YAVUZ VE MİDİLLİ
Bilim adamları Birinci Dünya Savaşı’nın, Avrupalı büyük güçler arasında 19.Yüzyıl sonlarında ortaya çıkan ve 20. Yüzyıl başında şiddetlenerek devam eden siyasî, askerî ve ekonomik rekabetin oluşturduğu bloklaşmaların sonucu ortaya çıktığı kabul ederler. Almanya’nın başını çektiği Avusturya Macaristan ve İtalya’dan oluşan İttifak Devletleri grubuna karşı İngiltere, Fransa ve Rusya’dan meydana gelen İtilaf Devletleri yer almış ve bu gruplar arasındaki gerilim gün geçtikçe şiddetlenmiştir.
Avusturya veliahdı Arşidük Ferdinand’ın 28 Haziran 1914 tarihinde Saraybosna’da bir Sırp milliyetçisi tarafından öldürülmesi ise savaşın görünürdeki nedeni oldu. Bu olayı bahane eden Avusturya Macaristan, Sırbistan ile gerilimi artırdı ve bir süre sonra da bu devlete savaş ilan etti. Sırbistan’ı destekleyen Rusya’da buna karşı 31 Temmuz 1914 tarihinde genel seferberlik ilan ederek cevap verdi. Almanya, Rusya’ya verdiği 12 saat süreli seferberliği durdurma konusundaki ültimatoma karşılık alamayınca 1 Ağustos 1914 tarihinde Rusya’ya savaş açtı. Daha sonra İttifak ve İtilaf grupları, karşılıklı olarak birbirlerine savaş ilan etmişlerdir.
Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasından yaklaşık üç ay sonra Osmanlı Devleti, İttifak Devletleri yanında savaşa katıldı. Aslında Osmanlı Devleti’ni İttifak Devletleri yanına iten İtilaf Devletleri’nin kendisine karşı takındığı olumsuz tutumlar olmuştur. Genel savaşın çıkmasından önce Osmanlı Devleti, İtilaf Devletleri ile bir ittifak kurmanın yollarını aramış ama her seferinde bu istekleri ret edilmiştir. İtilaf Devletleri’nin bu tutumu karşısında endişelenen ve düşmüş olduğu yalnızlık durumundan kurtulmak isteyen Osmanlı Devleti de 2 Ağustos 1914 tarihinde Almanya ile gizli bir ittifak antlaşması imzalamıştır. Osmanlı Devleti, savaşın başlaması ile beraber tarafsızlığını ilan etmiş ancak Almanya’nın artan baskıları ve gelişen olaylar karşısında bu tarafsızlığını sürdürememiştir. Osmanlı Devleti’nin savaşa fiilen katılmasını sağlayan olay, Goeben ve Breslau adındaki iki Alman savaş gemisinin İngiliz donanmasından kaçarak Çanakkale Boğazı’na gelmesi ile başladı. Bu iki gemi hükümetin onayı ile Çanakkale boğazından içeri alındı. Uluslararası hukuk kurallarına göre bunların silahtan arındırılarak bir limanda savaş sonuna kadar tutulması gerekmekteydi.
Ancak Osmanlı hükümeti, bu gemileri Almanya’dan satın aldığını ilan etti ve gemilerin isimlerini Yavuz ve Midilli olarak değiştirerek kendi donanmasına kattı. Bir süre sonra da Alman Amirali Souchon Osmanlı donanmasının başına getirildi. Aslında bu gemiler Enver Paşa’nın bilgisi dahilin de gelmişlerdi. Çünkü Enver Paşa Osmanlı Devleti’nin savaşa mutlaka katılması gerektiğini düşünüyordu. Muhtemel bir savaşta da Rus donanmasına karşı İstanbul’un güvenliğinin sağlanması gerekmekteydi. Bu iki modern savaş gemisi ile Karadeniz’de Osmanlı donanması Ruslara karşı üstün bir duruma geliyordu. Böylece İstanbul’un güvenliği de sağlanmış olacaktı.
