1923-2013: 90 Yıllık Cumhuriyet Döneminde Gemi SanayimizCumhuriyet dönemindeki gemi sanayimizi incelerken acaba Cumhuriyet 1923’te nasıl bir gemi sanayi teslim aldı.? 90 yıllık gelişimi incelemeye o günlere dönerek başlayalım.Osmanlı döneminde özellikle 1

1923-2013: 90 Yıllık Cumhuriyet Döneminde Gemi Sanayimiz


Cumhuriyet dönemindeki gemi sanayimizi incelerken acaba Cumhuriyet 1923’te nasıl bir gemi sanayi teslim aldı.? 90 yıllık gelişimi incelemeye o günlere dönerek başlayalım.

Osmanlı döneminde özellikle 1870’den sonra gemi sanayimizde bir atılım yapılmak istenmiş, nitekim Tersane-i Amire’nin Haliç bölümünde Türkiye’de ilk defa asırlarca yapılmakta olan ahşap teknelerden sonra 52 mt. Boyunda İZMİT adı verilen bir çelik tekne inşa edilmiş, içine de yine Haliç Tersanesi makine atölyesinde 100 HP’lik bir buhar makinesi kopya olarak yapılıp gemiye ana makine olarak konulmuş.

Arkadan Taşkızak bölümünde bir takım ilave yatırımlar yapılmış.

Alman teknik işbirliği ile Abdülmecit ve Abdülhamid adları verilen 2 adet denizaltı yapılmış, arkadan başlayan Osmanlı- Rus, Osmanlı-Yunan, Balkan savaşları başlatılan gelişmeleri bıçak gibi kesmiş.

Birinci Dünya Savaşı ve İstiklal harbinden sonra Cumhuriyetimizin kurulduğu 1923 ‘e baktığımızda Haliçteki Tersanelerde yaşlanmış Donanmanın, Seyri Sefain İdaresi ile Şirketi Hayriye’nin eski gemilerinin tamir, bakım, havuzlama ve kızaklama hizmetleri yapılabiliyordu.

Bazı büyük gemilerin tamirleri de yurt dışında yapılıyordu. Yeni inşaat faaliyetleri 1935’lere kadar hiç yoktu. İşte Cumhuriyet’in ilk yıllarında ve Denizciliğimizin ve Gemi Sanayimiz bakımsız Tersanelerde bakımsız eski gemilerden ibaretti.

Gemi Sanayimizdeki 1923 ‘ten itibaren başlayan değişim ve gelişmeleri esasen üç ayrı zaman dilimi içinde ayrı ayrı ele alıp incelemek gerekir.

  • Birinci dönem: 1923 – 1952 dönemi
  • İkinci dönem: 1952 – 1980 dönemi
  • Üçüncü dönem: 1980 ‘den günümüze kadar geçen dönem.

İlk olarak Osmanlı’dan kalma ecdat yadigarı Haliç’te, Azapkapı’dan Hasköy’e kadar uzanan bölgeye yayılmış olan Tersane-i Amire’nin parçaları olan Haliç Tersanesi, Camialtı Tersanesi, Hasköy ve Taşkızak Tersaneleri ile İstinye deki Fransızlardan devralınan İstinye Tersanesi ve İzmir deki Alaybey Tersanesinin bu üç dönemdeki değişim ve gelişmelerin kısa bir özetini son 60 yılında talebe, stajyer, mühendis ve idareci olarak içinde bulunan bir emektar olarak anlatmaya çalışacağım.

HALİÇ TERSANESİ

1923 – 1950 Dönemi

Cumhuriyet’in ilk döneminde, başlangıçta belirttiğim gibi Tersanelerimizin hiçbirinde yeni inşaat yapabilme kabiliyeti yoktu. Osmanlı’nın tamamı dışarıdan satın alınan yaşlı gemilerin tamiratı ve havuzlama işleri büyük bir kısmı Haliç Tersanemi atölyelerinde ve Taş havuzlarında yapılıyordu. 1930 yarda Tersaneye yeni tezgâh ve teçhizatlar alınarak tamir kapasitesi geliştirildi. Ayraca kızak boyları uzatılarak Tersane Şehir Hattı tipi gemileri inşa eder hale getirildi.

Nitekim 1937 yılında Van Gölünde çalışacak 32 mt. Boyunda 2 yolcu gemisi parçalar halinde yapılıp Tatvan’da birleştirilerek Van gölünde hizmete sokuldu.

1952 yılına kadar Haliç Tersanesinde bu iki gemi dışında yeni inşaat olarak küçük ebatta servis motorları, palamar motorları gibi deniz tekneleri dışında büyük bir inşa faaliyeti olamadı, sadece tamirat ve havuzlama yapılabildi.

