1997 yılında İstanbul Boğazı'nda Kılavuz kaptan olarak görev yapmaktaydım. Mesleğe yeni katılan bir grup kılavuz kaptan staja başlamıştı. Aralarında Fahrettin Aksu Kaptan da vardı. Cuma sabahı talihsiz çarmıh kazasında kaybettiğimiz Kılavuz kaptan meslekt
1997 yılında İstanbul Boğazı'nda Kılavuz kaptan olarak görev yapmaktaydım. Mesleğe yeni katılan bir grup kılavuz kaptan staja başlamıştı. Aralarında Fahrettin Aksu Kaptan da vardı. Cuma sabahı talihsiz çarmıh kazasında kaybettiğimiz Kılavuz kaptan meslektaşım Fahrettin Aksu...
Ondan sonra uzun süreler birlikte aynı vardiyada çalıştık. Birlikte çalışmadığımız dönemlerde de çeşitli vesilelerle hep temasımız oldu.
12 yıl geçmiş aradan. Geçtiğimiz Cuma günü sabah erken saatlerde kaza haberini aldığımda hepsi bir film şeridi gibi gözümün önünden geçti.
İyi bir kılavuz kaptanı değil sadece; iyi bir insanı da kaybetmiştik.
"Sun Genius" adlı reefer tipi gemiyi Harem-Kavak etabında kılavuzlamış; gemiden inerken hepimizin hayatının bağlı olduğu o "pamuk ipliği" talihsiz bir anda kopuvermişti.
Reefer tipi gemilerin -soğutuculu olmaları dışında- hemen hemen ortak bir özellikleri daha vardır.
Hızlıdırlar.
Fahrettin Kaptanın 12 yıllık kılavuz kaptanlık serüveninin son yolculuğu Boğaz sularından hızla akıp geçmişti.
******
Fahrettin Kaptan için tek kelime söylemem gerekse bu ne olurdu?
Kuşkusuz “Sağduyulu bir insandı” derdim. Aklıma ilk gelen bu olurdu çünkü.
Evet. Sağduyu sahibi bir insandı.
******
Türkçemizde en sevdiğim sözcüklerden birisi de “sağduyu” dur. Eski dilde “aklıselim” ya da “hissiselim” şeklinde dile getirilen, doğru ile yanlışı birbirinden ayırma ve doğru yargılama gücü anlamına gelen bu sözcük; İngilizce'de “Common Sense” ve “Good Sense” tanımlamalarıyla karşılığını bulur. İngilizce'de “filozof” sözcüğünün sözlük anlamlarından birisi de “sağduyulu kimse” dir. Dolayısıyla sağduyulu kimseleri “filozof” tanımlaması içerisine almak da yanlış olmaz.
Sağduyu deyip geçmeyin.
İnsanlığın karanlıkları aşıp bugünlere gelebilmesinin ve zaman zaman geriye gidişler, tökezlemeler olsa da uzun süreçte ileriye gitmesinin altındaki temel motor güç hamurunda var olan “sağduyu” dur.
Sağduyulu insanları zaman zaman kandırabilirsiniz, yanıltabilirsiniz, ama doğruyu bulmalarını ve bulduklarında da söylemelerini engelleyemezsiniz.
Meslektaşım Fahrettin Aksu için “sağduyulu bir insandı” deyip geçmek bu yüzden eksik bir anlatım olurdu. Sağduyunun insanlar için ve insanlık için ne kadar önemli olduğuna -hele içinde yaşadığımız bugünlerde- değinmeden geçmek istemedim bu yüzden.
*****
Sağduyunun önemi, sağduyulu insanların algılama gücünün yüksek olmasında daha fazla anlam bulur.