Enver Paşa, Amirali Souchon gönderdiği 27 Ekim 1914 tarihli emirde Osmanlı Donanmasının Karadeniz’de üstünlük kurması için Karadeniz’de Rus filosunu arayarak nerede bulunursa bulunsun hücum emrini verdi. 29 Ekim’de Karadeniz’deki Osmanlı Donanması harekete geçti Muavenet-i Milliye ve Gayret-i Vataniye destroyerleri Odessa’ya Hamidiye, Berk-i Sadvet ve Midilli Destroyerleri de de Novorıssisk’e Yavuz, Samsun ve Taşoz Destroyerleri Sivastopol’a hücum ettiler. Yapılan saldırılarda Ruslar bazı kayıp ve zararlara uğramışlardır. Ancak bu baskın Enver Paşa’nın düşündüğü Karadeniz’de üstünlüğü sağlama stratejik hedefine ulaşmadığı gibi stratejik ve mali açıdan da Ruslar için büyük bir tahribat yaratmamıştır. Bu hareket sırasında bir kazancımız Yavuz Zırhlısı Sivastopol limanında bulunan Koroleva Olga gemisini yedeğine alarak İstanbul’a getirmesi olmuştur. Burada amacına ulaşan Osmanlı’yı savaşın içine geri dönülmez bir bicimde sokmak isteyen Almanya olmuştur. Bilindiği üzere İngiltere Kralı V.George, Alman İmparatoru II Wilhem ve Rus Çarı II. Nikola İngiltere Kraliçesi Victoria’nın torunlarıdır. Üç kuzenin kavgasına böylece Osmanlı İmparatorluğu ’da katılmış oldu.
Osmanlı İmparatorluğunun en karanlık günlerini yaşadığı I. Dünya Savaşında Osmanlı Ordunun komutasını ele geçiren Almanlar Alman İmparatorluğu'nun sanayi ihtiyacını karşılamak amacıyla Bakü Petrollerine ulaşmak için Doğuda bir harekât planlanır. Bu harekât için Ordunun ihtiyaç duyduğu malzemeler belirlenir. Bu malzemeler Kışlık elbise, Gıda mühimmat, Silah, uçaktır. Bu malzemeler Karadeniz limanlarına oradan da karayolu ile Erzurum’a gönderilmek üzere Bahr-İ Ahmer – Bezm-İ Alem Ve Mithatpaşa Vapurlarına yüklenir. Ayrıca bu gemilerde Bu bölgede görev yapmak üzere sayıları iki bin ile üç bin arasında askerler de bulunuyordu. Bu üç gemi 5 Kasım 1914 tarihinde İstanbul’dan hareket eder. İstanbul’dan hareket eden bu üç geminin akıbetlerini Mithatpaşa gemisinin Gemi Kâtibi Hasan Basri Efendi Yapı Kredi Yayınlarından çıkan “ Bir Gemi Kâtibinin Esaret Hatıraları “ kitabından özetle şöyle açıklıyordu; “5 Kasım 1914 Perşembe o gece bede’z-zeval(Öğleden sonra 7.30’da hareket emrini aldık Bahr-İ Ahmer – Bezm-İ Alem ile beraber rıhtımdan hareket olundu Büyükdere de gemimize gelen Liman Reisi Nizamettin Bey yolların gayet emin olduğunu hatta araba yolu gibi gideceksiniz gibi tabirat ile bizi mutmain ediyor(İçimizi rahatlatıyor) Orada Beykoz önünde karanlık bir gemi gözüküyor ise de ne olduğunu anlayamadık.
Bir aralık kılavuz gemisi işaret verdiğinden bizde peşinde olarak alaturka saat üç buçuk var idi Boğaz’a girdik o ölüm saçan mayınlan arasından Kemal-i dehşetle geçtik. Tabi gemide hiçbir fener ve aydınlık yok her taraf kapalı ve borda ve silyon fenerleri kamilen söndürülmüş idi. Bununla beraber deniz gayet durgun ve mehtap gayet güzel.
Adeta latif bir gece idi. Böylece iki saat kadar kat-ı mesafe ket ettik. Herkeste bir düşünce var. Bu aralık sol taraftan bir fener parladı bu işaret bize pek çok düşündürdü. Herhalde bizim harp gemilerimizden birisi olmasına karar verdik. Çünkü dışarıda bizim donanmanın bulunması hakkında ümidimiz pek çok idi. Zaten İstanbul’da aldığımız kapalı zarf bize her halde Ereğli üstlerinde donanmaya mülaki olmak (buluşmak) gibi büyük ümitler vermiş idi. Ve her üç geminin on mil üzere kat-ı mesafe etmesi tarzındaki emirle yolun hesabı yapılarak orada donanmanın o saatte bulunacağı gibi fikirler vermiş idi. Bizin gemi on beş mil kat edecek bir halde bulunduğundan diğerleri bize uyacak zanneder iken kömürün fenalığından beş altı mil ancak seyredebiliyoruz. Diğer gemiler bizi beklemeye mecbur oluyorlar.
