2008 de yaşanan finansal krizin yan etkilerinin aradan bu kadar uzun zaman geçmesine rağmen hala suya atılan taşın yarattığı halkalar gibi dalga dalga her tarafa yayıldığını ve her geçen gün yeni durumlar ortaya çıkardığını görmekteyiz.Kriz döneminde geli
2008 de yaşanan finansal krizin yan etkilerinin aradan bu kadar uzun zaman geçmesine rağmen hala suya atılan taşın yarattığı halkalar gibi dalga dalga her tarafa yayıldığını ve her geçen gün yeni durumlar ortaya çıkardığını görmekteyiz.
Kriz döneminde gelişmiş piyasalar olan ABD ve AB’den riskli olduğu gerekçesi ile o dönem parlayan yıldız olarak gösterilen gelişmekte olan ülkelere kaçan likidite şimdi de gelişmiş piyasalarda işlerin düzelme yolunda olduğuna dair gelen açıklamalar, üst üste gelen pozitif büyüme rakamları ve FED in tahvil alımını azaltarak sonlandırma yolunda olduğunu ifade etmesi ile ters bir dalgaya yol açmıştır.
Bu durum özellikle “net ihracatçı” olmayan ve finanse edilmesi gereken cari açık veren gelişmekte olan ülkeler açısından sorun yaratmakta ve yaratacak olarak gözükmektedir.Son haftalarda FED açıklaması ile Türkiye’de yaşanan ani para çıkışı, MB’nın kurları tutmak için milyarlarca dolar piyasaya sürmesi ve sonunda faiz silahını çekerek bu akımı durdurması konuyu çok net özetlemektedir.
Keza uzak doğu’nun sayılı büyük ekonomilerinden Hindistan’da bu sürecin dibe vurmuş Rupi ve bütçe açığı ile daha şiddetli bir şekilde yaşanacağı görülmektedir.
Türkiye ekonomisine göre çok daha büyük olan Hindistan’da ve benzeri gelişmekte olan ülkelerde yaşanacak durumun etkileri de daha büyük olacaktır.
Sonuç olarak önümüzdeki dönemde gelişmekte olan ülkeleri zor bir süreç beklemektedir.
Bir kişinin yaptığı bir açıklama dünyanın diğer ucunda ki piyasalara yön verebilmektedir.
Bu durum sorumlu konumda bulunan kişileri çok daha derin analizler yaparak düşünce açıklamalarını gerektirmektedir.
Bunu FED in son açıklamalarında “twist&rock” tabir edebileceğimiz iki ileri bir geri şeklinde gördük.
Gelişmiş ülkeler kriz sonrası normal gidişata dönüş yolunda iken bu kere krizi parlayan yıldız olarak geçirdiği ifade edilen gelişmekte olan ülkelerin bu süreçte sıkıntıya girmeleri muhtemel.
Özellikle cari açığı olan ülkeler sıcak para çekebilmek için faiz hadlerini Türkiye’de olduğu gibi arttırmak durumunda olacaklar ki bu durum ekonomik büyümeyi azaltacak ve hatta bazı ülkelerde sorun teşkil edecek bir durum yaratabiecektir.
Dolayısıyla gerek gelişmekte olan ülkeler gerekse gelişmekte olan ülkelerin politika yapıcılarının “twist&rock” yapmadan testiyi kırmadan götürmek için daha fazla koordinasyon içinde olması gerekir.
Ülkelerin (G20) artık birbirinden çok bağımsız iktisadi politika yürütmemeleri yeni çalkantılar yaşanmaması için gerekmektedir.
Tabii, gerçek hayatta işler bu şekilde yürümediğinden bir yerde ekonomik veya politik kaynaklı bir durum olacaktır.
ABD’nin teknolojik liderliğine ek olarak petrol ithal eder konumdan ihraç etme yolunda gidişi ve piyasalara “gelişmiş ülkelerde hala yatırım firsatı var” mesajı hukuki ve idari altyapısı gelişmekte olan ülkelere göre daha ileri konumda ve belirsizliğin çok daha az olduğu bu ülkeleri yatırımcı nezdinde risk algısında çok daha cazip konuma getirmektedir.
Yeni durum gelişmekte olan ülkeleri sermaye çekimi ve cari açıkların finanse edilmesi bağlamında zorlu bir sürece sokacağını ortaya koymaktadır.Türkiye’de bir dönem neredeyse sıfır noktasına gelen reel faiz durumunun tekrar yakın süreçte yaşanması uzak bir ihtimal olarak gözükmektedir…Dünya genelinde cari açık veren gelişmekte olan ülkeleri ve politika yapıcılarını kriz dönemine göre daha zor bir süreç beklemektedir…