1952 – 1980 Dönemi

1952 yılında Denizcilik Bankası kurulunca, yeni yönetim Gemi İnşa Sanayimizi geliştirmek için yeni tedbirler almaya başladı. İlk olarak, o tarihe kadar Haliç Tersanesine bağlı bir tamir atölyesi olarak çalışan Camialtı Atölyesi, müstakil bir Tersane haline getirildi. Bütün Tersanelerin yapacağı işler belirlendi. Buna göre;

Camialtı Tersanesi: Tamiratla uğraşmayacak, sadece kızak boyu da uzatılarak yük gemileri ve Tankerler inşa edecek, diğer tersaneler; Haliç, İstinye, Hasköy ve Alaybey tamir, havuzlama, kızaklama işleri ile meşgul olacak, imkanları nispetinde de yeni inşa yapacaklardı.
Bu görevlendirme çerçevesinde 1953 yılında Genel Müdür Yusuf Ziya Öniş ve Yönetim Kurulu Üyesi Ata Nutku hocamın gayretleri ile Haliç Tersanesinde ilk olarak “KARTAL” araba Vapuru’nun inşaatı başlatıldı. Tersane Müdürü Nedret Utkan, yardımcıları Celalettin Erol ve Sadullah Bigat’ın liderliğinde yeni inşaatı unutmuş kadrolar büyük özveri ve çaba ile Kartal araba vapurunu tamamlayarak denize indirdiler. Bu gemiye hurdaya çıkarılmış bir geminin ana makinesi tamir edilerek konulur, kazanı da başka bir gemiden tamir edilir. KARTAL’ı, eşi olan KABATAŞ araba vapurunun inşaatı takip etti. KABATAŞ’a da KARTAL’a konulan makinenin birebir eşi makine atölyesinde imal edilerek ana makine olarak konuldu.

KABATAŞ’IN ırgat’ı, dümen makinesi de Haliç resimhanesinde resimleri çizilerek imal edildi.Bu ikinci gemide ciddi bir katkı payı sağlanmış oldu.

KARTAL ve KABATAŞ gemilerinin inşaatları, yeni gemi inşaatında büyük bir motivasyon yarattı ve Haliç’te 1980 – 1990’lara kadar birçok yeni gemi inşa edildi. Bunların başlıcalarını aşağıda sıralayalım;

1 Adet Tren Ferisi - TCDD
1 Adet Asfalt Tankeri  - KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
5 Adet Araba Vapuru  -  Şehir Hatları İşletmesine
2 Adet Tren Ferisi - Tatvan İşletmesine
10 Adet 1500 kişilik Şehir Hattı Gemisi – Şehir Hatları İşletmesine
2 Adet AVŞA, ULUDAĞ isimli Marmara hattı yolcu gemisi – Denizyolları İşletmesine İstanbul Feribotunun donatımı.

1980’den Günümüze kadar Haliç Tersanesi

1980 – 1990 arasında Haliç Tersanesi, 70’li yıllarda planlanan 1500 kişilik Şehir Hattı gemilerinin tekne inşaatları, daha önce denize indirilenlerin de tamamlanıp teslimleri ile meşgul oldu.

1990’lı yallarda Haliç Tersanesinin işçi sayısı Haliç’in temizlenmesi kapsamında giderek azaltıldı. İnşa edilen yeni Haliç köprüsünün de gemi geçişlerine uzun süre imkan vermeyince Tersane iş yapamaz hale geldi. Uzun süre çalışmayan tezgahlar bakımsız kalan binalar tersaneyi zamanla bir harabe haline getirdi.

Nihayet 31 Mart 2008 yılında Şehir Hatları İşletmesi ve Tersane İstanbul Büyük Şehir Belediyesine devredildi. İstanbul Belediyesi, Tersaneye sahip çıkarak yavaş, yavaş ciddi bir bakıma aldı.

Şimdi Tersane, Şehir Hattı gemilerinin tamir ve havuzlama işlerini küçük bir işçi kadrosu ile yürütüyor. 558 yıl önce Fatih’in kurduğu bu tarihi Tersane, Dünyanın en eski ve çalışan Tersanesi ünvanı’nı elinde tutuyor.

Belediye bir yandan da ecdat yadigârı bu Tersanenin “Yaşayan bir Müze” olması için proje çalışmalarını sürdürüyor.

CAMİALTI TERSANESİ

1923 – 1952 Dönemi

Osmanlı döneminde Tersane-i Amirenin bir parçası olarak çalışan Camialtı Tersanesi Tersane-i Amirenin ilk defa bölünmeye uğradığı 1919 yılında Haliç Tersanesi ile birlikte “İnşaat’ı Bahriye Şirketi Osmaniye” adlı bir şirket kurularak bu şirkete devredilmiş.

Cumhuriyetin ilanından sonra 1926 yılında bu şirket lağvedilince Haliç ve Camialtı Tersaneleri “Fabrika ve Havuzlar İşl.Md.lüğü” adı altında “Seyri Sefain” idaresine bağlanmış. 1933 yılında Seyri Sefain idaresi de lağvedilince bu defa Camialtı, Haliç Tersanesinden ayrılarak ayrı bir atölye halinde ilk önce Devlet Limanları Umum Müdürlüğüne, sonra da 1938 da kurulan Devlet Denizyolları ve Limanları umum müdürlüğüne tekrar Haliç Tersanesine bağlı olarak devredilmiş.