Aman yarabbi ne büyük hata böylece üç gemiyi hiçbir muhafız olmadan denize çıkarmak ve içinde bu kadar eşya ve Erzak-ı Askeriye bulundurmak. Ya maazallah asker bulunsa idi, ne felakat binlerce düşünce ile o geceyi selematle geçirdik. 6 Kasım 1914 Cuma Sabah yataktan kaktım ilk işim etrafa bakmak oldu.
Ereğli üstlerine yakın bir mesafede idik Çay içip gemide bizden başka kimse olmadığından eski elbiselerimi giydim. Hava da oldukça sis var önümüzde giden Bahr-ı Ahmer ve Bezm-i Alem gemisi ara sıra sis içerisinde kayboluyorlardı. Bizde Ereğli ile Zonguldak arasında bulunuyorduk. Sahilden beş altı parça parça teknenin dumanı göründü sis ve uzak bulunması gemileri ferk ettirmiyor. Fakat sahilden gelmesi sebebi ile her halde bizim donanma olmasına hükmederek yolumuza devam ediyorduk. İstanbul’dan aldığımız kapalı zarf açılarak doğru Ünye’ye gideceğimiz ve orada Onuncu Kolordu komutanın emrine tabi olacağımız yazılı idi.
Beş altı dakika sonra top sesleri işittik sis nedeni ile ne olduğunu anlayamadık. Nihayet bizim donanma Rus donanması ile harp ediyor hükmünü verdik. Top sesleri artıyordu. Biz ise yolumuza devam ediyordu. Zaten makinede ocak çekilmiş istim az olduğundan üç, dört mil kadar hız yapabiliyorduk. Bir aralık sis dağıldı Bahr-i Ahmer vapuru geri dönmüş lakin makine kaportaları üstünde şiddetli alev ve yangın gözüküyordu ve Bezm-i Alem gemisi ise büyük bir şiddetle bombardıman ediliyordu.
Biz gene anlamadık mutlak Rus Donanmasının taarruzu üzerine bizim donanma yetişip harbe tutuştular ve bizim donanmanın verdiği işaret üzerine bezm-i Alem ve Bahr-i Ahmer geri döndüler fikri oluşmuştu. Bizde gemiyi Ereğli istikametine çevirdik lakin istimin azlığından geminin yürümemesinden dolayıda dümen makinası çalışmıyordu.Bir aralık bir geminin üstümüze gelmekte olduğunu gördük Süvari, üçüncü, dördüncü kaptanlar ile çarkçı başı köprü üstünde bulunuyorduk. Tekmil mürettebat ne olduğunu anlamak için güverteye toplanmıştı. Gelen gemi bizim Muavenet-i Milli büyüklüğünde gözüküyor bizde onlardan biri olmasına karar verdik bakıyoruz tamam yarım mil kadar kaldığı zaman birden bire baş direğine Rus bandırasını çekti o anda ilk mermi üstümüzde patladı. Mürettebat ne yapacağını şaşırdı. Süvarinin emri üzerine beyaz büyük bir masa örtüsü baş direğe çekildi is ede Ruslar ateşe devam ettiler.
