Geçen yazımızda tartıştıgımız Denizcilik Egitimi konusunda ki yorumların düzeyi ve isabetli yaklaşımlar sanırım bütün okurların dikkatini çekmiştir..Bu yorumların içinde değerlendirilmesi gereken çok önemli öneriler ve tespitler var bence..Metin Teslim Be

Geçen yazımızda tartıştıgımız Denizcilik Egitimi konusunda ki yorumların düzeyi ve isabetli yaklaşımlar sanırım bütün okurların dikkatini çekmiştir..

Bu yorumların içinde değerlendirilmesi gereken çok önemli öneriler ve tespitler var bence..
Metin Teslim Bey, "Akademos, bilim dünyasının mitik kahramanı. Atina civarlarındaki etrafı duvarlarla örülü zeytinliğin sahibi. Eflatun orada öğrencilerini toplarmış… Davetsiz misafirlerin ulaşamayacakları, meraklıların bulaşamayacakları bu mekanda, aynı sorular çerçevesinde düşünce üretmek isteyen insanlarla ağaçların altında bir araya gelip tarihin belki de ilk akademik çalışmalarını başlatmış" diye yourmuna başlangıc yapmış..Düşünce üretmek isteyen insanlardan söz etmiş..Ne zaman M.Ö 347 lerde...Düşünce üretmek..BU yazının en çarpıcı yeri..Düşünce üretmek öncelikle bilgi sahibi olmak ve bunu aktarabilecek olgun tartrışma ortamşlarıı bulabvilmek ya d aonlşarı yaratabilmekten geçer..Tartışmada ögrenmek ve ögretmek kapalı değil açık ve kompleksiz kafalarla gerçekleşebilecek bir sonuçdur..


Levent Horasanlı bey ise yorumunun son paragrafında "yapilan ongorulere gore 21. yuzyil icinde demografi ile beraber en buyuk etkiyi yaratacak olan konu ucuncu sektorun etkisinin cok ileri seviyelere varacak olmasidir. gelecekte cok daha fazla birey politikanin ve devletin ele alamadigi (her gecen gun de kaynaklari tukettigi) konularda özellikle egitim soz sahibi olma ve cozum uretme konusunda rol almak isteyeceginden, bu tarz kuruluslarin etkisi devletin etki alanini sinirlayacak kadar gelisecektir. turkiye'nin de gonulluluk bazinda bundan payini alacagini umarak uzattigim girisimi noktaliyorum. " derken yourmunun bütününde üçüncü sektörün bugün ve gelecekteki öenmine dikkat çekmiş..Üzerine günlerce konuşulacak bir kponu..Egitimle iç içe toplumsal bir gerçek..hem de güçlenerek ve yaşamımızı her geçen gün daha etkin biçimleyen bir gerçek..

Kerem Durmaz bey denizcilik egitiminde akademik düzeyin şart olmadıgını belirtmiş..kendi fikirlerine saygı duymakla birlikte araştırma ve geliştirmeden uzak bir egitimle yetişmiş gemi kaptanı ve baş mühendisinin denizciliğin her gün uluslararası konvansiyonalra donatıldıgı bir dünyada işlerin,in çok zor olacagı ve bunun işletmelere maliyet olarak döneceği düşüncesindeyim..Zabitan kadrosu için bu düşünceyi paylaşabilirim..

Erdem Güngör Beyin "Okul yapan Türkiye burjuvazisi, okul yapan yabancı sermaye ya da pazarlama iletişimi aracı olarak toplumsal hizmet projelerini kullanan her kurum bundan bir katkı sağlıyor kendine fakat bunun olmasını engellemek mümkün değil iken, bu faaliyetlerden topluma en büyük katkının nasıl sağlanacağını bir dakika olsun düşünen yok." cümlesinin sonunda belirttiği "topluma en büyük katkının nasıl saglanacagını bir dakika olsun düşünen yok" bence Türkiyenin en büyük açmazlarından birine dikkatimizi çekiyor..

Zekeriya Serbest bey "elinizde bir çözüm olmadan eleştirirseniz yaptığınız tutuculuktan başka bir şey olmaz. sosyal adaleti, örneğimizde eğitimde fırsat eşitliğini, sağlamanın yollarını bir düşünün. acaba o yollar içinde nitelikli eğitim kurumları yaratıp, nitelikli öğrencilere burs imkanı sağlayıp, imkanı olandan alınacak eğitim bedeliyle o kurumun nitelikli eğitiminin idamesini sağlamanın yeri nedir bir düşünün. devlet üniversitelerinin şu an içinde bulunduğu niteliksiz eğitim belasının kısa vadede başka nasıl bir çözümü olduğunu tartışılsın evvela. uzun vadenin ülkeye neler kaybettireceğini de bir düşünün tabii" derken tutuculugun tanımını çok çarpıcı verip bizleri eleştirmeden önce çözüm üretme konusunda düşünmeye yöneltmektedir..