1923’ten 1952 ‘ye kadar değişik müdürlüklere bağlı olarak çalışan Camialtı, daha ziyade tamir ve bakım hizmetleri yapmakla birlikte aşağıda önemli olanları sıralanmış küçük çapta yeni inşaatlar da yapabilmiştir.

  • Bir adet Haliç Hattı vapuru
  • Altı adet 150 HP gücünde ufak Römorkör
  • Van gölü İşletmesi için bir adet 2 Nisan isimli yolcu gemisi
  • Çok sayıda mavna ve palamar motoru.

1952 – 1980 Dönemi

1952 yılında Denizcilik Bankası kurulunca Camialtı Atölyesi, Haliç Tersanesinden ayrılarak müstakil bir Tersane haline getirildi.

Tezgah, teçhizat ilaveleri ile yeni inşaat yapmaya müsait hale getirilmeyi çalışılan tersanede 1953 yılında ilk olarak 4500 tonluk “ABİDİN DAVER” isimli bir yük gemisinin inşaatı başlatıldı ve tekne 1955 yılında maceralı bir merasimden sonra denize indirilebildi. Mevcut kızağın boyu da uzatılarak Tersaneye daha sonra daha uzun yeni bir kazak da ilave edildi.

1953 yılında “ABİDİN DAVER”le başlatılan yeni inşaatlara aşağıdaki listede önemlileri belirtilen gemiler 1990’lı yılların ortalarına kadar inşa edilerek işletmelerine teslim edildi.

1953 – 1990 arası inşa edilen gemiler

  • Abidin Daver 1953 -  4500 DWT
  • Yakıt I Tankeri 1964 - 1100 DWT
  • İstanbul Feribotu 1970- (sadece tekne)
  • Amiral Şükrü Okan - 12500 DWT Kuru yük
  • Amiral Sadık Altıncan - 12500 DWT Kuru yük
  • Burdur - 18000 DWT Bulk Carrier
  • Bitlis - 18000 DWT Bulk Carrier
  • 8 adet “K” sınıfı yük gemisi 5500 DWT Kuru yük   
  • İskenderun Feribotu

1980 ve 1990’dan günümüze kadar Camialtı Tersanesi

İnşaatına 1985 te başlanan İskenderun Feribotunun ve inşaatları ve donanımları 1990 lara kadar devam eden “K” sınıfı 8 adet 5500 DWT’luk kuru yük gemilerinin teslimlerinden sonra Camialtı yeni inşaat siparişi alamadı.

Yeni Haliç köprüsünün gemi giriş çıkışlarına imkan vermemesi üzerine Tersane 2000’lere gelindiğinde tamamen atıl hale geldi ve nihayet 15 Şubat 2013 te bu tarihi Tersane 500 yıldan fazla çalıştıktan sonra tarihe karıştı.

HASKÖY TERSANESİ

1923 – 1952 Dönemi

Tersane-i Amire’nin en küçük parçası olan Hasköy Tersanesi, 1913 te Haliç ve Camialtı tersanelerinden ayrılarak “Hasköy Atölyesi” adı altında yolcu gemilerinin tamir ve kızaklama hizmetleri için Şirket-i Hayriye’ye bırakıldı ve 1945 yılına kadar Şirket-i Hayriye de kaldı.
1945 yılında Şirketi Hayriye lağvedilip “Şehir Hatları Müdürlüğü” adı ile Devlet Denizyolları ve Limanları Umum Müdürlüğüne bağlanınca Hasköy Atölye de bir Başmühendislik olarak Haliç Tersanesine bağlandı.

Şirket-i Hayriye’ye bağlı olduğu dönemde Hasköy Atölyesinde 1937 yılında 33 mt. Boyunda 76 no’lu SARIYER isimli bir Şehir Hattı gemisinin inşa edildiği biliniyor.

1952 - 1980 Dönemi ve Sonrası

1952’de Denizcilik Bankası kurulunca, Hasköy Tersanesi’nde müstakil bir Tersane halini alarak Bankaya devredildi. Rıhtımlarının ve kızağının kısalığı nedeni ile Şirket-i Hayriye zamanında olduğu gibi bu defa da şehir hatları İşletmesinin özellikle küçük boylu gemilerinin, Haliç vapurlarının tamir ve kızaklama işleri ile meşgul olan bu küçük tersanede 1952 den 1990 lara kadar aşağıda sıralanan yeni inşaatlar da yapıldı. (1937’deki Sarıyer’den sonra)

  • Hasköy
  • Vanıköy
  • Beykoz
  • Kocataş yolcu gemileri
  • Gökçeada feribotu
  • Söndüren Römorkörü

 Ve nihayet 1994 yılında Tersane arazisi müştemilatı ile “KOÇ” ailesine kiralanarak bir nevi “Deniz Müzesi” ne devredildi ve tersane vasfı yok oldu.

