Yaptırımlar, AB işletmecilerini "Rus petrolünün özellikle deniz yoluyla üçüncü ülkelere taşınmasını sigortalamaktan ve finanse etmekten" alıkoymaktadır.

Dün itibariyle AB ve G7 ülkeleri arasında kurulan  “Price Cap Coalition” diye bilinen varil başına 60 doların üstünde fiyat etiketi olan petrolü taşıyan tankerlere uygulanacak yaptırımlar resmen başladı. Yaptırımlara, AB ülkeleri yanında G7 diye bilinen dünyanın en zengin ülkeleri olarak da tanımlanan Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya, the İngiltere ve ABD arasında kurulan devletlerarası birlik de destek veriyor.
 
AB tarafından yapılan açıklamalara göre bu yaptırım ile, AB'ye gelen Rus petrol ithalatının üçte ikisinden fazlasını etkiliyor ve yine AB perspektifinden, Rusya’ya Ukrayna ile bir yıla yaklaşan süredir yürüttüğü savaşı bitirmesi için uygulanan baskı araçları içerisinde en etkilisi olması beklenmektedir.
 
Yaptırımlar, AB işletmecilerini "Rus petrolünün özellikle deniz yoluyla üçüncü ülkelere taşınmasını sigortalamaktan ve finanse etmekten" alıkoymaktadır.

Burada "Rus petrolü" terimi, Rusya orijinli olsun veya olmasın Rusya limanlarından ihraç edilen petrolün tamamını kapsamaktadır. Rusya'nın Karadeniz Limanlarından çıkan petrolün %60'ının Kazakistan petrolü olması kimilerini yanıltıyor; oysa bu petrol de yaptırım kararları kapsamındadır. 
 
Sektörde Yunan armatörler başta olmak üzere Hindistan, Çin ve diğer ülkelerden gelen birçok gemi, Avrupa ve İngiltere'deki şirketler tarafından sigortalanmaktadır. 
 
Rusya ise yaptığı açıklamada, AB ve G7 ülkelerinin tavan fiyat uygulamasını tanımadığını ve buna uymayacağını belirtmiştir. Bunun anlamı, Rusya, 60 doların altında petrol satmayacak ve bunun sonucunda Rus petrolü taşıyan tankerler artık dünya sigortacılık sisteminde %90 dan fazla filo kapsaması bulunan İngiltere merkezli sigortacılık sisteminin teminatı altında olmayacağıdır.
 
Olaylar, Rusya’nın AB’ye petrol satmaktan vazgeçeceği ve dünyanın geri kalan piyasalarında petrolünü değerlendirebileceği bir yöne doğru evrilmektedir. Ancak olayın bir boyutu var ki, Rusya her şeyden vazgeçse bile ondan vaz geçmesi mümkün değildir. Çünkü petrolü dünya piyasalarına çıkarabilmesi için çok önemli bir geçitten Türk Boğazlarından geçmesi gerekmektedir.
 
AB’nin aylardır sözünü edip durduğu tavan fiyat (Price Cap) uygulamasını artık gerçekleştirileceğinin belli olduğu günlerde, Türkiye’de önemli bir duyuru yayınladı. 
 
16 Kasım 2022 tarihinde Denizcilik Genel Müdürlüğü tarafından tüm ilgili kurumlara gönderilen resmi bir yazı ile, 1 Aralık 2022 tarihinden itibaren Türk Boğazları’nı kullanacak tehlikeli yük taşıyan tüm gemilere P&I sigortalarını teyit etme şartı getirildiği bildirilmiştir. 
 
"İdari işlem" niteliğindeki yazıda  şu ifadelere yer verilmiştir: 


 “Sorumluluk doğuran bir zarar öncesinde, yasa dışı bir ticari eylem yapılmış olması veya yasaklara uyulmamış olması veya bunlar gibi diğer durumlarda, geminin geçerli bir P&I poliçesi olsa dahi zararların karşılanmayacağı” şeklinde dikkat çeken ibareler görülmektedir. 
 
Olası bir kaza halinde ülkemiz, değerlerimiz ve halkımız için katastrofik sonuçları olma olasılığı çok yüksek, özellikle ham petrol ürünleri gibi yükleri taşıyan yüklü gemilerin Türk Boğazları’ndan geçişleri esnasında, P&I sigortalarının halen geçerli ve kapsayıcı olduğunun bir şekilde teyit edilmesi gerekmektedir. 
 
Aksi halde, olası bir kaza sonrasında, P&I sigorta kuruluşunun bulunamaması veya sigorta kuruluşunun yukarıda belirtilen sebeplerle yapılması gereken iş ve işlemleri reddetmesi veya bütün bunlara ilişkin süreçlerin zaman alması ve gerekli müdahalelerin gecikmesi hallerinde; öncelikle ülkemiz, değerlerimiz ve halkımız hayati derecede zarar görebilecek, bunun yanında ise önemli bir su yolu olan Türk Boğazlarının bu süreçte kapalı kalması halinde de tedarik zinciri ve lojistik hareketlilik durma noktasına gelecek, küresel bir kriz meydana gelebilecektir. 
 
Bu sebeple, geminin yaptığı bu sefer esnasında halen geçerli P&I sigortası kapsamında olacağına ilişkin ilave bir teyit mektubu alınmasının en maliyet-etkin ve makul çözüm olacağı değerlendirilmektedir."