Eflatun, algıladığımız dış dünyanın esas gerçek olan idealar ya da formlar dünyasının kusurlu kopyaları olduğunu, gerçeğe ancak düşünce ve tahayyül yoluyla ulaşılabileceğini savunur. Eflatun'a göre insan ruhu ancak ölümden sonra beden dışında kalıcı olan idealar dünyasına ulaşacaktır.(1)
Eflatun'un felsefesine göre bilgi bir algıdır; hatta aslında bilgi, bir algılama yargısıdır. İnsan her şeyin ölçüsüdür ve her şey akış halindedir.(1)
Eflatunik düşüncede "güzel" kavramı, artık yerini "iyi"ye, ama "herkes ve her şey için iyi olana" bırakır. Değerler skalasının en üstüne yerleşmiştir "İYİ". Ama “sübjektif iyi” değildir bu. Herkes ve herşey için İYİ olması esastır bir şeyin İYİ olabilmesi için. Bu mümkün müdür?
Geçtiğimiz yıl sonu Antalya'da düzenlenen “Arama Konferansı'na katılarak felsefi yönü ağır basan bir konuşma yapan Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı İsmet Yılmaz; kişilerin mutlu olup olmadığını anlamak için “kendisine sor” şeklinde bir ölçüt ortaya koymuştu. Yılmaz'a göre bireyler veya toplumlar için “senin mutlu olman için bunlar bunlar gerekir ve yeter” diye başkaları tarafından belirlemeler yapılmamalı; öncelikle “kendilerine sorulmalı” idi. Yılmaz, konuşmasında “Çoğu insan, kendisine en küçük bir söz hakkı verildiğinde tahakküm kurmak, kendi söylediğini yaptırtmak istiyor”(2) diyerek sağduyulu insanların çok azınlıkta kaldığı veya görüşlerine önem verilmediği toplumlarda sıkça rastlanan bir rahatsızlığa da aslında, dikkat çekmişti.
Sağduyulu önemli bir kişilik olan Sayın İsmet Yılmaz'ın bu belirlemelerinden yola çıkarsak “Sağduyulu insan” tanımlamasının önemli öğelerinden birisine ulaşırız. O da “empati kurma” dürtüsüdür.
Sağduyulu insan ne yapar? Sorusunun insan ilişkilerindeki karşılığı, kuşkusuz “empati kurar” olmalıdır. Yukarıda empati kurma için dürtü kelimesini kullandım, “yeti” demedim. Çünkü empati kurma aslında bir yetenek değildir. Herkesin yapabileceği bir şeydir. Çünkü düşünürsek, kendisini bir başkasının yerine koymak, bu bana yapılsaydı diyebilmek aslında bir yetenek gerektirmez. Ama sağduyu gerektirir.
Demek ki sağduyu sahibi insan aynı zamanda egosuna da bir ölçüde hakim olabilmiş, ondan sıyrılabilmiş insan olmalıdır.
******
Eflatun'a göre bilge insanlardan oluşan bir toplum yaratmak olanaksızdır. "Yığınlar hiç bir zaman filozof olmayacaktır" der. Dolayısiyle toplumları mutluluğa ulaştırmak, yönetimin bilge kişilere teslim edilmesi ile mümkün olur. Eflatun'a göre, "başa filozoflar geçmez, ya da baştakiler felsefe yapmazlarsa, insanlığın acıları asla sona ermeyecektir."
******
Günümüzde insanlığın sorunlarını çözebilecek, belki de kendi kendisini yok etmesini önleyecek erdemin adıdır sağduyu. Sağduyulu insan Afrika'da açlıktan ölen insanın acısını da hisseder, Irak'ta öldürülen masum çocukların da. O insanların orada doğmalarının kendi seçimi olmadığını bilmek çok mu zor? İnsan ruhunun sonsuz yolculuğu içerisinde kimin yolunun nereye düşeceğini kim bilebilir? Belki de Eflatun'un sözünü ettiği “herkes ve her şey için İYİ olana” ulaşmanın yoludur bu. Her biri bilge bireylerden oluşan bir toplum ütopya ise, bu İYİ'ye ne zaman ulaşılacaktır?
Yanıtı kısa bir sorudur bu: “Hiç bir zaman”.
*******
Fahrettin Aksu, iyi bir insandı. Temiz bir insandı. Kimseye haksızlık etmek istemeyen haksızlığa isyan eden bir insandı. 10 Nisan gecesi sabaha karşı meydana gelen çarmıh kazasında sadece bir meslektaşımızı değil, iyi bir insanı da kaybettik.
Bu kazadan sonra çarmıh kazalarıyla ilgili pek çok şey söylendi, pek çok şey konuşuldu.
