Bu başlık biraz Asiye nasıl kurtulur oyununu hatırlatabilir okuyuculara ama , benzerlikleri bir hayli fazla.Öncelikle Marmara Denizi ülkemizin yegane iç denizi , iklimi ne çok soğuk ne çok sıcak , etrafından 20 milyon insan yaşıyor , Başta istanbul
Bu başlık biraz Asiye nasıl kurtulur oyununu hatırlatabilir okuyuculara ama , benzerlikleri bir hayli fazla.
Öncelikle Marmara Denizi ülkemizin yegane iç denizi , iklimi ne çok soğuk ne çok sıcak , etrafından 20 milyon insan yaşıyor , Başta istanbul olmak üzere Yalova , İzmit , Bursa ,Balıkesir, Çanakkale ,Tekirdağ Marmara denizi kıyısında.
Ülkemizin ağırlıklı olarak endüstri tesisleri de Marmara kıyılarında , Ulusal refah bakımından en önde . Marmara denizi ülkemiz için stratejik bir konumu yanında dünya deniz ulaşımı içinde vazgeçilmez bir yer.
Çünkü İstanbul ve Çanakkale boğazları bu denizin içerisinde yer alıyor. Doğal olarak yoğun bir deniz trafiği ve karasal kirlenme tehdidi altında.
Ama ne yazıkki 1970 li yıllarda başlayan Marmara Denizi’ndeki çevresel bozulmalar artık dayanılmaz hale geldi.
Öyle ki , bir çok il ve ilçede denize girmek için gereken şartlar yok, Yani , deniz suyundaki bakteri miktarı o kadar yüksek ki bazı belediyeler denize girilmez levhaları asıyor.
Bazı belediyeler ise bu tabelalardan bile imtina ediyor , çünkü belediyelerinin imajları bozulacak , yazlıkçılar sahillere uğramayacaklar
Marmara denizine kara kökenli kirleticiler en fazla giren kirletici grup.
Çünkü Marmara denizine kıyı veren belediyelerin % 90 ‘ı atık sularını bu denize veriyorlar. Dahası bu deniz derin bir lağım çukuru olarak görülüyor.
Bu gidişe dur demek için yıllardır mücadele veriyoruz ama aldığımız yol bir arpa boyu kadar. Ülkemizde çevre bakanlığının kuruluşundan beri her bakanı bu konuyla ilgili ziyaret ettik. Konuyu anlattık. Bunun istisnası ise mevcut çevre ve orman bakanı , ama onun yerine konuyu iyi bilen müsteşar sayın Prof.Hasan Sarıkaya’yı da Şubat ayında ziyarete ettiğimizde konuyu gündeme getirdik. Şimdilik başlayan bir araştırma projesi var. Buna da şükür ama bu konuda biz dahil o kadar çok proje yapıldı ki artık EYLEM , İŞ YAPMA zamanı.
Yapılan bir çok araştırma tozlu raflarda duruyor. Bu konuyla ilgili çıkardığımız Marmara Denizi kitabında her sorunun çözümü dahil her şey var. Pekiyi eksiklik nerede o zaman.
Şimdiye kadar gelmiş geçmiş çevre bakanları hep Marmara denizi’nin korunması gerektiğinden bahsettiler.
Bakanların irade beyanı yeter mi?
Göreve geldiklerinde en sıkı çevreci olan bu bakanlar , görevden alındıkları veya hükümetler değiştiğinde birden bire ortadan kayboldular.
Demekki bu konudaki beyanları sadece vatandaşları rahatlatmak veya medyada yer almak için.
Oysa , Marmara denizi’nin korunması konusunda çaba göstermeyen hiç bir kurumu kimse ciddiye almaz.
Boğazlardan çevresel kaygılarla tanker geçirilmesi tehlikelidir dediğimiz zaman , siz İstanbul’un veya diğer illerin atıklarını nerdeye veriyorsunuz diye size sorarlar .Bu konudaki samimiyetimizi kimseye test ettirmemeliyiz.
O zaman ne yapmalı ; Bizce Marmara denizi Yönetim planına hemen başlamalıyız. İlk adım olarakta tüm boyutlarıyla düzenli araştırma proğramı başlatmalıyız.
Bunun için ilk adım
- Mevcut bilgilerin yorumlanması ve sentezi gerekmektedir. Bunu yaparken Karadeniz ve Ege denizi’nin Marmara ya etkisi göz ardı edilmemelidir.
- Amaca uygun bir bilgi bankası kurularak bütün çalışmalar buraya girilmeli , böylece daha sonra yapılacak yönetim planlarına katkı sağlanmalıdır.
- Tüm çalışmalar tek merkezden ve sivil bir birim tarafından yapılmalıdır.
- Kamu –özel ve Gönüllü kuruluşlardan oluşan bir çalışma grubu şarttır.
İkinci adım Yeni koruma açılımları olup önceliklerin tespitidir .
- Acil önlemler
- Orta ve uzun vadeli önlemlerin planlamasından oluşmalıdır.
Üçüncü aşama ise Doğal kaynak planlaması ve yönetimidir.
- Başta balıkçılık kaynaklarının sürüdürlebilirliğinin sağlanması
- Kaçak kum alımının önlenmesi
- İkinci konutların yapımının sınırlandırılması
- Petrol kirlenmesi için tedbirlerin alınması
- Kara kökenli kirlenmenin önlenmesi ( Çöp ve kanalizasyon öncelikli)
- Marmara ya dökülen nehir , ırmak ve derelerin ıslahıyla ilgili planlamalar , su kaynaklarının garantiye alınması
- Yeni endüstri yatırımlarının yerlerinin gözden geçirilmesi
Dördüncü aşama ise Eğitim ve kjitle duyarlığına yönelik çalışmalardır:
- Marmara denizi’nin korunması , kirlenmesi ve tedbirler için vatandaşlara doğru bilgilendirmeye dayalı , kaba politikadan uzak kitle duyarlılığı ve eğitimlerin verilmesi
- Bu kitle duyarlılığı programlarının geniş kitlelere ulaştırılması için Marmara kıyısında yaşayan eğitim çağındaki çocuklara yönelik kampanyalar gerekmektedir.İlgili kurum ve kuruluşların yetki ve sorumlulukları konusunda yasal düzenlemeler üzerinde çalışılmalıdır.Bunlarında başında konuyla ilgili pek çok kurum ve kuruluşun tek potada eritilerek yetki paylaşımının belirlenip sadeleştirilmesi gelmektedir.
- Bu kurumların görev tanımlarının belirlenerek yeni düzenlemeler yapılmalıdır.
- İlgili kurumların yapılarının alet , cihaz, personel , mali kaynak v.s güçlendirilmesi zorunludur.
Bu öneriler Marmara denizi için Makro boyuttaki önerilerdir. Şüphesiz , Çevre bakanlığı başta olmak üzere kurulacak geniş katılımlı bir komisyon bu eylem planına bir çok şey ekleyebilir, çıkarabilir.
O zaman , sorumlu bakanlık haydi göreve yani Orman ve Çevre Bakanlığı , zaman iş yapma zamanı . Bu fırsatı iyi kullanalım. Yoksa Asiye nasıl kurutulur oyununda olduğu gibi hep tekrar başa döneriz.