İSTİNYE TERSANESİ

1912 – 1952 Dönemi

1912 yılında Fransız Saint Nazair Firması tarafından, Boğazdan geçen ve İstanbul Limanına gelen gemilerin acil tamir ve havuzlama işlerini 3500 tonluk bir de yüzer havuz getirilerek kurulan İstinye koyunda kurulan tersane, 1938 yılında Fransızlardan satın alınarak millileştirilir. 1938’de ilk önce Denizbank, sonrada halef idare Devlet Denizyolları ve Limanları Umum Müdürlüğüne bağlı olarak tamir ve havuzlama faaliyetlerine başarı ile devam etmiştir.

1852 – 1991 Arası Dönem ve Kapanış

1952 yılında Denizcilik Bankasının kurulması ile diğer Tersaneler gibi Denizcilik Bankasına devredilen Tersane, Şehir Hattı vapurlarının, Denizyollarının yolcu gemilerinin, Deniz Nakliyat’ın yük gemilerin ve tankerlerinin bütün armatör gemilerinin tamir ve havuzlama ihtiyaçlarını başarılı bir şekilde karşılamıştır.

Yoğun tamir ve havuzlama faaliyetleri arasında tersanede aşağıda sıraladığım gemiler de 1952 – 1991 seneleri arasında inşa edilebilmiştir.

Yabancı gemilerin sürekli olarak tamir ve havuzlama işlerini yaparak ülkeye döviz kazandıran, Denizcilik Bankasının zaman zaman acil nakit ihtiyaçlarını karşılayan, hiç zarar etmeyen bu şirin ve çok faydalı tersane ne yazık ki Boğazı kirletiyor bahanesi ile ve çok yanlış bir kararla 1991 sonunda kapatıldı ve diğer tersaneler gibi o da tarih oldu.

1952 – 1991 Arasında İstinye Tersanesinde İnşa Edilen Gemiler

  • Kuvet Romorkörü
  • 2000 kişilik Maltepe, Suadiye gemileri
  • Caddebostan, Bostancı Deniz Otobüsleri
  • 1500 kişilik Temel Şimşir, Mustafa Aydoğdu gemilerinin yalnız tekneleri.
  • Özel Söktöre 2 adet Coster teknesi inşaatı. 1967,1972
  • 10000 tonluk yüzer havuz inşaatı 1960

ALAYBEY TERSANESİ

1925’ten 1999’a Kadar Olan Faaliyetleri ve Donanmaya Devri

İzmir’de 25 Ağustos 1925’te kurulan “İzmir Liman ve Körfez İnhisarı T.A.Ş. (ALATAŞ) kendisine devredilen vapurların ve Liman içi deniz araçlarının onarım, bakım ve kızaklanmaları için bir tersane kurulması gereği ile karşı karşıya kalmıştı.

Bu gereksinim sonucu olarak bugünkü Alaybey Tersanesinin çekirdeği atılmış oldu.

Aralıksız 9 yıl hizmet gören bu şirket, 1 Ağustos 1934 günü devletleştirilerek Maliye Bakanlığına bağlı İzmir Liman İşletmesi Umum Müdürlüğü’ne devredildi.

1 Ocak 1938 günü Denizbank’ın kurulmasıyla İzmir Liman İşletmesi de bu Bankaya bağlandı. Bu devirden sonra, İzmir Liman İşletmesi bünyesinde hizmet veren Alaybey Atölyesi, sırası ile.

  • 1944 de Devlet Denizyolları ve Limanları Umum Müdürlüğü sonra da
  • 1952 de Denizcilik Bankası bünyesinde çalışmalarını sürdürdü.
  • 1969 da atölye statüsünden çıkarılan ve müstakil bir işletme haline getirilen tersane,

20.974 m2.lik arazisi içindeki makine, inşaiye ahşabiye atölyeleri ve yardımcı üniteleri, 2 adet çekmek kızağı ve çeşitli kreynleri ile 1999 sene sonuna kadar İzmir Körfezindeki gemilerin her türlü tamir, bakım ve kızaklama hizmetleri karşılamış bu aşağıda önemlilerini sıraladığım çok sayıda gemi ve deniz aracını inşa etmeyi başarmıştır.

  • 1999 senesi sonunda Gölcük Tersanesinin deprem nedeni ile tahrip olması sebebi ile donanma ihtiyaçlarını karşılamak üzere donanmaya devredilen Alaybey Tersanesi, halen donanma emrinde çalışmalarını sürdürmektedir.

1925 – 1999 Yılları Arasında Alaybey Tersanesinde İnşa Edilen Gemiler ve Deniz Araçları

  • 9 Eylül, Alaybey, Ambarlı, Kumburgaz, Tuzla isimli 5 adet yolcu gemisi
  • Ertürk adlı bir feribot
  • Haznedar adlı bir feribot
  • Frane isimli bir asfalt tankeri
  • Sivriada isimli bir asfalt tankeri
  • Ömerli isimli bir asfalt tankeri
  • 28 adet çeşitli güçte römorkör.