Elbette ki çarmıh kazaları kılavuz kaptanın kaderi değil.
Çarmıh emniyeti konusu, Başkan Yardımcılığı görevini 2002 ylından bu yana yürüttüğüm Uluslar arası Kılavuz Kaptanlar Birliği'nin (IMPA) sürekli gündem maddelerinden birisidir.
IMPA içerisinde 2002-2004 yılları arasında Çarmıh Emniyeti Çalışma Grubu Başkanlığını yürüttüm. Dünya çapında Çarmıh Emniyeti Anketi yaptık. Çarmıhla ilgili en çok görülen eksiklik, aksaklık ve şikayetleri belirlemeye çalıştık.
Bu belirlemelerden sonra IMPA olarak Uluslar arası Denizcilik Örgütü'ne bir kağıt sunduk. Bu kağıtta kılavuz kaptan transfer düzenekleri ile ilgili bir dizi emniyet arttırıcı önlem bulunmaktadır.
Bu önlemlerin uygulanması sektör için ilave masraf demek olduğundan kabul edilmesi çok kolay olmamaktadır. Ancak yine de Denizde Can Emniyeti Sözleşmesi'nin 5. Bölüm 23. Kuralında yapılacak değişiklikler için önümüzde 2011'e kadar varacak bir süreç bulunmaktadır.
*********
Kılavuz kaptan transfer düzenekleri ile ilgili yapılacak düzenlemeler Uluslar arası olmaya muhtaçtır. Peki ulusal düzeyde yapılabilecek Hiçbir şey yok mudur?
Elbette var.
Yapılması gerekenlerle ilgili önerilerimi çok ayrıntıya girmeden sıralayayım:
- İstasyondan gemiye-gemiden istasyona veya gemiden gemiye yapılacak kılavuz kaptan transferi için uygulama esasları belirlenmelidir. Bu esaslar, acil durum (emercensi) talimatlarını da içermelidir. Bu uygulama esasları bir talimatname veya daha iyisi bir Yönetmelik ile zorunlu hale getirilmelidir.
- Kılavuz kaptanların çalışma koşulları mutlaka iyi olmalıdır. Uluslar arası Denizcilik Örgütü'nün A.827 sayılı kararında vurgulandığı gibi; kılavuzlayacakları gemiye gitmeden önce fiziksel ve ruhsal olarak dinlenmiş olmalıdırlar. Bu da çalışma koşulları ve yaşam alanlarının ve iş programının düzenlenmesiyle olacaktır.
- Uluslar arası alanda yapılacak iyileştirmeler için yapılmakta olan çalışmalar desteklenmelidir.
- Rahmetli Fahrettin kaptan için İnciburnu Kılavuzluk İstasyonunda yapılan törende konuşan DTO Yönetim Kurulu Başkanı Metin Kalkavan'ın da değindiği gibi, her kılavuz kaptan “kişisel risk algılaması” yapmalı ve ona göre kendisini ayarlamalıdır. Bunun için her iş kolunda olduğu gibi Kılavuzlukta da “güvenlik kültürünü arttırıcı” çalışmalara ağırlık verilmelidir. Bunlar yönlendirici ve özendirici çalışmalar olmalıdır.
Çarmıh kazaları ülkemizde son 2 yıldır gündeme geldi. Ama dünyada bu hep gündemdeydi. Dünyada her yıl ortalama 2 kılavuz kaptan çarmıh kazalarında veya gemilere giderken-dönerken yaşadıkları kazalarda hayatını kaybetmektedir. Bu sorun aslında yerel olmaktan çok Uluslar arası bir sorundur. Dolayısıyla bu konuda yapılacak her öneri Uluslar arası alanda ilgi görecektir.
2006 yılı 21 Aralık günü Lütfü Kaptan''ı; 2009 Yılı 10 Nisan günü Fahrettin Kaptan'ı-birbirine yakın saatlerde- kaybettik. Dilerim ki gerek ulusal gerek Uluslar arası alanda gerekli çalışmalar yapılır, bitirilir ve değerli meslektaşlarımızı bir anlık kazalarla kaybetmeyiz.