Gemide kargaşa hakimdi herkes bir yerlere koşuyordu. iki kişi beybaba ne duruyorsun denize atla diyorlardı ailemi çocuklarımı göz önüne getirdim kendilerine kalben el vade ettim ne yapalım takdir-i Hüda böyle imiş diyerek son vazife-i diniyeyi icra ederek kendimi deniz attım. Ruslar son vahşet olmak üzere yüz metreden attıkları mermi yeterli değilmiş gibi son olarak gemiye bir torpil attılar. Tam bu sırada Rus gemisinden askerler denize savla atarak bizim gemicileri alıyorlardı. Bizde oraya doğru gittik bize de savla attılar tutamadık tutacak kuvvetimiz kalmamıştı. Onlarda anladılar çarmık indirdiler. Gemiye çıktık bizi soydular arkamıza birer Rus kaputu verip çırıl çıplak baş altına götürdüler. Rus askerleri sandıklarından kendi eski pantolon, fanila gibi eşyalarını çıkartıp bizlere verdiler. 7 Kasım 1914 Cumartesi Ruslara nereye gideceğimizi sorduk. Sivastopol olduğunu anladık.“
Donanmanın Odesse,Novorossik ve Sivastopol limanlarını bombalaması üzerine Rusların karşı saldırısının bizim için çok acı oldu 5 Kasım 1915 tarihinde Zonguldak limanını bombaladılar tesislerini yok ettiler. 6 Kasım 1914 tarihinde Bahr-İ Ahmer – Bezm-İ Alem Ve Mithatpaşa gemilerimizi batırdılar. Daha on gün önce Muavenet-i Milliye, Gayret-i Vataniye, Yavuz, Samsun, Taşoz Hamidiye,Berk-i Sadvet ve Midilli Destroyerleri Karadeniz de bulunan Rus limanlarını bombalayan donanma Karadeniz’e göreve gönderdiğimiz üç gemiye refakat ettirilmeyerek bu üç gemi adeta Ruslara ikram edilmiş oldu.
Bahr-İ Ahmer – Bezm-İ Alem Ve Mithatpaşa gemilerinde bulunan mürettebat ve askerlerin çok azı kıyıya yüzerek kurtulurken büyük çoğunluğu ya boğuldular yada Ruslara esir düştüler. Denizden toplanıp, Ruslara esir düşenlerin çoğunluğu esir kamplarında, tifo, tifüs gibi bulaşıcı hastalıklından, bakımsızlık ve kötü gıda veya doğal sebeplerden hayatını kaybettiler. Hayatta kalanlarsa Çarlık Rusya’nın yıkılmasından dört ile yedi yıl gibi uzun zaman sonunda esir kamplarından kaçarak Türkiye’ye dönmüşler ve yaşantılarına devam etmişlerdir. Bu üç geminin batması, içinde bulunan asker ve personelin akıbetleri hakkında resmi kayıtlarda bir bilgi bulunmamaktadır.
Bu konu hakkında basına uygulanan sansür nedeniyle bu konu hiç bilinmedi kıyıya yüzerek kurtulanlar ve sürgünden dönenlerin anlatımlarıyla da ancak çok az kişi bu olaylardan bilgi sahibi olabildi. Bu konunun ilk olarak açıklanması Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşunun 700 yılı münasebeti ile 1999 yılında Türkiye Denizcilik İşletmeleri Genel Müdürlüğü Tarih ve Sanat Merkezi Müdürü Şükrü Yaman’ın yazdığı Türk Deniz Ticareti ve Türkiye Denizcilik İşletmeleri Tarihçesi 2 adlı kitapta olmuştur.
Ne acıdır ki I.Dünya savaşı sırasında ordunun başında tüm komuta kademelerinde etkin rollerde Alman askerleri bulunmakta tabi olarak Alman Askerleri Osmanlının menfaatini koruyacak kararlar almak yerine kendi çıkarları doğrultusunda karar almışlardır. Bu savaşta Osmanlıya verilen görev Rusları oyalamaktır. Almanlar Osmanlı Rusları oyalarken Rus cephesindeki askerleri Fransa cephesine kaydırarak Fransa ile savaştan galip ayrılmışlardır. Bu üç geminin batması sonucunda istenilen malzemeler ile kışlık giyeceklerin bu bölgede görev yapan askeri birliklere ulaştırılamaması rağmen bu hareketin yapılmasında ısrar eden komutanların on binlerce askerimizi tek bir mermi atmadan soğuktan donarak şehit olmalarına adeta göz yummuşlardır. Çanakkale’de Sarıkamış’ta Galiçya’da Yemen’de Filistin’de ve bu üç gemide bulunan Şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum
CUMHURİYET: 1893'te, Rusya tarafından İngiltere, Dumbarton'da Denny Bros. Tezgâhlarında inşa ettirildi. 4.179 gros tonluktu. Uzunluğu: 113 metre, genişliği: 13,7 metre, su kesimi: 7,7 metre idi. Makinesi 3.580 beygir gücündeydi. Burnu bastonluydu. 14 mil hız yapıyordu. Önceleri Koroleva Olga adıyla çalıştırıldı. 29 Ekim1914 tarihinde Sivastopol limanında bağlı iken el konularak burayı bombalayan Yavuz zırhlısı tarafından yedeğine alınarak İstanbul’a getirildi. İstinye'ye bağlandı. Urla adı verildi. Bir ara Alman bayrağı çekilip adı Olga diye değiştirilerek Türk-Alman denizcilerine İstinye'de sabit kışla olarak tahsis edildi. Cumhuriyetin İlanı ile birlikte Türkiye Seyr-i Sefain İdaresi verildi genellikle Karadeniz Hattında çalıştırıldı. 15 Ocak 1952 günü kadro dışı bırakıldı. 1954 yılı 13 Mart'ında İtalya'ya satıldı. La Spezia'da sökülmesine başlandı.