Kaptan Ahmet Köseoglunun şu paragrafı bence dikkatle incelenmesi gereken bir tespit.." ESAS TARTIŞILMASI GEREKEN FİLOMUZUN HIZLICA BÜYÜYEN 3000GRT ALTI GEMİLERDE ÇALIŞACAK KALİFİYE ELEMAN SIKINTISIDIR.YAKIN ZAMAN SONRA 3000-9000 GRT ARASI AKDENİZ-KARADENİZ TİCARİ BÖLGESİNDEKİ GEMİLERDE GÖREV YAPACAK ZABİTAN İÇİN DE AYNI SIKINTILAR BAŞGÖSTERECEKTİR.

EHLİYET SINIFLANDIRMASININ GRT ÜZERİNDEN YAPILMASI KÜÇÜK TÜRK ARMATÖRÜ İÇİN 3000GRT'NİN BİR İNŞAA KRİTERİ HALİNE GELMESİNE SEBEP OLMUŞTUR. GEMİNİN 4-5000GRT ARASINDA OLMASI VE AKDENİZ İÇİNDE ÇALIŞMASI HALİNDE İSE ,BU GEMİLERE KONACAK KALİFİYE ELEMANLAR DA UZAKYOL OLMAK MECBURİYETİNDEDİR.
YAKINYOL GEMİLERİNDEKİ KALİFİYE OLMAYAN, YETERSİZ ZABİTAN SEBEBİ İLE TÜRK BAYRAĞININ PARIS MOU'DAKİ KONUMU ZATEN AŞİKARDIR." Bu bir tespit olup üzerinde durulmalıdır..

Erdem Güngör Beyin yorumu ise "Bu durumun farkında olan ve bundan içten içe rahatsızlık duyan Türk solunun tipik hastalığı burada da gösteriyor kendini ve meselenin kendisini konuşmak, çözümünü konuşmanın ve duruma göre pozisyon alabilmenin önüne geçiyor. Zekâ değişik durumlara adaptasyon yeteneğidir. İşi kurnazlıkla karıştırmadan, ilkeleri unutmadan ama tabu haline de getirmeden, pozisyon alabilip sorunlara çözüm üretenler olmadığı surece de devam edecektir bu sorunlar. Aksi takdirde bugün burjuvazinin sosyal sorumluluk projelerinin pazarlama iletişimindeki rolünü konuşup "vah bizi, çocuklarımızı markalarına kurban ettiler" diye, yarin da bekle gelmeyen siyasi iradenin nerede kaldığını konuşurken "vah aradan yüzyıl geçti toplumu toparlayamadık" noktasına varırız şeklinde..

Sayın Deniz Türkalinin çeşitli yorumları sundugu yazısı ise bize bu konuda ki çeşitli düşünceleri dikkatimize sunmaktadır.Kendilerine özellikle teşekkür ederim..

Sayın M.İhsan Erinç ise çok değişik bir yaklaşım ile ve ucuz adam yetiştirme düşüncesinin sonuçta adam bulamamakla sonuçlanabileceğini  belirterek şöyle demiş;"Ben olaya başka bir açıdan bakıyorum. Benim olaydaki endişem; elmalarla armutların karıştırıldığı ve sonunda ortaya çıkacak genetik mutasyonun hiç kimsenin işine yaramayacağıdır. Kurslar ile rekabete sokulan üniversite gençlerin ilgisini kaybedecek ve ucuz işgücü arayışında olanlar öyle bir enflasyona uğrayacaklardır ki ucuz işgücü içerisinden çalıştıracak eleman bulamayacaklardır. Ben bir şeyi ucuza alacak kadar zengin değilim deyişini o zaman çok iyi hatırlayacaklardır."

