Tık sesini bekler mi bu da diye düşünmüşümdür....Herkesin malumu ;Karaya oturan gemiler seyir etmezler..Değişmez mevkileri....Her gün aynı yerdedir onlar..Git görürsün..Bekler dururlar bir kıyısında deryanın..Manasız ve ereksiz eskirler , paslanırlar...
Tık sesini bekler mi bu da diye düşünmüşümdür....
Herkesin malumu ;
Karaya oturan gemiler seyir etmezler..Değişmez mevkileri....
Her gün aynı yerdedir onlar..Git görürsün..Bekler dururlar bir kıyısında deryanın..
Manasız ve ereksiz eskirler , paslanırlar....
Dalgasını geçer dalgalar..
Beladır çevreye, hayalet gemi olur korku salarlar....
Başları taş kesilmiş kalın ve ağırdır kımıldamaz..
Kıçları ise oynar arada..Yeter ki bir yerden essin rüzgar..
Karaya oturmuş geminin azadı pusuladan gelen sestir.
Tık..
Aynen öyle ; tık..
O ses geldiğinde geminin başı kımıldar..
Kıç başa uyar..
Denizin derinliklerine doğru ilk hamleyi yapar...
Başarırsa ufuklar açık, enginler sonsuzdur artık...
Başlar öğrenmenin aydınlığında yolculuklar ..
Hem de sadece bir tık sonrasında ...
Her yeni güne yeni bir dünya ile uyanır seferdekiler..
***
Sizi bilmem; ayrılık yarı ölüm olmuştur hep bana; gidersin dönemezsin, dönersin bulamazsın ya hani..
Gene de şükür ;
kötüye tornalanmanın ziyanında aynı kalmak, yaşarken helak olmak ise tam ölümdür oysa..
***
Uzatmayalım ;
karaya oturan gemi tık sesini bekler..
Paslanıp ölmemek çevreye bela olmamak için.
Oturmuş kalın bir kafadan ve dahi oynayan bir kıçtan kurtulmak için..
Ya karaya oturan adam…? O neyi bekler...
Düşünmüşümdür…