Özel Sektör Tersaneleri

Cumhuriyetten evvel ve sonrasında özel sektör tersaneleri, Haliç içinde Ayvansaray, Fener ve Hasköy deki kızak ve küçük tersanelerden ibaretti. Bunlardan sadece Fenerdeki kızakta iptidai şekilde ufak tonajda saç tekneler yapılırdı. Diğerleri hep ahşap balıkçı ve tenezzüh tekneleri inşa edebilen ufak yerlerdi.

Karaköy Perşembe Pazarı rıhtımında da özellikle Coster boyutundaki gemiler için ufak tamir atölyeleri vardı. Haliç dışında Karadeniz Ereğlisi, Bartın, Samsun, Bodrum ve Antalya sahillerinde de yine ahşap tekne inşaatları başarı ile yapılırdı.

1950’lerden sonra Büyükdere’deki kızaklarla, Beykoz’da Hayri Baran beyin Tersanesi kurulunca çelik tekne tamir ve inşaatları Haliç dışına taşmış oldu. Sonraları İzmit Körfezinde Sedef ve Marmara Tersaneleri kurulunca özel sektörde ciddi bir gelişme başlamış oldu.

Tuzla Tersane Bölgesi Kuruluyor

1969 yılında Ulaştırma Bakanlığı, Haliç ve Boğazların temizlenmesi maksadı ile Haliç ve Boğaz bölgesindeki bütün özel sektör tersanelerini Tuzla koyundaki araziye taşımaya karar verince, Tersane sahipleri, yavaş yavaş Tuzlada kendilerine tahsis edilen yerlere taşınmaya başladılar.

1980 – 2000 yılları arasında Tuzla koyunda yerleşen irili ufaklı tersanede başlangıçta yapılan ufak çaplı yatırımlarla yeni gemi inşaatlarında ciddi bir gelişme sağlandıysa da esas gelişme 2000 yılından sonra başladı.

2001 Dünya Ekonomik krizinden bir süre sonra, Dünya Ticaret hacminde yeniden başlayan genişleme, eskiyen filoların yenilenme zarureti, Tanker İnşa teknolojisindeki yenilikler neticesinde Tuzla tersaneleri, yurt dışından ve yurt içinden gittikçe artan yeni gemi siparişleri almaya başladılar.

Tuzla tersanelerinde zamanla 20000 DWT a kadar her türlü kuru yük, Bulk-Carrier, Tanker, Kimyasal tanker, gibi gemiler başarı ile inşa edilmeye başlandı.

Tuzla tersanelerinde yurt içi ve yurt dışına inşa edilen gemi sayı ve tonajları gittikçe artarak 2008-2010 yıllarında maksimum seviyeye ulaştı. Tersanelerin gittikçe artan siparişleri dolulukları nedeni ile karşılayamamaları üzerine, Karadeniz Ereğlisi ve Samsun bölgelerindeki mevcut tersanelere ilaveten Yalova ve Ayvalık Altınova bölgesinde yeni tersane bölgeleri kurulmaya başlandı.

2011 yılına gelindiğinde Tuzladaki mevcut tersaneler ve yeni inşa edilenlerle Türkiye deki özel sektör tersanelerinin sayısı … Tersaneye ulaştı..

2008 yılındaki istatistiklere göre de tersanelerimizde yıl içinde inşa edilmekte olan gemi sayısı 168’e toplam DWT ise 1.300.000 e ulaşıyordu.

2009 da başlayan yeni bir Dünya Ekonomik krizi 2010’da da ve sonrasında devan edince, gemi siparişleri aniden adeta durma noktasına geldi ve bir krize dönüştü. Birkaç yıl evvel artan siparişler yüzünden, büyük yatırımlarla yapımına başlanan yeni tersane inşaatları tamamlanamadan durduruldu. Mevcut tersanelerdeki genişleme yatırımları, tersane sahiplerini mali krize soktu.

Yeni gemi siparişi alınamaması dolayısı ile tersaneler tamir ve havuzlama faaliyetlerine yönelse de tersanelerde ciddi ölçüde işçi çıkarmaları yaşandı, yanıyor. Son zamanlarda, bazı tersanelerimizin yurt dışından sipariş alabildiklerini, bazı tersanelerimizin de Donanmamızın ihtiyacı olan askeri gemi siparişleri alarak ayakta kalmaya çalıştıklarını memnuniyetle görüyoruz ama bu genel bir iyileşme sağlamıyor.

Pendik Tersanesinin Kuruluş Hikayesi

1936 yılı başlarında denizciliğimizin ve tersaneciliğimizi geliştirmek gereğini düşünen büyük Atatürk, Haliçteki tarihi tersanelere ilaveten yeni ve modern bir tersane kurulmasını emretmiş.

Tersanenin kurulması görevi, Haliç teki “İktisat Vekaletine bağlı “Fabrika ve Havuzlar Müdürlüğüne” verilmiş. İlk olarak mühendislerden teşkil edilen bir heyet kurularak Marmara içinde uygun bir tersane yeri bulanması kararlaştırılmış. Kurulan heyet, uzun araştırmalar sunucunda “Pendik” koyunu uygun bulmuş.

