BM Uluslar arası Denizcilik Örgütü’nün (IMO) en kıdemli ve belki de en önemli çalışma organı olan Deniz Güvenliği Komitesi’nin Başkanı (Chairman) Igor Ponomarev Denizcilik Müsteşarlığımızın davetlisi olarak Türkiye’ye geldi.. Bildiğiniz gibi Türkiye Liman
BM Uluslar arası Denizcilik Örgütü’nün (IMO) en kıdemli ve belki de en önemli çalışma organı olan Deniz Güvenliği Komitesi’nin Başkanı (Chairman) Igor Ponomarev Denizcilik Müsteşarlığımızın davetlisi olarak Türkiye’ye geldi..
Bildiğiniz gibi Türkiye Liman Devleti Kontrolü amacıyla imzalanan hem Akdeniz; hem de Karadeniz “Anlayış Birliği” (Memorandum of Understanding; MOU) üyesi. Akdeniz MOU’ya 1997 yılında; Karadeniz’e 2000 yılında üye olunmuş.
Anlayış Birliği Anlaşmaları; belirli bir deniz ticaret bölgesine veya denize komşu ülkelerin; yaptıkları liman devleti kontrollerinde birörnek uygulama sağlayarak birbirlerine karşı güvenliği feda ederek ticari avantaj sağlamama anlayışını yazılı anlaşma haline getirme esasına dayanıyor. Kısacası ülkeler liman devleti kontrollerinde birbirleri ile haberleşerek bölgelerindeki filo kalitesini ortaklaşa yükseltmek üzere hareket ediyorlar.
Denizcilik Müsteşarlığı; de hem Akdeniz; hem de Karadeniz MOU üyesi ülkeleri 17 Nisan tarihinden bu yana Larespark Otelinde bir araya getirerek dünyanın çeşitli ülkelerinden uzmanları da bu toplantılarda konuşma yapmak üzere davet etmiş.
Ülkemiz adına son derece yerinde ve yararlı bir girişimden dolayı ilgilileri kutlamak isterim.
Toplantıların 3. Günü MSC Başkanı Igor Ponomarev yine Denizcilik Müsteşarlığımızın davetlisi olarak Türkiye’ye geldi ve hem konuşmacı olarak hem de akşam yapılacak Boğaz turuna katıldı.
Kendisini ben IMO toplantılarından yıllar öncesinden tanırım. Tıpkı bu toplantıya davet edilen pek çok yabancı konuğu tanıdığım ve beni görmekten mutluluk duyacaklarını düşündüğüm gibi.
******
Bilindiği üzere Türkiye; IMO’nun ilk üyelerinden birisidir. 1958 yılında bu örgüte üye olmuştur. Ancak; ülkemiz IMO’da bugüne kadar ancak bir alt komite başkanı (Prof. Dr. ) çıkarabilmiş ve onu da orada ancak bir oturum tutabilmiştir.
Yakın gelecekte IMO çalışmalarına etkin olarak sürekli katılmış olup orada aday göstereceğimiz çok fazla kişi de maalesef bulunmamaktadır.
Bence artık bu konularda da artık etkili olmamızın zamanı gelmiştir.
Ancak bunu başarabilmek için; sanırım önce anlayışları biraz değiştirmek gerekiyor.
Çünkü; uluslar arası alanda öne çıkartabileceğiniz kişiler; kolay yetişmiyor.
Bu kişilerin kariyerlerini geliştirecek; kendilerini uluslar arası denizcilik camiasında gündemde tutacak çalışmaların içerisine sokmak gerekiyor.
Bu anlamda yeterli çalışmaların yapıldığı kanaatinde değilim.
Çünkü kendimden biliyorum.
******
Yaklaşık üç buçuk yıldır; merkezi Londra’da bulunan Uluslar arası Kılavuz Kaptanlar Birliği’nin Başkan Yardımcılığı’nı yürütüyorum.(http://www.internationalpilots.org/pages/executives.asp)
Bu kuruluşun içerisinde diğer bazı görevlerle birlikte; Doğu Akdeniz; Karadeniz ve Orta Doğu bölgeleri benim görev alanıma verilmiş bulunmakta.
Bu amaçla çeşitli toplantı ve konferanslara zaman zaman bu kuruluşu temsilen katılarak bazen de tebliğler sunuyorum.
Diğer ülkelerdeki meslektaşlarım; uluslar arası bir kuruluşun yönetim kurulunda görev aldıkları zaman; kendi ülkelerinde protokol listesine alındıklarını ve denizcilikle ilgili ulusal ve uluslar arası toplantılara mutlaka çağrıldıklarını söylüyorlar.
Ne var ki ben; 3,5 yıldır bu görevi yürütmeme ve görev süremin bu yıl sonunda bitecek olmasına rağmen; kendi ülkemde düzenlenen -çalışma prensipleri ve değerleri olan bazı uluslararası özel kuruluşların yaptığı davetler haricinde- hiçbir toplantıya davet edilmedim.
Bunu kendi beceriksizliğime yormak isterdim; ancak değerli okuyuculardan övünmek olarak algılamamalarını istirham ederek sadece bir örnek vermek isterim; Lloyd's List tarafından Sofya'da düzenlenmiş olan Karadeniz Konferansında dinleyiciler arasında yapılan ankette, benim sunumumun hasbelkader en iyi iki sunum ve konuşmacı arasına seçilmişti. Yani kişiden kaynaklanan bir beceriksizlik değerlendirmesi yapılabilirse de bunun tolere edilemez boyutlarda olmadığı ortada.
Başka ülkelerden İgor’lar; Michael’ler; Hans’lar davet edilmesine rağmen; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan ben; kendi ülkemde uluslar arası bir kimliğim olmasına rağmen ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmekten doğrusu üzüntü duyuyorum.
Duyduğum üzüntü kendi adıma asla değil. Öyle bir kaygım olsa bu satırları asla yazmazdım.
Çünkü biliyorum ki; ülkemizin de İgor’lar; Mitropoulos’lar; Tom’lar yetiştirebilmesi için; önce kendi çalışmasıyla bir yerlere gelmeyi başarmış kişilerin biraz elinden tutulması; biraz onların önlerinin açılması gerekir.
Bu vesile ile Müsteşarlığımzın Dış İlişkilerden sorumlu yardımcısı değerli dostum Dr. Bekir Sıtkı Ustaoğlu’na iyi çalışmalar ve Karadeniz ve Akdeniz MOU toplantılarında yabancı uzmanlarla birlikte başarılar diliyorum.