bütün bunları akıl ve bilimin ışığında yapabilirsek.
Denizcilik sektörümüz de bu bağlamda kısa ve orta vadeli eleman ihtiyacının planlamasını bilimsel verilerle bu işin uzmanı kişilere yaptırmalıdır. Niceliğin değil nitelikli niteliğin esas alındığı bir eğitim programı denizcilik sektörünü yarınlara daha güçlü taşıyacaktır. Ama hala senin okulun benim okulum yanlışlığının devam ettiği sektörün kaynaklarının belli eğitim kurumuna aktarıldığı öte yanda kapanma aşamasına gelen denizcilik meslek liselerinin olduğu bir işleyişte bu amaca erişmek şu gün itibari ile zor görünüyor.
Yıllar önce yazmıştım ; Denizcilik Eğitiminin uluslararası standartlara çıkması için Türkiye Denizcilik Eğitim Merkezi (TÜDEM) adı altında bir yapının kurulmasında büyük fayda var. Bu yapı bütün Denizcilik Meslek Liseleri, Denizcilik Yüksek Okulları ve Denizcilik Fakültelerinin eğitim ve öğretim standardını belirleyecek, bu standartların devamlılığını takip edecek, eksik ve yanlışlıklarını zaman içinde düzeltip düzenleyerek standardı hep yukarıda tutan bir rota izleyerek eğitimin ana makinası görevini üstlenecektir. Bu işleyiş sektörümüzü iyi yetişmiş denizcilerle aydınlık yarınlara taşıyacaktır. TÜDEM ayrıca okullar arası istişareyi yürüterek olanak anlamında elinde olanın olmayana yardım ettiği bir işleyişi de sağlayabilir. Sonuçta ülke çapında tüm denizcilik okullarını bağlayacak olan bu eğitim standardı ve imkanların paylaşımı dünya ölçülerinde kaliteli denizciler yetiştiren bir ülke konumuna bizi sokarken denizcilik sektöründe ki istihdamı da katma değeri yüksek bir hale getirecektir. Türk Denizcilerinin dünya çapında kendinden söz ettirmesinin tek yolu ülkemize ait standardın marka haline gelip uluslararası mecrada kabul görmesinden geçmektedir.
Bu konuda hassasiyeti ve çalışmaları öteden beri bilinen Koster Derneğinin çalışmaları sektörümüz ve ülkemiz adına çok anlamlı ve önemlidir. Koster Derneğinin çalışmaları inşallah hayata geçer ve ülkemize katma değeri yüksek üretim alanları yaratırken ulusal istihdama katkı sağlayan işsizliği azaltan milli projeler haline dönüşür.
İstihdamı yüksek, işsizliği az, sofralarda ekmeğin bol, çocukların mutlu olduğu bir dünya dileğimle herkese sevgi ve saygılarımı sunarım..