1937’de temeli atılan tersanenin yapım işleri, 1938 de Denizbank kurulunca bu defe Denizbank’a devredilmiş. Denizbank, ilk iş olarak, Tersaneyi çalıştıracak olan teknisyen ve mühendisleri yetiştirmek üzere 35 ortaokul ve lise mezunu genci İngiltere’ye tahsile göndermiş.

1940 yılında, tersane çalışmalarını denetlemek üzere Pendik e giden İnönü, sebebi pek de bilinmeyen bir emirle inşaat çalışmalarını durdurmuş, sonra da araya 2. Dünya harbinin girmesi, çok geniş olan arazideki tapu ihtilafları gibi sebeplerle tersane inşaatına 1969’a kadar ara verilmiş.

1969’da Tersanenin temeli bir daha atılıyor

1968’de Süleyman Demirel hükümeti, tersane inşaatına yeniden başlanmasını kararlaştırıyor. Denizcilik Bankası, Tersane projesi için beynelmilel bir ihaleye çıkıyor.

İhaleyi Polonya’nın Cekop firması kazanıyor ve bu projeye göre inşaat, 1969’da tam 32 yıl sonra tekrar başlatılıyor.

Türk – Japon Ortaklığı

Tersane temelinin 1969’da atılmasından kısa bir süre sonra Japonya’nın IHI Firması, tersaneye ortak olmak istiyor. Bu defa tersane inşaatı tekrar durduruluyor. Japonlarla yapılan müzakereler sonunda kesin anlaşmaya varılıyor ama bu defa 1971 askeri müdahalesi ve genç mühendislerin bu ortaklığa muhalif tutumları nedeni ile Japon ortaklığından vazgeçiliyor.

1973 – İnşaatlar yeniden başlatılıyor

1973 seçimlerinde iktidara gelen CHP hükümeti tersane inşaatının milli imkanlarla yeniden başlatılmasına karar veriyor. Bu defa inşaat, Japonlar tarafından kısmen tadil edilmiş Polonya’nın Cekop projesine göre yeniden başlatılıyor ve peş peşe bir dizi ihaleler yapılıyor.

 Tersanenin ana üniteleri olan;

  • Kuru Havuz
  • Mendirek
  • Atölye Binaları
  • Rıhtımlar ve vinçler
  • Sosyal tesisler v.s.

İyi niyetle yapılan bu ihalelerde, yapılacak işlerin iyi şekilde projelendirilmemesi, müteahhitlerde yeterlilik aranmaması neticesinde yanlış müteahhit seçimleri, o yallardaki aşırı enflasyon yeterli bir kontrol teşkilatının olmayışı gibi sebeplerle, nerdeyse sosyal tesis ve rıhtım inşaatları dışındaki bütün işler müteahhitler tarafından yarım bırakılıp terk ediliyor, tersane inşaatı tam bir çıkmaza giriyor ve inşaatlar 1976 sonuna kadar bu ihtilaflar yüzünden tekrar duruyor.

1976 – 1932 arası dönem

İnşaatlara yeniden arızasız bir şekilde başlatmak ve devam edebilmek için 1977 ve 1978 de güçlü bir teknik ve hukuk ekibi oluşturuldu. İnşaatlar yarım bırakan müteahhitlerle ya yeniden anlaşmalar yapıldı ya da fesih yoluna gidilerek, sağlam şartname ve projelerle yeniden ihale yoluna gidildi. 6 sene kadar süren geceli, gündüzlü bir çalışma neticesinde tersane 1 Temmuz 1982’de Başbakan Sayın Bülent Ulusu tarafından, ilk temelinin atıldığı 1937 yılından tam 45 yıl sonra büyük bir merasimle açıldı.

Japon Ortaklığında İkinci Teşebbüs

Tersane inşaatlarının hızla devam ettiği 1981 yılı başlarında, tersane tamamlandığında Türkiye deki o zamanki ekonomik şartların yetersizliği ve döviz yokluğu gibi güçlükler yanında, bu çapta büyük ve ileri teknoloji ile çalışacak bir tersanenin yüksek bir verimlilikle çalışması için Japonlardan alınacak bir teknik yardıma ve işbirliğine ihtiyaç vardı. Bu düşence ile Japon IHI firması ile zamanın Başbakan Yardımcısı Turgut Özal’ın da yardımları ile temasa geçildi ve tersanenin Japonlarla müştereken işletilmesi konusunda anlaşmaya varıldı.
Varılan anlaşmaya göre;

Tersanenin mülkiyeti tamamen Devlette kalacak, Denizcilik Bankası ve Japon IHI firması ortak bir işletme şirketi kuracaklar ve Devlet, Pendik Tersanesini bu şirkete 25 yıllığına kiraya verecekti. Varılan anlaşma 1982 de tam imza aşamasına geldiğinde, Turgut Özal Başbakan yardımcılığından istifa etti. İstifanın ardından askeri idare bu işletme ortaklığına izin vermedi ve Japon ortaklığı maalesef ikinci defa sonuçsuz kaldı. Yapılan uğraşlar da boşa gitti.

