Denizhaber.com’da okuduğumda yüreğim cız etti.Denizyolları İşletmesi’nin elinde kalan son yolcu feribotları haraç mezat, yani açık arttırma ile satılıyor.Denizyolları İşletmesi’nin elindeki Ankara ve Samsun feribotları zaten bu kurumun kendi seçerek yatır
Denizhaber.com’da okuduğumda yüreğim cız etti.
Denizyolları İşletmesi’nin elinde kalan son yolcu feribotları haraç mezat, yani açık arttırma ile satılıyor.
Denizyolları İşletmesi’nin elindeki Ankara ve Samsun feribotları zaten bu kurumun kendi seçerek yatırım yaptığı verimli (rantabl) gemiler değildi. Bu gemiler 1980’li yıllarda alacağımıza karşılık Polonya tarafından bize verilmişti.
Yine de Yugoslavya’nın parçalanma sürecinde Avrupa ülkelerindeki gurbetçilerimiz ana vatana gidiş-dönüşlerinde kara yolunu kullanamayınca açılan İtalya-Türkiye hattında iyi iş yaptılar.
Zorunluluktan açılan bu hat; denizyolunun cazibesini gören gurbetçiler ilgisini sürdürünce savaş bittiği halde halen yoğun bir şekilde kullanılmaya devam ediliyor.
Türkiye sahillerinde ise; yapılan ÖTV’siz yakıt uygulamasına ve yakıtın büyük ölçüde ucuzlamasına rağmen halen yolcu feribotları –eğer Bandırma gibi Marmara içi hatları saymazsanız- yok.
Bugün eğer günde ortalama 15 kişinin hayatını kaybettiği karayollarını kullanmadan İstanbul’dan İzmir’e yahut Trabzon’ gitmek isterseniz gidemezsiniz.
Oysa otomobilini geminin garajına park ederek, güvertede deniz havası alarak güvenli bir şekilde seyahat etmeyi kim istemez?
Şimdi elimizde kalan son yolcu feribotlarını eğer hurda fiyatına satabilirsek sevineceğiz.
Yerlerine yenisini koyamadan. Hatlarını kapatarak. Sahillerimizi şenlendiren son yolcu feribotlarını elden çıkaracak ve Akdeniz’e nam salmış koca Denizyolları İşletmesi’nin kapısına belki de kilit vuracağız.
Bu işler elbette ki arz-talep dengesidir. Yolcu talebi yeterli olsaydı ne İstanbul-Trabzon hattı ne de İstanbul-İzmir hattı kapatılırdı şeklinde düşünebilirsiniz.
Ama şu da bir gerçek: bu hatlarda istikrar geçtiğimiz 30 yıl içerisinde hiçbir zaman sağlanamadı.
Yolcu alışkanlığını kazandıracak uzun soluklu düzenli taşımacılık yapılamadı.
Bunda karayolları lobisi mi etkili olmuştur; ülkenin makro ulaşım politikaları mı etkili olmuştur bu ayrı bir araştırma konusu. Şunu bilelim ki; bu hatların tutmamasında tek kusur halkımızda değildir.
Deniz Ticaret Odası’nın güzel bir sloganı var: “Denizci Ülke, Denizci Millet”. Bu çok güzel bir slogan; ancak üç yanı denizlerle çevrili ülkemizin sahillerinde yolcu taşımacılığı yapamıyorsak; üstüne üstlük karayollarında her yıl binlerce kayıp verirken bunu yapamıyorsak; nasıl denizci millet olacağız?