Sigortacılar pozisyonlarını önceden beyan etmişlerdir.  İlave teyit mektubunu vermeleri bir yana, mevcut sertifikanın geçerliliğini kabul etmeleri bile şüpheli hal almıştır. Bir kaza durumunda ödeme yapmayacakları kuvvetle muhtemeldir. 
 
Uygulamanın ilk günü yüklü tankerler, İstanbul Boğazı’nın kuzeyinde birikmeye ve beklemeye başlamışlardır. Bu durumun sıkıntı yaratması ve özellikle Türkiye ve Rusya sorunlara yol açması olasılığı bulunmaktadır. Belki de oyun kurucuların ikincil hedeflerinden bir tanesi bu yolla Türkiye ile Rusya’nın arasını açmaktır. 
 
Nitekim Türkiye bir dilemma ile karşı karşıya bırakılmış görünmektedir. Tankerlerin geçişine izin verse, hem AB yaptırımlarını uluslararası hukuka aykırı olarak delmek durumuyla karşı karşıya kalacak hem de geçerli P&I teminatı taşımayan bu gemilerin bir kaza yaşaması durumunda meydana gelen zararı tazmin edecek (donatan dışında) bir muhatap bulamayacaktır. Diğer seçenek olarak izin vermezse, bekleyen tankerlerin oluşturacağı risk ile hem karasularında daha büyük bir kirlilik tehlikesi baş gösterecek hem de Rusya ile ilişkilerinde bir bozulma yaşayabilecektir. 
 
Tüm bu kargaşa içerisinde ortaya çıkmış olan açmaz için şöyle bir çözüm mümkün görünmektedir.
 
“Putin, devlet gemileriyle ticaret yaparsa sorun çözülür”
 
Tüm tankerlerin kirlilikten doğacak zararın tazminini teminat altına alan bir sigorta kapsamında olması gerekliliği aslında CLC Sözleşmesi’nin (Petrol Kirliliğinden DoğanZararın Hukuki Sorumluluğu ile İlgili Uluslararası Sözleşme) bir gereğidir. 

İlgili sözleşme, petrol kirliliğinden doğan zararın hukuki sorumlusu olarak  donatanı işaret etmektedir. Yük taşıyan petrol tankerlerine uygulanır, eğer gas-free işlemi yapılmışsa balast taşıyan tankerlere uygulanmaz. Bunker olarak taşınan yakıtı da kapsamaz (Bu eksikliği gidermek üzere BunkerConvention hazırlanmıştır).  

CLC Sözleşmesi her ne kadar mali tazminat yükümlüsü olarak donatanı sorumlu tutsa da,sonuçta donatanın da eti budu bellidir. Büyük bir kirlilik durumunda donatanı sorumlu tutmak bütün mal varlığını almak bile çoğu kez zararı tazmin etmeye yetmemektedir. Bu nedenle CLC Sözleşmesi, Donatanları yük olarak 2000 tondan fazla petrol taşıyan gemilere sigorta yaptırmakla yükümlü tutmuştur.  Gemi ancak bu koşulla ilgili bayrak devletinden geçerli bir CLC Sertifikası alabilir.  Günümüzde bu talebi karşılayacak nitelikteki sigorta olarak P&I sigortası görünmektedir (1992 CLC m. VII). 
 
1992 CLC Sözleşmesi’nin m. VII/12 hükmüne göre, eğer geminin donatanı, Sözleşmeye taraf devletlerden birisi ise, o takdirde bu geminin P&I Kulüplerinden birisinin teminatına gereksinimi olmamaktadır. Onun yerine gemiye donatan Devlet bir belge verir ve bu belgede;
 1- Geminin devlete ait olan bir ticaret gemisi olduğu;
2- Geminin taşıdığı petrolden doğacak zararların Sözleşme’nin m.V/1 hükmünde belirtilen teminatların devlet tarafından garanti edildiği;
3- Belgenin olanaklar elverdiği ölçüde Sözleşme m.II’debelirlenen şekil unsuruna bağlı kalarak hazırlanması. 
 koşulları belirtildiği takdirde, bu devlet gemisinden artık 2000 ton üzerinde petrol taşısa dahi bir sigorta ya da ek onay belgesi talep edilmez. 

Uluslararası hukuku Ruslar kadar dünyada çok az devlet bilir.  Bizim devletimizin bunlardan bir tanesi olması sözkonusudur. Bu satırları yazarı elbette ki Putin’e akıl öğretecek kadar şaşkın değildir, ancak böyle bir yol vardır ve Putin, bir hamle yapar da 10 tane tankeri Rusya devletinin satın aldığını ilan eder ve bu tankerlere Rus bayrağı çekerse; o zaman Boğazlardan geçişte sorun yaşanmayabilir. 

Elbette ki Rusya devletinin donatanlığı altındaki ticari tankerlerin Ege'ye çıkabilmesi sorunu çözmüyor. Ancak bu sorunun en önemli aşamasına bir çözüm getirebilir; kaldı ki bu satırların yazarının seyahatin devamına ilişkin belki bir başka yazının konusu olabilecek çözüm önerisi de mevcuttur.