Açılıştan sonraki faaliyetler ve hazin son …

Pendik Tersanesi, açılış merasiminde omurgası konulan D.B.Deniz Nakliyat’a ait Kilis adı verilen kuru yük gemisinin İnşaatı ile çalışmaya başladı.

Deniz Nakliyat bilahare 75.000 DWT’luk 3 adet Bulk-Carrier siparişi de verdi.

Türkiye – Polonya İşbirliği

Tersaneye verilen ve verilecek olan bu gemi siparişlerinin yapılabilmesi için ihtiyaç duyulan ve yurt dışından ithal edilmesi gereken saç, profil, makine ve elektronik aksamı satın alacak TL ve döviz imkanları o yıllarda Türkiye’de maalesef çok zayıftı, ayrıca 75.000 DWT’luk dev gemilerin hatasız inşa edebilmek için bir teknik işbirliğine de ihtiyaç vardı.

Japon IHI firması ile yapılan anlaşma da gerçekleşmeyince, başka bir çare olarak Türkiye ile Polonya arasındaki ticari mal takası anlaşması, devreye sokuldu.

Dışişleri Bakanlığının yardımları ile Polonyalılarla yapılan uzun görüşmelerden sonra, Polonya’dan Pendik Tersanesinde inşa edilmek üzere 5 adet 26.300 DWT’luk yük gemisi siparişi alında. Deniz Nakliyat’ın 3 adet 75.000 DWT’luk Bulk-Carrier gemisi ile Polonyalılara yapılacak 5 gemi, tersanede, Polonyalıların teknik yardımı ile yapılacaktı. Anlaşmanın en önemli tarafı, yerli malzeme dışındaki bütün dış alım malzemeleri Polonya dan gönderilecek, inşaatlar Pendik’te Türk işçisi ve teknisyenleri tarafından gerçekleştirecekti.

Hülasa, malzeme ve teknik yardım Polonya’dan İşçilik Türkiye’den olacak bu takas esasına göre karşılıklı bir nakit ödemesi yapmayacaktı.

Pendik Tersanesi, açıldığı 1 Temmuz 1982’den Donanmaya devredildiği 1999 yılı sonuna kadar bu gemileri ve sonradan sipariş aldığı gemileri bu sistemi kullanarak başarı ile tamamladı ve tersanede çok kaliteli ve iyi yetişmiş tecrübe kazınmış bir işçi, teknisyen ve mühendis kadrosu oluştu.

İnşa edilen 25 geminin listesi makalenin sonuna eklenmiştir. Polonya’dan sipariş edilen 5 adet gemi bilahare 3’e 3 adet 75.000 DWT’luk gemi sayısı da 2 ye düşürüldü.

Yapımına büyük Atatürk’ün emirleri ile başlanmış ve inşaatı türlü ihtikârlarla 45 yıl sürmüş olan Türkiye’nin bu en büyük ve modern tersanesi, ne yazık ki 1999 sonunda Donanmaya devredilerek kuruluş gayesine hiç uygun olmayan bir tamir tersanesine bir Deniz üssüne dönüştürüldü ve bir nevi yok edildi.

Bu son derece yanlış kararı verenleri tarih elbette affetmeyecektir.

Pendik – Sulzer Motor Fabrikasının Hikayesi

1874 yılında Osmanlı döneminde Haliç Tersanesinde 52 mt. Boyundaki İZMİT isimli ilk çelik tekneli yolcu gemisi inşa edilince, ana makine olarak 100 HP’lik 2 silindirli bir buhar makinesi, eski bir buhar makinesi kopya edilerek yine Haliç Tersanesi makine atölyesinde imal edilmiş ve gemiye monte edilmiş.

1874’ten tam 80 yıl sonra 1954’te Kartal araba vapurunun teknesine hurdaya ayrılan bir geminin ana makinesi tamir edilerek ana makine olarak konuldu. Kartal’a eş olarak yapılan Kabataş araba vapuruna da aynı makinenin bire bir kopyası makine atölyesinde imal edilerek ana makine olarak konuldu.

Böylelikle Türk gemi İnşa sanayinde 80 yıl içinde sadece 2 adet ana makine onlarda kopya edilerek imal edilmiş oldu. Bu süre içinde gerek Osmanlı döneminde gerekse Cumhuriyet döneminde, ana makine imalatını bir sanayi haline getirmek kimsenin aklına gelmedi, gelse de gerçekleşmedi.

Gemi Sanayimiz bu 80 yıl içinde sadece eski teknoloji ile tekne inşa eden ve bu tekneleri dışarıdan satın alınan ana ve yardımcı makineler, elektronik cihazlarla donatan bir montaj sanayinden ileri gidemedi. Elde edilen katma değerde sadece işçilikten ibaret olabildi.

Pendik – Sulzer’de ilk Adımlar

Pendik Tersanesi içine SULZER’den lisans alınıp bir motor fabrikası kurulması 1965 den sonraki bütün yatırım planlarında yer aldı. Ancak Sulzer ve Dünya Bankasının ortaklığı ile gerçekleştirilmesi öngörülen bu fabrika, Sulzer ve Dünya Bankasının ortaklığa hiçbir zaman yanaşmaması yüzünden bir türlü gerçekleşemedi ve hep planların sayfalarında temenni olarak kaldı.