BEZM-İ ALEM: 1 Aralık 1888'de, İngiltere, Glasgow'da, Fairfield Shipb. Eng. Co. tezgahlarında yolcu-yük gemisi olarak yapıldı. 4.527 gros, 3.286 net tonluktu.Uzunluğu: 118,1 metre, genişliği: 13,4 metre, su kesimi: 9,8 metre idi. 3.000 beygir gücünde Fairfıeld yapımı tripil buhar makinesi vardı. 13 mil hız yapıyordu. 38 adet 1. mevki, 20 adet 2. mevki kamarası vardı. Bir Alman denizcilik firmasına ait olup ilk adı Dresden'di. İlk seferine 5 Ocak 1889 günü çıktı. Önce Bremen-New York, Bremen-Sydney seferleri yaptı. Sonra1902'de de Kuzey ve Güney Atlantik sulannda çalıştı. 1903'te merkezi Liverpaool'de olan R.P. Houston & Co. finnasına satılarak Helios adını aldı. Ertesi yıl, yine Liverpool'de Union-Castle Line firmasına devredildi. 1906'da İdare-i Mahsusa tarafından satın alınarak adı Bezm-i Alem (II. Mahmud'un kadını, AbdüImecid'in annesi) olarak değiştirildi. 24 Ekim 1914'te Ereğli açıklananda Rus Sviatoj jevstafi adlı savaş gemisi tarafından batırıldı. Filonun en güzel gemilerindendi.
BAHR-İ AHMER: 1893'te, İngiltere, Newcastle'de, W.G. Armstrong, Michell &Co. tezgahlarında yük ve yolcu gemisi olarak yapıldı. 3.724 gros, 2.290 net tonluktu. Uzunluğu: 108,9 metre, genişliği: 12,7 metre, su kesimi: 7,8 metre idi. Wallsend yapımı 2.200 beygir gücünde 3 silindirli tripil buhar makinesi vardı. Saatte11,5 mil hız yapıyordu. İdare'nin büyük gemilerindendi. Önce Raland adıyla Bremen-New York, Bremen-Güney Amerika, Bremen-Baltimore arasında çalıştı.1911'de Osmanlı Seyr-i Sefain İdaresi tarafından satın alındı. O yılın şubat'ında İstanbul'a geldi. Birinci Dünya Savaşı çıkınca Donanma'nın emrine verildi. 24 Ekim1914 günü, İstanbul'dan Trabzon'a asker ve mühimmat götürürken Kandilli (Zonguldak) yakınlannda Sviata} jevstafif adlı Rus muhribinin açtığı ateşle batırıldı.
MİTHATPAŞA: 1900'de,İngiltere, Newcast!e'de Sir Raylton Dixian & Co. tezgahlarında yolcu-yük gemisi olarak yapıldı. 4.455 gros, 2.448 net tonluktu. Uzunluğu: 112,8 metre, genişliği: 14,1 metre, su kesimi: 6,7 metre}di. Sir R. Dixion yapımı 4.800 beygir gücünde 6 silindirli tripil buhar makinesi vardı. Uskurluydu. Önce Port Royal adıyla Antiller’de çalıştı. 1911'de Osmanlı Donanına Cemiyeti tarafından satın alınarak, donanmanın emrine verildi. Sonra Osmanlı Seyr-i Sefain İdaresi'ne geçti. 24 Ekim 1914 günü İstanbul'dan Trabzon'a asker ve mühimmat götürürken Kandilli (Zonguldak) yakınlarında GnevniJ, Bespokojnyi, Pronzite/'nyi ve Derzkij adlı Rus muhriplerinin ateşiyle batırıldı.