Sayın Cenan Gülal 5 soru başlıgı altında bizlere şunları söylemektedir " 1) Rekabetten kaçıyorlar, tekelci zihniyetteler: Bu iddia aslında bir yanıltmadan başka bir şey değil. Çünkü ülkemizde denizcilik eğitimini lisans düzeyinde veren tek kurum İTÜ Denizcilik Fakültesi değil. En az iki ayrı ve değerli kurum daha lisans düzeyinde denizcilik eğitimi vermekteler. 2)- Dünyada gemide çalışmak için üniversitede okumak gerekmiyor: Bu hem doğru, hem de doğru değil. Daha doğrusu kısmen doğru, kısmen yanlış. Ancak iddia sahipleri bunu mutlak doğru gibi ortaya koyarak toplumu yanıltmayı amaçlıyorlar. Doğrusu şudur: diyerek yazısında açıklamış. 3)Dolayısıyla "Biz kurstan adam yetiştireceğiz, ömür boyu da denizde çalıştıracağız" hayali içerisinde olanlara şunu diyorum: Sizden insaflı olmanızı değil; sahibi bulunduğunuz gemilerle sefere çıkmanızı istiyorum. Lütfen bu konuda biraz daha hümanist olalım. 4)4- Türkiye'deki lisans eğitiminden az mezun çıkıyor, yetmiyor, ne yapalım: Öyleyse ne yapalım? Yerine kurs mu açalım? Hayır. Doktor yetmediğinde ne yapıyorsak onu yapalım. Yeni tıp fakülteleri açalım. Ya da mevcut tıp fakültelerinin öğürenci sayısını arttıralım. 5)- Böyle yetiştirilmesini IMO Söylüyor, biz sadece uygulamayı STCW'ye uyduruyoruz:Yanıltmalardan bir tanesi de bu. IMO mutlaka bu standartta yetiştirin demiyor. Yetiştirirken en alt standartlar bunlar olsun diyor. Arada büyük fark var. IMO üyesi 162 ülkenin denizcilik sektörlerinin ve bu sektörle ilgili politikalarının birörnek olması beklenemez. Bu yüzden; IMO'nun yaptığı ortak kabul edilebilir standartları bulup asgari standartlar olarak sunmaktır.

Sayın Mustafa Ocaklı  "Ancak, bu guruplardan biri tarafından planlanan; dünya ticaretinin azalacağı dönemlerde azalabilecek birim yük hacmi/taşıma fiyatları karşısında girdi maliyetlerini, özellikle de “gemi adamı giderleri”ni kontrol edici tedbirler almaya yöneliktir.

Diğer gurubunki ise, gemilerde çalışan personelin ücretler genel seviyesini kendileri belirlemek, dolaysıyla “tekelci” bir mantıkla rakip yaratılmasına izin vermemektedir.

Her ikisi de tabii ancak ülkemiz için faydası olmayan yaklaşımlardır.

Her ikisi de bu zihniyeti terk etmelidir. (yoksa her ikisi de zararlı çıkacaktır)

Ücretler genel seviyesi, serbest piyasa ekonomisini benimseyen ülkemizde arz-talep dengesi neticesinde oluşur. Bu dengeyi kendi lehine bozmaya çalışanlar, aslında ülkemizin sosyo-ekonomik yapısını da bozmaya çalışmaktadırlar. " derken tartısmaya piyasa ekonomisi endeksinde yeni bir boyut getrimektedir..Ve fiayatların oluşumunda ki arz-talep dengesinin ücretler içinde geçerli olacağını söyleyip buraya yapılacak müdahalenin tehlikesini işaret etmektedir..

Sayın Erkan Gunestutar ise dünya piyasalrının istediği nitelikte adam yetiştirilmesine dikkat çekmiş bu konuda nerde oldugumuza bakmamız gerektiğini söylemiştir....

Sevgili Barbaroslar, aydın olmak bir çok sorumlulugu beraberinde getirir..Sadece bilmek yetmez..Bu bilgileri yaşadıgımız topluma aktarmak onları yeni ufuklara yönlendirmek ya da o konuda en azından insanların düşünmelerini sağlamaktır aydın olma bilincinin bize yaptırması gereken..

Bu baglamda denizci aydın olabilmek ise  , enginler kadar derin "mütevazi" bilgiyi, olgunlukla süslenmiş bir anlayışı, bu anlayış üzerinde kurulan tartışma ortamlarını, tartışmaların ortaya çıkardığı yeni düşünceleri, bu düşüncelerin  paylaşımını ve yeni düşünceler üzerinde birlikte ortak faydaya yönelik üretimi saglayan sorumlulugu gerektirir. Sorunlarımız ne olursa olsun bunları denizci aydın olmanın olgunlugunda tartışabildiğimiz sürece selamet enginlerde olacak ve  yeni ufuklara seyretmeye devam edeceğiz..

Yukarıda ki tartısmalardan Denizcilikte Egitim konusunun  denizcilik  üniversitesi acılsın mı acılmasın mı noktasından başlayarak ne kadar çeşitlendiğini ve bu konunun  ne denli farklı tartışılması gereken yönleri oldugunu gördük..Kavga ortamında bu düşüncelerin hangisinin farkına varabilirdik..?

Ufuklarda kaybolan gemiler gideceği limanlara sakin sularda daha çabuk ve hasarsız varmazlar mı?.

Bu tartışmayı okuyarak  ilgi gösteren ve yazarak katkıda bulunan herkese  teşekkür ediyorum..

Sevgiler herkese