1978 yılında Camialtı Tersanesinde inşa edilen “K” sınıfı 5500 DWT’luk kuru yük gemilerinin Jeneratör dizelleri ihalesini Polonya’da SULZER lisansı ile dizel motor üreten “Cgielski-Sulzer” firması kazanmıştı.

920 HP’lik 24 adet bu dizellerin hepsini komple hazır olarak almak yerine parçalar halinde bazı parçalarının da Türkiye’de imal edilmeleri Polonya firmasına ve İsviçre’deki Sulzer firmasına uzun süren uğraşlardan sonra kabul ettirildi.

Bu teşebbüs neticesinde, Pendik Tersanesi, motor imalatı konusunda daha açılmadan Polonya’nın “Sub-licencer’ü”  olarak kabul edildi.

920 HP’lik bu Jeneratör dizellerinin ilk motorları 1981 senesinin Ocak ayından itibaren tamamlandı ve test tecrübeleri başarı ile yapıldı. Bu motorların silindir blokları da Haliç Tersanesindeki dökümhanede dökülmüş, makine atölyesinde işlenmiş ve diğer yerli parçalarla birlikte daha ilk motorlarda % 40 a varan bir yerli katkı sağlanmıştı.

Ana Sulzer’den Lisans Alınıyor

Jeneratör dizelleri üretiminde gösterdiğimiz başarı üzerine İsviçre’nin ana SULZER fabrikasının doğrudan doğruya Lisansör’ü olma hakkını kazandık ve Temmuz 1981 de SULZER ile “Pendik-Sulzer” markası ile ana makine ve jeneratör dizeli üretmek üzere lisans anlaşmasına karşılıklı olarak imzaladık.

Kurulacak motor fabrikasının planları ve monte edilecek tezgahların listeleri SULZER firması ile müştereken yapıldı. Tersanenin 1 Temmuz 1982 tarihinde yapılan töreni sırasında Motor Fabrikasının da temeli atıldı.

İnşaatı 1986 yılında bitirilen fabrikanın içine, tezgahlar dışında 7500 HP’lik ve 35.000 HP’lik iki adet test bench’de ilave edildi. Fabrikada imal edilecek motorların Türkiye’de imal edilemeyen parçaları, Polonyalılarla Gemi İnşası için yapılan takas anlaşması çerçevesinde peyderpey temin edilerek imalat’a geçildi.

Fabrikada çalışacak mühendis, teknisyen ve işçiler Polonya’da Cgielski-Sulzer fabrikasında eğitime tabi tutuldu. Pendik-Sulzer Motor fabrikasında, imalatı daha evvel başlatılan 920 HP’lik jeneratör dizelleri ile birlikte, Deniz Kuvvetlerine devredildiği 1999 senesine kadar en büyüğü 14.000 HP olmak üzere tam 99 adet Dizel motor imal edildi.

Yazının baş tarafında 1874’den 1954 e kadar geçen 80 yılda sadece 2 adet buhar makinesinin, onlarında kopya olarak imal edilebildiğini belirtmiş, Avrupalılar 1912 ‘de 310 mt’lik TİTANİC ve benzeri dev gemileri inşa edip, kendi yaptıkları makineler, türbinler, kazanlar ve teçhizatlarla donatırken, bizim gemi sanayimizin 1950’lerde bile nasıl iptidai bir durumda olduğunu anlatmaya çalışmıştım.

Bu durumun sıkıntısını çeken ve adeta isyan eden bizden evvelki jenerasyon büyük bir özveri göstererek 1952’den itibaren eski Tersanelerde eski teknoloji ile de olsa Gemi İnşa hamlesini başlatmış, bizler de gece, gündüz çalışarak modern teknoloji ile gemi inşa edebilelim diye Pendik Tersanesini bitirip açmış, artık dışarıdan motor almayalım kendi motorumuzu kendimiz yapalım sloganı ile Pendik – Sulzer motor fabrikasını kurarak bu memlekete olan borcumuzu ödediğimizi zannetmiştik.

Ne yazıktır ki Gemi sanayimizin bu en önemli yatırımı, en hayati hamlesi, 99 adet motor imal ederek, tecrübe kazanmış, kendini ispat etmiş motor fabrikası şimdi bir tamir atölyesi…

Gemi Sanayimiz de eskiden olduğu gibi, dizel motorları milyarlarca dolar döviz harcayarak dışarıdan ithal etmeye devam ediyor tıpki 1950’lerde olduğu gibi yine başladığımız yere geri döndük.

ÖZET

Bilinmelidir ki, ana ve yardımcı makine üretemeyen, yan sanayiini geliştiremeyen bir ülke asla “GERÇEK BİR GEMİ SANAYİ ÜLKESİ” olamaz.

Not: Askeri tersaneler ve yat sanayii makale bünyesinin dışında tutulmuştur.